Temmuz 29, 2020 12:47 Europe/Istanbul

Bu bölümde azınlıkların medeni ve kişisel hakları, kadınları ve çocuklarının cizye ödemekten muaf olması, yoksulluk nedeni ile cizye muafiyeti ve Zimmet ehlinin görevlerini ele alacağız.

İslam, gayrı Müslimlerin tüm medeni ve şahsi hak ve hukuklarını resmen tanımıştır.  Kuran-ı Kerim ise tüm insanlara saygı göstermiş ve ister Müslüman ister gayrı Müslim insana saygısızlığı reddetmiştir.  Ayrıca yalancılık, hilekarlık, tarafgirlik ve tezgah kurmayı ve özellikle de gayrı Müslimlerin kerametini ve  haysiyetini zedeleyecek amelleri kesinlikle reddetmiştir. 

Aziz İslam dini,  Müslümanlar ve gayrı Müslimler arasında sağlanan anlaşmalara ve sözleşmelere bile bağlı kalınmasına vurgu yapmış ve azınlıkların  evlenme, boşanma, vasiyet etme ve miras bırakma ve alma gibi şahsi ve medeni hak ve hukuklarını kabul etmiştir.  Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise  müşriklerin bile evlenme ve boşanma sözleşmelerini kabul etmiş ve onların vasiyet etme ve sadaka verme haklarını da resmen tanımıştır.  Masum Ehlibeyt İmamları da gayrı Müslimlerin bu haklarına vurgu yapmışlardır. Bu çerçevede İmam Sadık as  " dört eşten daha fazla eş edinme " gibi gayrı Müslimlerin evlenme haklarını kabul etmiş ve bu amelin bu azınlıklar arasında caiz olduğunu ve bu doğrultudaki anlaşmalarının geçerli olduğunu belirtmiştir. 

Azınlıklar ayrıca kendilerine has mabetler, tapınaklar ve ibadet merkezleri yapılması için  mallarını adayabilirler.  İslam'da da Müslümanlar  mallarını Müslüman olmayan akrabaları, anne ve babalarına bile devredebilirler.  Ayrıca azınlıklar da kendi dinlerine mensup olanlar için vasiyet edebilirler.  Onlar bir birinin avukatı olabilirler. Gizli olarak içki bile içebilirler.   

İslam İnkılabının kurucu lideri İmam Humeyni ise azınlıkların  bahşetme, vakfetme, sadaka verme, miras bırakma, vasiyet etme ve avukatlık yapma haklarına vurgu yapmıştır.  İslam dinimiz de hep  gayrı Müslimlerin  toplumsal haklarına riayet edilmesini ve onlara iyi davranılmasını istemiştir.  Allah Resulü   ise azınlık gruplara mensup olanlar ile bağlarını korumuş ve toplumsal ilişkiler kurmuştur.  ve her zaman onlar ile evde ve diğer mekanlarda görüşmüştür.  Kimi zaman Allah Resulü kimi zaman da azınlıklara mensup olanlar görüşmeye gitmişlerdir.  Peygamber Efendimiz   azınlıklara mensup hastaların ziyaretine bile gidip  onlardan birinin hayatını kaybettiğinde de vefat eden şahsın cenaze törenine katılırlardı. 

Allah Resulü Hz. Muhammed saa uzlaşma, şefkat ve af duygusu ile karışık bir şekilde azınlıklara davranırdı.  Allah Resulünün pak sülalesinden ve soyundan olan  masum Ehlibeyt imamları ise  gayrı Müslimlere  Allah Resulü ve Hz. Ali as'ın davrandığı gibi davranırlardı.   İmam Bakır as ise bu husustaki vasiyetinde şöyle buyurmuşlardır:" Yahudi biri bile seninle otursa  ona iyi davran, ona eşlik et. " 

İmam Ali as'ın siyerinde görülen en güzel uzlaşma örneklerinden biri de  o hazretin  zimmet ehline mensup biri ile görüşmesi olayıdır. Zimmet ehline mensup birisi İmam Ali as'a veda etmek isterken İmam Ali as bir süre ona refakat ettiğinde Zimmet ehline mensup kişi İmam'a şöyle sordu:"  Neden kendi yolunu bırakıp da bana eşlik ettin?  " İmam Ali as ise şöyle buyurdu:"  İyi bir eşlik etmenin göstergelerinden biri de  insanın yol arkadaşına refakat etmesidir.   Allah Resulü de şöyle buyurmuşlardır. " 

Zimmet ehline mensup kişi ise şöyle dedi:"  Muhakkak o peygambere uyanlar bu kerametli davranışından etkilenmişlerdir. " 

Aslında Müslümanların gayrı Müslimlere böyle güzel davranmaları gayrı Müslimlerin de zor durumlarda Müslümanların yardımlarına koşmasına neden olmuştur. Öyle ki İslam'ın başlangıç dönemlerinde bile  Zimmet Ehli, Şam diyarı şehirlerinden casusları düşman topraklara göndererek Müslümanlara istihbarat topluyorlardı. 

İslam dini hep insanlar arasında uzlaşmaya ve  eşliğe vurgu yapmış ve dini ve itikadi düşünceler ve inançlar hususunda fark gözetmeden insani haklara riayet edilmesini bile istemiştir.  Bu çerçevede çocuklar ve kadınlar da cizye ödemekten muaf tutulmuşlar. Kimileri bunun nedeninin azınlıklara mensup çocuk ve kadınların Müslümanlara karşı savaşlara katılamaması olduğunu düşünüyorlar.  

Rahmetli İmam Humeyni ise bu hususta şöyle buyuruyor:"   Çocuklar, deliler ve kadınlardan cizye alınmaz. " Bu çerçevede İslam'da kesin bir kural da  çocuk, kadın ve akıllarını kaybedenlerden ve delilerden cizye alınmamasıdır.   Tabii bu da çocuklar ve kadınların zimmet anlaşmasına dahil olmadıkları anlamına gelmiyor. Bunların hepsi de zimmet anlaşması çerçevesinde koruma altındalar.   Tabii bu kesim de diğer zimmet ehli mensupları gibi görevlerini yerine getirmeliler. 

İslami fıkıhtaki kesin kurallardan biri de  borcunu ödeyemeyen borçluya  fırsat tanınmasıdır.  Böylece Ehli Zimmet mensuplarından kim ki cizyesini ödeyemez durumdaysa  İslami toplum da ona mühlet tanımalıdır.  Kuran-ı Kerim'in Bakara suresinin  280'inci ayetinde ise bu hususta şöyle buyrulmuştur:" «وَ إِنْ کانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلی مَیْسَرَةٍ وَ أَنْ تَصَدَّقُوا خَیْرٌ لَکُمْ إِنْ کُنْتُمْ تَعْلَمُونَ»

"﴾280﴿ Eğer eli darda olan birisi borçlu ise eli genişleyene kadar beklemek gerekir. Şu da var ki, eğer bilirseniz bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır."

Tabii bu hüküm, sırf Müslümanlar için değil İslam topraklarında ve egemenliği altında yaşayan herkes için geçerlidir.  

Rahmetli İmam Humeyni ise  bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" Cizye, müstesna sayılan durumlar hariç her yerde geçerlidir. İster ruhban ister fakir olsun eli darda bulunan herkese mühlet tanınır.  Bu yüzden İslami devlet bu kesimin eli darda olduğu sırada onların  mal varlıklarına el koyamaz veya onları zimmet anlaşmasından mahrum bırakamaz.  

Ehli Zimmet'e verilen bu haklara karşılık ise bu kesime belli görevler de belirlenmiştir.  Daha önce de belirttiğimiz gibi  Tevbe suresinin  29'uncu ayetinde bu hususta şöyle buyrulmaktadır: «قَاتِلُوا الَّذِینَ لَا یؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْیوْمِ الْآخِرِ وَلَا یحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا یدِینُونَ دِینَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِینَ أُوتُوا الْکِتَابَ حَتَّىٰ یعْطُوا الْجِزْیةَ عَنْ یدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ»

"﴾29﴿  Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." 

Bu ayeti kerimden Ehli Zimmet için belirlenen görevleri şu şekilde sıralamak mümkün:" 

1. Verilen amana ters düşen her türlü işin sonlanması, özellikle de casusluk, düşmanların casuslarını saklama ve koruma, Müslümanların eziyeti ve rahatsızlığına yol açan silahları üretme ve onarma gibi durumlar.

2.İslami hükümlere ters düşen  her amelden uzak durulması özellikle de  münkerleri ulu orta yapmak ve Müslüman kadınlar ile evlenme. 

3. Müslümanlarda tevazu ruhuna ters düşen amellerden uzak durma. özellikle de Müslümanların kutsal düşünceleri ve mekanlarına saygısızlık.

4.  Cizye ve özel vergi ödemek. 

5.  Zimmet anlaşmasında  belirlenen şartlara uymak 

6. İslam devleti ahkamı ve kurallarına riayet etme. 

Gayrı Müslimler bu görevlerine uyarak  İslam'ın merkezinde bile  insani öğretiler sayesinde huzur ve güvenlik içerisinde yaşayabilirler.  Ne zulüm altında kalırlar ne de baskı altında.  Keramet ve özgürlükleri de korunur.  Günümüzde de İran İslam Cumhuriyeti yönetimi sayesinde   azınlıkların şahsi ve medeni hakları, can, mal ve namusları koruma altında ve bu kesim ifade özgürlüğü ve dini ritüellerini düzenleme haklarına bile sahipler. Bu azınlıklar İslami Şura Meclisinde bile  milletvekilleri bulundurmaktadır.  Bu güvenlik ve özgürlük sayesinde ise  onlar  İran'da yaşamayı,  gayrı Müslim ülkelerde yaşamaya tercih ediyorlar. 

İslam dini  her daim barış ve uzlaşma dini olarak bilinmiş ve gayrı Müslimler ile  ortak yaşamanın en iyi örneği sayılmıştır. Bu ilahi din  gayrı Müslimler ile ortak yaşama deneyimi sayesinde  huzurlu bir şekilde her türlü husumetten uzak   azınlıkların haklarına riayet edip   onların güvenlik ve huzurunu da sağlamalıdır.  Böylece azınlıklar da   İslami toplum vatandaşları olarak kesin haklara sahipler. Bu doğrultuda azınlıkların da ikamet hakkı, mülkiyet hakkı, can, mal ve namus açısından korunma hakkı, toplumsal adalet hakkı, dini özgürlük hakkı, ritüellerini düzenleme hakkı, adli ve yasal destek alma hakkı, sosyal güvenlik , istihdam ve ekonomik faaliyetlerde bulunma hakları vardır.   

Tabii bu hakların hepsi, azınlıkların yerine getirilmesi gereken görevlerine bağlıdır.  Bu azınlıkların İslami toplumda onlar için belirlenen görevleri yerine getirip Zimmet Anlaşması koşullarına da uymaları gerekir. Bu doğrultuda İslami toplumda azınlıklara yönelik de toplumsal adaletin sağlanması şart.  Bu çerçevede ise azınlıklara mensup çocuklar ve kadınlar cizye ödemekten muaf tutulmuşlar.  Cizye ödemekte mali olarak yetersiz olan erkeklere bile mühlet tanınır. Böylece bu kesime karşı da tolerans gösterilmelidir.