Aralık 06, 2019 19:07 Europe/Istanbul

Bu bölümde modern dünyanın gizli salgını depresyonun Batı'daki durumunu incelemeye çalışacağız.

İslam İnkılabı Lideri tarafından sunulan İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildiri, yeni ve modern bir İslami medeniyetin kuruluşu hedefi doğrultusundadır. İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei yeni bir İslami medeniyetin inşası için yaşam tarzına dikkat edilmesine vurgu yapmıştır. Ayetullah Hamanei Batılı araştırmacılar ve düşünürlerin analizlerine dayanarak Batı'daki toplumsal krizler ile ilgili şöyle bir ifadede bulunmuşlardır: "Bugün Batı medeniyeti düşüş sürecini yaşamaktadır. Yani gerçekten de çökmektedir." 

Bu yüzdendir ki İslam İnkılabı Lideri İkinci Adım bildirisinde gençlerden Batı toplumu ve toplumsal sıkıntılarını akıllıca eleştirmesini ve Batı dünyasının karanlık noktalarını da gözler önüne sermesini istemiştir. İşte Batı toplumundaki toplumsal sorunlardan biri de Dünya Sağlık Örgütü tarafından gizli salgın olarak adlandırılan depresyon hastalığıdır. 

Depresyon modern dünyamızın en yaygın ve en tanınmış ruhsal hastalıklardan biridir. 2017 yılında Dünya Sağlık Örgütü " Depresyon; Gel Konuşalım" sloganı ile bu hastalığın dünya sağlık gününün ekseni ve temel konusu olduğunu bildirdi. 

Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre dünya çapında çoğu Batı toplumlarında yaşayan 300 milyonu aşkın insan depresyon hastalığına yakalanmışlardır. Bu insanların sayısı 2005 ila 2015 yılları arasında yüzde 18 artmıştır. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre depresyonun doğurduğu sonuçlar ile mücadelenin yıllık masrafları 1 milyon dolardır. 

Gelecek on yıllarda da insanoğlunun başının en büyük belalarından olacak bu psikolojik-ruhsal bozukluğun oluşmasının nedenleri farklı ülkelerde aynı olmayabilir. Gelişmekte olan ülkelerde kişiler, savaşlardan, ekonomik sıkıntılar ve toplumsal eşitsizlikler ve haksızlıklardan dolayı depresyon hastalığına yakalanabilirler. Ancak gelişmiş ülkelerde sosyologlar ve psikologların bakışlarına göre hayat tarzı insanların bu hastalığa yakalanmasının en önemli sebebidir. 

Kalabalık ve gürültülü çevreler ve ortamlarda bulunmak, devamlı stresler ve çevresel kirliliklerden etkilenme, ayrıca alkol almak gibi endüstriyel hayatın etkileri depresyon gibi ruhsal ve psikolojik hastalıkların ortaya çıkmasının en önemli nedenlerindendir. 

Toplumsal ilişkilerin ve etkileşimlerin zayıflaması ise depresyona yol açan diğer etkenlerdir. Tabii Dünya Sağlık Örgütünün önceliklerine göre bu neden daha da büyük önem taşımaktadır.

Günümüzde toplumdan ve toplumsal etkileşimlerden uzaklaşma ve tecride sürüklenme Batılı hayat tarzında halk tarafından kabul edilen ve günden güne artan bir vakadır. Örneğin Batılı hayat tarzında bir apartmanda onlarca aile yan yana dairelerde yaşasalar da bir birinin adını dahi bilmiyorlar. Böyle bir toplumda toplu ulaşım araçları kullanıldığında bile insanlar duygusuz robotlar gibi yan yana oturup etraflarını umursamadan hayatlarını sürdürüyorlar. Yeni ve modern iletişim araçları insanların daha rahat sesli ve görüntülü mesajlar göndermelerini kolaylaştırsa da insani ilişkileri duygudan yoksun bırakmıştır. 

Sadece yüz yüze bir şekilde aktarılabilen duygular ve ifadeler, insani ilişkilerin bu boyutundan yoksun modern araçlarla aktarılması şimdilik mümkün görünmüyor. Günümüzde insanlar gün boyunca daha çok fabrikalarda, şirketlerde ve idarelerde tekrarlanan bıktırıcı işlerle uğraştıklarından dolayı eve gittiklerinde yorgunluk ve sıkınlıklarından dolayı aile bireyleri ile kısıtlı bir şekilde duygusal bağ kurabilirler. 

Depresyon Tedavisi(The Depression Cure) adlı kitabın yazarı psikolog Stephen İldari'ye göre Batı toplumundaki günden güne artan depresyon doğal bir hastalık olmayıp endüstriyel hayat tarzından kaynaklanmaktadır. İldari, bunun nedenini ise Batı'da yaygın olan hayat tarzının insanların fıtratı ve genetik yapısı ile uyuşmaması olarak belirtmektedir. 

O bu hususta şöyle düşünüyor: "Depresyon uzun süreli stresin sonucudur. Beyin uzun süreli ızdırap ve strese tepki gösterir.... Batı dünyasındaki çoğu insanların sorunu beyinlerinin bu strese karşı tepkisinin haftalarca, aylarca ve hatta yıllarca devam etmesidir. Bu ise çok tehlikeli, zehir gibi bir durumdur.... Batılı hayat tarzı süren günümüz modern insanının devamlı stres içinde yaşaması uykusunun bozulmasına, beynine zarar verilmesine, bağışıklık sisteminin sorun yaşamasına ve diğer sorunlara yol açmıştır. "

Araştırmacıların incelemelerine göre ise 8 saatten az uyumak stres ve ızdırabın artması nihayetinde de depresyonla doğrundan alakadardır. Amerika Sağlık Bakanlığının istatistiklerine göre yıllık olarak yaklaşık 80 milyon Amerikalı uyku bozukluğuna yakalanırlar. Bu konu ise onların birçoğunun özellikle kadınların depresyona yakalanmasına yol açar. Amerika İllinois Üniversitesinden yapılan araştırmalara göre bu ülkenin insanlarının üçte biri kadar depresyona yakalanma oranını ciddi derecede arttırabilen ilaçları almaktadırlar. İstatistikler ayrıca Amerikan halkının en az yüzde 25'inin günlük olarak depresyona yakalanma riskini arttıran 3 tür ilaç aldıklarını gösteriyor. 

Gelişmiş ülkeler arasında ise Amerika ve İngiltere, en çok depresyon hastalığına yakalanmış insanlara ve toplumlara sahiptirler. Amerika Sağlık Bakanlığının bildirdiğine göre yıllık olarak 56 milyon kişi bu ülkede anksiyete ve depresyon hastalıklarına yakalanıyor. " Yalnızlığa Son" başlıklı gibi kampanyaların başlatılması veya İngiltere'de olduğu gibi Yalnızlık Bakanlığının kurulması, bu ülkelerde depresyonun toplumsal etkilerini kontrol etmek için atılan ciddi adımlar sayılır. 

İngiltere'de yapılan son araştırmaların sonucu  bu ülkede depresyona yakalanma ortalamasının yüksek olduğunu gösteriyor. 

Öyle ki bu ülkenin 54 milyonluk nüfusundan 20 milyonu depresyon içindedir. 

İngiltere'de veri analizi şirketlerinin müdürlerinden biri bu hususta şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Bu istatistiklerin gerçek olduğuna vurgu yapıyoruz. Hatta rakamlar daha da fazla olabilir. Çünkü çoğu insanlar doktorlarına bile danışmıyorlar. "

2016 yılında İngiltere'de 64 milyon anti-depresyon reçetesi yazılmıştır. Halbuki bu istatistik, son on yıla göre yüzde yüz kadar artış göstermiştir. Mevcut istatistiklere göre İngiltere istihdam memnuniyetsizliği ve de çocuklara cinsel taciz gibi toplumsal ve ekonomik sorunlardan dolayı Batı dünyasında depresyon alanında en kötü durumdadır. Cambridge Üniversitesi Psikoloji Departmanının istatistiklerine göre İngiltere'deki erişkin insanların üçte ikisi kadarı anksiyete ve depresyon gibi ruhsal ve psikolojik bozuklukları tecrübe etmişlerdir. 

İki on yıl öncesine kadar doktorlar, depresyonun erişkinlere has olduğunu düşünüyorlardı. Ancak Batılı toplumlardaki rakamlar depresyonun çocuklar ve gençler arasında da geliştiğini gösteriyor. Britanya Çocukarı Destekleme Enstitüsünün bildirdiğine göre 2015 ve 2016 yılında çocuklar ve gençlerin anksiyete ve ızdırabının tedavisi için 12 bine yakın danışma randevusu yapılmıştır. Halbuki bu rakam 2017 ve 2018 yıllarında yaklaşık ikiye katlanarak 21 bini aşkın randevuya kadar artmıştır. Bu randevuların yüzde 88'i kadarı kız ve kadınlar için yapılmıştır. 

Yayımlanan istatistiklere esasen  Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü-OECD ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı anketlerine göre dünyanın en mutlu ülkeleri sayılan Kuzey Avrupa ülkeleri bile gençleri, kızları ve kadınları arasında depresyonun ve yalnızlığın artması sorunu ile karşı karşıya kalmışlardır. Yapılan incelemeler ve araştırmalara göre stres, depresyon, anksiyete, mazoşizm ayrıca anti-depresyon ilaçların kullanımı bağımlılığı Avrupalı gençler arasında en yaygın ruhsal sağlık sorunlarıdır. 

Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki Mutluluk Araştırmaları Merkezi'nin raporuna göre Kuzey Avrupa ülkelerinin yüzde 12'iyi aşkını yalnız hayatlarından mutluluk duymadıkları gibi tam tersi acı da çekmektedirler. Bu rakam 18 ila 23 yaş arası kişilerde yüzde 13'ü bile aşmaktadır. 

Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde psikolojik sorunlardan rahatsızlık duyan kadınlar erkeklere göre daha fazladır. 

Norveç'te ise 5 yıllık bir süre içerisinde gençlerin psikolojik sorunları ile mücadele süreci yüzde 40 kadar artmıştır. Bu husus 2018'de dünyanın en mutlu ülkesi olan Finlandiya'da bile görülmektedir. Öyle ki bu ülkedeki 15 ila 24 yaş arası can kayıplarının üçte biri kadarı intiharlardan dolayıdır. Ancak gençlerin yanı sıra Kuzey Avrupa ülkelerinde ortalama yaşları 80'e varan yaşlılar da tek başına yaşadıkları ve fiziksel sorunlarından dolayı mutsuz bir yaşam sürdürüyorlar. 

Batılı uzmanlar bu Batı dünyasında gençlerin yalnızlık ve stres düzeyinin ciddi derecede arttığını ve geçen yıllara göre büyük ivme kazandığını düşünüyorlar. Bu uzmanlara göre Batılı gençler arasındaki stres ve yalnızlık hissi günden güne artmaktadır. Öyle ki bu sorun, gençler arasında psikolojik sorunlar ve gerilimlere yol açmıştır. Bu uzmanlar açısından yalnızlık ve ondan kaynaklanan ruhsal bozukluklar ve psikolojik hastalıkları, Avrupalı gençler arasında psikolojik bir salgına dönüşmüştür.