Mayıs 17, 2019 18:40 Europe/Istanbul

Geçen bölümlerde çocuk hakları ile ilgili detaylara değinmiştik. Bugünkü bölümümüzde ise özel durumlar yaşayan çocukların toplumdaki hakları ve durumlarını ele alacağız.

Her toplumda sağlıklı olan ancak özel bir durum ve ortamda yaşayan çocuklar vardır. Çocukların böyle özel durumlarda büyümesi ve yetişmesi ve yaşaması iki sebepten dolayı olabilir: İlk olarak çocuğun gayrı meşru cinsel ilişki ve istenmedik yollardan doğmasıdır. Böyle olunca ne erkek ne kadın böyle bir çocuğun dünyaya gelmesini istemeyerek onu düşürmeye ve doğuşunu engellemeye çalışırlar. Çocuğun dünyaya gelmesi halinde ise böyle bir durumda çocuğun bakılmasına ilgi göstermeyerek onu bir köşeye bırakırlar. Böyle çocuklara sokakta bırakılan çocuklar veya fıkıh alanındaki terimi ile " başkasının alması üzere çocuğu yolda bırakmak " anlamına gelen "lakît" denir.

Tabii meşru ve yasal yollar ile de cinsel ilişkide bulunan eşler bile yoksulluk, güçsüzlük ve bakamama yüzünden bebeklerini sokağa bırakabilirler. Burada önemli olan nokta ise sokakta bırakılan bu çocukların da büyümesi ve gelişmesi için gereken imkanların ve zeminin hazır olması gerektiğidir.

Çocukların özel bir durumda yaşamasının bir başka sebebi de ebeveynlerin, sel, deprem ve savaş gibi doğal ve insani afetlerden dolayı hayatlarını kaybetmesidir. Kimi çocuklar böyle bir olaydan sonra "sahipsiz" konuma gelirler.

Andığımız iki grubun yanı sıra başka iki özel durum yaşayan çocuklar grubunu da göz önünde bulundurmak lazım. İlk grup " evden kaçan çocuklar"dır. Bu çocuklar farklı sebeplerden dolayı evden kaçıp sokak çocukları olarak uygun olmayan koşullar altında yaşamaktadırlar. İkinci grup ise çalışan çocuklardır. Bu çocuklar, aileye sahip olduklarına rağmen ailenin geçimini sağlamak için çalışırlar. Çalışan çocuklar ile ilgili geçen bölümde bazı noktalara değindik. Evden kaçan çocuklar ile ilgili ise " sorumsuz veliler" başlığı altında konuşacağız

Burada ilk olarak sahipsiz veya velisiz çocukların durumuna değinmek istiyoruz. Dini öğretilerde ve fıkhi bahislerde de sahipsiz çocuklar meselesine önemli bir yer ayrılmıştır. İslam dininin hukuki düzeninde çocuk edinme diye bir şeyin kabul edilmediği halde bu gruba ayrı bir yer ayrılarak bu grubu desteklemek amacı ile  belli kurallar belirlenmiştir. Bu tür çocukların korunması ve bakılması ile ilgili fıkıhta üç ayrı bakış vardır. Sohbetimizin devamında bu görüşlere de değineceğiz.

Kimi fakihler, iyi işlerde yardımlaşma, hayır işlerin yapılmasının zarureti, nefislerin tekrar hayata döndürülmesi, yoksulların doyurulması ve zararın def edilmesi gibi bazı delillere dayanarak bu çocukların sahiplenilmesindeki ve korunmasındaki kifâyi vücubuna vurgu yapmışlardır. Buna karşı kimi fakihler de beraat ve iyi işlerde yardımlaşma ilkelerine dayanarak bu işin müstehap olduğunu söylemişlerdir. Üçüncü gruptaki fakihler ise bu konunun müstehap ve vacip arasında olduğunu söylemektedir. Tabii Kuranı Kerim'de hep iyi işler yapmaya tavsiye edilmiştir. Bu işlerin bazıları farz bazıları ise müstehaptir. Burada hatırlatılması gereken bir konu ise sahipsiz çocuklarının bakımı ve korunması için belli koşullara ve özelliklere sahip olunmasıdır.

Çağdaş dönemlerde ise 20'inci yüzyılın başlarından itibaren sahipsiz çocukları desteklemek meselesi, yetim ve sahipsiz çocuklardan etkilenen kamuoyunun baskıları ile gündeme taşınmaya başladı. Bu çocukların sayısı ise savaş dönemlerinde artmaya başlaması ile onların korunmasının zarureti de daha belirgin bir hal aldı. Bu yüzden birçok ülkede bu çocukların himaye edilmesi, büyümeleri ve gelişmeleri için zemin hazırlanarak fırsatlar ve imkanlardan yararlanmalarına dair yasalar onaylanmıştır.

Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 20'inci maddesinde ise şöyle yazılmıştır:" Çocuk, geçici veya sürekli olarak aile ortamından uzak kalmamalı, menfaatlerinden mahrum kalmamalı, hükümet tarafından ise yardım almalı ve korunmalıdır. Bu konvansiyona taraf olan ülkeler ise kendi milli yasalarına göre böyle çocuklar için alternatif koruma şekillerini garanti altına almalıdır. Bu korumalar birçok yöntem ile yapılabilir. İslami kanunlardaki veli ve kefil atanması, çocuk edinmek veya gerektiğinde çocukları korumaya yetkisi olan merkezlere gönderilmesi bu yöntemlerin sadece bir kaçıdır. Bu yöntemler uygulanırken çocuğun terbiyesi, etnisitesi, dini, kültürü ve diline dikkat edilmelidir. "

Bu alandaki bir başka önemli konu da sorumsuz velilere sahip olan çocuklardır. Sorumsuz velilere sahip olan çocuklar, görevlerini yerine getirmeyen ve hatta çocuklar için sorun yaratan, onlara kötü davranan veliler tarafından sorumlu bir şekilde büyütülmeyen çocuklardır. Sosyal ve sosyolojik anlamda bu çocukların " sosyal yetim" olduklarını söylemek mümkün.

Günümüzde dünyada çocuklara karşı ruhsal, fiziksel ve cinsel şiddet sorunu tartışmalara yol açan zor ve ciddi bir sorundur. Birleşmiş Milletler Teşkilatı bağımsız uzmanlarının çocuklara şiddet ile ilgili araştırmalarının 47'inci paragrafında şöyle bir cümle yer almıştır:" Dünyada yıllık ortalama olarak 133 ila 375 milyon çocuk aile içi şiddete maruz kaldığı tahmin edilmektedir."

Çocukların genel olarak anne babalarının tartışmaları ve kavgalarının sırasında evde şiddete maruz kalmaları çocuğun sağlığını ve ayrıca onun yetişkin olduğu dönemdeki sosyal hayatını ve kişiliğinin gelişmesi sürecini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca eşlerin bir birlerine karşı şiddet içeren davranışlarda bulunması çocukların da daha fazla şiddete maruz kalmasına yol açabilir. Çin, Kolombiya, Mısır, Meksika, Filipinler ve Güney Afrika'da yapılan araştırmalar ise kadınlara karşı şiddetin çocuklara karşı uygulanan şiddet ile birebir ilişkili olduğunu gösteriyor. 

Psikologların sorumsuz velili çocuklar ve sahipsiz çocuklar ile ilgili yaptığı araştırmalar ve incelemeler bu tür çocuklar arasındaki en yaygın sorunun depresyon olduğu ve bu çocukların başka çocuklara göre depresyona yakalanma riskinin yüzde 40 daha fazla olduğunu gösterir. Çocuk koruma ve bakma merkezlerinde büyüyen çocuklar ise başkalarına karşı duygularını ifade etmek gibi doğal fırsatlardan mahrum kalırlar. Böyle bir ortamda büyüyen erkek çocuklar sıradan yaşıtlarına göre daha fazla ümitsizliğe kapılma riskine de sahiptirler. Sahipsiz çocukların inat etme oranı aile ortamında büyüyen çocuklara göre çok daha yüksektir.

Anne şefkati ve ebeveynin samimiliği ve duygularından mahrum olan sorumsuz velili ve sahipsiz çocuklar genelde duygusal anlamda güvensizlik, bağımlılık duymak veya dışlanmak gibi bozukluklar gibi hastalıklara yakalanırlar. Bu yüzden bu çocukların, ciddi derecede duygusal bağ kurmaya ihtiyaçları vardır.

Psikologlar araştırmalarının devamında her hangi bir nedenden dolayı babanın ailede olmamasının çocukların eğitim performansını olumsuz yönde etkilediğini, hatta gençlik çağında bu çocukların intihar etme, madde bağımlılığı ve psikolojik hastalıklara yakalanma ve şiddet gösterme riskini arttırdığını gözlemlemişlerdir. İngiltere'deki Çocuk İhbar Hattına her gün çocuk esirgeme merkezlerinde çocuklara karşı şiddet gösterildiği ihbarları ulaşır. Bu çocukların bazıları fiziksel tacize uğrayıp kimileri de cinsel tacize kurban olmuştur. Sahipsiz çocuklar da duygusal sorunlarından dolayı her zaman özgüven kaybı ve kendini hor görme hissine kapılırlar. Genelde yalnız kalırlar. İşte bu kendini küçük görme yüzünden bu çocuklar sosyal ilişkilerinde de ciddi sorunlar yaşar.

Ülkelerin iç yasaları ve ayrıca insan hakları göz önünde bulundurulduğunda bu meseleye karşı iki farklı açıdan bakabiliriz. Bir taraftan medeni toplumun ve hükümetlerin bu hususta neler yapabileceği ve bir başkası da yasalar ve kanunların sorumsuz velili ve sahipsiz çocukların desteklenmesi için ne tür bir düzen belirlediğidir.

Hükümetlerin ve medeni toplumun bu husustaki faaliyetleri yasalar ve kanunların belirlediği hususlar da çocuğun himaye edilmesi bağlamında büyük bir önem arz etmektedir. Tabii bu tür çocukları desteklemek için ilk önce çocukların büyümesi ve gelişmesi bağlamında en sağlam yerin aile ocağı olduğuna vurgu yapılması gerekir. Bu gerçek ise dünyada kabul görmüş bir ilkedir.

Uluslararası İnsan Hakları Bildirisinin 16'ıncı maddesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Hukuk Sözleşmesinin 23'üncü maddesi ve İslam'da Çocuk Hakları Sözleşmesinin giriş bölümü, 2'inci maddesinin ilk fıkrası ve 8'inci madde ve özellikle de 2'inci fıkrasındaki gibi  önemli uluslararası ve bölgesel belgelerde bu konuya vurgu yapılmıştır. Bu maddelere göre sorumsuz veliler, gereken eğitimleri görerek evdeki krizi ve gerilim anlarını yönetebilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Böylece çocukların bekası, sağlıklı büyümesi ve gelişmesi de sağlanmış olacaktır. Çünkü aile çocukları himaye etmek ve ayrıca onların duygusal ve fiziksel güvenliğini sağlayabilmek için en uygun ve en mükemmel ortamdır.