Ağustos 21, 2020 19:52 Europe/Istanbul

Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ, yüce Allah’ı tanımak için en iyi yoldur.

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün kısaca, Kendi rızâsı için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lütfeden اَلشَّکُورُ Şekûr   ism-i şerif-i hakkında konuşacağız. Şekûr ism-i şerif-i Kur'an-ı Kerim’de 4 kez geçmektedir

 

Esma-ül Hüsnâ’dan Şekûr, sürekli şükretmek ve bolca şükretmek anlamındadır. Şükür kelime olarak kadirşinaslık anlamındadır. Fakat Allah’ın kadirşinaslığı ise hiçbir iyi ameli karşılıksız ve mükafatsız bırakmaması anlamındadır. Şekûr olan yüce Allah kullarının hak yolunda adım attıkları ve kendilerini yetiştirdikeri, günaha gözlerini kapattıkları kadar kendi lütfundan ve nimetlerinden yararlandırıyor. Fakat yüce Allah aynı zamanda kullarının iyi amellerini ve kendi hakkına bir nevi ihsan sayarak onların amellerinin mükafatını da şükür olduğunu belirtiyor.

Allahü Teâlâ Kur'an-ı Kerim’in İnsan suresinin 22. Ayeti kerimesinde iyiler ve iyi amelde bulunanları muhatap alarak onlara teşekkür mahiyetinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ هذا کانَ لَکُمْ جَزاءً وَ کانَ سَعْیُکُمْ مَشْکُوراً

Onlara şöyle denecektir: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür."

Hak Teâlâ’nın bu müjdesi yüce bir nimet ve düşünülebilen en üstün nimetlerden biridir.

Şekûr olan yüce Allah tüm kullarının en gizli ve açık amelleri ve niyetlerine tamamen agahtır ve onların iyi amelleri karşısında onlara teşekkür ediyor. Tabi Allah Teâlâ’nın Şekûr olması bu dünyada tecelli etmekten ziyade kıyamet gününde kendini gösterir. Öyle ki aslında insanın görevi olan çok kısıtlı ve cüzi ibadetler için sonsuz ve ebedi nimetler verince. Nitekim Kur'an-ı Kerim’in El- hakka suresinin 24. Ayetinde şöyle buyuruyor:

کُلُوا وَ اشْرَبُوا هَنیئاً بِما أَسْلَفْتُمْ فِی الْأَیَّامِ الْخالِیَةِ

(Onlara şöyle denir:) "Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

Kulun şükretmesi ile Hak Teâlâ’nın şükretmesi arasında çok fark var. Kulun şükretmesi hakşinaslık, teşekkür anlamındandır. Bu tarz şükür ise dille, kalple ve amelde gerçekleşir. Dildeki şükürde kullar kendilerine nimet verene hamd ve tesbih ederek onu övüyor. Aslında dildeki şükür sadece sahip olduğumuz her şeyin Allah tarafından olduğu ve bunun kıymeti ve değerini bilmemiz ve doğru kullanmamız için bir hatırlatmadır. Dildeki şükür ile Allah’ın bize verdiği nimetleri yerinde ve doğru kullanarak etki ve bereketlerinin dünya ve ahrette açıklanacağını kendimize hatırlatıyoruz. Kalben şükürde ise insan, kendine nimetler sofrasını açanın cömertliği ve nimetlerini hatırlatıyor ve nimetlere karşı tevazu ve huşusu artıyor.  

Ameldeki şükürde, şükreden insan Allah nimetlerini itaat ve ibadet için bir araç olarak kullanır, başka bir ifade ile, her nimet, onun için yaratıldığı yolda kullanılmış olur. Tabi ki bilindiği üzere yüce Allah insanların şükretmesine ihtiyacı yoktur, fakat şükretmek ve ona ilgi göstermek, insanın izzet ve gelişmesine sebep olur. Nitekim Kur'an-ı Kerim’in Lokman suresinin 12. Ayetinde şöyle okuyoruz:

وَ لَقَدْ آتَیْنا لُقْمانَ الْحِکْمَةَ أَنِ اشْکُرْ لِلَّهِ وَ مَنْ یَشْکُرْ فَإِنَّما یَشْکُرُ لِنَفْسِهِ وَ مَنْ کَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِیٌّ حَمیدٌ

Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.

Bir mümin kendi yaşamı ve Allah’ın ona iyilik yapmak için kendisini yarattığını anlayınca, tüm benliği ile yüce Rabbine hamd ve sena getirerek ona ibadet edecektir. Bilinçli ve erdemli insan, Allah’tan başka bir nimet veren görmez, bu yüzden tüm benliği ile O’na şükreder. Üstelik Şekûr olan Allah’ın hiçbir iyi hareket ve ameli yok etmeyeceği gerçeğini anlamak ve kavramak ile büyük bir coşku ve sevinç tüm vücudunu sarar. Böyle bir insan sadece Allah’ı şükretmeke kalmayıp üstelik başkalarının lütuf ve sevgisine karşı da şükreder zira başkalarına teşekkür etmek Allah’a teşekkür demektir.

Ehibeyt imamlarından hz. Seccad’dan -as- anlatılan bir hadiste şöyle deniliyor:

Yüce Allah kıyamet gününde kuluna şöyle buyurur:

أَشَکَرْتَ فُلاناً؟ فَیَقُولُ: بَلْ شَکَرْتُکَ یا رَبِّ . فَیَقُولُ: لَمْ تَشْکُرْنِی إِذْ لَمْ تَشْکُرْهُ أَشْکَرُکُمْ لِلّه أَشْکَرُکُمْ لِلنّاسِ

Acaba falanca kişiye (ihsanından dolayı) teşekkür ettin mi? O şöyle arzeder: Allah’ım- belki Sana teşekkür ettim. Yüce Allah şöyle buyurur: ona teşekkür etmediğin için bana de teşekkür etmemişsin. Aranızda Allah’a en çok şükreden, sizden insanlara en çok şükredendir.

Hak Teâlâ kullarına nimetlere şükretmelerini emrediyor zira bolca şükretmek nimetin artmasına, buna karşılık ise nankörlük de cezaya sebep olur. Şekûr Allah İbrahim suresinin 7. Ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor:

... لَئِنْ شَکَرْتُمْ لَأَزِیدَنَّکُمْ وَ لَئِنْ کَفَرْتُمْ إِنَّ عَذابِی لَشَدِیدٌ

… eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."

Eğer insan ilahi nimetlere karşı hakşinas olup kadir bilip şükrederse, ilahi sünnet gereği o nimetler artar ve eğer tersi olur, sahip olduğu nimetlere karşı kadirşinas olmayıp şükretmezse o nimetlerin yok olmasına sebep olmakla kalmayıp üstelik belanın da nazil olmasına sebep olur. Burada sizlere İmam Hadi’den -as- güzel bir rivayet aktarmak istiyoruz.

Ebu Cafer Haşimi adında biri, uzun bir süre maddi açıdan zor durumda olduğunu anlatıyor ve şöyle devam ediyor: Bir süre bekledim fakat takatım kalmadı ve İmam Hadi’nin -as- yanına gittim. Şikayete başlamak istediğimde o hazret benden önce davranarak şöyle buyurdu: “Ey Eba Haşim! Allah’ın hangi nimetleri için şükredeceksin?” şaşırdım ve bir cevap veremedim. İmam Hadi şöyle buyurdu: “Allah sana imanını rızık olarak verdi böylece bedenini cehennem ateşine haram kıldı; sağlığını sana rızık etti ve onunla kendisine itaat etmene yardım etti, ve kanaat etmeyi rızkın kıldı ve böylece seni başkalarına el uzatmaktan müstağni etti ve haysiyetini korudu.”

Kendi kendime buraya yoksulluktan ve fakirlikten yakınmak için gelmiştim fakat o hazret bu sözleri ile benim ağzımı kapattı. O hazret daha sonra şöyle devam etti: “Ey Eba Haşim; bu sözleri sana söyledim zira sana bunca şey merhamet eden Allah’tan yakınmak istediğini tahmin ettim. Şimdi sana 100 dinar vermelerini emrettim, onu al.”

Allah Teâlâ’nın Şekûr ism-i şerifinden daha fazla yararlanmak isteyen herkes, hz. Musa -as- gibi olmalıdır. Cenab-ı Hak Musa Kelimullah’a hitaben şöyle buyurdu: “Ey Musa! Bana şükür ve teşekkür etmeyi, gerektiği gibi yap”. Hz. Musa -as- şöyle dedi: “Allah’ım, sana nasıl teşekkür edebilirim ki zira her şükür ve teşekkür bizzat senin başarısını inayet ettiğin bir nimettir.” Allah Teâlâ şöyle buyurdu: şükretmek ve teşekkür etme başarısının benim tarafımdan ve beden bir nimet olduğunu itiraf ettiğin için bana şükretmiş oldun.”

Değeri dinleyicier bu hafta da bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Sizden ayrılmadan önce İmam Seccad’ın -as- 15’lik dualarından birini, ellerimizi semaya açarak zikrediyoruz.

 إِلَهِی تَصَاغَرَ عِنْدَ تَعَاظُمِ آلَائِکَ شُکْرِی وَ تَضَاءَلَ فِی جَنْبِ إِکْرَامِکَ ... فَکَیْفَ لِی بِتَحْصِیلِ الشُّکْرِ وَ شُکْرِی إِیَّاکَ یَفْتَقِرُ إِلَى شُکْرٍ، فَکُلَّمَا قُلْتُ لَکَ الْحَمْدُ وَجَبَ عَلَیَّ لِذَلِکَ أَنْ أَقُولَ لَکَ الْحَمْدُ

Allah’ım benim şükürlerim senin büyük nimetlerin karşısında çok naçiz ve hamd ve senam ise senin büyüklüğün ve ihsanın karşısında çok değersizdir. Senin nimetlerin beni iman nurları ile süsler, iyilik ve keremin lütufları ise başıma izzet tacı kondurur ve ihsanların boynuma açılmayan şeref kolyeleri asıyor ve nimetlerin dilimin sayacak gücü olmayacak kadar çoktur ve aklım onu idrak etmekten aciz, üstelik hepsini anlamayacak kadar fazladır. Öyle ise tüm nimetlerine nasıl teşekkür edebilirim; halbuki her bir nimet için bir şükür gerekir. Öyle ise ben her ne kadar hamd ve teşekkür etsem yine onu için bir başka hamd ve teşekkür etmem gerekir./012