İslam'da Azınlıkların Hakları-20
Bu bölümde Kuran-ı Kerim'in azınlıklara nasıl davranılması doğrultusundaki tavsiyelerini ele alacağız.
Geçen sohbetimizde belli sınırlar içerisinde gayrı Müslimlere dostluk ve şefkat duyguları içerisinde davranmak ve de zekatın Müslümanlar arasında sinerji ve yardımlaşma duygusunu pekiştirmek için kullanıldığı hususlara değindik. Bugünkü sohbetimizde davranışta ve sözde edepli olmayı ele alacağız ve bu doğrultuda da Kuran-ı Kerim ayetlerini örnek olarak göstereceğiz.
Kuşkusuz tavırda ve konuşmakta edepli olmak muhatapları epey etkiler ve en azından onları insanın sözünü dinlemeye ikna eder. Böylece muhatapların da eleştirme ve inat duyguları yatıştırılır. Kuran-ı Kerim'in Ankebut suresinin 46'ncı ayetinde ise şöyle buyrulmaktadır:" «وَلَا تُجَادِلُوا أَهْلَ الْکِتَابِ إِلَّا بِالَّتِی هِیَ أَحْسَنُ إِلَّا الَّذِینَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُوا آمَنَّا بِالَّذِی أُنْزِلَ إِلَیْنَا وَأُنْزِلَ إِلَیْکُمْ وَإِلَهُنَا وَإِلَهُکُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ»
"﴾46﴿ İçlerinden haksızlığa sapanlar dışında Ehl-i kitap’la mücadelenizi sadece en güzel yolla sürdürün ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da sizin tanrınız da birdir. Biz O’na teslim olmuşuzdur."
Bu ayette geçen cedel ve mücadele kökünden gelen fiilin kökeni halat ve sağlamlaştırmak anlamına gelir. İki kişi tartıştıklarında gerçekte bir birlerinin görüşlerini ve inançlarını değiştirmek istiyorlar. Bu yüzden de cedel aslında tartışma ve ikna etmeye çalışma anlamına da gelir.
Allame Tabatabai'nin yazdığı El Mizan Fi Tefsir El Kuran eserinde de İslam aleminin tanınmış filozof ve düşünürü bu ayet hakkında şöyle düşünüyor:" İyi bir mücadele ve tartışma, hakaret, iğneleyici ve sert sözler içermez. " Bu yüzden bir mücadele veya tartışma ehsen yani iyinin iyisi özelliğini taşımak istiyorsa karşı tarafa saygısızlıktan da uzak olmalıdır. İster bu saygısızlık sözlerde ister davranışlarda görülse bu mücadele ve tartışmanın kalitesi de düşmüş olacaktır.
Masum Ehlibeyt imamlarından anlatılan rivayetler de hep aynı hususun göstergesi olmuş ve sözde ve amelde saygılı ve edepli olmak yönünde ifadeler içermiştir. Gayrı Müslimlere yönelik bile bu durumun geçerli olduğu söylenmiştir. Alîm Allah ise Bakara suresinin 83'üncü ayetinde saadet arayan her insanın sağlıklı yaşamının ahlaki tüzüğü sayılacak bir şekilde şöyle buyurmuştur:" «وَ إِذْ أَخَذْنا میثاقَ بَنی إِسْرائیلَ لا تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللَّهَ وَ بِالْوالِدَیْنِ إِحْساناً وَ ذِی الْقُرْبی وَ الْیَتامی وَ الْمَساکینِ وَ قُولُوا لِلنَّاسِ حُسْناً وَ أَقیمُوا الصَّلاةَ وَ آتُوا الزَّکاةَ ثُمَّ تَوَلَّیْتُمْ إِلاَّ قَلیلاً مِنْکُمْ وَ أَنْتُمْ مُعْرِضُونَ»،
" ﴾83﴿ Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, "Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz."
Molla Hüseyin Feyz Kaşani tarafından yazılan Safi yorum kitabında ise Kuran-ı Kerim ayetlerinde anlatılan rivayetlerin naklî ve rivayî boyutlarına odaklanılmıştır. Ancak yine de adı geçen ayet hakkında İmam Cafer as'dan naklen şöyle aktarılmıştır:" Tüm insanlarla iyi konuş, ister mümin olsun ister olmasın. Bu yüzden müminlere açık yüzlü konuşun, karşı olanlara da sağduyulu yaklaşın ve onları iman getirmeye yönlendirin. "
İmam Bakır as ise İslam'dan başka bir dine sahip Yahudiler ile ilgili şöyle buyurmuştur:" Münafıklara dilinle eşlik et. Müminlere halis ve muhlis bir şekilde iyilik yap ve Yahudilere de iyi davran. "
İmam Ali as ise dini azınlıklar hakkında birçok tavsiyede bulunmuşlardır. Bu tavsiyeler ise Allah Resulünün siyasi siyerinden ve vahiy ilkelerinden kaynaklanmaktadır. İmam Ali as hep İslami öğretilerin derinlerine inmiş bir isim olarak aydınlatıcı bakışı ile yeni bir İslami bilim sahasının kapılarını aralamıştır.
İmam Ali as Hucurat suresinin 11'inci ayetine göre İslam'da toplumsal terbiyenin ilkelerinden birinin diğerlerini aşağılamamak olduğunu belirtiyor. Çünkü aşağılamak ve diğerlerini küçümsemek İslami edebin bir parçası olamaz.
Hucurat suretinin 11'inci ayetinde şöyle buyrulmaktadır:" «یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا لا یَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسی أَنْ یَکُونُوا خَیْراً مِنْهُمْ وَ لا نِساءٌ مِنْ نِساءٍ عَسی أَنْ یَکُنَّ خَیْراً مِنْهُنَّ وَ لا تَلْمِزُوا أَنْفُسَکُمْ وَ لا تَنابَزُوا بِالْأَلْقابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإیمانِ وَ مَنْ لَمْ یَتُبْ فَأُولئِکَ هُمُ الظَّالِمُونَ»"
"﴾11﴿ Ey iman edenler! Erkekler diğer erkeklerle alay etmesinler; onlar kendilerinden daha iyi olabilirler; kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler; alay edilen kadınlar edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi karalamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır." İmam Ali as açısından ise hiç kimse diğerlerine saygısızlık yapmamalı ve kendini üstün görmemeli.
İslam Cumhuriyeti'nin kurucu lideri İmam Humeyni ise İran İslam Cumhuriyeti'ndeki dini azınlıkların konumu ile ilgili şöyle buyurmuştur:" İslam, İran'da da farklı gruplar halinde görülen Zerdüştiler, Yahudiler, Hristiyanlar gibi dini azınlıklar için saygınlık hakkı ve diğer hakları tanımıştır. İslam, İran'da da bulunan gayrı Müslim toplumlara, bu milletin bir parçası olan bu azınlıklara diğer kesimlere davranıldığı gibi davranışı öneriyor. İslam onların haklarının katiyen ayaklar altına alınmasını istemiyor. Asla onları zor durumda bırakmak istemiyor. İslami toplumu onlara baskı uygularsa bu İslami öğretilere, vahiy ilkelerine ve Allahu Teala'nın buyurduklarına ters düşecektir. Kendiniz de gördünüz... Devrimimiz galebe çaldığında kimse Yahudiler'e veya Hrtistiyanlara ya da Zerdüştilere bir zarar verdi mi? Hayır bir taciz söz konusu olmadı. Ardından da Allahu Teala'nın istediği şekilde İslami bir toplum kurulursa yine de İslam'ın diğer ekollere ve akımlara göre milletin farklı kesimlerinin haklarına riayet ettiği görülecek. "
İslam İnkılabı kurucusu İmam Humeyni İslami toplumda yaşayan dini azınlıkların hakları hususunda şöyle buyuruyor:" Milletin tüm kesimleri toplumun hakları alanında ortak sayılırlar. Onların hakları verilecektir. Kendi dinlerine uymakta , kendi temsilcilerine oy vermekte seçim hakkına sahiptirler. Tüm kesimler bu haklardan yararlanırlar. Şimdi de din adamlarının bazı kesimlerin haklarını engellemek istedikleri dedikoduları da bizim milletimize yönelik büyük bir ihanet girişimidir. Din adamları azınlıkların ve farklı kesimlerin haklarına en fazla riayet etmeleri gerekir. Din adamları Kuran ve İslam'a uyarlar. Kuran ve İslam size saygı duyuyor. Siz de bizim kardeşlerimiz sayılırsınız. Bize eşlik edin. Kendi milletinize eşlik edin. "İslam'ın nur dolu ahkamından kaynaklanan İran İslam Cumhuriyeti anayasasında da azınlıkların haklarına ve avantajlarına özel şekilde odaklanılmıştır. Öyle ki azınlıklar bu haklar sayesinde iyi düzeyde bir yaşam sürdürebilirler. Bu da onların İran'da kalmalarına sebebiyet vermiştir.
Bu çerçevede İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 13'üncü, 14'üncü ve 41'inci ilkeleri azınlıklara verilen haklar hakkındadırlar. Bu çerçevede azınlıklara parlamentoda temsilci bulundurma hakkı bile verilmiştir. Buna ilaveten özel durumlar hariç İran anayasasındaki birçok hakkın ve ilkenin de kamuya ve toplumun her kesimine hitap ettiği unutulmamalıdır. Bu yüzden azınlıklar da İran'da bulunduklarından dolayı kendilerini memnun hissediyorlar.
Bu çerçevede dünya Ermenilerinin dini lideri Katolikos Aram İran İslam Cumhuriyeti parlamentosu başkanı ile görüşmesinde Ermenilerin İran İslam Cumhuriyeti'nin vaz geçilmez ve ayrılmaz bir parçası ve üyesi olduğuna vurgu yaparak şöyle demişti:" İran İslam Cumhuriyeti'nde tüm vatandaşlar etnik ve dini özelliklerine bakılmayarak tüm vatandaşlık haklarına sahipler. "
Bu Ermeni alemi dini lideri, Ermenilerin İran'da bir azınlık sayılmadığını aslında tüm haklardan ve özgürlüklerden yararlandıklarını belirtti. Bu yüzden de bu Doğu Hristiyan alemi lideri uluslararası toplumlarda İran İslam Cumhuriyeti'nin hamilerinden de sayılır.