IŞİD’in Afrika’da yeniden türemesi - 4
Geçen bölümde IŞİD’in Asya kıtasında yapılanmasında Afganistan’da nasıl yapılandığını ve hangi amaçları güttüğünü anlattık. Şimdi Pakistan’a geçiyoruz.
Uzun yıllardan beri radikal selefi ve Vahabi terör örgütleri ile uğraşan Pakistan geçen yıl IŞİD’in bu ülkedeki kanadının ortaya çıkmasına ve bazı terör faaliyetlerine şahit oldu. Gerçi Pakistan’ın siyasi liderleri ve özellikle içişleri Bakanı IŞİD’in Pakistan’daki varlığını reddediyor, fakat örgütün bu ülkedeki varlığını ortaya koyan bir çok karine göze çarpıyor.
Görünen o ki Pakistan liderleri geçmiş yıllarda Puncab Talibanı gerçeği ile yüzleşmede yaptıkları gibi IŞİD konusunda da bu gerçeği görmezden gelmek istiyor. Pakistan yetkilileri defalarca Puncab Talibanı ve faaliyetlerini inkar etmişti, fakat söz konusu terör örgütü terör eylemlerini arttırması ve bu eylemlerin sorumluluğunu resmen üstlenmesinin ardından Pakistan yetkilileri sonunda bu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı.
Pakistan’da IŞİD kitapçıklarının yayımlanması, duvarların üzerinde IŞİD lehine sloganlar yazılası ve bazı bölgelerde IŞİD bayrağının göndere çekilmesi, örgütün Pakistan’da yapılanmaya başladığının işaretleridir. Üstelik örgüt Pakistan’ın Cehenguy ordusu terör örgütü ile birlikte Pakistanlı şii müslümanlara yönelik bazı terör saldırılarını düzenlemesi de Pakistanlı yetkilileri örgütün bu ülkedeki varlığı konusunda ikna etmeye yettiği anlaşılıyor.
Cehenguy ordusu terör örgütü Pakistanlı şii müslümanların baş düşmanı ve binlerce şii müslümanın katilidir.
Pakistan’ın Send eyaletinde üst düzey güvenlik komutanlarından birinin bu ülkenin parlamentosunda güvenlik komisyonuna sunduğu ve içinde bazı IŞİD teröristlerinin yakalandığını ve bu teröristlerin, cehenguy ordusu terör örgütü ile işbirliği yaparak şii müslümanların yoğunlukta yaşadığı bölgelerde bombalı eylemleri veya Karaçi’de şii müslümanları taşıyan otobüslere saldırdıklarını itiraf ettiklerini ifade ettiği raporu, IŞİD’in Pakistan’daki varlığı hakkındaki tüm kuşkuları bertaraf etti.
Gerçekte Pakistan’ın uzun yıllarda Arabistan rejimi ile çok yönlü ve çok yakın ilişki kurması ve Riyad’dan aldığı mali yardımların karşılığında Vahabi Suud hanedanının Pakistan’da faaliyetlerine ve açtığı medreselere göz yumması, bir yandan İslamabad’ı Riyad’a bağımlı hale getirirken, öbür yandan da Pakistan’da bir çok silahlı radikal örgütlerin türemesine yol açtı, öyle ki hali hazırda Pakistan’da 20 kadar radikal silahlı örgüt faaliyet yürütüyor. Sahabe ordusu, cehenguy ordusu, Taliban ve Cundullah gibi terör örgütleri Pakistan’da faaliyet yürüten ve şimdi IŞİD’in bu ülkede yapılanmasına zemin oluşturan terör örgütlerinden bazıları sayılır.
Bundan başka son aylarda Pakistan ordusu ve güvenlik güçlerinin Veziristan ve Hayber gibi ülkenin kuzeyinde aşiretlere karşı geniş çaplı saldırıları, Pakistan’da faaliyet yürüten bazı radikal örgütlerin kendi bekaları için IŞİD ile ittifaka gitme kararı almalarına ve bu örgütü Pakistan’da harekete geçirmelerine yol açtı.
Taliban elebaşı Molla Ömer’in ölümü ve örgüt içinde anlaşmazlık çıkması, Taliban’ın Urkezi eyaletindeki komutan Hafız Said Han gibi bazı komutanların adamları ile birlikte IŞİD elebaşı Ebu Bekir Bağdadi ile ittifak kurmalarına neden oldu. IŞİD Said Han’ı Horasan vilayetinin valisi olarak ilan etti. IŞİD ayrıca Pakistan’da terörist istihdam etmeye ve istihdam ettikleri teröristleri Suriye’ye sevk etmeye başladı.
Pakistanlı radikal hatip Mevlana Abdulaziz IŞİD’in bu ülkede yeni teröristleri istihdam ederek Suriye’ye göndermesinde önemli rol ifa etti. Abdulaziz Pakistan’da şii müslümanlara ve şii güvenlik güçlerine karşı en az 40 terör saldırısından sorumlu tutuluyor.
Pakistanlı bazı kaynaklar hali hazırda Irak ve Suriye’de 500 Pakistanlı vatandaşın IŞİD saflarında savaştığını belirtirken, Pakistan medyası da bu ülkede bazı IŞİD üyelerinin tutuklandığına dair haberler yayımlıyor.
IŞİD’in Pakistan’daki elebaşılarından Yusuf Selefi bir süre önce Lahur’un radikal cemaat imamı ile birlikte güvenlik güçlerince yakalandı. Yusuf selefi itiraflarında Amerikalılarla irtibata geçtiğini ve Pakistan’da IŞİD için terörist istihdam etmek amacıyla Amerika’dan önemli miktarda mali destek aldığını belirtti. Bu gerçek Pakistan’da IŞİD’in nasıl yapılandığını ve Amerika’nın sultacı emellerine nasıl hizmet ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bu arada, Taliban ile dörtlü barış müzakereleri görecede bölgede ve özellikle Afganistan ve Pakistan’da nisbi barış ve huzurun sağlanması için önemli bir adım sayılıyor, fakat gerçekte Taliban terör örgütünün tüketim tarihinin IŞİD gibi yeni ve güçlü bir örgütün türemesinden sonra Amerika için sona erdiğini ve Amerika IŞİD’i bölgede Taliban’ın yerine geçirerek sultacı emelleri uğruna kullanmak istediğini gösteriyor.
Bu proje IŞİD’in şii karşıtlığı ve Batı ve Amerika ile mücadele etmek istememesi ile birlikte Batı ve bölgedeki bazı müttefiklerinin İran sınırlarını istikrarsızlaştırma ve orta Asya ve Kafkasya bölgelerine nüfuz projelerini ilerletme ve devamında da Rusya ve Çin’e yönelik güvenlik tehdidi oluşturmaya yönelik hedeflerine ışık tutuyor
Orta Asya bölgesi de eski kıtanın diğer bazı bölgeleri gibi son haftalarda ve aylarda tekfirci IŞİD terör örgütünün bazı hamileri ve taraftarlarının hareketliliğine sahne oluyor. Gerçekte orta Asya camiasında bazı kesimlerin dini bilgilerinin yetersizliği ve IŞİD’in de bazı malum devletlerin destekleri ile bu alanda yatırım yapması, örgütün bu bölgede yapılanmasını kolaylaştıran politikalardır.
Bazı yabancı medya oranları bu politikaların orta Asya bölgesinde yürütülmesi için IŞİD hamilerince 70 milyon dolar tahsis edildiğinden söz ediyor. Bu politika bölgedeki bazı ülkelerin zayıf ve kırılgan ekonomilerine ve Rusya’ya gönderdikleri işçilerin döviz kazancına aşırı oranda bağımlı olmalarına ve özellikle bu gelirin de Batı’nın Rusya’ya dayattığı yaptırımlardan sonra azalmasına bakıldığında, IŞİD’in bu bölgede hızla gelişebileceğini gösteriyor.
Hali hazırda orta Asya bölgesinden beş bin kişi Irak, Suriye ve Afganistan’da IŞİD terör örgütü üyesi olarak faaliyet yürütüyor. Afgan medyası Afganistan ordusu ile IŞİD teröristleri arasında Zabol eyaletinde çıkan çatışmalarda bazı orta Asya vatandaşlarının öldürüldüğünden söz ediyor. Rus uzman Andre Kazantsev ise IŞİD’e orta Asya bölgesinden katılan teröristlerin geri dönmesi bölgeyi ciddi güvenlik sorunu ile karşı karşıya bırakacağını belirtiyor. Gerçekte IŞİD’in orta Asya bölgesine nüfuz ederek yayılmasından duyulan kaygı her zaman Rus yetkilileri rahatsız eden bir konu olmuştur. Rusya yetkilileri IŞİD’in bu ülkeye ve müttefiklerine karşı tehditlerinden sürekli kaygı duyuyor.
Rusya savunma Bakanı yardımcısı Anatoli Antonov Afganistan’da faaliyet yürüten IŞİD teröristleri başta Tacikistan olmak üzere orta Asya ülkelerine karşı tehdit oluşturmasından kaygı duyduklarını belirtiyor.
Rusya lideri Vladimir Putin de defalarca IŞİD’in Afganistan üzerinden Tacikistan ve orta Asya’nın diğer cumhuriyetlerine nüfuz etemsinden kaygı duyduklarını belirtmiştir. Nitekim Putin’in bu kaygısının işaretlerini, Moskova’nın bölge gelişmelerine yönelik bazı yeni politikalar izlemesinde görmek mümkün.
Rusya Tacikistan ve Afganistan sınırında konuşlanan Rus birliklerini takviye etmeye başladı ve aynı zamanda Tacikistan ordusu ile ülkenin güneyinde büyük askeri tatbikatlar düzenledi ve bunun yanında Afganistan Talibanı ile temasa geçerek müzakere etmeye başladı ve yine Afganistan’da IŞİD’in yayılmasına karşı çıkan ve bu örgütle mücadele eden diğer örgütlere silah yardımına başladı.
Rusya’ya göre IŞİD’in Afganistan’da yapılanması Amerika, Türkiye ve Arabistan’ın Rusya’yı orta Asya üzerinden tehdit etmeye yönelik güdümlü projeleridir ve bu yüzden Moskova son haftalarda ve son aylarda bu plana karşı koymak için bazı girişimlerde bulunmaya başladı. Moskova IŞİD’i Afganistan’da yapılanma aşamasında durdurmak istiyor, ki bunu da Amerika ve müttefiklerinin İran ve Rusya’ya karşı başlattıkları vekalet savaşlarının yeni bir sahası nitelemek mümkün.
Bu arada tekfirci IŞİD terör örgütünün Çin’in kuzeybatısında yer alan Doğu Türkistan eyaletine yönelik orta Asya’nın bu eyaletle ortak sınırı üzerinden tehdit oluşturması ve radikal uygur grupların faaliyetleri de Çin yönetimi için ciddi kaygı oluşturduğu gözleniyor. Nitekim son dönemde Çinli liderlerin Amerikalı liderlerle uluslararası nükleer güvenlik konferansında birlikte hareket etmesi ve Çin’in Taliban ile dörtlü barış müzakerelerine Amerika, Afganistan ve Pakistan’la birlikte katılması, Pekin’in IŞİD’in gelecekte orta Asya üzerinden ve Doğu Türkistan eyaletinden Çin’in iç bölgelerine nüfuz etmesinden duyduğu kaygıları yansıtıyor. Bu kaygılar Çinli liderlerin bölgede ve özellikle Afganistan’da IŞİD’in ABD ve bölgedeki müttefiklerinin istihbarat servisleri tarafından yönetildiğini bilmesi ve Amerika’nın Çin ile askeri ve iktisadi alanlarda rekabeti ve öte yandan Pekin’in Ortadoğu ve küresel gelişmelerde Rusya’nın yanında yer alması ve yine Amerika ile Çin arasında Güney Çin denizinde sınır anlaşmazlığına bakıldığında, çok gerçekçi telakki edilebilir. 015