Şarkiyatçılar Açısından İslam Peygamberi-3
Bugünkü sohbetimizde de geçen bölümlerde olduğu gibi Batılı düşünürlerin ve araştırmacıların İslam Peygamberi ile ilgili açıklamaları ve eserlerini konu edineceğiz.
Hz. Muhammed saa Kureyş halkı arasında tanınan bir isim olarak seçkin bir kişilikti. Hz. Muhammed'in parlak geçmişi halk arasında açıkça biliniyor ve ahlaki ve ruhsal özellikleri de dillere destandı. Hz. Muhammed saa Bi'set öncesi 40 yıl halk arasında böyle bir ortamda yaşamıştı. Peygamber Efendimizin hayatı riyakarlık, kötülük ve sapıklıklardan uzaktı. Hz. Muhammed saa halk arasında sadakatli ve güvenilir biri olarak biliniyordu.
Bilindiği üzere Hz. Muhammed saa Allahu Teala tarafından Hira Dağı'nda nübüvvete seçildi. Böylece Hz. Muhammed son peygamber olarak halkı hidayete erdirmeye başlamıştı. Peygamber Efendimizin çabaları ile neredeyse tüm Arabistan yarımadası Müslümanlaştı. Gelecek dönemlerde ise İslam daha da yaygınlaştı ve böylece küresel bir dine dönüştü.
Hz. Muhammed saa'in kişiliği öyle etkili idi ki Paygamber Efendimiz ne zaman risaletini tanıtmaya başlarsa müşrikler onun kişiliğini değil ayetlerini yalanlamaya başlıyorlardı. Bu konuya Kuran-ı Kerim'in En'am Suresinin 33'üncü ayetinde şöyle değinilmiştir:"(Resulüm!) Onların söylediklerinin gerçekten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler açıkça Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar."
Allah Resulü, ilahi evliyalar ve peygamberlerin en mükemmeli idi. Tüm ilahi peygamberler ve evliyalarda görülen seçkin özellikler ve faziletler Peygamber Efendimizin kişiliğinde mevcuttu.
Kuran-ı Kerim'de nübüvvetin de ilahi meşiyet ve istek çerçevesinde seçkin insanlara verildiğine değinilerek ancak bunun tüm peygamberlerin aynı düzeyde olduğu anlamına gelmediğini Peygamber Efendimizin hiçbir başka peygamberin sahip olmadığı özel ve özgün faziletlere sahip olduğuna vurgu yapılmıştır. Kuran-ı Kerim'de bu konu o kadar önemli bir yere sahiptir ki Hicr suresinin 72'inci ayetinde Peygamber Efendimiz'in adına yemin edilmiştir.
Kuran-ı Kerim'in Bakara suresinin 253'üncü ayetinin ilk bölümünde Peygamber Efendimizin diğer peygamberlere üstünlüğü hususunda şöyle buyrulmuştur: "O peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden bir kısmıyla konuşmuş, bir kısmını da derecelerle yükseltmiştir."
İslam'ın halk arasında yaygınlaşıp cazibesinin artması ile Peygamber Efendimiz'e olan sevgi hem de kin ver nefret duygusu da paralel bir şekilde artmış oldu. Çoğu insan bu Allah'ın birliği ve insanların kardeşliğini yaymaya çalışan peygamberi tanıyalım isteği içerisindeyse kimileri de bu parlak ilahi kişiliği bozma derdinde idiler. İşte daha sonraki dönemlerde Batı dünyasındaki şarkiyatçılar Peygamber Efendimiz'i kasten kinci düşünceleri ile zedelemeye ve kötülemeye çalıştılar.
Minu Samimi " Avrupa'da Muhammed" adlı kitabında şarkiyatçıların bu alandaki görüşlerini ve daha sonra Aydınlanma Çağındaki görüşlerinin değişmesini incelemeye çalışmıştır. Minu Samimi bu kitabında şöyle yazıyor: " George Sale gibi doğubilimcilerin Peygamber Efendimiz'i savundukları eserlerinin yazarları için tehlike arzettiğinden dolayı bu tür eserlerin yazarları yazılarını el yazması olarak adsız bir şekilde yayımlıyorlardı. Bu el yazma nüshalarının bazıları Britanya kütüphanelerinde tutuluyor. Günümüzde ise bir kaç örnek hariç bu yazıların kim tarafından yazıldığı belirsizdir. Bu eserlerin en eskileri arasında " Muhammedcilik'in oluşması ve yaygınlaşması meselesi ve Muhammet ve dininin Hristiyanlar tarafından atılan iftiralar ve töhmetler karşısındaki hakkaniyetinin ispatlanması " yazısına değinebiliriz.
Bu el yazma eseri Pop çalışanlarından Charles Herbny tarafından bulunulup 1631 yılında doğmuş Henry Stubbe tarafından yazıldığı iddia edildi. Stubbe, Oxford Üniversitesinin Bodleian kütüphanesinin sorumlularından biri idi. Stubbe, İslam ile ilgili kitap yazdığı için görevden alınan bir isimdir. Stubbe yazdığı bu el yazma eserinde Hz. Muhammed saa'i büyük bir yasa belirleyici ve hatta o döneme kadar yaşamış en akıllı yasaları yazan kişi olarak nitelemiştir.
Stubbe, İngiliz yazar Hemphrie'yi Hz. Muhammed'in kişiliğini çarpıtarak anlattığı ve çirkin bir görüntü vermek istediğinden dolayı kınayarak şöyle bir noktaya vurgu yapmıştır: " İslam'ın kuralları ve öğretileri hiçbir şekilde şehvette aşırıya kaçmaya dayanmamaktadır. Evlenme olayı İslam'da şiddetli bir şekilde denetim altındadır. "
Henry Subbe'ın bu eserine paralel olarak " Muhammedçilik ve Muhammed'in Davranışları ve Tavırları" adlı yazarı belli olmayan bir makale da yazıldı.
Belirsiz yazar bu yazıda şöyle yazmıştır: "Muhammed ve dinini ona atılan kimi iftiralar ve yalan dolan iddialardan aklamak istiyorum. Tabii bunu elimden geldiği kadarı ile, Batı'nın şimdiye kadar tanıttığından daha aydın bir şekilde aydınlatmak ve yapmak istiyorum. "
Yazının yazarı Hz. Muhammed'e yönelik bağnazca açıklamaların cehalete ve bilgisizliğe dayandığını savunarak şöyle diyor: " Birçok İngiliz din adamı, Muhammed'e karşı bu temelsiz ve afaki garazkar tavır bataklığına saplanmışlardır. "
Bu belirsiz yazarların yanı sıra Orta Çağ bağnazlıklarından kurtularak Hz. Muhammed ve İslam'a yönelik daha yumuşak bir yaklaşım içerisinde giren yazarlar ve doğubilimcileri de vardır. Bunlardan biri de Henry Bolingbroke'dur. 18'inci yüzyıl İngiltere siyasetçilerinden olan Bolingbroke yazdığı risalede İslam'ın Batı dünyası kitaplarında çarptırıldığına değinerek şöyle diyor: "Muhammed yanlılarına tüm hurafecilik ve putpereslik ithamları ve suçlamaları yöneltilmiştir. "
Bolingborke bu yalanların çoğunun Haçlı Seferlerinden dönenler tarafından yaygınlaştırıldığını söylüyor.
Henry Bolingbroke şöyle devam ediyor: "Tarih boyunca Müslümanlar ve Hristiyanlar her daim acayip bir şiddet ve acımasızlıkla bir birlerine kötü davranmışlardır. Ancak bu arada biz kendimizi saldırgan taraf olarak suçlu sayacağız. Çünkü Müslümanlar Hristiyanlığı da semavi bir din olarak kabul edip bizimle uzlaşmak istiyordu. Halbuki biz onlara ve peygamberlerine karşı aşağılayıcı ve tiksindirici bir tavır sergileyerek onlara hiç uzlaşma hakkı tanımadık. Doğu kiliseleri Müslümanların himayesi altındadırlar. Onlar Hristiyanlık dini ritüellerini yerine getiriyorlar. Ancak Avrupa'da nasıl.... Ölümü bile Müslüman kesimleri desteklemeye ve onların da dini ritüellerini yerine getirmelerine müsaade etmeye tercih ediyoruz. Biz Muhammed'e adil davranmamışız. "
Fransız şarkiyatçı Comte Villiers Hz. Muhammed saa ve İslam alanında birçok eseri bulunan diğer Batılı yazardır. Bu doğubilimci "Muhammed'in Hayatı" adlı son eserinde İslam Peygamberini öyle savundu ki Hristiyan dünyasını ayağa kaldırdı. Villiers İslam'ın fıtrata dayalı, asil ve mantıklı bir din olduğuna değinerek İslam'ı övmeye başladı. Villiers Muhammed saa'i aydın ve akıllı bir yasa belirleyici olarak niteleyip onun sadakati ve ihlasının dininde tecelli ettiğini de belirtti.
Villiers Hristiyanlıkta iki yanlış görüşün olduğuna inanıyordu: İlkin Muhammed'in dininin Batı sağduyuya baş vurularak reddedilmesi idi. Halbuki Hz. Muhammed'in dininden daha mantıklı ve daha akıllıca bir yapı yoktu. İkincisi ise Hz. Muhammed'in uygar olmayan biri olarak tanıtılması idi.
Comte Villiers Muhammed saa'in nezaketsiz ve kültürsüz biri olmadığına vurgu yaparak tam tersi onun düşünceli ve nezaketli bir olduğunu belirtmiş ve Hz. Muhammed'in kararlı, cesur ve basiretli biri olduğunu da sözlerine eklemiştir.
"Muhammed'in Hayatı" adlı eserin Fransızcadan İngilizce'ye çevrilmiş eseri ise 1731'de yazılmıştır. Bu eser titiz bir şekilde hazırlanmış ve buna ilaveten İslami kaynaklardan da yararlanmak sureti ile daha da dakik bir eser haline getirilmiştir. Comte Villiers, doğal teolojiye inandığı için Arapların çölde ve o ortamın huzurunda yaşadıkları yüzünden dünyanın diğer noktalarında yaşayan insanların yaşadığı hurafelerden uzak olduğunu ve bu sebepten dolayı Allah'la olan fıtri bağlarının korunduğuna inanıyordu.
Toplamda Villiers'nin Müslümanların gelenekleri ve ritüellerini savunduğu söylenebilir. Villiers bu kurallar ve gelenekleri anlaşılır, akıllıca ve aydınlanmış olarak niteleyip Hz. Muhammed'in getirisi olduğunu söylüyor.
Villiers İslam Peygamberi'ne yönelik tüm baskılara rağmen şöyle yazmıştır: "Muhammed, büyük ve akıllı bir yasa belirleyicisi idi. Muhammed dünyalılar için ter temiz bir din getirdi. Her şeye vâkıf olan Allah onu göndererek yollarından sapan Hristiyanları ikaz etmek, putları kırdırmak, güneşe tapan İranlıları doğru dine yönelik hidayete erdirmek ve Allah'ın dinini Çin duvarlarından İspanya sahillerine kadar yaymak istedi. "