Gizli Güneş – 18
Bugünkü sohbetimizi Tahran’da nükleer araştırma reaktörüne yaptığımız ziyaretimizin devamında bu reaktörün nasıl çalıştığını gözden geçirmeye devam etmek istiyoruz.
Doğal elementler genellikle radyoaktif değiller, fakat bir raektörün merkezine yerleştirildiğinde, çeşitli ışınlara maruz kalmak ve notrön üretmek yüzünden aşırı derecede radyasyon ve kendilerinden enerji yaymaya başlar. Bu radyasyonların bazıları ise tıp alanında kullanılır.
İran atom enerjisi kurumu İAEK’nun araştırma reaktörü ise İran’da tek nükleer sanayinin deneylerinin gerçekleştirildiği yerdir. Bir başka ifade ile ülkenin nükleer sanayiinin tüm ürünleri burada test ve kontrol edilir.
Tahran nükleer araştırma reaktörünün bir başka işlevi, eğitim alanında kullanılmasıdır. Şöyle ki bu merkez her gün barışçıl nükleer teknoloji alanında faaliyet yürüten çeşitli üniversitelerin ve eğitim kurumlarının öğrencilerinin uğrak yeridir.
Tahran nükleer araştırma reaktörünün ürünlerinde dikkat çeken önemli noktalardan biri ise bu ürünleri tüketenlerin belirttiğine göre yüksek kalitesi ve bu alanda ün yapan yabancı örneklerine kıyasla çok daha etkili olmasıdır, öyle ki Almanya’nın Münih üniversitesi Tahran nükleer reaktörüne talip olduğu belirtiliyor.
Geçen bölümden hatırlanacağı üzere, reaktörün merkezinde, duru su havuzunun yanı başında reaktörün kalbi 8 metre derinlikte çalışır vaziyette olduğunu anlattık. Burada radyoaktif ilaçlar üretiliyor ve reaktörün düşünen beyni sayılıyor.
Bu bölümde reaktörün gece gündüz çevreye yaydığı radyasyon oranı gibi çeşitli faaliyetleri kontrol edilir.
Tahran nükleer araştırma reaktörünü gezmek için tam bir gün zaman gerektiriyor, gerçi ortamda bulunan radyasyon oranı biraz tehlikeli olabilir.
Tahran nükleer reaktöründe gezintimizin devamında reaktörün esas işlevi olan radyo izotop üretme bölümüne geçiyoruz.
Radyo izitopların en önemli işlevi ise nükleer tıp alanında kullanılan radyoaktif ilaç üretmektir. Bunun için özel elementler radyasyona maruz kalan alana yerleştirildikten sonra, yani reaktörün kalbine yerleştirilince, radyasyona maruz bırakılıyor ve ardından reaktörün yanı başında bulunan radyoaktif ilaçların üretildiği laboratuara sevkediliyor.
Hali hazırda Tahran nükleer araştırma reaktöründe 22 çeşit radyoaktif ilaç üretiliyor ve bir kaç ilacın da şimdilik araştırma geliştirme veya test aşamalarını geride bırakma merhalesinde oldukları belirtiliyor. İran İslam Cumhuriyeti ürettiği radyoaktif temelli bu ilaçların önemli bir bölümünü dünyanın yedi ülkesine ihraç ediliyor.
Tahran nükleer reaktörünün en önemli araştırma bölümlerinden biri teşhis ve tedavi amaçlı ilaçları üretme laboratuarlarıdır. Bu laboratuarların faaliyetleri doğrudan reaktörün merkezinde geçen faaliyetlerle doğrudan bağlantılıdır. Şöyle ki reaktörün ana çekirdiği tarafından üretilen radyo izotoplar belli bir sistemin yardımıyla bu laboratuarlara sevkediyor.
Tahran nükleer araştırma reaktörünün radyoaktif ilaç üreten laboratuarlarıya tanışmak için bu bölümün uzmanından bilgi alıyoruz.
İranlı genç uzman bu bölümü şöyle anlatıyor:
Şu anda içinde bulunduğunuz bölüm Tahran nükleer araştırma reaktörünün radyoaktif ilaçlarının üretildiği bölümdür. Şöyle ki reaktörün merkezinde üretilen radyo izotoplar buraya sevkedilir. Bu bölümde en önemli laboratuarlarımızdan biri ışınlama laboratuarıdır. Yani bir bakıma biz burada radyoaktif ilaçların üretimi için gerekli olan radyo izotopları burada hazırlıyoruz.
İranlı genç uzman şöyle devam ediyor:
Hali hazırda burada üç radyo izotop üretiyoruz. Bu radyo izotoplar bir kaç radyoaktif ilacın üretilmesinin ham maddesi sayılır. Burada üretilen radyo izotoplardan bibri Samaryum 153 izotopudur. Gerçekte Samaryum 152 elementini özel kaplarda hazırlıyoruz. Bu ham madde biraz önce gezdiğimiz reaktörün merkezine gönderiliyor ve orada yüksek enerjili notrön ışınlarına maruz bırakılarak yeni bir elemente dönüştürülüyor.
Radyo izotopların örnekleri reaktör söndürüldükten bir kaç saat sonra özel kanallardan reaktörün kalbinden çıkarılıyor ve uzun makine kolların yardımı ile radyoaktif ilaç üretilen bölümünün uzmanları tarafından özel tepsilere yerleştiriliyor. Daha sonra örnekler bir kutunun içine yerleştiriliyor ve basınçlı rüzgarla ilgili laboratuarda bir kabın içine şutlanıyor. Aslında bunun sebebi, buradaki uzmanların radyasyon üreten radyo izotoplarla doğrudan temasından kaçınmak içindir. Bu arada radyo izotopları daha uzaktaki laboratuarlara ulaştırmak için kurşun cinsinden yapılan konteynerler kullanılır.
İranlı uzman açıklamasını şöyle sürdürüyor:
Burada belirtilmesi gereken ilginç noktalardan biri de bu tür radyoaktif ilaçların üretiminde yaşanan heyecandır. İyot 131 radyoaktif ilacı, gaz bazında radyoaktif bir maddedir ve böyle bir ortamda çalışmak oldukça zordur. İşte bu yüzden bizim çalıştığımız ortamlar eksi basınç sistemi ile donatılmıştır. Böylece bu gaz muhtemelen serbest kaldığı takdirde bizim içinde bulunduğumuz ortama dağılıp bizi etkilemesi engellenmiş olur.
Radyoaktif maddeler buz gibi ömrü çok kısa olduğundan ve yavaş yavaş ömrü sona erdiğinden, radyoaktif ilaçların üretildikleri andan tüketildikleri ana kadar geçecek süre ilaçların kullanıldığı sağlık merkezine bildirilmesi ve ona göre plan yapılması gerekir. nitekim buna göre de radyoaktif ilaçların üretilmesinden sonra en kısa süreyi tüketilmesi için tahsis etmek gerekir, böylece ilacı uygulayan hekim de o ilacı kullanma fırsatını bulmuş olur.
İranlı genç uzman Tahran nükleer araştırma reaktöründe radyoaktif ilaçların nasıl üretildiğini ve dağıtıldığını anlattığı açıklamasının devamında Mudi Teknesyum adlı radyoaktif ilacın üretilmesini ve dağıtılma sürecini şöyle anlatıyor:
Bu laboratuarda Mudi Teknesyum generatörü 400, 600, 800 ve 100 milikuri dozlarında hazırlanır ve ülke genelinde nükleer tıp merkezlerine gönderilir. Bu radyoaktif ilaç hastalığın teşhisinde kullanılır ve hali hazırda da hastalıkların teşhisinde kullanılan en yaygın radyoaktif ilaçtır. Bu generatörün üretimi için izlenen süreç iki bölümden oluşuyor. Bunlardan biri aktif olmayan generatörlerin üretilmesidir ki genellikle hafta boyu mesai günlerinde yapılır ve diğeri ise aktif generatörlerin üretilmesidir ki bu da haftanın tatil günlerine bırakılır.
İranlı uzman açıklamasına şöyle devam ediyor:
Bu ilaç, buradaki laboratuarlarda üretilen radyoaktif ilaçların arasında en önemli ve en hassas olanıdır, zira tıp alanında hastalıkların teşhisinin yüzde 90’ından fazlasında bu ilaç kullanılır. Bu ilaç hali hazırda 5 ülkeye de ihraç edilmektedir. Bu element çok yüksek hassasiyeti ve geniş kullanım alanı ve ayrıca 6 saat kadar kısa ömrü yüzünden uzun süre saklanamıyor. Bu elementin ana maddesi yani molibdon 99 elementi üç günlük ömrü vardır ve çeşitli parçalardan oluşan generatör adında bir makineye yüklenir ve burada bir dizi nükleer reaksiyonların ardından Teknesyum elementi üretilir. Bu generatörler en son ilgili hastaneye gönderilir ve orada çok basit bir yöntemde teksenyum elementi molibdon 99 elementinden ayrılır. Ana element de makine içinden yeniden üretmeye başlar ve her 24 saatte bir azami düzeyde teksenyum elementi bu makineden elde etmek mümkün.
İranlı uzman açıklamasına şöyle devam ediyor:
Burada biri teşhis işine ve diğeri de tedavi işine yarayan iki çeşit radyoaktif ilaç üretildiğinden bu laboratuarda vücudun çeşitli organlarında teşhis işi için 20 fraklı kit yapılır ki en çok kalp, kemik, akciğe ve böbrek organları için üretilen kitler tüketilir. Yine ilginçtir ki bu radyoaktif teşhis kitleri dünyada en çok tüketilen kitlerdir ve hekimler için söz konusu organın hasta olup olmadığını yüzde 95’lik bir dikkatle teşhis imkanı sağlamaktadır.
Hali hazırda burada 22 radyoaktif ilaç ve 20 kadar radyoaktif teşhis kiti ve yine çeşitli generatör ilaçlar çeşitli versiyonlarda üretilir ve bu ürünler Avrupa piyasalarında da görücüye çıkmıştır. Buna göre biz dünyada generatör ilaç üreten beş ülke arasında yer alıyoruz ve bu alanda bölge ve dünya piyasalarına ulaşmamız mümkün.
Bugün dünyanın radyoaklif ilaç piyasalarının yıllık cirosu milyarlarca dolar şeklinde ifade ediliyor.
Aslında bu teknolojiye sahip olan dünyanın seyrek sayıda ülkesi Tahran nükleer araştırma reaktörü 48 yaşına rağmen halâ ayakata durmakta olduğunu ve atan kalbi ile hastalara umut verdiğini düşünemezken bu reaktör ilk günkü gibi faaliyetini sürdürüyor.
Merkezin uzmanlarından birinin ifade ettiğine göre eğer bu reaktör hastaların ihtiyacı olan radyoaktif ilaçları ütemseyde her yıl nerdeyse bir milyon hasta komşu ülke Türkiye’ye gitmek zorunda kalacaktı.