Ekim 01, 2019 21:54 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde de geçen bölümlerin devamında göç meselesini konu eden kimi İran sinema filmini ele almak istiyoruz.

Muhtemelen Suriye krizi döneminde özellikle de Halep şehrinin duvarlarında çizilen grafitiler soysal medyada gözünüze çarpmıştır. Bunların en tanınmışı ve en ilgi çekici örneklerinden biri de " Vatan, hizmetleri iyi olmadığı zaman terk edeceğiniz otel değil. Biz burada kalacağız." Tabii bu grafiti aslında Suriyelilerin çoğunun düşüncesi idi. Onların çoğu ülkelerini savunmak istiyordu. Belki bu konuyu dünya çapında vatanını seven ve vatanında kalıp göçü hiç düşünmeyen insanların düşüncelerinde de bulmak mümkün.

Vatanseverlik yada diğer adı ile yurtseverlik kavramı, vatana gösterilen ilgi ve aşkı, ülkenin ekonomik ve siyasi bağımsızlığının korunması ve bir milletin milli-etnik ve kültürel hüviyetini savunmak için özveride bulunmaya hazır olmak demektir.

Tabii burada önemli olan nokta yer yer yan yana kullanılan vatanseverlik ve milliyetçiliğin farklı olmasını anlamaktır. Vatanseverlik aslında diğer milletlere karşı kinci davranıp kendi ırkının, büyüklerinin ve ülkülerinin abartılarak üstün bilinmesi olan nasyonalizm ve milliyetçilikten farklıdır.

Tabii vatanseverlikte de dengeyi ve mantığı korumak daha önemlisi de dini değerler ve ilkeleri aşmamak gerekir. Bu his, kolektif ve milli bir şekilde var olması gereken bir histir. Böyle bir ortamda bu his, uluslararası hukuka göre kişisel bir hak olan göç meselesine engel oluşturmaması gerekiyor.

Diğer ülkelerin de sinemaları gibi İran sineması da son yıllarda özellikle sinema filmlerinde göç meselesini ele almıştır. Geçen bölümlerde İran sinemasının gelen göçmenlere tepki olarak göç meselesini ve göçmenlerin sorunlarını konu ettiklerini söylemiştik. Sohbetimizin devamında ise İranlı film yapımcıların göç meselesini daha somut bir şekilde ele aldıkları eserlere değinmek istiyoruz.

İran sineması çoğu zaman İran toplumundaki durumları doğru şekilde yansıtıp insanların toplumsal yaşamındaki sorunlarının sergilenmesinde önemli bir rol oynamıştır. İranlıların toplumsal hayatının sorunlarından biri de göç meselesidir. Göç İran sinemasında önemli bir yere sahip olmuştur. Son yıllarda ise bu konu daha çok komedi tarzında ele alınıp yeni bir üslup yaratmıştır.

Son onyıllarda göç konulu birçok film yapılmıştır. Bu filmleri izleyerek bu toplumsal fenomenin emareleri ve durumunu az çok anlamak mümkün.

Göç alanında yapılan filmlerden biri de 90'lı yıllarda yapılan "Düşük Rakım" filmidir. Senaryo yazarlığı Asgar Ferhadi ve yönetmenliği İbrahim Hatemikiya tarafından yapılan bu filmin konusu göç, çalışma ve iyi bir yaşam hayali ve şevki ile tüm aile bireyleri ve akrabalarını uçaklara bindirip uçağı kaçırmak isteyerek Fars Körfezi ülkelerine gitmek isteyen Casım adlı birinin hikayesidir. Bu filmde göç etmek isteyenlerin tüm çabalarına rağmen gerçekleşmeyen arzular ve bu göçmenlerin hedef ülkeye varmak için hiçbir garantiye sahip olmaması göze çarpmaktadır.

İranlı yönetmen Davud Mirbakırî'nin ilk sinema eseri olan Kardan Adam filmi ise geleceğini Amerika'da gören ve oraya varmak için tüm çabalarını sarf eden Abbas Hakpur adlı bir kişinin hayat hikayesidir. Bu karakter, kendini bir kadın yerine koyup Türkiyeli vatandaş ile evlenerek Amerika'ya gitmeyi göze alan bir şahıstır. Bu filmde ne pahasına olursa olsun göç etmek isteyenlerin bu tavrı yerilmiş ve bu sürecin olumsuz ve şiddetli yanlarını da sergilenmeye çalışılmıştır.

Göç meselesine ilgi duyan en önemli yönetmenlerden biri de kuşkusuz Asgar Ferhadi'dir. "Düşük Rakım" adlı film senaryosunda, " Eli'ye Dair", "Nader'in Simin'den Ayrılığı filmlerinde göç meselesini ele alan Asgar Ferhadi göç saikleri ve göçmenlerin morallerini konu etmiştir. "Nader'in Simin'den Ayrılığı" filmi Nader ve Simin adlı çiftin karmaşık hayatının rivayetidir. Simin göç edip dünyanın öbür ucunda hayatına devam etmek istemesine rağmen eşi Nader İran'dan çıkmak istemiyor. Kızları ise ya baba yanında ya anne yanında kalmak arasında bir seçim yapmalıdır. Filmin sonu ise yoruma açıktır. Yani kızın nasıl bir karar vereceği belirsizdir. "Nader'in Simin'den Ayrılığı" filmi aslında göç meselesine en gerçekçi yaklaşan filmlerden biridir.

Asgar Ferhadi'nin diğer bir filmi de "Geçmiş" adlı filmdir. Göç ile ilgili olan uluslararası bir film sayılan Geçmiş adlı filmde asıl hikayenin yanı sıra göçmenlerin farklı ülkelerdeki sorunları ve özellikle de ikinci nesil göçmenlerin sorunları anlatılmaktadır. Bu film aslında göçmenlerin hayatının gerçeklerinden bir kesit olarak hazırlanmıştır. Bu filmde izleyicilere mekan değiştirmekle geçmişten kurtulamayacakları anlatılmaktadır.

Tüm bu filmlerde Avrupa ve Amerika ülkelerine göç etmek isteyenlerin iş bulma, kişisel sorunlar, hayat tarzı vb. alanlarda yaşadıkları ve karşılaştıkları sorunlar konu edinmiştir. Ancak bu seçime rağmen sinema eserlerinin çoğunda göç etme ilk çözüm yolu ancak işlevsiz bir yöntem olarak gösterilmiştir. İran sinemasında konu edinilen göç hikayelerinin çoğunun sonu trajiktir. Gerçekte insanların vatanlarında kurdukları hayallerine karşın sınırların ötesinde hiçbir ütopya yoktur. Bu yüzdendir ki İran sineması göç için acı bir son düşünmektedir. Daha önce göç meselesine ilişkin hazırlanan filmlerin tamamında göç peşinde koşan tüm karakterler Batı'daki ütopyaya varamadıkları ele alınmaktadır.

1978 ila 2018 yılları arasında yapılan filmler, formalist bir şekilde göç meselesini ele almışlardır. İran sinemasında göç meselesine ilişkin yapılan filmlerin çoğu İran'ı terk edip başka ülkelere giden insanların hikayelerini anlatmaktadır. Bu filmlerde ülkeden ayrılıp göç ettikleri ülkede hayatlarına çeki düzen veremeyen insanlar, İran'da güvenliğin tadını tekrar tatmak için ülkeye döndükleri anlatılmaktadır.

Genel bir değerlendirme yapılması gerekiyorsa bu filmlerde konu edilen göçmenlerin çoğu toplumun orta kesim ve üst kesimindendir. Halbuki mevcut istatistikler göçmenlerin daha çok alt kesimden olduğunu gösteriyor.

Aslında bu süreçte yapılan filmler İran İslam İnkılabı devrinde ve Irak Baas Rejiminin İran'a dayattığı savaşın ardından ülke dışına göç eden kesimin doktorlar olduğunu gösteriyor. Ama gerçek farklıdır. O dönemde bile doktorlar İran'da kalıp savaş cephelerinde hizmet vermeye devam etti. Ayrıca bu filmlerin yüzde 40'ında göçün ailecek yapıldığı meselesi anlatılmaktadır. Tabii bu alanda da uzmanların görüşlerinden yararlanmak isabetli bir karar olacaktır.

İran sineması bir yandan göçmenlerin kaçmakta olduğunu gösterip bir yandan da göçün yanlış bir karar olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu yüzden göçü konu eden filmlerin sonu pek de iç açıcı değildir.

Genelde İranlı film yapımcıları ve yönetmenlerinin filmlerdeki göç olayına  olan bakışının üçte ikilik oranı olumsuzdur  ve göçü ölüm ve hata ile eşdeğer görmektedir. Tabii bulunduğumuz dönemde göç meselesine olan bu olumsuz yaklaşımda ciddi değişiklikler yaşanmaktadır.

İranlı sinemacılar filmlerinde göç meselesine aynı pencereden yaklaşmışlardır. Ancak önemli olan nokta bu sorunun çözümü için bu filmlerde alternatif yöntemlerin önerilmemesi noktasıdır.

Son yıllarda ise göç meselesi daha çok komedi ve eleştiri içerikli programların konusu seçilmiştir. Bu alandaki eserler ise daha çok geçmişte yapılmış sinema eserlerinden esinlenerek yapılan filmlerdir. Ancak unutulmaması gerekir ki Batı'nın var olmayan ütopyasına yapılan göçler ve bu olayın İran sinemasındaki yansımasının bazı gerçekleri anlatmakta yardımcı olduğunu söylemek mümkün.

İran sineması eserleri  vatandan kaçmanın kurtulmaya yol açmayacağını ve göçün kesin çözüm yolu olmadığını gösteriyor.