Maad; Allah’a dönüş - 25
Geçen bölümde şefaat meselesini ve genel ilkelerini ele aldık ve dedik ki maad ve kıyamet gününün en önemli konularından biri şefaat konusudur.
Şefaat, daha üst mevkide olan birinin daha düşük mevkide olan birine yardımcı olması anlamına gelir. Ahiret aleminde şefaat ise, bazı insanların bu dünyada birbiriyle kurdukları irtibata göredir. Şöyle ki, eğer bu dünyada biri sevgi temeline veya izleme ve sözünü dinlemeye göre bir başkası ile irtibat kurabilmişse, bu ilişki kıyamet gününde şefaat şeklinde tecelli eder.
Bugünkü sohbetimizde ise biraz önce de belirtildiği üzere kıyamet gününde şefi adı verilen şefaatte bulunanbilenleri ele almak istiyoruz.
Tüm alemlerde en büyük şefi ve insanlara yardımda bulunan zat, yüce Allah’tır. Kur'an'ı Kerim Zümer suresinin 44. Ayetinde şöyle buyurur:
De ki: Bütün şefâat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.
Dolaysıyla tüm şefaatler kimden gelirse gelsin, aslında Allah tealaya aittir. Gerçekte Allah tealanın rahmeti ve bağışlaması iyilerin aracılığı ile daha alt derecelerde yer alan için şefaat şeklinde zuhur eder.
Bilindi güzere Allah teala yaratılış ilkesini rahmet sıfatı ile başlattı, ancak bazı insanlar Allah’ın rahmetine yönelerek iman etti ve müminlerden oldu, bazıları ise ilahi rahmeti gözardı ederek kafirlerden oldu.
Kıyamet gününde de Allah’ın rahmet ve fazlı ve bağışlaması bu dünyada O’nun sevgisine yönelen insanlar için zuhur eder. Kuşkusuz bu rahmet, fani dünyadaki rahmetle kıyaslanamaz. İmam Ali –s– yüce Allah’ın uhrevi rahmeti hakkında şöyle buyurur:
Allah tüm kullarına karşı mihribandır ve O’nun rahmetlerinden biri, yüz çeşit rahmeti yaratması ve onlardan birini tüm mahlukların arasına yerleştirmesidir ki onunla insanlar birbirine merhametli olur ve anne evladını sever ve dişi hayvanlar kendi yavrularına acır. O zaman kıyamet günü geldiğinde Allah teala bu rahmetini 99 rahmete yükseltir ve onlarla büyük Peygamber’in –s– ümmetine merhamet eder.
Yüce Allah’ın bu dünyada ve ahiret aleminde rahmeti kullarına yönelik has bir kanun ve nizama göredir. Bu nizamda Allah teala rahmetini ve bağışlama lütfunu aracıları ile kullarına ulaştırır. Yüce Allah’ın ilk vasıtası en mükemmel mahluku olan İslam Peygamberi’nden –s– başası değildir. Allah teala İslam Peygamberi’ni –s– Enbiya suresinin 107. Ayetinde tüm alemlere bir rahmet olarak adlandırır. Yine Isra suresinin 79. Ayetinde peygamberine şöyle buyurur:
Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin.
Tüm şii ve sünni müfessirler İslam Peygamberi’nin Mahmut makamını o hazretin büyük şefaati olarak tefsir etmiştir, çünkü Mahmut sözcüğü hamd ve övgüden türetilen bir sözcüktür. Yani İslam Peygamberi –s– herkesin yararlanacağı bir makama getirilecektir ve bu yüzden herkes onu överek takdir edecektir.
Gerçekte tüm ilahi enbiya kıyamet gününde şefaat edenlerdendir. Kur'an'ı Kerim Enbiya suresinin 26 ila 28. Ayetlerinde ilahi enbiyanın şefaat edeceği konusuna vurgu yaparak şöyle buyurur:
Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır. O'ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler.Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
Bu ayetlerde enbiyanın şefaatini yansıtırken, meleklerin de şefaatte bulunabileceğini ortaya koymaktadır. Çünkü bu ayetlerde Allah’ın evlat edinme iddiasından söz ediliyor. Müşrikler melekleri Allah’ın kızları ve yahudiler ve hristiyanlar da Uzeyr ve Hz. İsa’yı Allah’ın oğulları zannediyordu.
Yüce Allah bu ayette müşriklerin ve yahudilerin ve hristiyanların ileri sürdükleri bu iddiaları reddediyor ve meleklerin ve Uzeyr ve Hz. İsa’nın kendisinin evlatları olmadığını ve sadece Allah’ın sevgili kulları olduğunu ve Allah kimden razı olursa ona şefaatte bulunabileceklerini buyuruyor.
Şefaatte bulunabileceklerden biri ilahi peygamberlerden biri olan Hz. İsa’dır.
Kur'an'ı Kerim ayetlerinden başka bir çok rivayette de enbiyanın şefaatte bulunabileceği vurgulanmıştır. Örneğin İslam Peygamberi’nden –s– bir hadiste şöyle okumaktayız: Peygamberler ihlasla Allah’ın yegane olduğuna şahadet getirenler için şefaatte bulunabilir ve onları cehennem ateşinden kurtarır.
Din alimleri de kıyamet gününde şefaatte bulunabilecek kesimlerdendir ve bazıları için şefaatte bulunabilir. İmam Sadık –s– şöyle buyurur:
Kıyamet günü geldiğinde abid insana cennete girmesi söylenir, ama alime beklemesi ve kendisi tarafından iyi yetiştirilen insanlar için şefaatte bulunması söylenir.
Yine bir rivayette şöyle okumaktayız: Günlerden bir gün kadının biri Hz. Zehra’nın –s– huzuruna çıktı ve şöyle arz etti: benim yaşlı bir annem var, namaz hakkında bazı meseleleri vardı beni size gönderdi ki bu meseleleri sorayım ve sizin cevaplarınızı ona arz edeyim. Kadın ardından sorularını sormaya başladı ve Hz. Fatıma –s– da sorularına cevap verdi. Kadın on soru sordu ve hepsini cevabını aldı, ardından soruların çokluğu yüzünden utandı ve şöyle arz etti: ey Resulullah’ın –s– kızı, ben çok soru sordum ve sizi eziyet ettim. Hz. Fatıma –s– şöyle karşılık verdi: Acaba birine ağır bir yük versen ve o yükü çatıya çıkarmasını söylesen ve karşılığında da yüz bin dinar altın versen, bu yük ona ağır gelir mi? kadın, hayır diye arz etti. Hz. Fatıma –s– şöyle devam etti: ben cevap verdiğim her mesele için daha fazla ücret alıyorum. Babam Resulullah’tan –s– şöyle buyurduğunu duymuştum: Kıyamet gününde bizi izleyen alimlere Allah’ın kullarını irşad ve hidayete erdirme yolunda harcadıkları çaba ve tahsil ettikleri ilim kadar halat verilir. Ardından nida gelir: sizden ilim öğrenenlere halat verin ve onlar da halat dağıtmaya başlar. Bu halatların her biri nur cinsindendir ve güneşin üzerinde parladığı her şeyden bin bin mertebe daha iyidir.
Zuhruf suresinin 86. Ayetine göre de haklı şahitlik edenler de kıyamet gününde şefaatte bulunabileceklerin arasında yer alır. Burada şahadet savaşta hayatını kaybetmek anlamında değil, amellere şahitlik etme anlamına gelir. Kuşkusuz Allah yolunda şehadet mertebesine nail olan ve canını din ve iman yolunda feda edenler de kıyamet gününde şefaat edenlerin arasında yer alır. İslam Peygamberi –s– şöyle buyurur:
Allah teala katında şefaatte bulunan ve şefaat talepleri kabul edilenler üç kesimdir. İlkin peygamberdir ve ardından ulema ve daha sonra da şehitlerdir.
Şehitlerin şefaati şehadet mertebeleri ve varlıklarının rütbesi ve genişliğine göredir. Bir başka ifade ile şehitler bu dünyada amel ve niyetleri ve şehadetten önce mertebeleri yüksek olursa, şefaatleri daha geniş ve daha yüce olacaktır. Bu yüzden enbiya şefaat edenlerin arasında ilk sırada yer alır ve ardından ulema ve evliyalar ikinci sırada ve en son şehitler bu mertebeye nail olur. Gerçi şehitlerin arasında da bazı şehitlerin mertebesi daha yüksektir. Bu durum her şehidin İslam Peygamberi –s– ve ehli beytinin –s– velayetini ve hakikatini idrak etme ve yararlanma derecesine bağlıdır. Örneğin İslam Peygamberi’nin –s– amcası Hz. Hamza ve Cafer Tayyar ve yine Kerbela şehitlerinin mevkii daha yüksektir ve bu yüzden onların şefaat alanı daha geniştir.
İmam Ali –s– şehitlerin şanı ve makamı hakkında şöyle buyurur: Yüce Allah şehitleri kıyamet gününde azamet ve nuraniyetle karşılar, öyle ki eğer enbiya onların karşısından geçiyorsa ve ata binmişse, şehitlere saygı için attan iner.
Kur'an'ı Kerim de kıyamet gününde en önemli şefaat edenlerdendir. Kur'an'ı Kerim bu dünyada hidayete erme vesilesi ve ahiret aleminde de kurtuluş aracıdır. Allah tealayı hoşnut etme peşinde olan ve manevi erdemlere ulaşmak için çalışan insanlar Kur'an'ı Kerim’i izlemelidir. Çünkü bu semavi kitap onları bu dünyada selamete ve karanlıktan nura doğru hidayete erdirir ve ahiret aleminde de cehennem azabından kurtararak ilahi Rıdvan’a doğru yönlendirir.
İmam Ali’den –s– bir rivayette ise şöyle okumaktayız:
Bilin ki Kur'an'ı Kerim şefaati kabul edilen bir şefidir ve sözü tasdik edilen bir konuşmacıdır. Kıyamet gününde Kur'an'ı Kerim’in şefaatini ettiği herkes bağışlanır ve şikayette bulunduğu herkes mahkum edilir.
Bu bağlamda Allah Resulü –s– de şöyle buyurur:
İlahi katta hiç bir şefi Kur'an'ı Kerim’den daha fazilletli değildir, ne peygamberlerden ve ne meleklerden ve ne de başkasından. 015