İslam İnkılabının İkinci Adımı; Üretimde Atılım-1
Bu programımızda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin mevcut Hicri Şemsi yılını Üretimde Atılım olarak adlandırmasından yola çıkarak İran'ın bu alandaki attığı ve atacağı adımları ele alacağız.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei 12 yıldır sürekli olarak yılları hedefli ve uzak görüşlü bir şekilde adlandırarak toplumun düşünürleri, hükümet yetkilileri ve milletin dikkatini stratejik ekonomik hedeflere, ekonomik gücün, İran İslam Cumhuriyeti'nin milli ve küresel izzetine çekmiştir.
Aynı görüş çerçevesinde İslam İnkılabı Lideri Hicri Şemsi 1387 yılını " Yaratıcılık ve Filizlenme", 1388 yılını " Tüketim Modelinin Düzeltilmesine Doğru Hareket", 1389 yılını " daha fazla Himmet ve daha fazla Çalışma", 1390 yılını " Ekonomik Cihat" ve 1391 yılını da " Milli Üretim ve İranlı Yatırım ve Çalışmayı Destekleme" yılı olarak adlandırdılar.
İslam İnkılabı Lideri ülkenin siyasi ve ekonomik gücü ve potansiyeline odaklanarak 1392 yılını " Siyasi hamaset ve ekonomik hamaset " yılı, 1393 yılını " Milli Azim ve Cihatçı Yönetim ile Kültür ve Ekonomi " yılı, 1395 yılını " Direniş Ekonomisi; İcraat ve Amel " 1396 yılını da üretim ve istihdamı belirginleştirerek " Direniş Ekonomisi; Üretim ve İstihdam" 1397 yılını " İranlı Ürünleri Destekleme " 1398 yılını da "Üretimin Gelişmesi " yılı olarak adlandırdılar.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei kaliteli üretimin artmasının üzerinde durarak 1399 yılını da " Üretimde Atılım " olarak adlandırdılar. Bu doğrultuda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Nevruz dolayısı ile yaptıkları konuşmalarında " Üretimde Atılımı" İslami İran'ın güçlenmesinin ve güç bileşenlerinin en önemli parçalarından biri olarak adlandırdı.
Çoğu uzmanların da itiraf ettiği gibi üretimde gelişme yolunun devamı için izlenen mevcut yollar pek de etkili olmamıştı ve mevcut durumun düzeltilmesi ve kapasitelerin tam olarak kullanılması için amele ve icraata dayalı yeni bir yol başlamalı idi. Ekonomi ve üretimde atılımda bulunmak için dünyanın başarılı endüstriyel ülkelerinin tecrübelerinden ve deneyimlerinden yararlanmak şart. Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkelerin de üretimde atılım hususundaki başarıları ortadadır. Bu ülkeler endüstriyel alanlardaki atılımları ile öncü ülkeler ile olan farklarını azaltıp kimi alanlarda kendileri bile teknoloji ve endüstri devine dönüştüler.
İslam İnkılabı Lideri tarafından "Üretimde Atılım " olarak adlandırılan hususun tabii ki belli zeminlere ve koşullara ihtiyacı vardır. Sohbetimizin devamında ise bu doğrultudaki hedefleri ve stratejileri belirlemeye çalışacağız.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei İslam İnkılabının stratejik İkinci Adımı bildirisinde ise İslam İnkılabının gelecek yol haritasını belirlemişlerdir. Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu doğrultuda üretimin güçlendirilmesi ve ekonominin sağlamlaştırılması için cihatçı azim, moral ve motivasyona ve " Biz Yapabiliriz" inancında olmaya ihtiyaç duyulduğuna değinerek bu ilkelerin bir zaruret ve bir başarı şifresi olarak bu harekette kullanılmasına vurgu yapmışlardır.
İran İslam Cumhuriyeti bu büyük projeyi hayata geçirmek için geçmişten gelen tecrübeleri özellikle de dayatılan savaş ve yaptırımlardan elde ettiği deneyimlerinden de yararlanabilir. Şimdi de bu kapasiteler sayesinde İran hedefi ülkenin büyük kapasitelerinden yararlanarak üretimde atılım gerçekleştirmek olan çaba gösterme yoluna girmiştir. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu yöndeki tavsiyeleri ve talimatları ile ekonomik alanda faaliyet gösterenler ve üretimciler ve işletmecileri ülkenin gelişmesi yönünde adım atmaya davet etmiştir. Bu yüzden üretimde atılımın İslam İnkılabının İkinci Adımı hedefleri doğrultusunda bir strateji olduğunu söyleyebiliriz.
Bu uzak görüşlülüğün sonuçları ve hedefleri ise milli çıkarların sağlanması ve direniş ekonomisi temellerinin güçlendirilmesi doğrultusundadır.
Bu yoldaki başarılı sürecin devam etmesi ise birçok etkene bağlıdır. Ülkenin ekonomisinin güçlenmesine doğrudan etki yapan bu bileşenlerden biri de ekonomik atılımın gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayan üretim kaynakları ve rezervlerine sahip olmaktır.
Direniş ekonomisi alanında kendi kapasitelerinden ve konumundan doğru ve en iyi şekilde yararlanan ve diğer ekonomiler ile etkileşiminden de faydalanan ülke başarılı olacaktır. Bu açıdan üretimde atılım ise makro ekonomik projeler ve yeni üretim yöntemleri sayesinde gerçekleştirilmelidir. Bu alandaki değişiklikler ise ekonomik düşüncelerin yönlendirilmesi ve ahlaki ve dini değerlerin korunması şartı ile yapılan modern üretim teknikleri doğrultusunda olmalıdır. Tabii ki ekonomik ve ticari davranışlar değişmeden ekonomik kurum ve kuruluşlar uygun bir şekilde atılım ve evrim yaşayamazlar.
Ekonominin güçlenmesi ve sağlamlaşmasının gereksinimi ise uygun derecede gelişme ve tüm ekonomik atılım bileşenlerine odaklanmaktır. Bu alanda günümüzde gelişmiş sayılan ve ileri ekonomiye sahip kimi ülkelerin tecrübelerinden yararlanmak önem arzetmektedir. Bu alandaki en değerleri tecrübeli ülkelerden biri de Japonya'dır.
Japonya ekonomisi İkinci Dünya Savaşında yıkıcı darbeler aldı ancak ardından tazminat ödemesine rağmen üretimi eksen olarak belirleyerek katma ekonomik gelişme hızına ulaştı. Japonya böylece yabancı malların ithalatını önleyerek bir diğer yandan da yerli üretim ve işletmeleri canlandırarak iç sanayisi ve ekonomisini geliştirdi. Öyle ki yerli sanayisi yabancı üreticiler ile rekabet düzeyine ulaştı. Gerçekte Japonlar uzman ve tecrübeli iş gücü ve endüstriyel yöneticileri ile modern Japonya'nın yeni sanayisinin temellerini atmış oldu.
Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler de ithalatın alternatifinin stratejisi sayılan iç üretime odaklanan diğer ülkelerden sayılırlar. Güney Kore ve Türkiye gibi ülkeler de açık kapı siyasetleri ve ihracatlarını geliştirme siyasetine odaklandılar. İran da iç kapasitelerine odaklanarak ekonomik ve sermaye ve iş alanında yeni planlamalara ve yerli haritalar çizmeye başladı. Direniş ekonomisi ve ardından gelen üretimde atılım yaklaşımı da aslında yaratıcı, esnek ve dinamik ekonomik sistemin devamıdır. İran İslam Cumhuriyeti'nin mevcut küresel ortamdaki yeni ekonomik stratejisinin bu doğrultuda olduğu söylenmelidir.