Aralık 12, 2018 23:46 Europe/Istanbul

Tarihte adlarını ölümsüzleştiren insanlar her toplumda mevcuttur.

İşte bu şahıslar başkalarına, adın nasıl ölümsüzleştirileceğini öğreten insanlardırlar. Zor durumlar ve sınavlarda cesaretli ve büyük kişilikleri ile halkını ve vatanını savunan insanlardır bu tip şahsiyetler. Tebriz’de bu tip şahsiyetler çok bulunur. Bugünkü programımızda bu şahsiyetlerin bir kaçını size tanıtmaya çalışacağız.

İran’daki despotlukla mücadele ve meşruta tarihine baktığımızda çok önemli iki şahsiyet göze çarpmaktadır. İşte bu iki şahsiyet Tebriz’in milli mücadeledeki belirgin rolünü üstlenmişlerdir. İran’ın meşruta tarihini araştıran ve dikkate alanların bakış açısından Sattarhan ve Bagırhan isimleri çok tanıdıktır. Siyasi ve toplumsal bir hareketlenme olan meşruta  İran toplumu için değişim ve dalgalanmalarla dolu bir dönem olma itibarı ile çok önemli bir tarihi dönem sayılır. Bu dönemin önderleri de aynı derecede önem taşımaktadır.

Settarhan

 

Tam olarak ismi Settarhan Garaçadaği olan Settarhan İran Meşruta’sının Azeri önderlerinden biri idi. Serdar-ı Milli lakabı ile tanınan Settarhan 1866 yılında Tebriz yakınında bulunan Eresbaran bölgesinde dünyaya geldi.

Settarhan gençlik çağının ilk döneminden itibaren mertlik geleneği gereğince mazlumları savunmak için devletin karşısında göğüs gererdi. Ancak devletin güvenlik güçleri ile çıkan çatışmaların birisinde takip edilerek şehir dışına çıkmak zorunda kaldı. Settarhan zenginlerden alıp yoksullara yardım eden bir kişi, emanet sahibi ve doğru bir insandı.  İşte bu sebepten dolayı ona mallarını ve paralarını emanet eden insanlar bile vardı. Settarhan hiçbir zaman ders okumadı ve doğal olarak da okuma yazması yoktu ancak cesaret dolu bir kişilik ve zekası ile savaş mahareti, dini inancı ve vatan sevgisinden dolayı milli bir kahraman oldu.

Muhammed Ali Şah Kacar aleyhindeki meşruta inkılabının başlaması ve ülkeye yayılması ile birlikte Kacar Şahı meşrutacılar ile mücadeleye ve onları bastırmaya başladı. Azerbaycanlı ve Kafkasyalı mücahitler ve özgürlükçüler Settarhan ve Bagırhan önderliğinde Tahran meşruta hareketini desteklemek amacı ile Muhammed Ali Şah Kacar’ın 40 binlik ordusu karşısında direndiler ve onların Tebriz’i ele geçirmesini gösterdikleri cesaretle engellemiş oldular.

Tebriz’in aylarca kuşatılmasından sonra Rus güçler Muhammed Ali Şah Kacar ve İngiliz Devletinin onayı ile sınırdan geçip Tebriz’e doğru yola koyuldular. Bunun sonucunda şehrin kuşatması sona erdi ve Şah’ın askerleri ve meşrutaya karşı olan güçler Tebriz etrafından uzaklaştırıldı.

Rus tecavüzünden ciddi bir şekilde rahatsız olan Settarhan ve diğer Tebrizli mücahitler Rusların tevacüzünün bahanesini ortadan kaldırmak için Muhammed Ali Şah’a içeriği şöyle olan bir telegraf gönderdi:” Şah baba gibi ve halk da çocuklarıdır.   Baba ve çocukları arasında bir sorun yaşanırsa komşular bu işe karışmamalıdır. Biz şimdilik istediklerimizden vaz geçip şehri size devrediyoruz. Bize karşı istediğiniz gibi davranabilirsiniz. Rusların sınırdan geçip İran’a gelmelerine bir yer bırakmamanızı istiyoruz. “

Muhammed Ali Şah Kacar bu telegrafı okuduktan sonra şehrin kuşatmasına son verilmesini emretti. Ancak Ruslar ilerleyişlerini devam ettirip Tebriz’e girdiler. Tarihi kaynaklara göre Settarhan, Rus bayrağını Settarhan’ın evinin kapısına dikip onu Rus devleti korumasına almak isteyen Rus Konsolosu Pahtiyanov’a şöyle dedi:” Konsolos Efendi! Ben yedi devletin İran bayrağı altında toplanmasını istiyorum ve siz şimdi Rus bayrağını mı asmak istiyorsunuz? Hiçbir zaman böyle bir şey yapılmayacaktır.”

Meşruta devletinden dışlanan ve tecride sürüklenen Settarhan bu olaylardan sonra dört yıl daha hayatını sürdürdü. Bu kısa sürede yabancıların ülke dışı edilip Rus güçlerinin Azerbaycan işgaline ve felaketlerine son vermek için merkezi hükümet ile yazışmalarda bulundu. Ancak bu yazışmalardan bir sonuç çıkmadı. Nihayet Settarhan Kasım 1914’te Tahran’da hayata veda etti ve Abdülazim’in türbesinde toprağa verildi.  

Bagırhan

İran’ın bir başka milli kahramanlarından ve meşruta hareketinin mücadelecilerinden biri de Salar-ı Milli lakabı ile tanınan Bagırhan’dır. Bagırhan 1861 yılında Tebriz’de doğmuştur. Onun asıl mesleği mimarlıktı ancak meşruta hareketinin başlaması ile birlikte mücahitlere katılıp daha sonra Tebriz’in Hıyaban Mahallesinin mücahitlerinin başına geçti. Bununla eş zamanlı olarak Settarhan da Tebriz’in Emirhîz Mahallesinde devlete bağlı güçlere karşı mücadele vermekteydi. Bu iki büyük şahsiyetin işbirliği ile meşrutacıların elde ettiği başarıları sonucunda Tebriz’in kuşatmasına son verildi. Meşruta mücahitlerinin zaferinden sonra Milli Şura Meclisi Bagırhan’a Salar-ı Milli lakabını vermişti.

Meşruta tarihinde de yazıldığı gibi Settarhan ve Bagırhan’ın mücahitlikleri sonucunda Meşrutiyet istikrarlı bir şekilde hayat buldu ancak bu istikrar Rus güçlerinin Tebriz’i ele geçirmesine kadar devam edebildi.

Saları Milli ve Serdarı Milli Tebriz’de kalmayıp Tahran’a geldiler. Bu iki kahraman Tahran halkı ve meşruta hükümeti tarafından büyük bir sevgi ile karşılandı.

Yabancı büyükelçiliklerin temsilciliğini yapan Muhammed Ali Şah’ın Şahlık döneminin başlaması ile birlikte Meşruta Meclisi toplarla hedef alındı. Böylece meşrutacılar da farklı şekillerle etkisiz hale getirildiler. İran milletinin özgürlükçü hareketini ayakta tutan Settarhan ve Bagırhan da farklı farklı yollarla zor durumda bırakıldılar.

Nitekim Bagırhan ve arkadaşlarından 18’i 1916 yılında, o dönemin tanınmış eşkıyaları tarafından öldürüldü. Bagırhan’ın kabri Tebriz şehrinde yer almaktadır.

Tebriz’in yetiştirdiği bir başka cesur ve korkusuz yiğidi de Kolonel Muhammed Taki Han Pesyan’dır. Mevcut tarihi mektuplar sayesinde onun şahsiyeti ile ilgili detaylı bilgiler elde edilmiştir. Muhammed Taki Han Pesyan uçak kullanan ilk İranlı pilot olup aynı zamanda da şairdi. Ancak onun kaderi uçağın düşmesi ile ölmek değil merkezi hükümet emirlerine uymamak bahanesi ile isyancı olarak adlandırılması ve öldürülmesi olmuştur.

Albay Muhammed Taki Pesyan 1892 yılında Tebriz’de doğmuş ve ilk eğitimini de bu şehirde bitirip daha sonra Tahran’a gitmişti. Askeri harp okuluna giren Muhammed Taki Pesyan 20 yaşındayken teğmenik rütbesini aldı ve 23 yaşında da yarbay rütbesine atandı. Birinci Dünya Savaşında yabanı güçlerin İran’a taarruzunda cesareti İran’ın her yerinde ün saldı. Bu savaştan sonra Almanya’ya giden Pesyan orada havacılık  bölümünde stajyer olarak görev yapmaya başladı. Daha sonra Tahran’a dönen Pesyan bir süre sonra Horasan Eyaleti Jandarma Komutanı olarak görev yapmaya başladı.

Muhammed Taki Han Pesyan, Horasan'ın silahlı güçlerini daha disiplinli hale getirmesinin yanı sıra devlet idarelerine çeki düzen vererek vergi alma konusu ile ilgili de Ahmet Şah Kacar'a bir tavsiye mektubu yazdı ve mektubuna bu dikkat çekici cümlelerle başladı:" Eğer İran'ın İran olmasını istiyorsanız…"

Kolonel Pesyan merkezi hükümet, başkentteki devlet adamları , feodallardan olan ve soyluluk ünvanları taşıyan meclis temsilcilerine karşı hoşgörülü olmaması ve onlara İran için zararlı gördüğüne rağmen yandaşlarının ve taraftarlarının Horasan'da Cumhuriyet ilan edilmesi ve Tahran'a ordu ile saldırması isteğini reddetti. Muhammed Taki Han Pesyan Horasan'da yaygın banknotların İngilizler tarafından darbını durdurarak merkezi hükümete bağlı kalarak kendi adı ve resmini bu banknotlar üzerinde bastırmaktan da imtina etti.

"İran'ın İran olmasını isteyen "   Albay Pesyan'ın hükümetinin ömrü yalnızca altı ay sürdü. Nihayet yerli ve yabancı komplocuların tezgahları ile katledildi. Horasan eyaletinin merkezi Meşhed kentinden Guçan Şehrine bir isyanı bastırmak için eyaletin kuzey bölgesine giden Pesyan, isyancılar ile girdiği ağır çatışmada mağlup oldu ve tek başına kaldığı halde isyancılar tarafından başı kesilerek öldürüldü.

1921 yılında Kolonel Pesyan'ın cenazesi ve başı askeri refakatçılar tarafından Meşhed şehrine girdi ve şehir ahalisi ve taraftarlarının katılımı ile toprağa verildi. Kolonel Pesyan Meşhed'in Naderi Bağında Nadir Şah Afşar'ın mezarının yanı sıra toprağa verildi.

Albay Pesyan çok mert bir savaşçı idi. Öldüğü zaman sadece 30 yaşında idi. Fars dili ve edebiyatı ve İran musikisine de derin bir sevgi besleyen Pesyan kimi şiirler de söylemişti. Pesyan'dan birkaç tercüme eseri ve makale de mevcuttur.

Tebriz şehrinin bir başka ünlü pilotu da General Cevad Fekuri'dir. General Fekuri 1938 yılında Tebriz'in Çerendab mahallesinde doğdu. Orta öğretimini bitirdikten sonra Tahran Üniversitesi tıp bölümünü kazandı. Ancak pilotluğa olan yoğun ilgisinden dolayı daha sonra Haca Kuvvetleri Pilotluk Fakültesine girdi.

Bundan sonra ise General Fekuri İran ve Amerika'da birçok savaş uçağının pilotluğunu yaptı ve İslam İnkılabı zaferinden sonra İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri hizmetine girdi. İran-Irak savaşının başlaması ile İran Hava Kuvvetlerinin operasyonlarının tasarımcısı ve planlayıcısı olarak görevine devam etti. Bu operasyonlar arasında Yay 99, H3 ve Osirak-Temmuz'a değinebiliriz.

Tümgeneral Fekuri 1980 yılında İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı görevine getirildi ve zorunlu savaşın ilk yılında Baas Rejimi güçlerini caydırmak ve durdurmak için birçok askeri girişimde ve faaliyette bulundu. General Fekuri Hava Kuvvetleri'nin eğitim sürecinde de referans gösterilen birkaç kitap ve kılavuz da yazdı. Bunların arasında "Bölgenin Hava Kuvvetleri Bilgileri" adlı kitaba değinebiliriz.

General Fekuri 1981 yılında savaş cephesinden Tahran'a döndüğü sırada İran İslam Cumhuriyeti'nin C-130 uçağının düşmesi sonucunda yanındaki kimi Ordu ve Devrim Muhafızları Ordusu Komutanları ile birlikte şehadet şerbetini içti. Bu büyük şehitlerin kabri ise Tahran'ın Şehitler Mezarlığında defnedildi.