Yemen’in bir yıl direnişi ve Riyad’ın hezimeti - 2
Geçen bölümde bazı uzmanların medyaya yaptıkları değerlendirmelerine yer verdik. Şimdi yine diğer bazı uzmanların değerlendirmelerini gözden geçirmeye devam edeceğiz.
Yemenli siyaset uzmanı Muhammed Cesar Arabistan’ın Yemen’e dayattığı bir yıllık savaşın sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
Yemen ülkesi ve milleti hala ayaktadır ve kendi kararını kendisi vermekte ve hür iradeye sahiptir, oysa mütecaviz güçler hedeflerinden hala çok uzaktır ve Yemen ordusu ve halk güçleri hala Arabistan topraklarına girerek Suud ordusunun mevzilerine saldırabiliyor. Tüm bunlar mütecaviz devletler en modern silahlara sahipken ve silah depoları da silah ve mühimmat doluyken ve en gelişmiş keşif ve casusluk aygıtları varken gerçekleşmektedir. Yemen milletinin tek silahı ise hürriyet ve direniş gücüdür ve sonunda da zafer Yemen milletinin olmuş ve mütecavizler en zilletli şekilde hezimete uğramış ve asla hiç bir hedefine ulaşamamıştır ve hala bu hedeflere ulaşmayı hayal etmektedir, ancak Allah’ın isteği ile bu hedefler hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
Yemen inkılabı konseyi üyelerinden Ebtesam Hamdi ise şu değerlendirmede bulundu:
Suud rejimi sadece Yemen’e tecavüz etmekte başarılı olmadı, bu rejim bölgedeki tüm planlarında ve dosyalarında hezimete uğradı ve bu hezimetleri da çok ağır fiyasko şeklinde oldu ve asla bölgeye yönelik hiç bir planında hiç bir türlü zafer elde edemedi. Arabistan rejimi bölgedeki planlarında kesinlikle haklı tarafı desteklemiyor, bilakis hakka karşı kıyam edenleri destekliyor. Yemen milleti asla vatanından vazgeçmez ve Suud hanedanına teslim olmaz. Yemen, Yemen olarak kalacaktır ve tarih boyunca da başı dik yoluna devam edecektir. Yemen üç bin yıldır adı Yemen’dir ve üç bin yıl sonra da Yemen kalacaktır ve yenilen taraf ve adı silinecek ülke Suud rejimidir ki sadece yüz yıllık bir mazisi vardır ve Suud hanedanının çökmesi ile birlikte bu ülkenin adı da değişecek ve Suud rejimi sona erecektir.
25 Mart 2016 tarihi, Arabistan rejiminin Yemen’e karşı başını çektiği Arap ittifakının Yemen topraklarına karşı saldırıya geçtiği günün yıldönümüydü. Ancak dayatılan bir yıllık savaşa karşın Arabistan açıkladığı hedeflere ulaşamadı ve geriye sadece Yemen’de yıkım ve sivillerin katliamında hayatını kaybeden insanların cenazeleri kaldı.
Suud rejimi bir yıl önce Kesin fırtına olarak adlandırdığı topyekün bir savaşı Arap dünyasının en fakir ülkesine dayattı. Suud rejimi bu savaşın amacını Yemen’in istifa eden kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’yi yeniden iktidarın başına getirmek ve inkılapçı hareket olan Ensarulllah hareketini iktidardan uzaklaştırmak şeklinde açıkladı.
Yemen savaşı Arabistan’da Salman bin Abdulaziz iktidarın başına geçtikten iki ay sonra başladı. Salman genç oğlu prens Muhammed bin Salman7ı savunma Bakanı ve veliaht prensin halefi olarak atadı. Muhammed bin Salman Yemen savaşını yöneten kişidir.
Arabistan’ın Yemen’e dayattığı bu savaş ve sonuçları hakkında bir kaç noktayı ifade etmek gerekir.
Arabistan politikaları kral Salman döneminde önemli oranda değişmeye başladı. Suud rejiminin yeni hükümdarları maceracı bir politika izlemeye başladı ve bölgede sürekli kriz yaratma peşinden gitti. Bu durum Riyad’ın uygulamalarında ve tutumunda açıkça göze çarpıyor. Yemen’de geniş çaplı bir savaş başlatmaktan şii alim şeyh Nemer Bagır Nemer’i idam etmeye ve İran ile diplomatik ilişkileri kesmeye ve en son Suriye’ye karadan müdahale iddiasını ileri sürmeye kadar uzanan politikalar, Suud rejiminin politikalarının değiştiğinin somut örnekleridir.
Suud rejimi Yemen’e saldırısının ta başında bu operasyonu Yemen’in istifa eden Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’nin çağrısı ve Yemen milletini Husi hareketine karşı savunmak için başlattığını ileri sürdü. Oysa hem uluslararası hukuk ve hem Yemen devletinin hukuku açısından Arabistan’ın böyle bir uygulaması gayri meşru ve illegal bir uygulamadır ve hukuk açısından bir ülkenin bir başka ülkeye böyle bir gerekçe yüzünden saldırması asla haklı gösterilemez. Dünyada askeri güce başvurmak BM güvenlik konseyinin izni olmaksızın illegal ve yasaktır ve BM üyesi olan tüm devletler bu kurala uymak zorundadır.
Öte yandan Yemen anayasasının 37 ve 38 maddelerine göre Yemen’in içişlerine askeri müdahaleye meşruiyet kazandırmak için iki yol vardır ki bunlardan biri Yemen meclisinin kararı ve diğeri milli savunma konseyinin talebidir. Oysa Suud rejiminin askeri tecavüzü konusunda bu iki süreç izlenmemiştir ve bu yüzden Arabistan’ın başını çektiği ittifakın Yemen saldırısı bu ülkenin anayasasının açık ihlalidir.
Yemen insan hakları merkezi, Arabistan’ın tecavüzü başladığı günden beri şimdiye kadar 8 bin Yemenli hayatını kaybettiğini, ölenlerin binden fazlası kadın ve çocuklardan oluştuğunu açıkladı. Bu arada Avrupa parlamentosu bir kararname onaylayarak Yemen’de insan haklarını ihlal eden Arabistan’a silah ambargosu uygulanmasını istedi.
Bazı gözlemciler ise şu soruyu soruyor: acaba Suud rejiminin bu denli topyekün bir savaşı başlatması sadece Güney komşusunun istifa eden Cumhurbaşkanı’nın yardım talebini icabet etmesi ve piyonunu iktidarın başına yeniden getirmek için mi, yoksa bu hedefin ardında başka hedefler mi izliyor?
Bu bağlamda söylenebilecek şey şu ki, Husilere bağlı Ensarullah hareketi Zeydi Şii mezhepli inkılapçı bir harekettir ve yeme halkı arasında geniş tabanı bulunmaktadır. Bu hareketi Yemenli grupların arasındaki iç anlaşma ihlal edilince, Mansur Hadi yönetimine karşı kıyam etti. Arabistan rejimi ise sınırlarının yanı başında böyle bir hareketin güçlenmesine asla tahammül edemeyeceği kesindir, çünkü bu meseleyi, bölgesel rakibi gördüğü İran’ın daha da güçlendiği şeklinde yorumluyor. Buna göre Suud rejiminin Yemen’de Ensarullah hareketine saldırmasının sebebi, Riyad’ın İran’ın bölgesel gücünün artmasından duyduğu korkudur.
Yemen’in kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi ise bu bağlamda Arabistan’ın Akaz gazetesine yaptığı açıklamada tuhaf bir iddiayı ileri sürdü ve eğer Arabistan Yemen’e saldırmamış olsaydı, bu ülke şimdi İran’ın bir parçası olmuştu, dedi. Bu tuhaf iddia, İranlı yetkililer Yemen’de hatta askeri müsteşar bile bulundurmadıklarını ve sadece Yemen halkının isteklerini desteklediklerini açıkladıkları halde gündeme geldi.
Arabistan’ın Yemen’e saldırmasının bir başka sebebi ise jeo politik meselelerde ve Arabistan’ın iktisadi coğrafya bakımında karşı karşıya bulunduğu sıkıntılarda aramak gerekir. Bu konu genellikle konu irdelenirken gözden kaçan bir konu olmakla beraber Suud hanedanının kararlarında önemli rol ifa eden bir konudur.
Arabistan, Yemen istilasının çözebileceği jeo politik bir sıkıntı ile karşı karşıyadır. Buna göre Arabistan sürekli Yemen’in Arap denizi ve Babul Mendeb boğazına bakan bir bölümünü işgal etmeyi hayal etmiştir. Arabistan bir yandan Fars körfezi ve öbür yandan Kızıldenize kıyısı olan bir ülkedir, fakat bu denizleri kullanmak Hürmüz boğazı ve Babul Mendeb boğazından geçişe bağlıdır. İran Hürmüz boğazı ve Yemen de Babul Mendeb boğazına hakimdir ve bu yüzden Arabistan sürekli konumunun zarar görmesinden kaygı duyuyor. Suud rejimi petrolünü bu iki boğazın üzerinden ihraç ediyor ve bu boğazlar kapandığı takdirde Arabistan’ın petrol ihracatı pratikte kesiliyor. Arabistan bu jeo politik sıkıntıdan kurtulmak için güneye göz dikmiş bulunuyor ve bu yüzden Yemen gelişmeleri Riyad için büyük önem arz ediyor. Suud hanedanı sürekli Yemen’de Riyad ile yakın ilişkisi olan bir hükümetin iktidarın başında bulunmasını ve böylece gönlü rahat olmasını istiyor.
Tüm bu anlatılanların yüzünden Arabistan bir kaç Arap ve bir kaç da Arap olmayan ülke ile ittifak kurarak Yemen’e karşı saldırıya geçti, ancak bir yıldır sürdürdüğü bu savaş Suud hanedanı için hiç bir yarar olmadığı ve savaş için saydığı hiç bir hedefine ulaşmadığı gibi, savaşın baş döndüren bedeline katlanmak ve kurduğu ittifaka katılan ülkeleri ittifakın içinde tutmak için yüklü paralar ödemek zorunda kaldı.
Arabistan savaş uçakları Katar, Kuveyt, Bahreyn, BAE, Ürdün, Fas, Sudan, Somali, Senegal, Mısır, Malezya ve Pakistan gibi ülkelerden gelen yardımların eşliğinde Yemen’de Ensarullah ve halkı hedef almaya başladı.
Aslında Arabistan’ın başını çektiği ittifak konusunda bu savaşın temel yükünü arabistan üstlendiği ve bazı ittifak üyeleri görecede ittifakta kaldığı ve savaşa pratikte hiç bir katkıları olmadığı ve sadece adları ittifakta yer aldığı ve bu da Suud hanedanının petrol gelirinden ve bol keseden bağışlamasından kaynaklandığı belirtilmelidir.
Şimdi ise Yemen savaşı, Suud rejiminin savaşı başlattığı gün açıkladı ve Mansur Hadi’nin iktidarı yeniden ele geçirmesi ve Ensarullah hareketinin yok edilmesinden oluşan temel hedeflerinden hiç bir gerçekleşmediği halde ikinci yılına giriyor. Oysa bir çokları Arabistan ordusu ile Yemen ordusunun imkanları arasındaki derin farklılıkları gözeterek bu savaşta Suud rejimi bir kaç günde veya en çok bir kaç haftada tüm hedeflerine ulaşacağını zannediyordu.
Şimdi Arabistan’ın Yemen’de dayattığı yıpratıcı savaşın üzerinden bir yıl geçtiği bir sırada tüm işaretler Suud rejiminin yıprandığını ve hezimeti kabul ettiğini gösteriyor. Son günlerde de Suud rejimi ile Ensarullah hareketi arasında bazı gizli müzakerelerin başladığı açıklandı, ki bu da Suud hanedanının eski tutumundan geri adım attığını ortaya koyuyor, çünkü Riyad bundan önce Ensarullah ile kesinlikle müzakere etmeyeceklerini açıklamıştı.
Öte yandan bu müzakereler Ensarullah hareketi için başlı başına bir zaferdir, çünkü müzakereler Suud rejiminin Ensarullah hareketini taraf olarak tanıdığını ortaya koyuyor.
BM Yemen özel temsilcisi İsmail Veled Şeyh ise Yemen savaşında taraflar siyasi çözüm doğrultusunda bir anlaşmaya vardıklarını ve bu ülkede milli vahdet hükümeti kurulması üzerinde uzlaştıklarını açıkladı.
Öte yandan Ensarullah hareketi sözcüsü Muhammed Abdusselam de en son açıklamasında savaşın durdurulması için bazı uzlaşmaların sağlandığını ve ortak adımlar Yemen’de savaşın tamamen durmasıyla sonuçlanacağını belirtti.
Evet, Yemen’de savaşın üzerinden bir yıl geçtiği bir sırada bu ülke Suud rejimine bir bataklığa dönüştü, öyle ki bu bataklıktan kurtulmak da kolay kolay mümkün değil. Bu savaş Yemen halkının katliamı ve bu yoksul ülkenin altyapılarının çökmesinden başka hiç bir getirisi olmamıştır. Nitekim Suud rejimi de hiç bir hedefine ulaşmadı ve yenilgiyi ve ateşkesi kabul etmekten başka çaresi de yoktur. Suud elebaşıları dünyada artık bu tür militarist maceracılıklara yer olmadığını ve bunun yerine ta baştan müzakere masasına oturmaları gerektiğini anlamaları gerekir. 015