Gizli Güneş – 39
İran’ın barışçıl nükleer faaliyetlerini ele aldığımız sohbetimizin devamında nükleer tıp ve radyoaktif ilaçları ele almak istiyoruz.
Ancak bu konuya başlamadan önce ilkin bayan Emiri’yi ziyaret etmek istiyoruz. Bayan Emiri’yi ziyaretimizin sebebi, yakalandığı hastalığı nükleer teknoloji yardımı ile yenmiş olmasıdır.
Bayan Emiri’den kendisini tanıtmasını ve hastalığını ve tedavi sürecini anlatmasını istiyoruz. Bayan Emiri şöyle anlatıyor:
Temmuz ayıydı, bir gece uykudan şiddetli baş ağrı ve mide bulantısı ile uyandım, durumun çok kötüydü. Doktora gittim, tansiyonum neredeyse dörde düşmüştü. Doktor durumun çok kötü olduğunu belirterek hemen serum tedavisine başladı. Ramazan ayıydı, doktor oruç tutmamam gerektiğini söyledi. Yaklaşık bir ay boyunca bu süreci yaşadım. Her gün dispansere gidiyordum, zir tansiyonum düşüyordu ve ilaç kullanmak zorundaydım. Başımın ağrısı çok şiddetliydi, öyle ki hatta iş ortamında ağrının şiddeti yüzünden işi bırakmak zorunda kalıyordum.
Bayan Emiri macerasını anlatmaya şöyle devam ediyor:
Daha sonraları ailemin önerisi üzerine uzman hekime gittim. Uzman hekim muayene ettikten sonra MRI yazdı. MRI çektirdikten sonra uzman hekime gösterdim, hekim kafamda bir tümör oluştuğunu ve hızla büyüdüğünü söyledi. Uzman hekim, bu tümör ameliyatla alınabileceğini, zira bu tümör iyi huylu tümör olduğunu ve pek fazla sorun yaratmayacağını belirtti. Uzman hekim, ancak ameliyatı hemen yaptırmam gerektiğini söyledi. Ben de kabul ettim ve ameliyat oldum. Ameliyattan sonra dört gün özel bakım ünitesinde kaldım, sonra bir iki gün daha hastanede kaldıktan sonra taburcu oldum. Alınan tümör üzerinde bir kaç analiz yaptılar ve hekim gözetimine alındım.
Bayan Emiri şöyle devam ediyor:
Hekimler bana radyoterapi yani ışınlama ile tedavi edilmem gerektiğini, çekilen görüntülerde ameliyattan sonra ufacık lekeler göründüğünü söylediler. Hekimler, bu yüzden bu kalıntıların tedavisi için altı kez kemoterapi yazdılar. Dört kez kemoterapi oldum, sonra nükleer görüntü çekimi yazdılar, adı Pet scan’miş. Şimdi uzman hekim tedavi sürecimden çok memnun ve artık hiç bir sorun kalmadığını belirtiyor.
Biz de bayan Emiri’ye sağlıklı ve uzun bir yaşam dileğiyle vedalaşıyor ve ardından hastaneye uğruyoruz. Burada yaşlısı genci, kadını erkeği, herkes tedavi olma umuduyla bekliyor; herkes yeniden sağlığına kavuşmayı umut ediyor. herkes testlerin sonucunu bekliyor, bakışlar sağlık arıyor. Bu sağlık ise hasta vücutlarına sağlığı yeniden kazandırabilecek nükleer reaktörün mucizesine bağlıdır.
Hastanede bekleyen hasta birine hastalığını soruyoruz, şöyle diyor:
Ben iyi huylu lenf bezi kanserine yakalandım. Ardından tedavi süreci başladı. Ben yaklaşık beş yıl önce bu hastalığa yakalandım ve bir yıl boyunca kemoterapi ve iki ayda radyoterapi yaptırdım. Bu aşamaların tümü tamamlandıktan sonra beni tedavi eden hekimim bir dizi özel testleri vermem ve çok özel görüntüler çektirmem gerektiğini söyledi, örneğin şu Pet scan (tarayıcı) sistemi ile çekilen görüntü gibi. Bu görüntü nükleer tıpla ilgiliymiş. Görüntü hastalığımın çok detaylı boyutlarını gösteriyor.
Bu hastaya tedavi sürecinin etkili olup olmadığını soruyoruz, şöyle karşılık veriyor:
Tabi ki etkili oldu. Tedavi süreci ve kullanılan yöntemler fevkalade dakikmiş. Hekim çektirdiğim Pet scan görüntüsü ile acaba geriye hasta hücre kalıp kalmadığını teşhis ediyor ve tedavi edilip edilmediğine karar veriyor. Bu soruların cevabının tümü Pet scan görüntülerinde yatıyor. Pet scan çektirmek için beni bu merkeze sevk ettiler. Bu merkezde çalışmalar gayet düzenli ve titiz bir şekilde yürütülüyor.
Hastamız nükleer tıp yardımı ile tedavi sürecinin sonucunu da şöyle anlatıyor: Ben bu yöntemden yararlandığım için çok memnunum. Bu teknoloji gerçekten hastaların tam olarak tedavi edilmelerine büyük katkısı oluyor. Şimdi tedavi sürecinin sonunda kendimi çok iyi hissediyorum.
Evet, günümüzde nükleer teknolojiden tıp alanında yararlanma süreci büyük ilerleme kaydetmiştir, öyle ki her insan hayatı boyunca en az bir kez bu teknolojiden yararlanmak zorunda kaldığını söyleyebiliriz.
Şimdi nükleer tıpla daha yakından tanışmak ve daha fazla bilgi edinmek için İran’ın nükleer tıp merkezlerinden birinde nükleer tıp uzmanımıza uğruyor ve kendisinden çalışmaları hakkında bilgi istiyoruz.
Uzmanımız şöyle diyor:
Nükleer tıpta genel olarak biz üç bölümde hastalarımıza hizmet sunuyoruz. Birinci bölüm radyoaktif maddelerden yararlanarak hastayı taramak ve böylece vücudundan gerekli görüntüleri toplamaktır. Elde edilen bu görüntüler sadece hedef organın şekli görüntülenmiyor, aynı zamanda nasıl çalıştığı da görüntüleniyor ve böylece uzmanlara göstere biliyoruz.
Uzmanımız şöyle devam ediyor:
Hastalara hizmet sunduğumuz ikinci bölüm ise vücuttaki sıvılarda hormon sayısı gibi maddelerin sayısını belirlemek üzere laboratuvarlarda yapılan tahlillerdir. Aslında radyoaktif kitler bu tür maddelerin mikrogram, nanogram ve pikogram düzeyinde çok düşük sayılarını bile gösterebiliyor. Bu özellik ise hastalıkların çok erken teşhis edilmesi ve sonuçta erken tedaviye başlanması bakımından büyük önem arzediyor. Zira bazı ciddi hastalıkların ilk aşamalarda hiç bir belirtileri yoktur ve bu yüzden bu tür nükleer tahlillerle bu hastalıkları erken teşhis edebilir ve sonuçta hastalara büyük hizmette bulunabiliriz. Üçüncü bölümde ise hastalara radyoaktif maddelerle tedavi sunuyoruz. Bu maddeler hem iyi huylu ve hem kötü huylu hastalıklarda kullanılır.
Uzmanımız bu merkezlerde yapılan çalışmalar ve sunulan hizmetler aynı zamanda başka türlü tedavi yöntemlerin tamamlayıcıları olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: burada yapılan bazı çalışmalar eşsiz çalışmalardır, yani bizim burada hekimlere hastalıkları teşhis etmelerinde sunduğumuz yardım çok faydalıdır, örneğin herhangi bir organda herhangi bir sorun bulunup bulunmadığının teşhisinde ve ardından da nasıl tedavi edilmesi gerektiğinde hekimlere yardımcı olabiliyoruz.
Bir hastalığın teşhisi veya tedavisi ile hastalara verilen radyoaktif ilaçlara kısaca radyo ilaç adı verilir. Radyo ilaçlar sahip oldukları özel yapıları itibarı ile vücutta kemikler veya herhangi bir özel doku tarafından cezboluyor ve ardından saçtığı gama ışınları ile görüntü alan özel cihazlara görüntü alma imkanı sağlıyor.
İran’da iyot 131 en önemli radyo ilaçlardan biridir. Bu ilaç en çok tiroid bezinin yetersizliğinin teşhisi ve tedavisinde kullanılır. Teşhis veya tedavi amaçlı kullanılan radyo ilaçlar genellikle kapsül veya şurup şeklinde hastalara verilir.
Uzmanımız İran’da iyot durumu hakkında şöyle diyor:
Maalesef ülkemiz iyot bakımından yoksul bir ülke sayılır ve bu yüzden tiroid hasta sayısı fazladır. Gerçi bu durum üzücü bir durumdur, fakat iyi olan tarafı şu ki biz burada ülkemizin ihtiyaç duyduğu iyot 131 maddesini üretmeyi başardık. Şimdi biz burada tiroid hastalığının tedavisi için çeşitli ilaçlar üretiyor ve tiroid kanserini tedavi ediyoruz. Bu ilaçlar kapsül ve şurup şeklinde hazırlanıyor. Radyo ilaçlar vücuda girince tiroid bezi tarafından cezboluyor ve kendinden beta ve gama ışınlarını yaymaya başlıyor. Bu enerjiler ise hem tedavi ve hem görüntü alma imkanı veriyor.
Aslında hem nükleer tıpta ve hem radyolojide görüntü alma sürecinde radyoaktif maddelerden yararlanılıyor, fakat bu ikisi arasında bazı farklılıklar bulunuyor. Nükleer tıpla izotoplar ilaç olarak vücuda veriliyor ve bu maddeler ardından görevine başlıyor, ancak radyolojide ışınlar dıştan vücuda yönlendiriliyor ve dışarıdan içeri sızıyor.
Nükleer tıp alanında kullanılan en önemli ve en hayati izotoplardan biri Teknesyum adlı bir maddedir. Nükleer tıpta teşhislerin yüzde 90 kadarı bu maddenin yardımı ile konuluyor. Bu madde ve benzeri maddeler vücuttan hareketli görüntü vererek tüm yetersizlikleri, iltihaplanmaları ve kanser hücrelerini açığa çıkarıyor. Bu erken ve titiz teşhis, tedavi sürecinin başarılı olmasında büyük etkisi oluyor.