Mayıs 17, 2019 21:08 Europe/Istanbul

Son kırk yılda düşmanlar İran İslam Cumhuriyeti ve İslam inkılabından gerçek dışı ve kötü bir imaj sunmak için elinden geleni yaptı. Düşmanların amacı İran’ın imajını karalamak ve bölgede ve dünyada İranofobi projesini uygulamaktı.

Düşmanların bu sinsi çabaları, İslam inkılabı dördüncü onyılına girdiği bir sırada İran’ın bölgesel konumu ve rolü üzerinde odaklandı. Düşmanlara böylece İran İslam Cumhuriyeti’ni bölgenin istikrarını bozan ve güvensizliğe yol açan taraf olmakla suçlamaya çalıştı. Ancak düşmanların bu komplosu İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel güvenliği korumak ve bölgenin istikrarını takviye etmesi karşısında başarısızlıkla sonuçlandı.

Bu yüzden bugünkü sohbetimizde İran’ın bölgede ifa ettiği rolünü İran İslam Cumhuriyeti nizamının kalıcılığının önemli bir bileşeni olarak gözden geçirmek istiyoruz.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçenlerde Tahran’ın Azadi spor kompleksinde yüz binlerce gönüllü seferberlerin düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, istikbarın amacını İran İslam Cumhuriyeti nizamının iktidarına darbe vurma şeklinde ifade etti.

Ayetullah Hamanei şöyle dedi: sosyal istikrar, milli vahdet ve güvenlik, inkılap ilkeleri ve temellerine bağlılık, bilimsel alanlarda ileriye doğru hareket etmek, İslamî ve inkılapçı kültürü derinleştirmek, savunma ve füze teknolojileri alanında ilerlemek ve bölgede etkili varlık sergilemek İslamî nizamın iktidar bileşenleridir ve düşmanlar bu bileşenlere darbe vurma peşindedir.

İran İslam Cumhuriyeti İslam inkılabı zafere kavuşmadan önce saltanat rejiminin zaafı ve pasifliği yüzünden onca jeo stratejik Allah vergisi muhibete rağmen iradesizliğin doruk noktasında yer alıyor ve küresel güçlerin emirlerine göre hareket ediyordu. Ancak bugün İslam inkılabının ilerletici söyemi sayesinde bölgesel ve küresel gelişmelerde tüm kozlar İran İslam Cumhuriyeti’nin elindedir ve bölgede ve hatta bölge dışında hiç bir denklem İran İslam Cumhuriyeti’nin rolünü ve gücünü gözetmeden çözümlenemez. Ortadoğu bölgesinde son iki yüz yılın en önemli hadisesi olan İran İslam İnkılabı Batı’nın sultası ve Batı’nın bölgedeki temsilcisi çakma rejim İsrail’in zorbalıklarına karşı mücadeleyi stratejik hedefleri arasında öncelikli hedeflerinden biri olarak belirlemiştir.

İran’ın bölgeye yönelik Batılı devletlerin sultacı yöntemlerinden farklı olarak İslamî inanç ve söylem yöntemine dayanan iktidarlı varlığı ve nüfuzu, jeo stratejik Ortadoğu bölgesine musallat olabilmek için milyarlarca dolar harcayan ve başarılı da olamayan Amerikalı yetkilileri derinden hüsrana uğratmıştır. Bu yüzden beyaz saray elebaşılarının İran’a karşı ortaya attıkları iddiaların en temel eksenlerinden biri, İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel nüfuz ve iktidarından yanlış ve yalan bir imaj sunmaktır. Kuşkusuz İran İslam Cumhuriyeti nizamı kalıcı iktidar bileşenlerine sahiptir ve bu iktidara dayanmak ve jeo politik konumu ve iktisadi meziyetlerinden yararlanmak sureti ile bölgesel bazda emsal teşkil eden bir rol ifa etmektedir.

İran İslam Cumhuriyeti nizamı ayrıca bölge milletlerinin kalbini fethederek direniş ruhunu takviye etti ve bugün bu konu bölgede direniş gruplarının kurulması şeklinde Amerika ve korsan İsrail’in bölgeye yönelik sultacı emellerini daraltmaya başladı. İran İslam Cumhuriyeti stratejik ilkelerine dayanarak sürekli küresel barış ve güvenliği temin etme peşinde olmuştur. İran aktif bir aktör olarak bağımsız bir politika çerçevesinde bölgesel ve küresel denklemlere giriyor. İran İslam Cumhuriyeti’nin barıştalep mahiyeti ve bu ilkenin İran’ın dış politikasında köklü hale gelmesi, İslam Cumhuriyeti nizamının küresel barış ve güvenliğin gerçekleşmesinde aktif rol ifa etmesine vesile olmuştur.

İran İslam Cumhuriyeti bu ilkeli dış politikası çerçevesinde bölgede Yemen krizi gibi bölgesel krizlerde ve yine bölge dışı krizlerde Myanmar’da Rohingya Müslümanlarına yardım ulaştırmakta ve ayrıca bölgesel ve uluslararası kurumlarda ve oturumlarda sorumlu rol ifa ediyor. kuşkusuz İran’ın bu rolü daha güvenli bir dünya inşa etmeye hizmet ediyor. bu dünyada savaş ve kitle imha silahlarına yer yoktur. İran İslam Cumhuriyeti ayrıca yapıcı teamül ve işbirliği ile terör gibi ortak tehditlere karşı mücadele etmenin mümkün olduğunu savunuyor.

İslami Şura Meclisi araştırma merkezi Başkanı ve Şahrud milletvekili Kazım Celali bu konuda şöyle diyor: Bugün İslam dünyası terör adında bir afetle karşı karşıyadır ve uluslararası parlamentolar birliği mevcut şartlarda bölgede IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerine karşı kesin tavır koyabilir ve yayımladığı tepki bildirileri ve ilkeli tutumu ile daha fazla etkili olabilir.

Ortadoğu bölgesinin özellikle son yıllarda durumu, bölgede kalıcı, adil ve geniş kapsamlı barışın ancak işgallere son vermek ve zorbalıkları durdurmakla mümkün olduğunu gösteriyor. İran İslam Cumhuriyeti ise bu yıllarda sürekli bu ilkeye vurgu yaptı ve bugün yine bölgedeki sorunların ve krizlerin ve özellikle Filistin meselesinin tek çözüm yolu milletlerin haklarını iade etmekten ibaret olduğuna inandı. Ortadoğu bölgesinde barış ancak Filistin topraklarının ister Müslüman, ister Yahudi ister Hristiyan olsun, tüm esas sakinlerinin katılacağı bir referandumla tüm mültecilerin anayurduna dönemleri ve kendi kaderlerini kendileri belirlememeleri ve Kudüs başkente bağımsız Filistin devletinin kurulması ile mümkündür. Ancak siyonist rejim elebaşıları dünyaya Filistinli mültecilerin ebediyen ülkesi yaşamaları gerektiğini telkin etmeye çalışıyor. Siyonistler ayrıca Filistin milletinin direnişini terör olarak adlandırılıyor ve Filistin milletini kendi dayatmalarına boyun eğdirmek istiyor.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İslam ülkeleri parlamentoları birliğinin 13. zirvesine katılan konukları kabulünde yaptığı konuşmada şöyle buyurdu: Siyonist rejimle mücadele etmenin faydası olmadığı düşünülmemeli, bilakis, Allah’ın izni ve lütfu ile siyonist rejime karşı mücadeleler sonuca ulaşacaktır, nitekim direniş hareketi de son yıllarda daha önceki yıllara oranla büyük ilerleme kaydetti.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Filistin meselesinde üç tarihi olay olan Filistin işgali, Filistin halkının toplu halde sürgün edilmeleri ve katliama uğramaları olaylarına işaretle, bu üç olayın tarihî büyük bir zulmün somut belgeleri olmakla beraber İslam dünyasına işgale karşı sorumluluğunu hatırlattığını vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Batı’nın genellikle siyonistlerce yönetilen tehlikeli propaganda imparatorluklarının İslam dünyasının önemli meselelerini gözardı etmelerine veya sessizlik komplosu ile bu meseleleri untturmalarına izin vermemek gerektiğini vurguluyor.

İran İslam Cumhuriyeti tüm dünyaya hiç bir koşul altında sorumluluktan kaçmadığını ispat etmiştir. Nitekim şimdi de bu nizamın hayatı üzerinden kırk yıl geçtiği bir sırada halâ mazlum Filistin milletinin yanında yer almaya devam ediyor.