Kasım 11, 2019 11:48 Europe/Istanbul

Bu bölümde Taliban'ın IŞİD'e olan bakışını gözden geçireceğiz.

Taliban radikal ve terör eylemlerinde bulunan bir gruptan ziyade sapkın bir düşünce hareketi olarak değerlendirilebilir. Öyle bir düşünce ki 19'uncu yüzyıldan beri Hint altkıtasında selefi radikal düşüncesinin bir kolu sayılan Diyobendi Hareketinden kaynaklandığı söylenebilir. 

Halihazırda Pakistan ve Afganistan'da Taliban düşüncesinin farklı grupları kapsamasına rağmen bu gruplar resmi olarak Taliban'ın bir parçası sayılmayıp kendilerine özel bayrakları ve liderleri, adları ve sembolleri vardır. Bu grupların en belirgini ise Taliban düşüncesine sahip olup ancak kendine has yapılanması ve lideri olan Hakkani Grubudur. 

Hakkani Grubu Taliban elebaşı Molla Ömer'in ölümünden sonra onun yerine geçen Molla Ahter Muhammed Mansur'a biat etti. Böylece Hakkani Grubu elebaşısı Siraceddin Hakkani, Molla Ahter Muhamemed Mansur'un yardımcısı olarak bile faaliyet gösterdi. Tabii Molla Ahter'in de ölümünden sonra Hibbetullah Ahundzade onun yerine geçti. Genel olarak Pakistan Taliban'ının da selefi radikal düşünceleri ve İslami Emirliklerin yeniden oluşturulması konusunda Afganistan Taliban'ı ile aynı yönde hareket ettiğini söyleyebiliriz. Afganistan Taliban grubu içerisinde bile Hakkani Grubu öncülüğündeki Miran Şah Konseyi ve Gulbuddin Hikmetyar liderliğindeki Şemşatu Bacva konseyi gibi ayrılmalar söz konusudur. 

Taliban'ın bu kollaşmasındaki en önemlileri ise Kuveyt Konseyi ve Peşaver Konseyidir. Bunlar Taliban'ın lokomotif hareketleri sayılırlar. Pakistan içerisinde ise Taliban Hareketi birkaç gruba ayrılmıştır. 

Görünen o ki Peştun etnik grubunun köken olarak farkları, rekabet, çelişki ve aşiretsel iktidar alanındaki özellikleri tıpa tıp aynı şekilde Afganistan ve Pakistan Taliban'ı yapılanmasında oluşmuştur. 

Öyle ki aşiretler arasında yaşanan çelişkiler ve rekabetler, Taliban yapılanması içerisinde de görülmektedir. İşte mevcut ihtilaflar ve çatlaklar da bu aşiretsel yapıdan kaynaklanmaktadır. 

Bu ise IŞİD için altın bir fırsat sayılır. IŞİD, Taliban içerisindeki rekabetlerden yararlanarak memnun olmayan tarafları kendine çekme imkanı vardır. 

IŞİD'e katılan Pakistan ve Afganistan Taliban'ının önde gelen isimlerinin büyük bir bölümü de zaten gruplarının durumundan memnun olmayan yerli kişilerdir. Bu noktadan hareketle kimi uzmanlar Amerika ve Taliban arasında gerçekleştirilen müzakere sürecinin de aslında IŞİD'i Afganistan'da güçlendirmek için yürütüldüğünü söylüyor. 

İngiltere'nin Times gazetesi bu hususta şöyle yazıyor: "Amerika ve Taliban müzakereleri, radikal Talibancılarının bu gruptan ayrılmasına yol açıp onların IŞİD'e yönelmelerine neden olur. Bu ise Amerika ve Taliban müzakerelerinin gizli sonuçlarındandır."

Genel olarak Taliban'ın IŞİD'e olan bakışının iki önemli eksen etrafında olduğu söylenebilir: " İlk olarak iki grup arasındaki ideolojik rekabetleri ve ikincisi de iktidar savaşı. 

Tabii temel düşünceler yani radikalizm ve seleficilik açısından IŞİD ve Taliban'ı yakın saymak mümkün. Ancak pratikte iki grup arasında farkların da olduğu gözlemlenmektedir. Aslında bu farklar ciddi sayılacak kadar önemlidir. Bu farklılıkları Taliban ve IŞİD'in hedefleri doğrultusunda gözlemlemek mümkün. Burada iki farklı kavram ile karşılaşıyoruz. İlk olarak Taliban'ın Emirlik kurma düşüncesi ve ikincisi de IŞİD'in hedefi sayılan hilafetin kurulması. 

Taliban'ın planında yer alan Emirlikler yapısı, Pakistan ve Afganistan'daki İslam dünyası coğrafyasını kapsamaktadır. Bu düşünce, tüm İslam Aleminde bir yapının oluşturulması niyetinde değildir. 

Taliban'ın maksimum beklentisi, Afganistan ve Pakistan'da İslami Emirlikleri kurarak iktidarı İslamileştirmektir. 

Bu hedefin gerçekleşmesi ise siyasi sınırları farklı olan iki ülkede oluşturulması ise tartışma konusudur. 

Taliban ve IŞİD'in ihtilaf yaşadığı hususlardan biri  de iktidar savaşındaki rekabetleridir. Bu konuyu ise Taliban eski lideri Molla Ahter Mansur'un IŞİD elebaşısı Ebu Bekir El Bağdadi'ye yazdığı açık mektubundan anlamak mümkün. 

Bu mektup" iki sultan bir saraya sığmaz "şeklinde özetlenebilir.  16 Haziran 2015 yılın Molla Ahter'in imzası ile yayımlanan bu mektupta Taliban İslami Emirlikleri açısından paralel yapıların oluşturulması İslami maslahatlar ve mücahitlere aykırı olduğuna vurgu yapılmıştır. 

Bu mektupta Molla Ahter Mansur, Ebu Bekir El Bağdadi'ye Afganistan'da IŞİD'e mensup isimlerin İslami Emirlikleri için sorun yaratması halinde tüm İslam aleminin Bağdadi'ye karşı memnuniyetsiz kalacağı hususunda uyarıda bulunmuştu. 

Molla Ahter Mansur mektubunun bir başka bölümünde ise Ebu Bekir El Bağdadi'nin garazkar kişilerin tavsiyeleri etkisinde kalmaması ve uzaktan Afganistan meselelerini yargılamaması gerektiği söylenmiştir. 

Taliban ve IŞİD'in Afganistan ve Pakistan'da güç kavgası ve iktidarı ele geçirme savaşı sadece bu mektuplar ile kısıtlı kalmamıştır. 

Pratikte de iki grup büyük kan dökülmesine yol açan çatışmalara girmişlerdir. Bu doğrultuda 2018 yılında Afganistan'ın Kunar ve Helment eyaletlerinde IŞİD ve Taliban militanları arasında çatışmalar çıktığına dair raporlar yayımlandı. Raporlara göre bu çatışmalarda iki tarafa da büyük zayiat verildi. Kimi Taliban liderleri bile IŞİD tarafından tutsak edildikten sonra asıldı veya boğazlandı. 

Afganistan'da Taliban ile çatışmalara bizzat katılan ve daha sonra Afgan güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilen IŞİD terör örgütünün eski sözcüsü  Ebu İbrahim Horasani adı ile bilinen Abdülkadir Vahidi ise Taliban komutanları ve üyelerini asmakla sorumlu olduğunu itiraf etmişti. 

Abdülkadir Vahidi Taliban'ın Pakistan Ordusu İstihbarat Teşkilatı talimatı ile günahsız insanları öldürdüğünü iddia etmişti. 

Ebu İbrahim Horasani ayrıca IŞİD'in Afganistan'daki hedefinin Taliban'ı ortadan kaldırmak olduğunu da söylemişti. Böylece görünen o ki Taliban ve IŞİD bir birlerini rakip olarak görüyorlar. Her biri öbürünü yok etmekle suçlamaktadır. Doğal olarak da her grup kendi konumunu korumak için büyük bir savaş başlatması öngörülebilir. 

Tüm bunlara rağmen Taliban eski lideri Molla Muhammed Ömer'in ölümünün onaylanması ve bu grubun liderlerinin saf değiştirmesi veya katledilmesinin ardından , Taliban'ın Kabil'de İslami Emirliklerini tekrar yaşatmasının büyük sorunlar ile karşı karşıya olduğu söylenebilir. Buna karşın Taliban gücünü korumak için bir yandan IŞİD ile bir yandan da Afgan güvenlik güçleri ile rekabetini ve savaşını sürdürmek zorundadır. 

Böyle bir ortamda ise doğal olarak Taliban'ın Afganistan'da barış sürecine dahil olması ve Afganistan'ın Peştunların yaşadığı Doğu ve Güney bölgelerin iktidar kalmasına rıza göstereceği de muhtemeldir. Böylece bu grubun İslami Emirlikleri tekrar yaşatması fikrini daha sonralara bırakacağı söylenebilir. Belki de Taliban'ın Amerika ile müzakere yapmasının asıl nedenleri ve saiklerinden biri de budur. 

Böylece IŞİD'in Afganistan ve hatta Pakistan'daki varlığının, Taliban'ın askeri rolünü kaybetmesine ve sonunda da uzlaşmaya razı olmasına yol açacaktır. Ancak uzlaşmaktan yana olmayan Taliban'ın belli bir kesimi  kendilerini bu süreçten uzak tutarak direk IŞİD'e katılmayı kabul edeceklerdir. Böylece Taliban'ın Kabil hükümeti ve hatta daha ileriye giderek Amerika ile uzlaşmasının bu ülkede savaşın kesin olarak bitme anlamına gelmediğini IŞİD'in Taliban'ın yerine geçeceği söylenebilir. 

 

Buna rağmen Afganistan meseleleri uzmanı Pir Muhammed Molla-zehi gibileri  Taliban güçlerinin Afganistan'daki iktidar savaşında ve iktidar sürecinde bu grubu büyük destek sayılan Pakistan Ordusu İstihbarat Teşkilatının bu grubun bu ülkedeki ikitdar kaybıne ilgisiz kalamayacağını düşünüyorlar. 

Pakistan İstihbarat Teşkilatı Afganistan'da Taliban gibi grupları destekleyerek kendi stratejik derinlik siyasetini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu strateji derinlik iki ihtiyaçtan dolayı Pakistan için önem taşımaktadır: İlk olarak Kabil'de İslamabad'ın dostu sayılan bir hükümetin bulunması ya da en azından Hindistan müttefiki olmayan bir hükümetin bulunması ve diğeri de Kabil'i etkileme ve Afganistan gelişmelerini yönlendirme imkanı. 

Etiketler