Temmuz 25, 2020 16:34 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- siyasi mücadele sürecinde uzlaşmazlık ruhunu ele almak ve bu bağlamda bazı örnekler vermek istiyoruz.

Pehlevi kralı Muhammed Rıza’nın despot rejiminin son iki yılında İran milletinin zalim rejime karşı siyasi mücadelesi yükselmeye başladı. O günlerde şah bazı görece reformlar yaparak bu zor günleri aşmaya ve uluslararası şartlar sakinleştikten sonra şartları eski durumuna geri getirmeye çalıştı. Şah bu deneyimi kennedy iktidarı döneminde elde etmişti. Şah, kennedy döneminde beyaz sarayda başkanlık koltuğunu ele geçiren demokratların siyasi reform yönünde baskıları altında kalınca bazı görece ve yüzeysel reformlar yaptı ve ne zaman kennedy suikaste uğradı ve Amerika Vietnam savaşıyla uğraşmaya başlayarak üzerindeki baskılar hafifleyince tekrar ülkeye mutlak diktatörlüğü egemen yaptı.

Pehlevi kralı 1970’li yılların ortalarında Amerika’de demokrat Carter Başkan olunca, İran’da siyasi atmosferi açmak zorunda kaldı ve böylece Amerika’nın desteğini kaybetmek istemedi. Ancak bu kez İmam Humeyni’nin -ks- uyanıklığı ve uzlaşmaz tutumu  sayesinde diktatörlüğün dosyası dürüldü ve şah rejimi devrilerek İslam inkılabı istiklal, özgürlük ve sosyal adalet şiarları ile zafere ulaştı.

Kuşkusuz eğer İmam Humeyni -ks- uzlaşmacı ruha sahip olsaydı, şah bu zorlu dönemeci de başarıyla geride bırakarak despot rejimini ayakta tutabilirdi. Ancak İmam -ks- açık bir şekilde şahın gitmesi ve despot saltanat düzeninin yıkılmasından söz etti ve bu amacından da asla geri adım atmadı. İmam’ın yakın arkadaşlarından Fahreddin Hicazi bu konuda şöyle diyor: İmam Paris’te buyurdu: biz sadece şah gitsin demiyoruz. Biz şahlık düzeni gitsin diyoruz.

İmam Humeyni’nin -ks- İran’a hakim olan despot rejime karşı şeffaf ve cesur tutumu bu rejimin son iki yılında daha da sertleşti. İmam bu yıllarda açıkça şah ve siyasi rejiminin gitme zaruretinden söz ediyor ve hiç bir koşul altında bu rejimle uzlaşmaya ve barışmaya yanaşmıyordu. İmam’ın bu kesin tavrı İslam inkılabının zafere ulaşmasında önemli rol ifa etti.

O günlerde İmam’la Necef kentinde görüşen Lomond dergisi muhabiri hazırladığı raporunda açıkça İmam’ın uzlaşmaz ruhu ve mücadele yolunda salabetinden söz ederek şöyle yazdı:

Ayetullah Humeyni beyaz sakalları daha uzunca gösterdiği yüzü ile bizle sakin ve iktidarlı bir ifade ile iki saat boyunca konuştu; hatta İran şahın şerrinden kurtulması gerektiğini ve yine oğlunun ölümüne işaret ettiği zaman ne sesinde bir heyecan vardı ne de yüz hatlarında bir hareket göze çarpıyordu. Davranışı ve konuya hakim olma gücü ve nefsine hakimiyeti akılcıydı. Ayetullah kelimelerin üzerine basarak iman ve inancını muhatabına bildirmek yerine bakışı ile bunu yapıyordu. Bakışı her daim etkileyiciydi, fakat ne zaman konunun hassas ve önemli yerine gelince çok keskin ve tahammül edilemez oluyordu. Ayetullah kesin kararlıdır ve hiç bir uzlaşmayı kabul etmek niyetinde de değildir; mücadelesini şah gidinceye kadar sürdürmekte de kararlıdır.

Pehlevi kralı rejimi devrilme eşiğine geldiği sırada halkın mücadele sürecini saptırmak için her türlü hileye başvurmaktan çekinmiyor ve türlü komplolarla durumu sakinleştirmeye ve ardından eski uygulamalarına geçmeye çalışıyordu. Bu durum birçok despot rejimin deneyimiydi ve şah da bunu bir kaç kez denemişti, ancak İmam Humeyni’nin -ks- emsalsiz şecaati ve siyasi zekası bu hilelere mahal bırakmadı ve mücadeleyi zafere kadar götürdü.

Ayetullah Seduki şah rejiminin sinsi önerisi ve İmam’ın uzlaşmaz tavrı ve kesin cevabı ile ilgili bir anıyı şöyle paylaşıyor:

Yezd’de şah rejimi ve gizli teşkilatı Savak’ın bir adamı bana geldi ve bir önerileri olduğunu söyledi. Adam, şah devletin tüm teşkilatını İmam Humeyni’ye teslim etmeye ve tüm yetkileri de devretmeye hazır olduğunu ve böylece devlet, ordu ve tüm geleneksel devlet erkanları devredileceğini, ancak bunun bir şartı olduğunu, o da şahın kalması ve saltanat yerine hükümetin başı olması olduğunu söyledi. Biz de bir kaç arkadaşla birlikte Paris’e gittik ve aynı öneriyi İmam’a aktardık. Bizden önce Sencabi bey ve Bazergan bey de bunları söylemişti. Ben İmam’a kabul etmeyeceğini bildiğimi, ama karşı tarafın isteğini iletmek istediğimi söyledim. İmam şöyle buyurdu: Evet, bunlar şeytandır, hatta şeytan bunlardan ders almalıdır. İran’da başlayan bu hareket dünyada eşi benzeri yoktur ve onlar tüm çabalarını bu hareketi başarısızlığa sürükleme üzerinde odaklamıştır. Eğer bu hareket yatıştırılırsa ve biz bir kez daha bu hareketi yeniden başlatmak istersek, yüzde yüz yapamayız. Bu hareket yatıştırıldığında ve onlar tekrar duruma musallat olduğunda da yüzde yüz geçmişe nazaran daha da beter yapacaklardır.

İslam inkılabı doruk noktasına ulaştığı günlerde bazı inkılapçı güçler ülkenin kaderi ve iç savaş ihtimalinden kaygı duymaya başlamış ve bu kaygıyı İmam Humeyni’ye -ks- iletmişti. Ancak İmam hiç bir korkuya kapılmaksızın kaygı duyanları teselli ediyor ve inkılabın zafere ulaşması konusunda umudunu aktarıyordu. Bu insanlardan biri Bazergan’dı ve kaygısını İmam’a aktarmıştı.

Bazergan İmam Humeyni’nin -ks- bu kaygıya tepkisini şöyle anlatıyor:

Ben durumdan algıladığım tüm görüntüleri Ayetullah Humeyni’ye anlatmak istiyordum. Ben o ana kadar başarılı olduğumuzu hissediyordum, fakat aynı zamanda orduda generallerden en alt rütbelere kadar inkılaba karşı seferber olduklarını ve bir iç savaş ve görülmemiş bir katliamla karşı karşıya gelebileceğimizi bilmemiz gerektiğini düşünüyordum. Ben kaygımı Ayetullah Humeyni’ye anlattım, ancak şöyle bir cevap aldım: Siz uzlaşmamalısınız. Heyecan zirveye ulaşmış ve bu da zaferin en iyi güvencesidir eğer siz şimdi düzen ve kanundan söz ederseniz, inkılap her şeyini kaybeder. Ben Ayetullah Humeyni’ye kendimi aydınlatmak için bir soru sormak istediğimi söyledim ve sordum: acaba siz devam edebileceğinizi düşünüyor musunuz? Acaba bizim orduya, Amerika ve Avrupa’ya karşı başarımızı garanti edebilir misiniz? Ayetullah Humeyni şöyle cevap verdi: Ben Allah’a güveniyorum. Ben de şöyle dedim: Peki biz her zaman sizin önderliğinizde çalıştı ve sizi izlemeye devam edeceğiz, ama aynı zamanda kaygılı olduğumu da itiraz etmek zorundayım.

İmam Humeyni’nin -ks- şah rejimine karşı siyasi mücadelesinin doruğunda uzlaşmazlığı ve siyasi uyanıklılığının bir örneği şahın atadığı Şapur Bahtiyar yönetimine karşı tutumuydu. Şah çaresizliğinin doruğunda ve ülkeyi terk ederken, rejime ciddi bir şekilde muhalefet eden milli cephe liderlerinden biri olan Şapur Bahtiyar’ı Başbakan olarak atadı ve böylece tacını ve tahtını korumak istedi. Bahtiyar’ın iktidarın başına geçmesi muhaliflerin arasında saflaşmaya yol açtı. Bazı çevreler, madem şah muhalefet liderlerinden birini Başbakan olarak seçti ve hükümet yerine saltanatı kabul etti, o zaman bu hareketi olumlu karşılamak ve böylece muhalefetlere ve itirazlara son vermek gerektiğini savunuyordu. ancak İmam Humeyni -ks- Bahtiyar yönetimine karşı en sert tutumu sergileyerek bir kez daha saltanat düzeni ile uzlaşmazlığını ortaya koydu ve Bahtiyar hükümetini istifaya zorladı.

Şapur Bahtiyar İmam Humeyni’yi -ks- sürekli tehdit ederek geri adım attırmak ve hükümetini kabul ettirmek istedi. Ancak İmam Humeyni -ks- asla geri adım atmadı ve Bahtiyar hükümetini illegal ilan etti. Bu şartlarda başta milli cephe liderleri olmak üzere bazı politikacılar Paris’te İmam’ı ziyaret ederek Bahtiyar yönetimini tanımasını istedi, ancak İmam -ks- Bahtiyar’ın hükümeti illegal olduğunu vurguladı.

İmam -ks- Bahtiyar’ın Paris’te kendisi ile görüşme talebinin şartını istifa etmesi şeklinde açıkladı.

O günlerde İmam Humeyni -ks- bu konuda bir nevi ara buluculuk yapmak isteyen heyetleri kabul etmeyi reddederek tüm dünyaya uzlaşmaz tavrını gösterdi. Bu heyetlerden biri Mısır Vakıflar Başkanlığında bir ulema heyetindi. Mısırlı heyet İmam’dan İran’dan saltanat düzeninin lağvedilmesinden vazgeçmesini istiyordu, ancak İmam bu heyeti kabul etmeyi reddetti.

Bu konuda Hüccetülislam Mehdi Pişvai şöyle yazıyor:

İmam Mısır Vakıflar Başkanlığında bir ulema heyeti kabul etmeyi reddetti. Bu heyeti Enver Sedat İmam Paris’teyken göndermiş ve İmam’ı İran’da saltanat düzeninin lağvedilmesinden vazgeçirmek istemişti.

İmam Humeyni -ks- ayrıca Ürdün’ün eski kralı Hüseyin İran şahı ile görüştükten sonra Paris’e gelen kral Hüseyin’in kız kardeşini de kabul etmedi.

Kuşkusuz İmam Humeyni’nin -ks- uzlaşmazlık ruhu ve kesin tavrı Tahran ve İran’ın diğer kentlerinde milyonlarca insanı sokağa getiren ve despot şah rejimine karşı birlik eden ve en kısa sürede saltanat rejimini çökerten etkendi.