Temmuz 24, 2020 14:56 Europe/Istanbul

Bu bölümde İtalyan Şarkiyatçı Loura Vaccia Vaglieri'nin İslam ve Allah Resulüne yönelik düşüncelerini ele alacağız.

Cehalet ve akılsızlık  insanların fikri ve kalbini kararttığı bir dönemde, onları hayatın ve varlık aleminin gerçekleri ve hakikatlerinden uzaklaştırdığı bir sırada Allah Resulü Hz. Muhammed saa  parlayan bir güneş misali doğdu ve milyonlarca insanın hayatına yeni bir devrim ruhunu üfledi. Allah Resulü Hz. Muhammed saa  " Lailahe İllallah" sloganı ile insanları öz tevhidi dine çağırıp onları bilim, insaniyet ve ahlaklı olmaya davet etti."

Hz. Muhammed saa insanları  İslam'a davet ederek dünyayı Allah nuru ile doldurdu. Öyle ki şimdi bile bu davetin üzerinden 14 yüzyıl geçmesine rağmen İslam'ın Doğu'dan Batı'ya kadar yankılanan sesi küreselleşmiş ve Muhammed de insanların çocuklarına seçtikleri en güzel isim haline gelmiştir.

Bu çerçevede bu nurani şahsiyeti tanımaya çalışan isimlerden biri de çağdaş İtalyan araştırmacı ve şarkiyatçı Loura Vaccia Vaglieri'dir.  Bu İtalyan Şarkiyatçı, ülkesinin Napoli Üniversitesi'nde Arap Edebiyatı branşı profesörü ve İslam medeniyeti tarihi hocalarından olup Arap dilinin yanı sıra İslam hususunda araştırmalar yapan bir isimdir.   Vaglieri İslam Ansiklopedisi editörlerinden olup " İslam'ın Hızlı Gelişimi " başlıklı bir kitap da yazan ve basan bir isimdir.  Vaglieri bu kitabı yazarken  araştırmacı ve bilgili bir açıdan Hz. Muhammed saa'in karakterini ve mesajını çözümlemeye çalışmıştır.

Vaglieri bu kitabında Hz. Muhammed saa'in risaleti ve bu risaletin insanlığın tek tanrıya tapma gidişatına etkisini incelemeye çalışarak Allah Resulününü büyük bir barış yanlısı ve kibar bir isim olarak şöyle niteliyor:" Bu barış yanlısı ismin ameli ne kadar da kibar ve şeref dolu imiş. Öyle bir barış yanlısı ki  bir kaç yıl içerisinde vahşi ve putperest toplulukları  tek bir tanrıya tapan kenetlenmiş bir topluma dönüştürmüş ve bu toplumun bireylerini en yüce ahlaki duygulara büründürmüştür. ..

Vaglieri sözlerine şunları da ekliyor:"  \eygamber,  tanrısı ile derin ilişkisinden dolayı ona esinlenen ses yardımı ile, hurafelere, büyüye ve sihirbazlığa tapanlara, din adamları yolsuzluğa sürüklenen Yahudiyet ve Hristiyanlık mensuplarına  en halis ve en pak tevhide dayalı dini tanıttı.  Muhammed açık bir şekilde insanların   gerici ve eski tapma şekline yönelik eğilimleri ile mücadele edip onların tekrar şirke yönelmelerini önledi. Muhammed tam bir tevazu ve alçak gönüllülük örneği sergileyerek  bencillik ve ben eksenlilik duvarlarını yerle bir etti.  Muhammed, Allah dininin tanıtıcısı ve lideri olarak  düşmanlarına karşı bile kibar ve merhametli davranıyordu.  Bu peygamberin şahsiyetinde insanların fikrinde saygı değer bir konuma sahip adalet ve bağışlama gibi seçkin özellikler beraber görülüyordu. "

Tarihin de tanıklık ettiği gibi Allah Resulünün amcası  Hamza Mekke'nin büyük şahsiyetlerindenmiş. Hamza Allah Resulüne iman ettiği zaman, İslam'ı kabul ettiği zaman  Kureyş aşireti tamamen yasa ve mateme büründü. Kureyş liderleri İslam'ın daha da büyüyeceğinden korku duyuyorlardı.  Bu sırada Kureyş büyüklerinden Utaba şöyle demişti:"  Muhammed'in yanına gidip bazı önerilerde bulunacağım. Belki bu önerilerin birini kabul edip yeni dininden vazgeçer. "

Utaba diğer liderler ile anlaşmasının ardından kalkıp camide bulunan Hz. Muhammed saa'in yanına gitti. Utaba sözleri ile Allah Resulünü övmeye ve takdir etmeye başlayıp ona liderlik ve serveti önerdi. Sustuğunda ise Allah Resulü şöyle buyurdu:" Şimdi de senin önerilerine yanıt mahiyeti taşıyan ayetleri dinle:" 

"Hâ-mîm,﴾2﴿ Bu Kur’an, rahman ve rahîm olan Allah’ın katından indirilmiştir;﴾3﴿ Bilmek isteyenler için âyetleri apaçık hale getirilmiş Arapça okunan bir kitaptır.﴾4﴿ Müjdeleyici ve uyarıcı olarak indirilmiştir ama çokları yüz çevirdi, artık onu işitmezler...."   

Allah Resulü Fussilet suresinden bir kaç başka ayeti de okumasının ardından Utaba öyle Allah kelamına vuruldu ki sadece susarak Allah Resulüne gözlerini dikti.   Sanki artık konuşamaz oldu. Bir süre sonra yerinden kalkıp Kureyş liderlerinin yanına gitti. 

Kureyş liderleri Utaba'nın duruşu ve görünüşünden onun Muhammed saa'in sözlerinin etkisi altında kaldığını anlayıp gözlerini ona diktiler. Hepsi ise şöyle dediler:" Neler oldu?" 

Utaba ise şöyle dedi:" Yeminler olsun Muhammed'den şimdiye kadar duymadığım şeyleri duydum. Yeminler olsun onun sözleri ne şiirdir ne de büyü ve kehanet. Bence dinini yaymak ve tanıtmak için ona müsaade edelim. Kazanırsa, mülkiyet ve liderlik elde ederse sizin de onur kaynağınız olur. Siz de ondan yararlanırsınız. Kaybederse de diğerleri onu öldürür ve siz de rahat edersiniz. Bunu duyan Kureyşliler Utaba'yla alay edip Muhammed saa'in sözleri ile büyülendiğini söylediler. 

Evet bu olayı İslam'ın cazibesini göstermek için anlattık. Ancak İslam'ın özellikle de Kuran-ı Kerim'in cazibesi sadece Arap kavimini ve sadece eski zamanlardaki insanları etkilememiştir. Günümüzde de  Arap edebiyatını bile anlamayanlar için müthiş ve olağanüstü özellikleri söz konusudur. 

Bu çerçevede Napoli Üniversitesi hocalarından Vaglieri ise İslam ile ilgili araştırmalarında Kuran-ı Kerim'i Allah Resulünün büyük mucizesi olarak adlandırarak "İslam'ın Hızlı Gelişimi " başlıklı kitabında şöyle yazıyor:" İslam'ın semavi kitabı mucizenin tam örneğidir.... Kuran, taklit edilmeyecek bir kitaptır...  Kuran'ın üslubu ve tarzı Arap edebiyatında benzeri görülmemiştir. Kuran'ın üslubu ve tarzının insan ruhunda bıraktığı izlenim ve etki, tesadüf ve gelişigüzel bir şeyden değil akıllıca belirlenmiş üstünlükleri ve avantajlarından kaynaklanıyor.... Böyle mucizevi bir kitabın Muhammed'in eseri olduğu söylenebilir mi?  Halbuki Muhammed okuması yazması olmayan bir Arap olarak tüm ömrü boyunca  şiirsel olarak da pek kayda değer olmayan iki veya üç şiir söylemiştir. "

Vaglieri sözlerine şunları da eklemektedir:" Bu kitapta  en zeki ve dahi filozoflar, siyasiler ve yetenekli insanların bilgisi ve zekasının üstünde olan şeyleri görüyoruz. İşte bu yüzdendir ki Kuran-ı Kerim eğitim görmüş birinin eseri olmadığı bile açıktır. Hem de din ve bilimden uzak olan, dini olmayan bir toplumda yaşamış birinin bunu yapması ise imkansızdır.... Aslında Muhammed her zaman diğer insanlar gibi bir fert olduğunda ısrarcı idi. Böylece güçlü her şeye kâdir tanrı olmasaydı Muhammed de bu mucizeye kâdir olmazdı. Peygamberin en büyük mucizesi ise Kuran-ı Kerim'dir.   Bu kaynak vesilesi ile kimi rivayetler ve hikayeler düzenli ve kesik kesik bir şekilde bize ulaşmıştır.  Unutmamalıdır ki Kuran-ı Kerim'in kaynağı sadece ilahi olabilir. Sadece Allah'ın bilgisi ve bilimi yerleri ve gökleri kapsamıştır. "

İslam hususunda ve Kurani kavramlar alanında birçok araştırma yapan bu İtalyan bilim insanı sözlerinin devamında ise şöyle diyor:"    Kuran-ı Kerim tüm dünyada defalarca okunmasına rağmen, bunu tekrar tekrar okumak mensupları arasında yorgunluğa neden olmuyor. Tam tersi bu tekerrür bu eseri günden güne daha da aziz hale getiriyor.   Kur'an okumak veya dinlemek okur veya dinleyici ve duyanlarda takdir duygusunu oluşturuyor. Kur'an metni çağlar ve yüzyıllar boyunca  ilk baştan günümüze dek değişmeden gelmiş ve tanrının istediği zamana kadar da böyle kalıcı olacaktır. "

İtalyan Şarkiyatçı Bayan Vaglieri  İslam ile tanıştıktan sonra ise duygularını şöyle kağıda döküyor:"   İslam'ın parlak ve hayat verici öğretileri ve maarifi ile tanışmak bende yeni ve derin bir düşünce tarzı oluşturup dünya görüşü ve yaratılış ve felsefe düşüncemi değiştirdi.  İslami öğretilerin tamamen Hristiyanlık öğretilerinin tersine insanı şerefli ve karakterli bir varlık olarak gördüğünü düşünmeye başladım. Halbuki Hristiyanlık insanı öz itibarı ile kirli ve günah işlemiş olarak görüyor. ...  Kuran'da yaşam talimatları, dünyadan keyif alma yolları gibi durumlar çekici ve akıllıca anlatılmıştır."