Aralık 06, 2019 19:05 Europe/Istanbul

Bu bölümde Batı'nın hayata olan maddiyatçı yaklaşımının doğurduğu sonuçları ve verdiği zararları konu edinmek istiyoruz.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei'nin üzerinde durduğu hususlardan biri de İslami yaşam tarzı ve İslam aleminde Batı hayat tarzının yaygınlaşmasının verdiği zararlardır. Ayetullah Hamanei son yıllarda yaptığı konuşmalarda defalarca bu konuya vurgu yapmıştır. İslam İnkılabı Rehberi, İslam İnkılabının yeni hayat evresinin başlangıcının ilanı sayılan İkinci Adım bildirisinde Batılı hayat tarzının yaygınlaşmasının ahlakî, ekonomik, dini ve siyasi sonuçlarının telafi edilemez olduğuna değinerek bu konuya önem verilmesini istedi. Bu doğrultuda Bugünkü sohbetimizde Batı'nın maddiyatçı hayat tarzının doğurduğu sonuçları konu edineceğiz.

Şehircilik çağdaş dönemde medyana çıkan bir kavram olarak Rönesans ve sanayi devriminin ardından oluşmuştur. Sanayi devriminden önce Batı'da şehirler daha çok kiliseler etrafında oluşurdu. Ancak kapitalizm sisteminin ortaya çıkması ile artık ekonomik ve ticari merkezler şehirciliğin ekseni haline geldi. Zaman içerisinde şehirlerde maddi imkânlar artmış oldu. Böylece büyük yerleşim yerleri ve gökdelenlerin inşa edilip, iş ve istihdam fırsatları yaratılıp eğlence merkezleri de kurulmuş oldu. Bunların yanı sıra telefon, televizyon, internet ve uydu iletişim imkanları gibi modern araçlar ve malzemelerin artması ile Batı'da yeni bir hayat tarzı ortaya çıktı. Günümüzde kapitalist ülkelerde şehirlerde olan maddi avantajlar ve cazibeler artık herkesin ilgisini çekmektedir. Ancak acaba Batılı hayat tarzındaki yoğun temposu içerisinde yaşamın özünden bir eser geriye kalmış mı?

Modern Batılı şehirlerin Batılı insanların üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekiyorsa tüm imkanlara rağmen insanların bu şehirlerde genelde kendilerini huzurlu ve mutlu hissetmediklerinin altını çizmek gerekiyor. Fransız Henri Lefebvre gibi sosyologlar açısından Batı'daki şehir hayatında gizli bir yabancılaşma duygusu vardır. Henry Lefebvre'ye göre tüketicilik ve karcılığın yanı sıra sahte ihtiyaçların gerçek ihtiyaçlar yerine kültür endüstrisi tarafından telkin edilmesinin eleştirilmesi gerekiyor. Ona göre kapitalist bir toplumdaki günlük hayat, bunaltıcı ve yorucu bir tekrardan ibarettir. İnsanlar böyle bir toplumda günlük hayatlarını değersiz ve pespaye işlerle uğraşarak sürdürüyor. Böylece bu tip bir toplumda yaşayan biri beşeri toplum ve gerçek marifetin tadına varmayıp yaratıcılık ve filizlenmeden uzak kalır.

Bu devirde artık Batılı hayatta şehirdeki krizlerin de kaynaklandığı bazı koşulların ve hayat tarzının özelliklerinin değiştiğini söylemek mümkün. Kentleşmenin 7 bin yıllık tarihinde artık kalkınma hastalığı olarak da bilinen yeni bir olgu ile karşı karşıyayız. Batı toplumunda ruhsal ve psikolojik bozukluklar ve hastalıklar şehircilik, şehirleşmenin gelişmesi ve de toplumsal etkileşimlerin şeklinin değişmesinden de kaynaklanmaktadır.

Almanya Mannheim şehrindeki Mekezî Psikolojik Sağlık Ocağı Müdürü Andreas Meyer-Lindenberg şehirde yaşayanların sayısının artması ile psikolojik hastalıkların ve bozuklukların da arttığı konusunda uyarıda bulundu. Ona göre bu hastalıkların yayılması dikkate alınmalı ve özel olarak önlenmesi için girişimlerde bulunulmalıdır.

Gürültü, kalabalık ve yoğun tempo Batılı şehirlerin korkunç bir görünüme bürünmesine neden olmuştur. Görünüşte modern dünyamızda toplantıya geç kalmak, uçağı kaçırmak, motosiklet ve arabayı yasak bölgede park edip polisin tepkisi ile karşılaşmak ve de kitleler karşısında konuşma yapmak, hepsi insanların ızdırap çekmesine ve stres yaşamasına neden olmuştur. Görünen o ki bu tür kaygılar ve stresler artık Batılı toplumlarda yaşayan insanların hayatında kurumsallaşmış ve hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Öyle ki böyle bir stresin her an günlük hayatın olayları ve etkileşimleri içerisinden baş göstereceği beklenmelidir.

60 yıl önce dünya nüfusunun sadece üçte biri kadarı büyük şehirlerde yaşıyorlardı. Ancak halihazırda dünya nüfusunun yarısı mega kentlerde yaşamaktadır. Uzmanların tahminlerine göre bu oran 2050 yılına kadar yüzde 70'e yükselecektir. Araştırmacıların bakış açısından modern şehirlerde yaşamak bireyselcilik ve bencillik oranlarını da arttırıp kişilerin tecride sürüklenmesine de yol açar. Bireyselcilik ve toplumsal tecrit sendromu Batılı hayat tarzının en önemli sonuçlarındandır. Bu hayat tarzında önemli bir rol oynayan teknoloji ise insanların ihtiyaçlarını karşılamak için daha az etkileşimde olmasına ve doğrudan irtibat kurmasına neden olmuştur. Batılı insanlar en gelişmiş araçlardan ve imkanlardan yaralanmalarına rağmen ancak devrimizin en yalnız insanlarıdırlar.

Günümüzde Batı'da insanlar internet aracılığı ile birkaç tıklama sayesinde en ağır ve en karmaşık işlemleri ve alışverişleri kolaylıkla gerçekleştirip, en yeni bilimsel teorileri ve araştırmaların sonuçlarını öğrenebilirler. Ancak bunu karşı taraflar ile yakından görüşmeden yapıyorlar. Sanal ortamlarda düzenlenen eğitim kurslarından idari işlemlere kadar günlük hayatın birçok faaliyetinin sanal araçlar aracılığı ile gerçekleştirilmesi Batı'da insani ilişkilerin günden güne zayıflamasına yol açmıştır. Mevcut Batılı toplumlarda makine ve teknoloji araçları insanların ilişkilerini gölgede bırakmıştır. Böylece teknoloji artıp geliştikçe gizli bireyselcilik ve yalnızlık hissi de güçlenmiş olmuştur.

İngiltere'deki Sağlık Vakfı yayımladığı raporda teknolojinin insani ilişkilerin alternatifi olamayacağına değinerek İngiltere'de 10 kişiden birinin genelde yalnızlık hissine kapıldığını ve tek başına yaşayan, uzun süreli çalışan ve nadiren diğer insanlar ile görüşen kişilerin sayısının artmakta olduğunu açıkladı. Times dergisinde yayımlanan bu raporda anketleri yanıtlayanların yaklaşık yarısının insanların tecride sürüklenip birbirlerinden uzaklaştığını düşündüğü belirtilmiştir. Bu mesele ise sadece yaşlı kesime ait olmayıp toplumun farklı kesimlerinde gözlemlenmiştir.

İşte Batı toplumlarındaki bu yalnızlık ve tecrit duygusu başka sorunların da kaynağı olmuştur. Gallup Kamuoyu araştırma Enstitüsünün son araştırmalarına göre 2018 yılında Amerikan nüfusunun yarısı günlük olarak aşırı ızdırap duygusuna kapılmıştır. Bu mesele ise Amerikan halkını dünyanın en stresli ülkeleri arasına yerleştirmektedir. Dünya genelinde 140 ülkede 151 bin kişilik istatistiksel yığının baz alınarak yapılan bu araştırmalara göre  Amerikan halkının yüzde 55'inin günlük olarak strese girdiğini ve onların şiddet ve kaygı hislerinin bir hafta içerisinde doruğa ulaştığını gösteriyor.

Aslında stres anksiyete bozukluğu için bir dürtü sayılır. Sürekli bir sorun olan anksiyetenin yanı sıra stres geçici olarak da ruh sağlığına zarar verecektir. Günümüzde psikolojik hastalıkların en önemli sebebi toplumun farklı kesimlerinde stres oranının artmasıdır. Bu da zaten toplumsal baskılardan medyana gelmektedir. Son zamanda İngiltere'nin İndependent gazetesi ülke çapında psikolojik hastaların sayısında artış yaşandığın bildirdi. Buna göre psikolojik sorunlar özellikle de stres ve anksiyete bozukluğu sorunları ile karşılaşan ve hastaneye başvuran kişilerin sayısı son on yılda yüzde 28 artmıştır. Bu rapora göre 2018 yılında İngiltere'deki memurlar ve devlet çalışanlarının hastalıklarının yüzde 44'ü stres ve ızdıraptan dolayı imiş. Ancak bu rakam bir önceki yılında yüzde 35 kadar olarak bildirilmiştir. 

Hareketsizlik ve sağlıklı olmayan yemeklerin yenmesi kalp ve damar hastalıkları ve özellikle de beyin kanaması ve inme vakalarını hızlandırmış ve modern hayatımızda kişisel hayatın tüm boyutlarını olumsuz yönde etkilemiştir.

Nöroloji ve beyin uzmanı Dr. Seyyid Mesut Nebevi MS hastalığının da şehirleşme ve modern hayat tarzının ürünü olduğunu düşünüyor. Ona göre insanların hayatı moderniteye ne kadar yönelip bir dizi teknolojiler ve sanayilerin kullanımı artarsa mesleki, çevresel ve fiziksel  sorunlar ve stresler bir o kadar artacaktır.