Gizli Güneş – 16
Bugün yine geçen bölümde uğradığımız Buşehr nükleer santralini gezmeyi ve bu santralin nükleer reaktöründe olup bitenlerle tanışmaya devam etmek istiyoruz.
Aslında bir nükleer reaktörün içinde ne gibi süreçlerin ve reaksiyonların yaşandığı ve nasıl küçücük zerreciklerden tabiri caizse devasa enerjiler elde edildiği konusu, herkesin merak ettiği bir konudur.
Bir notrön zerresi uranyum çekirdeği ile çarpıştığında bu çekirdekte bir çatlak oluşur ve ardından bu çatlak artarak büyük bir ısı enerjisini serbest bırakır. Öte yandan yeni notrön zerreciklerinin uranyum çekirdeklerine çarpması yeni çatlamalara yol açar ve böylece zincirleme bir şekilde devam eden reaksiyonun sonucunda devası bir ısı enerjisi üretilmiş olur. Tüm bu reaksiyonlar nükleer reaktörün kalbinde gerçekleşir ve mutlaka kontrol altında tutulması gerekir.
Nükleer reaktörün kalbinde gerçekleşen bu reaksiyonların sonucunda nükleer yakıt paketinde yer alan nükleer çubuklardaki nükleer hapları içeren çubuklarla birlikte ısınmaya başlar ve böylece nükleer çubukların etrafında dönen hafif suyun sıcaklığı yükselerek 321 dereceye kadar artar.
Bu arada bilinen normal suyun katıksız hale getirilen şekli olan hafif su basınç altında tutulduğu için buharlaşmaz.
Burada sıcaklığı 321 dereceye kadar yükselen hafif su, etrafını hiç bir katığı olmayan sularla kaplı olan ve buhar üreten borulara yönlendirilir. Buradaki su belirtildiği üzere saf sudur ve sadece ısı enerjisini birince devredeki sudan alır ve ardından buharlaşmaya başlar.
Daha sonra buharlaşan saf su bir türbine yönlendirilir ve türbinin pervaneleri hareket etmeye başlar. Pervaneleri dönen türbin elektrik üreten generatörü çalıştırır. Bu süreçte iki devrede bulunan su asla birbirine karışmadığı ve sadece ısı enerjisi alış verişi gerçekleştiği belirtilmelidir.
Buşehr nükleer santralini ziyaretimizin devamında türbinin yer aldığı bölüme geliyor ve 13.5 metre yükseklikten seyrediyoruz.
Santralin İranlı uzmanı bu bölümü şöyle anlatıyor:
Bu bölümde santralin turbo generatör kompleksi, yani türbin ve generatör yer alıyor. Burada gerekli buhar ilgili üretici sistemden üretildikten sonra bir dizi boruların yardımı ile bu bölüme yönlendiriliyor. Üretilen buhar şu boruların yardımıyla ilkin türbinin yüksek basınçlı silindirine giriyor. Yönlendirilen buhar burada taşıdığı enerjinin bir bölümünü kaybediyor ve basıncı düştükten sonra sıvıyı buhardan ayıran bir makineye yönlendiriliyor, zira buradaki buhar biraz sıvı damlacıklarını içermeye başlıyor.
İranlı uzman bu bölümdeki süreci anlatmayı şöyle sürdürüyor:
Burada buhar tabiri caizse kurutulduktan sonra, yani su damlacıklarından arındırıldıktan sonra, düşük basınçlı silindire, yani zayıf türbinlere yönlendiriliyor. Toplam üç adet olan yüksek basınç türbini ile düşük basınçlı türbinleri, sonu generatöre bağlanan bir eksen üzerinde yer alıyor. Buharın ısı ve kinetik enerjileri türbinlerde hareketi sağlıyor, yani dönmesine vesile olup taşıdığı enerjiyi santralin generatörüne aktarıyor ve generatör de dönerek elektrik enerjisi üretiyor.
Türbinlerin çıkışındaki buhar bir süreç çerçevesinde yeniden soğutularak sıvıya dönüşüyor ve bu su tekrar buhar üreten sisteme yönlendiriliyor. Bu süreç ikinci devrenin kapalı devresinde sürekli tekrarlanıyor.
Türbinin çıkışında elde edilen buharı soğutma işi deniz suyu ve soğutucu sistemlerin yardımı ile gerçekleşiyor.
Buşehr nükleer santralinin devasa nükleer reaktörü ve elektrik enerjisi üreten devasa generatörünün ziyaretini tamamladıktan sonra bu ziyaretimizin devamını yarına bırakıyoruz.
Gerçi hava karardı ve bizler dinlenmeye çekildik, ancak İranlı uzmanımızın belirttiğine göre nükleer reaktörün içinde reaksiyonlar bir an olsun durmuyor ve böylece sürekli elektrik enerjisi üreterek evlerin ve mahallelerin ve kentlerin aydınlanmasına ve fabrikaların çalışmasına imkan sağlamaya devam ediyor.
Şimdi neden Buşehr nükleer santrali ve yine dünyada bu tür nükleer santrallerinin deniz kenarında veya büyük su kütlelerini içeren büyük göletlerin yanı başında inşa edildiğini daha iyi anlıyoruz. Zira biraz önce de belirtildiği üzere elektrik enerjisinin üretilmesine vesile olan sıcak buharın soğutularak yeniden suya dönüştürülmesi için soğutucu sistemlerde deniz suyu kullanılması gerekiyor.
Aslında Buşehr nükleer santralinin Fars körfezinin kıyılarında yer alması ayrı bir güzellik olmasına karşın nükleer teknolojilerin kullanılmasında yaşanan en önemli kaygının nükleer atıkların durumu olduğundan ister istemez akıllara bu konuda Buşehr nükleer santralinde ne gibi tedbirlerin alındığı ile ilgili sorular geliyor.
Peki bir nükleer santralin nükleer atıkları nelerden oluşuyor? Bu atıklar nasıl kontrol altına alınıyor? Acaba bu atıkların nükleer santralin bulunduğu çevreye zarar veriyor mu?
Buşehr nükleer santralinin atıkları genellikle ya katı ya da sıvı şeklindedir. Santralde çalışan personelin yıkanması, santralin içindeki teçhizatın temizlenmesi, nükleer maddelere bulaşmış giysilerin yıkanması ve laboratuvarların radyoaktif atıkları genellikle Buşehr nükleer santralinin sıvı nükleer atıkları sayılır. İnşaat atıkları, eskimiş teçhizat ve sistemler, eldivenler, iş kıyafetleri ve benzeri şeyler ise santralin katı atıklarından bazılarıdır.
Öte yandan Buşehr nükleer santralinin her türlü sıvı ve gaz şeklindeki atıklarının çevresine çıkış noktaları hem radyoaktif ve hem kimyasal açılarında sürekli ve otomatik bir şekilde çeşitli filtreler ve sistemlerle kontrol altında tutuluyor ve santralin bu bağlamda uluslararası standartlara ve normlara uyması gerekiyor. Nitekim otomatik kontrol sisteminden başka belli aralıklarla elden kontroller de yapılarak çevreye bırakılan sıvı ve gaz şeklinde bırakılan atıklar denetleniyor.
İranlı uzman Buşehr nükleer santralinde sıvı ve katı atıkların kontrolü hakkında şöyle diyor: biz santralin tasarımında sıvı ve katı nükleer atıkları kontrol etmek için bazı sistemleri öngördük. Böylece bu atıkların radyoaktif maddelerin bakımından hangi düzeyde olduklarını kontrol ediyoruz. Eğer bu atıklar çevreye bırakılabilecek düzeyde ise, biz de onları nükleer milli güvenlik kurumunun belirlediği talimata uygun biçimde çevreye bırakabiliyoruz. Ancak radyoaktif madde oranı bakımından çevreye bırakılamayacak atıklar olursa onları santralde çimentodan variller şekline dönüştürüyor ve özel depolarda saklıyoruz.
İranlı uzman açıklamasını şöyle sürdürüyor:
Buşehr nükleer santralinde bazı sistemleri tasarlayıp yerleştirdik ve hali hazırda da onları kullanıyoruz. Bu sistemler sıvı nükleer atıkları koyulaştırıyor, sıvı kısmını buharlaştırıyor. Ardından geriye kalan atıklar biraz önce belirtildiği üzere bazı varillerde çimento şeklinde saklıyor ve özel depolarda geçici olarak depoluyoruz. Katı atıklar da benzer şekildi kontrol edildikten sonra özel varillerde saklanıyor ve belli bir süre sonra atık mezarlığı adını verdiğimiz bir bölgeye taşınarak orada daimi olarak saklanıyor.
Gerçekte hali hazırda Buşehr nükleer santralinin bu bölgede yerleşim merkezlerine yakın yerde bulunması ve şimdiye kadar hiç bir anormal vakaya rastlanılmaması, İranlı uzmanların santralin nükleer atıklarını çok iyi ve güvenli bir şekilde yönettiklerini gösteriyor. Yine santralin çevresinde uçan kuşlar ve yeşil çevresi de santralin çevresine ve doğaya asla zarar vermediğini ortaya koyuyor.
Aslında Buşehr nükleer santralinin binası dünyanın en sağlam nükleer yapılarından biri sayılır. Biraz önce sözü edilen iki buhar devresinden birinci devrenin tamamı ve ikinci devrenin de bir bölümü binanın küre şeklindeki bölümünün altında yer alıyor. Yine reaktörün içinde bulunduğu binanın üzeri de çok kalın bir beton tabakası ile kaplanmış bulunuyor, öyle ki 8 rihter büyüklüğünde depreme veya üzerine devasa yolcu uçaklarının düşmesine karşı direnebileceği iade ediyor.
Buşehr nükleer santralinin binası Ukrayna’nın Çernobil nükleer santrali binasından yapı itibarı ile çok farklıdır. Buşehr nükleer santrali güvenlik bakımından Arupa’nın PWR nükleer reaktörlerinin standartları seviyesinde sayılır. Buna göre reaktörün notrön gücünün artmasına paralel olarak suyun ısısı da artmaya başlıyor. Bu durum notrön gücünün düşmesi ve reaktörün kalbinde nükleer füzyon zincirinin kontrol altına alınmasına vesile oluyor.