Maad; Allah'a dönüş - 19
Bugünkü sohbetimizde kıyametten önceki aşamayı ve bütün insanların mahşere katılmak üzere dirilme meselesini irdelemek istiyoruz.
Geçen bölümlerde berzah aleminden ve özelliklerinden söz etmiştik. Bugünkü sohbetimizde ise kıyamet gününü ve vuku bulmasından önceki işaretleri ve ölülerin yeniden dirilmesinden söz edeceğiz.
Din önderleri ve evliyalarından gelen haberlere ve tealime göre ve yine Kur'an'ı Kerim ayetlerinden anlaşıldığı üzere kıyamet ancak iki merhale aşıldıktan sonra kopacaktır. Bunlardan biri Hz. Mehdi’nin –s– zuhur etmesi ve diğeri ise Rüc’at meselesidir. Aslında her iki merhale kıyamet günü ile büyük benzerlik arz eder. Her iki mertebede beşeriyet ilahi ve yüce yeteneklerinin doruk noktasına ulaşır ve yaratılış sırları ile daha fazla tanışır. Varlık alemi kıyamet gününe ve ahirete yaklaştığında, mutlak nur ve hakikate ulaşır. Ve işte bu noktada hak ve hakikat tam olarak ortaya çıkar.
Dolaysıyla beşeriyet alemi tekamül sürecinde ve ahir zamanda art arda gelen üç aşamayı geride bırakması gerekir. İlkin Hz. Mehdi’nin –s– zuhur etmesidir ki o şartlarda beşeriyet çok hızlı bir şekilde kemal yolunu kat eder ve beşeriyet tarihi pratikte gerekli buluğa ulaşır ve enbiyanın ve ilahi evliyaların çabaları sonuç verir.
İkinci merhale Rüc’at merhalesidir. Bu aşamada ilahi ayetlerin ortaya çıkması ve bazı insanların dünyaya dönmesi ve rücu etmesi ile beraber kıyametin bazı aşamaları gerçekleşmiş olur ve bundan önceki zamanlarda hayata geçmemiş yüce insani yetenekler bir bir filizlenir.
Üçüncü merhale ise iki önceki merhaleyi tamamlayan kıyamet merhalesidir ve bu merhalede ilahi ayetlerin tümü en güçlü ve en mükemmel şekilde ortaya çıkar. Bu üç merhale bir biri ardı sıra vuku bulur ve bu konu üzerinde hiç bir kuşku yoktur. Sohbetimizin süresi birinci ve ikinci merhale hakkında konuşmaya elverişli olmadığından, bununla ilgili sadece ilahi önderlerin tealiminden sadece iki örneğe işaret etmekle yetineceğiz.
İmam Seccad –s– Nur suresinin 55. Ayetinde evrensel adalete dayalı hükümetin inşa edilme ilkesine edilen işarete temas ederek Allah Resulü’nden –s– naklen şöyle buyurur: Eğer dünyadan sadece bir tek gün geride kalmış olsa bile Allah Teâlâ o günü benim itretim ve ehli beytimden, adı benim adım olan bir erkeğin kıyam etmesi ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldurmasına fırsat sağlayacak kadar uzatacaktır.
Rüc’at konusunda da İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Allah’a and olsun, dünyanın günleri Allah teala bazı ölüleri dirilttiği ve bazı dirileri öldürdüğü ve hakkı ehline iade ettiği ve kendi beğendiği dini kalıcı kıldığı ana kadar sona ermeyecektir.
Mutlak mümin ve mutlak kafir olmak üzere iki gruba özgü olan Rüc’at meselesi, Allah’a tapanların zaferi ve kafirlerin ve şeytan hizbinin yok olmasına yönelik ilahi vaatlerin gerçekleşmesinin bir başka boyutudur. Her iki grup bu dünyada da kendi gözleriyle ilahi vaatlere şahit olacaktır. Müminler grubu tüm ilahi nimetlerden yararlanacak ve kafirler grubu da aynı dünyada kıyamet gününün azabı ve horluğu ve ayetlerin gücü ile tanışacaktır.
Kıyamet koptuğunda, tüm insanlar, ilkinden sonuncusuna dek bir yerde toplanır ve yaşam ve hayattan yeni bir aşamaya ayak basar ve dünyevi yaşamlarındaki amellerinin ve davranışlarının mükafatını veya cezasını görür. Kur'an'ı Kerim bu hadisenin zuhuru yıldızların sönmesi, güneşin ışınlarını kaybetmesi, denizlerin kuruması, dağların dağılması ve devasa değişimlerin ve inkılapların yaşanması ile eşzamanlı olacağını buyurur. Kur'an'ı Kerim’in buyurduklarından anlaşıldığı üzere bütün varlık alemi imha ve yok olmaya doğru gidecek ve her şey yok olacaktır. Bu imhanın ardından alem bir kez daha ve başka kanunlar ve düzenlerle doğacak ve devam edecek ve ebediyen kalacaktır.
Kıyamet hadisesi için yüzü aşkın ad zikredilmiştir ki en ünlüsü “Kıyamet günü” anlamına gelen “Yom-ul Kıyame”dir. Bu terim Kur'an'ı Kerim’de 70 kez tekrarlanmıştır. Bu ad, kulların genel kıyamı ve insanların muazzam dirilişidir. Bu hadise için zikredilen diğer adların her biri yine kıyamet düzenine hakim olan düzeni ve durumu yansıtır. Örneğin tüm insanlar ilkinden sonuncusuna dek aynı yerde ve aynı seviyede yer aldığından ve aralarındaki zaman düzeni ve sırası ortadan kalktığından bu güne toplanma anlamına gelen “Cem günü” denir veya tüm işlerin hakikati ve batını açığa çıktığından tüm sırların ifşa edildiği gün anlamına gelen “Yom-a Tobles-serair” denir veya ebedi olduğundan ebedi gün anlamına gelen “Yom-al Hulud” denir ve yine en büyük haberler ve en muazzam hadise olduğundan büyük haber anlamına gelen “Neba-i Azim” denir.
Muazzam kıyamet hadisesi sura üflemekle başlar. Bu üflemeye Dem ya da “Nafhi suri evvel” denir. Aslında sura üflemek mecazi anlamda bir durumdur ve bu fiille beraber varlık aleminin tümü değişir ve değişime uğrar. Kuşkusuz bu muazzam fiil de diğer bir çok büyük hakikatler gibi yüce Allah’ın izni ile ve Allah katına yakın meleklerden biri olan Hz. İsrafil –s– tarafından gerçekleşir.
Bu korkunç üfürükle beraber varlık aleminin tümünü korkunç bir korku ve dehşet sarar ve bu dehşet ve korku da yeryüzü ve göklerde yaşayan tüm mahlukların genel ölümünün başlangıcıdır.
Kur'an'ı Kerim’de birinci sura üfleme hakkında bir çok ayet söz konusudur. Örneğin Hakka suresinin 13 ila 16. Ayetlerinde şöyle buyurur:
Artık Sûr'a bir tek defa üflendiği, Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar). Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar. Yine Zümer suresinin 68. Ayetinde şöyle buyurur:
Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir.
Zümer suresinin 68. Ayetinde belirtildiği üzere bazıları surun yarattığı korku ve dehşetten müstesna oluyor ve bunlar Allah’ın ihlası kulları ve evliyalardır. Oysa bu kesimden başka yeryüzünde ve göklerde ne kadar mahluk varsa ilk sura üflenince ölecek, fakat bu kesim hayatına devam edecektir.
Yine bu ayete göre bu aşamada ölüm sadece insanlara özgü değildir ve insanlardan başka yerde ve göklerde ne kadar mahluk varsa ve tüm melekler ve berzahtakilerin tümü ölecektir. Demek ki ilk sura üflendiğinde varlık aleminde ister fani dünyada, ister berzah aleminde, ister daha yukarılardaki alemlerde bütün mahluklar bu demi duyacaktır. Bu yüzden eğer biz kıyamet koptuğunda bu dünyada yaşıyor olursak, sura üflendiğini duyacağız ve eğer berzah aleminde isek yine bu hadise ile karşılaşacağız.
Bu üflemenin ne zaman ve hangi günde ve saatte vuku bulacağı belli değil ve ansızın olacaktır. Nitekim bazı hadislerde kıyametin aniden kopacağı konusunda şöyle denir: Kıyamet, iki kişi bir kumaşı açıp alış veriş için bakarken ve henüz onu dürmeden kopacaktır.
Birinci üflemeden sonra sıra ikinci üflemeye gelir, ki bu da tüm ölüleri diriltmek ve ayaklandırmak içindir. Sur meselesi ve iki kez üflenişi savaşlarda ordularda kullanılan borazana benzer, şöyle ki ilk kez borazan üflendiğinde ordu sakinleşir ve sıraya girer ve harekete geçmek için hazırlanır. Daha sonra ikinci kez üflenir ve bu da kalkıp harekete geçmek içindir. Dolaysıyla sur gerçeği iki çeşit ses çıkaran bir hakikattir. Bu seslerin ilki öldüren ve ikincisi de dirilten sestir ve yerde ve göklerde yaşayan melekler ve ruhlar dahil, tüm mahluklar ilk üflemede ölür ve ikinci üfleme ile beraber kıyamet alemlerinin ilki olan haşr alemine girer. Zümer suresinin 68. Ayeti ilk üfleme ve herkesin ölmesinden sonra ikinci üflemeye işaret ediyor. Ayet şöyle buyurur: Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!
Yasin suresinin 51. Ayetinde de bu konuda şöyle buyurur: Nihayet Sûr'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
Dolaysıyla ikinci sura üfleme ile beraber tüm mahluklar yeniden dirilir ve yüce Allah’a doğru ilerlemede yeni bir harekete başlar.
İmam Seccad –s– bir rivayette birinci sura üflemeyi anlattıktan sonra ikinci sura üflemeye işaret ederek şöyle buyurur:
Cebbar Allah sura bir kez üfler ve göklerin yönünden öyle bir ses çıkar ki göklerde bir daha dirilmek ve ayakta durarak kıyam etmek üzere hiç kimse kalmaz. Öyle ki Arş’ı taşıyan melekler döner ve cennet ve cehennem hazırlanır ve tüm mahluklar hesaplarına bakılmak üzere mahşur olur. 015