Ocak 18, 2019 11:47 Europe/Istanbul

Geçen bölümde, Suudi Arabistan'ın Yemen Saldırısındaki Çocuk Haklarının İhlal Edilmesi meselesini ele almıştık. Bugünkü bölümde ise Yemen savaşındaki medyatik savaş meselesini ele almak istiyoruz.

Günümüzde medyalar bilgilendirmenin ötesinde bir rol ifa etmektedir. Bunun nedeni de medya organlarının uluslararası hukuk ve ilişkiler çerçevesinde yeni güvenlik boyutlar taşımasıdır. Medya da bir silah misali savaşlarda ve çatışmalarda kullanılabilir. Bunun yanı sıra sorunların, çatışmaların ve anlaşmazlıkların çözülmesinde ve önlenmesinde ve böylece güvenlik ve istikrarın sağlanmasında da önemli bir araç olarak kullanılabilir.

Batılı medyalar, haber değerlerini öyle sınıflandırıp teorize etmişler ki haberlerin yayılması savaşların hizmetinde yapılsın. Amerika'nın Mart 2003'te Irak savaşına başlamadan önce tasarlanan ve uygulanan medyatik savaş projesi, saha savaşının yanı sıra medyatik savaşın da kazanmak için bir araç olarak kullanılması konusunda açık bir örnektir. Bu savaşta Amerika ve İngiltere üslerinde olan iliştirilmiş gazeteciler, savaşın haberlerini saldırganlar açısından değerlendirip dünyaya yayıyorlardı. Yemen konusunda da gerici Suudi-Batı-İbrani cephesi medyatik savaşı etkin bir şekilde kullanmaktadır.

Daha önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi Suudi Arabistan Yemen'e yaptığı vahşice saldırılarında soykırımı ve insan hakları ihlali gibi birçok uluslararası cinayet işledi ancak Fox News, CNN, BBC ve El-Arabiye gibi Batı ve Arap medyaları gerçekleri sansürlemeye ve Yemen gelişmelerini saldırganların lehine göstermeye çalıştı.

Barış alanında faaliyet yapan Amerikalı aktivist ve analist Caleb Maupin, Amerika'daki Suudi Arabistan'ın Yemen'deki cinayetlerini sansürleme konusunda şöyle bir değerlendirmede bulundu:" Amerika medyası Yemen savaşı gerçekleri konusunda sessiz kalmayı seçmiştir. Amerika halkı, Suudi Arabistan saldırısı ve Amerika-Suudi Koalisyonun'dan habersizler. Amerika medyası bu alandaki gerçekleri inkar ederek Yemen'de çıkan savaşın bir iç çatışma ve dini bir savaş olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda bölge insanlarının şiddet ve savaş yanlısı olduğu gösterilmeye çalışılıyor. "

Bu arada Britanya'ya ait BBC haber ajansının yaklaşımı da dikkat çekicidir. Britanya BBC kanalı bilgilendirme alanında eksiksiz davrandığını iddia etmesine rağmen Yemen'deki cenaze töreninde yapılan katliamın mahiyetini değiştirmeye çalışarak dünya kamuoyunun bu konudaki hassasiyetini azaltmaya koyuldu. BBC kanalı devrimci ve savaşçı Yemen halkına, Husiler ve Yemen Zeydi Şiilerine isyancı etiketi yapıştırmaya çalışarak onları kısıtlamak suretiyle Suudi Arabistan'ın vahşi saldırılarına paralel olarak hareket etti.

Bir analiz sitesi olan Open Democracy'de bu konu ile ilgili şöyle bir yazı yazılmıştır:" Bu BBC ve Britanya silah sektörünün birbirine bağlandığı ilk defa değildir. BBC Denetçi Mütevelli Heyeti Başkan Vekili olan Roger Martyn Carr aynı zamanda da British Aerospace yani Avrupa'nın en büyük silah ticareti yapan şirketinin de sahibidir.

Batı medyasında yayınlanan Suudi Arabistan'ın Yemen saldırıları ile ilgili raporlarda gerçekler çarptırılıyor ve Yemen Husileri, Yemen halkının felakette yaşamasının nedeni olarak gösteriliyor. Barı medyası mevcut gerçeklere zıt olarak Suudi Arabistan'ı ve Amerika'yı Yemen halkının kurtarıcısı olarak göstermeye çalışıyor. Örneğin New York Times Gazetesi sunduğu raporlarda defalarca Suudi Arabistan'ı barış yanlısı ve ateşkes taleplerine karşı hoşgörülü davrandığını dünya kamuoyuna yutturmaya çalışıyor. Bu raporların birisinde Suudi Arabistanlı bir yetkiliden naklen şöyle bir açıklama yer almıştır:" Umarız Husiler şimdiye kadar yaşanan olaylardan ders çıkarıp akılları başlarına gelmişti. "

Bir İngiliz gazetesi olan The Guardian de kendi raporlarında bir halk hareketi olan Ensarullah'ı isyancı grup olarak niteleyip Suudi Arabistan'ın saldırılarını Yemen'deki bu isyancı gruplara karşı başlattığını izah etmeye çalışmıştır. " Yemen'deki İsyancı Husilere Karşı Suudi Hava Güçlerinin Saldırılarının Devam Etmesi" gibi başlıklar ve manşetler sürekli olarak bu batıda yayımlanmaktadır. Bu da Batı medyasının Yemen halkına karşı çıkma ve Suudi Arabistan'ı desteklemeye dayalı yaklaşımını gözler önüne sermektedir.

Suudi Arabistan ve gerici bölgesel ortaklarının medyatik yaklaşımı Batılı medyanın yaklaşımının tıpa tıp aynısıdır. Suudi Arabistan'ın El-Arabiye kanalı Yemen halkına karşı karalama kampanyası ve psikolojik savaşı yürüten öncü kanallardan sayılır. Bu kanalın medyatik savaş yaklaşımı, Arap dünyası kamuoyunun Yemen savaşında Suudi Arabistan'ın yanında yer alması doğrultusunda olmuştur. El Arabiye kanalı Arap dünyası kamuoyunu saptırarak İran İslam Cumhuriyeti'ni suçlu göstermek ve İran'ın bölgede kriz çıkartan taraf olduğu düşüncesini aşılamaya çalışıyor.

Bu Suudi medya organı İranofobi doğrultusunda İran'a karşı yürütülen karalama kampanyasında Amerika ve Siyonist Rejimin İran'a karşı siyasetlerini uygulamaktadır. El Arabiye kanalı ve Ukaz gazetesi gibi Suudi Arabistan medyası, Suudi Arabistan ve ortaklarının Yemen halkına karşı savaşı izah etmek için daha önceden belli olan fakat tarafsız olmayan Batılı ve Arap analistleri ve yetkilileri ile konuşmak ve röportaj yapmakla yetiniyorlar ve böylece taraflı medya organları olduklarını gözler önüne seriyorlar. Zaten bu konuşmalar ve röportajlarında da Suudi Arabistan'ın Yemen saldırısının Yemen halkına destek vermek ve güvenlik ve barışı ülkeye geri getirmek için yapıldığını savunuyorlar. Gerici Arap medya organları Suudileri aklamak için Yemen halkını Husi Darbecileri olarak adlandırıp Suudi Arabistan'ın bu sözde darbecilerin askeri imkanlarını ve gücünü yok etmek için savaş başlattığını kamuoyuna yutturmaya çalışıyorlar.

El Yevm el Sâbi' gazetesi gibi General Sisi yanlısı olan Mısır gazeteleri de Suudi medyasına paralel bir şekilde hareket ederek tek taraflı bir habercilik yaparak Yemen gelişmelerini çarpıtmaya ve Yemen savaşındaki cinayetleri gizlemeye çalışıyorlar. Eskiden Mısır'ın önceki diktatörü Hüsni Mübarek'i savunan Mısır'daki El Ahrâm gazetesi, şimdi de Suudi Arabistan'ın yanında yer alarak Yemen halkına karşı psikolojik savaş ve karalama kampanyasında büyük bir rol üstlenmiştir. Yemen savaşında Suudi Koalisyonunda yer alan BAE, Kuveyt  ve Ürdün gibi ülkelerin medyası da Suudi medyasına paralel olarak taraflı bir yayıncılık yaparak Yemen aleyhindeki psikolojik savaşta rol oynamaktalar. Böylece bu medyalar da Amerika ve Siyonist Rejim gibi Suudi'nin Yemen saldırısını desteklemek siyasetine bağlı olduklarını ortaya koyuyorlar. Bu medyaların asıl hedefi Suudi Arabistan'ın Yemen'deki cinayetlerini izah etmek ve Yemen savaşının başlamasından üç yıl geçmesine rağmen  Suudi Koalisyonu'nun oradaki başarısızlığını ört bas etmektir.

Arap medyası arasında Katar'ın El Cezire kanalı, Katar'ın Suudi Arabistan ve Fars Körfezi İşbirliği Konsey tarafından boykot edilmesinin ardından ve Suudi Arabistan Koalisyonundan çıktıktan sonra Suudi Koalisyonunun karma  karışık durumu ve bu koalisyonun içindeki ihtilafları ve anlaşmazlıkları haber yapmaya başladı. Arap-Batı-İbrani cephesi medyasının karşısında ise El Alem, El Kevser, Press Tv, Sahar ve İran Haber Kanalı, Lübnan'ın El Menar kanalı ve Irak'ın bazı televizyon kanalları gibi direniş ekseni medya organları, Yemen medyasının yanı sıra Yemen savaşındaki gerçekleri yayınlamaya çalışıyorlar. Nitekim bu medya organları zaten daha önce de Ortadoğu gelişmelerinin gerçek yüzünü yansıtmakta büyük bir rol oynuyorlardı.

Bu doğrultuda İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, Lübnan'ın Siyonist Rejim aleyhindeki 33 Günlük Savsaş'tan galip çıkmasını sadece askeri bir galibiyet değil medyatik bir galibiyet olarak da değerlendirmiştir. Lübnan Hizbullah Lideri Seyyid Hasan Nasrullah, EL Menar kanalının performansı ile ilgili şöyle demiştir:" El Menar olmasaydı zafer elden gidecekti. "

Direniş Eksenine bağlı medyaların Yemen'de de kahramanlık destanı yazması, küresel istikbar güçleri ve bölgesel işbirlikçilerinin enformasyon alanındaki despotluğuna büyük bir darbe indirmiştir. Bunun sonucunda Amerika, Siyonist Rejimi, Suudi ve destekçilerinin medya organları Yemenlileri kötü göstermek için çabaları, Direniş Ekseni medyasının başarılı performansı ile başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İran, Yemen, Lübnan ve Irak medyaları Direniş Ekseni medyasının asıl bileşenleridir. Suudilerin Yemen'e başlattığı savaştan 4 yıl geçmesine ve Suudi Arabistan'ın açık ihlalleri ve cinayetlerinin üzeri örtülmeye çalışıldığına rağmen Direniş Ekseni medyaları sayesinde Suudiler rezil rüsva bir duruma düşmüştür. İşte bu yüzden kimi zaman İran kanalları gibi Direniş Eksenine bağlı kanalların Hotbird, NileSat ve ArabSat gibi Batı ve gerici Arap dünyasına ait uydularda içi boş bahanelerle yayını kesiliyor.

Suudi Rejimi en başından beri Yemen medyasına ait mekanları ve merkezleri hedef alarak gerçeklerin yayılmasını engellemek istemiştir. Bu doğrultuda Suudi Koalisyonu savaş uçakları 16 Eylül 2018'de Yemen'in Batısındaki El Muravia şehrinde bulunan El Hudeyde radyosu binasını altı kez hedef aldı. Bu saldırı sonucunda 3 bekçi ve bir de radyo çalışanı hayatını kaybedip radyo tesisatına da büyük hasarlar verildi.

Suudi Koalisyonu savaş uçakları 27 Temmuz 2018'de de bir kez daha bu binayı hedef aldı. Bu saldırıda ise radyo binası büyük hasar görerek artık kullanılamaz hale geldi ve bu radyonun yayını da durduruldu. Zaten bu saldırıda radyo çalışanlarından onlarca insan ya öldü ya da yaralandı. Suudi Arabistan'ın baskıları neticesinde Yemen savaşının gerçeklerini yansıtan ve Suudi savaş uçaklarının saldırılarında ölen ve yaralanan sivil Yemenlilerin fotoğraflarını ve görüntülerini yayınlayan El Mesire kanalının NileSat ve EuroSat'teki yayınları durduruldu.

Gerçekte Suudi Koalisyonu'nun büyük bir medyatik güce ve imparatorluğa sahip olması ve bu aracı Yemen'deki kendi afaki zaferlerini yaymak ve duyurmak için kullanmasına rağmen en az imkanlarla yayın yapan Yemen medyası karşısında aciz kalmıştır. Suudi Arabistan sıcak çatışmalarda ve askeri alanda aldığı yenilgilerin yanı sıra medya savaş meydanında da yenilgiye uğramıştır. Böylece artık Yemen'deki başarısızlığını örtbas etmek için de bir yolu kalmamıştır.