Mayıs 17, 2019 20:09 Europe/Istanbul

İran’da barışçıl nükleer enerjinin izlerini sürdüğümüz seyahatimiz boyunca en son nükleer tarım alanına gelmiştir ve son iki bölümde bu konu üzerinde odaklandık. Yine hatırlanacağı üzere geçen bölümde Alborz eyaletinin merkezi Kerej kentinde bulunan nükleer tarım araştırma merkezine uğradık ve orada tarım sektörü de yaşamımızın diğer boyutları gibi nükleer bilim ve teknolojiden nasipsiz kalmadığını öğrendik.

Kerej nükleer tarım araştırma merkezinde günümüzde nükleer teknolojiden tarım alanının çeşitli boyutlarında, genleri ıslah etme ve yenilemekten tarım afetlerini yok etmeye ve tarım ürünlerinin hızlı bir şekilde yetişmesine kadar bir çok alanda yararlanıldığını öğrendik.

Günümüzde nükleer teknolojiden, yapılan araştırmaların sonuca ulaşma süresini çok kısalttığından bol bol yararlanılıyor, öyle ki tarım alanında araştırmaların olmazsa olmazı haline geldiği anlaşılıyor.

Bilindiği üzere yaban otları tarım ürünlerinin en büyük afetleri sayılıyor ve ürünü olumsuz yönde etkiliyor. Bu alanda nükleer teknoloji ise bir çok meziyetlerini ispat etmiş bulunuyor. Nükleer teknoloji yeterli ve uygun ve kaliteli gıda maddelerinin üretilmesi ve bunun yanında çevreye zarar vermemesinde etkili bir teknoloji sayılır. Bilindiği üzere dünya nüfusunun artışına paralel olarak gıda maddeleri üretiminde artış da günden güne kendini hissetiren bir ihtiyaçtır. Bu arada tarım ürünlerini arttırmak için kimyasal gübre ve kimyasal tarım ilaçlarından yararlanmayı mümkün mertebe azaltmak gerekiyor, zira bu kimyasal maddeler çevre güvenliğini tehlikeye atıyor.

İranlı uzmanlar nükleer bilim ve teknolojinin en güncel tekniklerinden yararlanarak ülkenin tarımını sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor. Bu doğrultuda tarımsal bitkilere gübre verme konusunda bir gübreyi işaretlendirerek bitki tarafından nasıl cezbedildiğini öğrenebiliriz. Yine bitkilerin genlerinde değişiklik yapmak ve olumlu mutasyonları yaratmakla susuzluğa ve soğuğa karşı dayanıklı bitkileri üretebiliriz.

Buğday eken çiftçilere kimyasal gübreleri ne ölçüde ve ne zaman kullanacakları yönünde yönetmelik hazırlamak, nükleer teknolojinin yardımı ile gerçekleştirilen bir başka çalışmadır. Bu teknoloji buğday üreticilerine ve özellikle susuz tarım alanlarında buğday yetiştirenlere kimyasal gübreyi ne zaman kullanacaklarına yardımcı oluyor. Bu teknoloji ayrıca çeşitli bitkilere biyolojik çeşitlilikleri ve hangi bölgede ekildiklerine göre ne kadar gübre tüketmeleri gerektiğini söyleyebiliyor.

İran’ın kuzeyi genellikle güzel iklimi ve daha güzel manzaraları ve doğal bitki örtüsü ve ormanları ve yine Hazar denizi sahilleri ile ünlüdür. Ancak tüm bunlardan daha önemlisi bu yörenin İran’ın en önemli tarım merkezlerinden biri olmasıdır.

Nükleer tarımla tanışma çabalarımızın doğrultusunda İran’ın kuzeyinde bu yörenin inci kenti Ramser’e geldik. Ramser İran’ın en önemli turunçgillerin yetiştirme merkezlerinden biridir. Özellikle mandalina İranlı ailelerin besin sepetinin olmazsa olmaz meyvelerinden biri sayılır.

İran’da yetiştirilen mandalina meyvesi çok çeşitlidir. İranlı nükleer bilimciler mandalina üzerinde yaptıkları çalışmaları ile çekirdeksiz mandalina üretmeyi başarmıştır. Mandalinanın bu versiyonu oldukça güzel tadı vardır ve ayrıca iktisadi bakımından çok randımanlı bir meyvedir. Gerçekte bağ ürünlerinde nükleer teknolojiden yararlanmak bağ ürünlerinin niteliğini ve niceliğini geliştirme, çekirdeksiz meyveleri üretme, hasattan sonra hastalıklardan koruma ve yine depolama sürecini arttırma ve bu arada tadını, rengini ve kalitesini koruma gibi bakımlardan etkili olmuştur. Bu faaliyetler İranlı nükleer bilimcilerin nükleer tarım araştırma merkezlerinde üzerinde durdukları ve geliştirdikleri konulardır.

Nükleer tarım faaliyetleri ile tanışma çabamızın devamında nükleer tarım araştırma merkezinde iki tarım uzmanı ile bu konuyu konuştuk. Uzmanlarımızdan biri ürettikleri mandalinanın yeni versiyonu hakkında yaptığı açıklamada, bu mandalinanın benzerlerine karşı daha güzel tadı olduğunu ve çekirdiksiz olması da piyasalarda daha fazla kabul gördüğünü ve ayrıca çok da güzel koktuğunu belirtiyor. İranlı uzman mandalinanın bu versiyonu ilkin çok çekirdekli olduğunu, ancak üzerinde yaptıkları çalışmaların sonucunda çekirdeksiz hale getirildiğini kaydediyor.

İranlı uzmanlardan biri de meyvelerin afetleri ve bu alanda yürütülen çalışmalardan söz ediyor. İranlı uzman şöyle diyor: Bilindiği üzere her yıl bir çok meyve afetlerin saldırısına uğrayarak heba oluyor. Trülü haşareler ve kurtçuklar tarım ürünlerine ve özellikle meyvelere zarar verirken bir de ürünün görüntüsünü da hoş olmayan bir hale sokuyor.

İranlı uzman şöyle devam ediyor: Bu tür afetlerle mücadele için nükleer tarım araştırmacıları nükleer teknolojilerin yeni tekniklerini kullanarak meyvelere zarar veren haşareleri ve kurtçukları kısırlaştırma yöntemine denemeye başladılar. Nükleer tarım merkezlerinin kalbi sayılan radyasyona maruz bırakma işi, tarım afetlerini ve hastalıklarını kontrol altına almakta önemli rol ifa ediyor. bu çerçevede nükleer tarım uzmanlarımız nar meyvesini etkileyen kurtçuğu gama ışınları ile kısırlaştırarak yöre çiftçilerinin her yıl uğradıkları 300 milyar tümen zararı önlemeyi ve ayrıca ülkede nar üretmede birincilik sırasını korumayı başardı.

Meyvelere saldıran kurtçuklar yoğun nüfusu, çeşitleri, biyolojik özellikleri gibi bakımlardan önem arzeden bir afettir ve tarım ürünlerinin en büyük düşmanları sayılır. Bu canlılar yüksek dirençleri ve hızlı çoğalmaları, ufak olmaları, her türlü şarta uyum sağlamaları, vücut yapısı gibi özellikleri yüzünden tarım ilaçları ile kontrol altına alınamıyor.

Günümüzde nükleer teknoloji sayesinde bitkilerin büyüme evrelerinde ne kadar suya ihtiyaç duydukları tespit edilebilir. Yine nükleer teknoloji ile bitkilerin toprakta bulunan çeşitli besin maddelerine olan ihtiyaçlarını ve ardından her besin maddesinin miktarını ve bitki tarafından cezbedilme zamanını belirleyebiliriz. Şimdiye kadar bitkilerin ihtiyacı olan demir, nitrojen, karbon, kükürt, fosfor,... vb gibi 17 unsuru tespit ettik. Bu unsurlar doğrudan toprakta var olan mikro organizmaların etkisi altındadır.

Günümüzde radyoaktif izotopların yardımı ile bitkilerin ihtiyacı olan unsurların izi  sürülebilir. Bu teknoloji toprakta var olan unsurları ve bitkilerin beslenmesinde ifa ettikleri rollerini araştırma imkanı veriyor. Yine nükleer tarım uzmanları gama ışınları yardımıyla topraktaki mikro organizmalarda kromozom kırılması ve mutasyon yapabilirler. Bu durum söz konusu mikro organizmaların toprakta daha verimli olmalarına vesile oluyor.

Nükleer tarım araştırma merkezine ziyaretimiz sona erdikten sonra ülkenin bitki genlerini korumanın önemi bakımından bir de İran milli bitki geni bankasını ziyaret ediyor ve bu bankanın uzmanından konu hakkında bilgi alıyoruz. Bankanın uzmanı şöyle diyor:

Bilindiği üzereülkenin gıda maddeleri güvenliğini güvence altına alan bitkilerin sayısı kısıtlıdır. Örneğin buğdaygillerin arasında buğday ve arpanın önemli yeri bulunuyor. Bundan başka ayçiçeği ve keten ve pamuk gibi bitkiler yağ ihtiyacını karşılama bakımından önem arzediyor. Besicilerin besledikleri hayvanların yemi olarak kullandıkları yonca da bir başka önemli bitkidir. Mısır ve patates de ülkenin stratejik bitkileri sayılır.

Bitki geni bankası uzmanı şöyle devam ediyor:

Stratejik önem arzeden bu bitkilerin her birinin bir çıkış noktası vardır, yani dünyanın belli bir yerinde bulunmuştur ve orada bol miktarda bulunmaktadır. Bizim için önem arzeden konusu ise ilk etapta bu bitkileri korumaktır. Korumaktan maksat , bu bitkileri gelecek kuşaklar için ideal örnekler oluşturacak şekilde ideal şartlarda tutmaktır. Örneğin buğday tohumunu korumak için örnek tohumları özel soğutma tesislerinde geçici ve uzun vadeli olmak üzere iki farklı evre için 4 ile -18 derece arasında bir sıcaklıkta tutuyor ve böylece yüzlerce yıl için gönlünümüz rahat olabilir, şöyle ki doğada hiç bir örneği bulunmasa bile, bizim bu bankada söz konusu bitkinin tohumunu bulunduruyoruz.

İranlı uzman şöyle devam ediyor: Fakat bazı örnekleri tohum şeklinde tutamıyoruz. Bu örnekleri ya doğanın içinde korumak gerekir ki buna da doğal yetiştirme ortamı diyoruz, ya da onları kolleksiyonlarımıza naklediyoruz. Örneğin nar ağacını veya başka bir meyvenin ağacını belli bir yörede yetiştiriyoruz ve orada örneklerini topluyor ve koruma altına alıyoruz. Bu iki yöntemden başka bazı örnekleri laboratuar şartlarında tutuyoruz. Bu örnekleri camdan kaplarda ve gerçekte genetik bilgi şeklinde DNA örnekleri bankası olarak koruyoruz. Bazı bitki örneklerini de sıvı azotun içinde saklıyoruz.

İran bitki çeşitliliği ve genetiği bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Kuşkusuz bu zenginlik İran’ın en önemli serveti sayılır ve ülkenin gıda maddeleri ve tarım ürünleri ve ilaç üretimi gibi alanlarında büyük değişime vesile olabilir.