Amerika, Ayrımcılıkların İmparatorluğu-2
Polis güçleri her ülkede kamu düzenini ve vatandaşların güvenliğini sağlamak, suçlularla mücadele etmek için görevlendirilmiştir.
Halbuki Amerikan polisi, kendisi toplumun düzenini bozmak ve toplumsal korku yaratmakla uğraşmaktadır. Amerikan polisinin böyle bir tavır sergilediğine dair birçok tarihi kanıt ve belge mevcuttur. Böylece bizim anlayacağımız, Amerika polisinin şiddet dolu davranışları yeni bir konu değildir.
Amerika polisi yerli yersiz bu yasa dışı şiddete başvurmuştur. Günümüzde iletişim araçlarının gelişmesi ve çoğalması ve cep telefonla bir görüntüyü veya sesi kaydetme imkanlarının kolaylaşması, Amerika polisinin uyguladığı yersiz şiddetin herkesçe bilinmesine sebep olmuştur.
Amerika polisinin uyguladığı yasa dışı şiddet, bu ülke toplumundaki kurumsallaşmış ve büyümekte olan şiddetin bir göstergesidir. Başka bir deyişle, toplumdaki şiddet oranının artmasına ve halkın silahlanmasına koşut olarak, polis de hem kendi canının muhafaza etmek ve hem zanlıları yakalamak için hemen silahını eline alıp kuşku duyduğu insanları tehlike duyduğu anda ya öldürüyor ya da ağır şekilde darp ediyor. Böylece Amerika toplumunun kısır bir şiddet döngüsüne düştüğünü söyleyebiliriz.
İşte bu durumda, suçluların başvurduğu şiddet, polis şiddetinin dozunu da arttırmaktadır. Bunun tam tersi de geçerlidir. Yani polisin yersiz şiddetine şahit olan suçlular da polise karşı daha şiddetli tepkiler sergilemektedirler. Bu arada Amerika polisinin şiddetine maruz kalanların çoğu da normal Amerikan vatandaşlarıdır. Bu normal insanlar, hem kızgın silahlı insanlar, psikolojik hastalar ve suçlulardan ve hem de polisten zarar görmektedirler.
Amerika Polisinin Şiddetini Gözlemleme Merkezi Ocak 2018'de yayımladığı raporda, Amerikan polisinin 2017 yılında, 1147 kişiyi öldürdüğünü yazdı. Bu merkezin araştırmalarına göre 2017 yılında zanlılara karşı şiddet uygulayan Amerikan polislerinin 48'i daha önce en az bir kişiyi katletmişlerdir. Bunlar arasından 12 polis, daha önce birkaç kişiyi katletmiştir.
Amerikan polisinin uyguladığı şiddete karşı protesto gösterilerinin düzenleyicilerinden olan Abraham Marquez, bu konuya ilişkin düşüncelerini şöyle açıklamaktadır:" Bu istatistikleri görmek gerçekten de üzücüdür. Polis güçlerinin 2017 yılındaki eğitim süreçlerinde, atış yapmaya ayrılan süre, gerginliği giderme tekniklerini öğretme süresinin tam 7 katı olmuştur. Böyle bir eğitim, ülke çıkarlarının doğrultusunda olmayacaktır. Onlar hep toplumdaki işçi ve azınlık sınıflarını takip edip onları incitmek istiyor. Halbuki onların asıl görevi toplumdaki gerginlikleri gidermek olmalıdır.
Amerikan polis teşkilatının üst düzey yetkililerinin kanunları ihlal eden polislere karşı yıllarca ihmalkar ve müsamahakar davranması neticesinde, bu teşkilatta çalışan insanların bir tür dokunulmazlığa sahip olmasına sebep olmuştur. Böylece Amerika polisleri de yargılanmaktan ve muhakeme edilmekten korkmadan şiddet uygulamaktan çekinmiyorlar. Sivillere karşı şiddet uygulayan kimi Amerikan polislerinin, daha önce bu alanda sabıkalı oldukları ortaya çıkmıştır.
1990 yılında birkaç alt bölümden oluşan ve Amerika polisinin uyguladığı şiddeti ve kötü davranışlarını gözlemlemek amaçlı Cop Watch adlı bir kuruluş California eyaletinin Berkeley şehrinde kuruldu. Bu kuruluşun faaliyetleri neticesinde Amerikan polisinin uyguladığı şiddet örnekleri bir bir ortaya çıkmaya başladı. Bunlar arasından Kasım 2006 yılında Amerikan polisinin William Cardenas adlı bir kişiye soygunculuk yapma ithamıyla kontrolsüz şiddet uyguladığı videosuna değinebiliriz.
Amerika polisinin sergilediği şiddet dolu tepkilerini ifşa etmek son yıllarda günden güne artmaktadır. Bu ifşalar sonucunda da Amerika halkı polise karşı geniş kapsamlı protesto gösterileri düzenlemişlerdir. Ancak bütün bu itirazlar ve ifşalara rağmen Amerikan polisinin bu tavrı zerre kadar değişmemiştir.
Aynı zamanda Amerika'daki ırkçılık ve ayrımcılıkların kabarık dosyasına baktığımızda hala birçok beyaz derilinin azınlıklara uygulanan polis şiddetinin arkasında olduğunu ve buna destek olduğunu görüyoruz. 2000 yılında yapılan bir ankete göre birçok beyaz Amerikalı, polislerin azınlıklara uyguladığı şiddeti onaylıyor. Onlara göre siyahilerin yüzde 48'i zaten suçludur. Böyle düşünen beyaz Amerikalılar, polisi sorgulamanın Amerika milli çıkarlarına ters düşeceğini savunuyorlar.
Buna karşı, Afro-Amerikalılar ve Latin asıllı Amerikalılar, polisin şiddetini daha çok beyaz ırkın hakimiyetini korumak için yararlanılan bir araç olarak görüyor. Bundan dolayı, polis şiddeti neticesinde ölen bir soydaşları onları kızdırıyor ve böylece bu kesimden tepkiler çığ gibi büyüyor. Elbette Amerika'da polis şiddeti denildiği zaman, medya daha çok siyahilere karşı uygulanan şiddeti kastetmektedir. Halbuki Kızılderililer, sarı derililer, Latin asıllı Amerikalılar ve Müslümanlar gibi dini azınlıklar da polisin kontrolsüz şiddetine hedef olmaktadır.
Her halükarda, Amerika polisinin asıl hedefinin siyahiler olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Babalarının Afrika'dan zorla çalıştırılmak ve köle gibi kullanılmak üzere Amerika'ya getirilen siyahiler, polis şiddetinin asıl hedefi olarak seçilmiştir.
Birçok siyahinin kurban olduğu ve siyahilerin mücadeleleri neticesinde Abraham Lincoln başkanlığı döneminde onaylanan köleciliğin kaldırılması kanununa rağmen 20'inci yüzyılın ikinci yarısına kadar ırkçı kanunlar ve yasalar hala yürürlükte olup beyazların siyasi, ekonomik ve sosyal hukuk gibi temel medeni hukuk alanlarında siyahilere karşı bir üstünlüğe sahiplerdi. Bu durum 20'inci yüzyılın 60'li ve 70'li yıllarına kadar devam etti. Bu yıllarda siyahilerin medeni mücadeleleri sonucunda Amerika medeni kanununda birkaç değişiklik yapıldı.
Siyahilere karşı uygulanan oy verme yasağı, göç yasağı, vatandaşlık haklarının olmaması, ve taşınmaz mal alıp satma yasağı, bu yıllarda yapılan değişikliklerle kaldırıldı. Bu hakların siyahilere verilmesi bile siyahilere karşı uygulanan ayrımcılığı ve ırkçılığın köklerini sökmeye yetmemiştir. 21'inci yüzyılın başlarında olmamıza rağmen Amerika polisinin siyahilere karşı uyguladığı şiddet hala durmak bilmiyor. Bu da onlara karşı uygulanan ırkçılığın hala devam ettiğinin göstergesidir.
Siyahilerin yanı sıra, Latin asıllı Amerikalılar da sürekli polisin ırkçı ve ayrımcı tavırlarına hedef olmuşlardır. Bu kesim de çoğunlukla yoksullardan, zor işlerde çalışanlardan ve az maaşlı insanlardan oluşur. Bu kesim genellikle doğru dürüst bir hayat süremiyor ve her zaman zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Bu durumun doğurduğu sonuç da bu kesim arasındaki suç oranının artması ve toplumsal düzenin bozulmasıdır.
Bunların hepsine rağmen, Latin asıllı insanların yasa dışı bir şekilde Amerika'ya girmesi ve burada kalması, polislerin bu kesime daha da sert ve şiddetli davranmasına ve kötü bir önyargı oluşturmasına sebep olmuştur. Halbuki, Latin asıllı insanların Amerika'ya göç etmesinin asıl nedeni, Amerika'nın Latin Amerika ülkelerine karşı uyguladığı hasmane siyasetlerdir. Amerika'nın bu hasmane siyasetleri yüzünden birçok Latin Amerika ülkesi ekonomik baskılar altındadır.
Görünen o ki, Amerika polisinin azınlıklara karşı sergilediği şiddet dolu tavırlar ve bu şiddete karşı yapılan itirazlar ve gösterilerin göz ardı edilmesi, insan haklarını ve demokrasiyi savunduğunu iddia eden Amerika'nın dünya kamuoyundaki sözde itibarını zedelemiştir. Çünkü kendi ülkesindeki ayrımcılığı ve ırkçılığı kontrol etmekte bile aciz kalan Amerika, başka ülkelerdeki demokrasiyi ve insan haklarını savunması imkansızdır.