Ocak 10, 2021 11:27 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle, Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen اَلْوَک۪یلُ el-Vekîl ism-i şerifini ele alacağız.

Sözlükte “işinin görülmesini başkasına havale etmek” anlamındaki vekl (vükûl) kökünden türeyen vekîl “işin havale edildiği kimse” demektir. Terim olarak “bütün yaratıkların işlerinin görülmesinde güvenilip dayanılan, bu konuda tam yeterli olan varlık” mânasına gelir. Vekîl on dört âyette zât-ı ilâhiyyeyi nitelendirmekte, O’nun güvenilecek en güzel varlık olduğu, kendisine güvenen kimseyi koruduğu ve her şeyi gördüğü ifade edilmektedir. Vekîl ayrıca on civarındaki âyette Resûlullah’a nispet edilerek onun insanlara karşı zor kullanacak ya da insanların kötü davranışlarına kefil olacak bir karakterde yaratılmadığı anlatılmaktadır. Kırk civarındaki âyette ise “tevekkül” kelimesi geçmektedir.

 

Vekîl, Arap edebiyatında hem fail ve hem meful olarak kullanılır. Fail durumda hafız ve koruyan, meful durumunda ise ona duyulan güven nedeni ile ona işlerin yapılmasını havale etmek anlamındadır. Yapacağı bir iş için bir dayanak arayan biri, yapacağı işi dayanağına bırakmakla huzur bulur ve ancak vekîl olan kişi bu insana dayak olarak işlerini sonuna kadar yapabilir. Allah’ın vekîl olması ise tüm işleri O’na bırakmak için en güvenilir olması demektir. zira güvenilir bir vekilin şartlara en iyi şekilde sahiptir.

Vekîl olmak için ilk gerekli olan şart, vekilin hayatta olmasıdır, bu özellik ise Allah Teâlâ’da en mükemmel şekli ile mevcuttur zira yüce Allah asla fani olmayan tek canlı varlıktır. Bu yüzden hiçbir endişeye kapılmadan huzur içinde ona güvenilebilir. İlim ve bilim ise iyi bir vekilin diğer şartıdır ve yüce Allah ise en mükemmel bilim ve ilme sahiptir. O kendi kullarının tüm ihtiyaç ve isteklerini en iyi şeklide ve en ince detaylarına kadar biliyor üstelik var olan engelleri de kaldırmayı da çok iyi farkındadır. 

Hepsinden daha önemlisi kendisine havale edilen işleri en iyi şekilde ve layıkıyla yapabilmesi için vekilin kabiliyet ve gücüdür. Böyle bir liyakat hem de en üstün seviyede ancak ve ancak yüce Allah’ta bulunur, zira başkaları ya güçsüzler veya güçleri kısıtlı ve yok olmaya mahküm. Bir gün servet ve zenginlikte diğer gün yoksulluk ve felaketteler; fakat tüm gökler ve yerlerin sahibi olan yüce Allah, her şey üzerine gücü ve iktidarı vardır ve işinde hiçbir zaaf veya yeniği  yoktur. Bu yüzden İsra suresi 65 ayetinde şöyle okuyoruz:

وَکَفَى بِرَبِّکَ وَکِیلًا

 Vekil olarak Rabbin yeter!"

Vekîl ism-i şerif-i Kur'an-ı Kerim’de daha önce de belirttiğimiz üzere 24 kez geçmektedir ve hepsinde sadece ve sadece yüce Allah’ın insanların gerçek “Vekîl”i olduğu belirtiliyor. Zira Rasûlüllah’ın sahip olduğu şan ve konumuna rağmen yüce Allah o hazrete halkın vekili olmadığını buyuruyor. Nitekim İsra suresi 54 ayetinde şöyle buyuruyor:

ما أَرْسَلْناکَ عَلَیهِمْ وَکیلاً

Seni de onlara vekil olarak göndermedik.

Tabi ki bu, yüce Allah’tan başka kimsenin başkasının vekili olamayacağı anlamında değildir; dikkat edildiğinde tüm işlerin sonuçta Allah’a  vardığı için yüce Allah’ın bazılarını bazı işlere vekîl kıldığı söylenebilir.

Başkasına dayanmak ve kendi acziyetine itiraf etme anlamında olan vekilin kökü vekl (vükûl) aynı zamanda tevekkül kelimesinin de köküdür. Tevekkül ise vekîl seçmek ve başkasına güvenmek anlamındadır. Bu kelimede de bir nevi acziyet var; başka bir ifade ile mütevekkil olan kimse bir işle ilgili bilgisizliği veya acziyeti nedeni ile kendisinin zafiyetini telafi edecek kimseye vekalet vererek ona, kendi işlerini izleme hakkı veriyor.

Dikkat edilmesi gereken önemli konu ise insanların birbirine benzemeleridir bu yüzden en iyisi kadir ve güçlü bir başlangıca bağlı olmaları, yani Allah’a tevekkül etmeleridir. Nitekim Talak suresinin 3. ayetinde de belirtildiği üzere

مَن یتوکّلْ عَلی الله فهو حَسْبه

Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter.

 Nitekim Rasûlüllah -saa- de bir riayette tevekkül anlamının yorumunda şöyle buyurdu: Tevekkül anlamı, insanın zarar ve kar ve bağışlamak ve yoksunluğun insanın elinde olmadığına yakin getirmesi ve O’ndan başka kimseye umut bağlamaması ve O’ndan başka kimseden korkmaması ve Allah’tan baka kimseye umut gözüyle bakmamasıdır, işte bu, Allah’a tevekkül etmenin ta kendisidir.

Allah’ın Vekîl olması, mahlukların tüm işlerini incelemesidir.  Tüm işler, her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah’a döner, işlerin yönetimi ve idaresi O’nun elindedir ve gizli veya açık olan her işten haberdardır, tevekkül edenleri en iyi şekilde menfaaterine ulaştırır ve ziyan ya da hüsranlarını telafi eder. Bu yüzden eğer Allah’ın kulları tüm işlerini yaratan ve güçlü olan Allah’a bırakır ve O’na tevekkül ederse, hükmü ve idaresi ilim, bilim, hikmet ve hak üzerine ve etkili olacaktır.

Dünyada tüm canlıların Allah’ın idaresinde olması, hz. Hud’un -as- müşrik ümmetine verdiği cevaptaki önemli konudur. Kur'an-ı Kerim Hud suresinin 56. ayetinde şöyle buyuruyor:

اِنّ۪ی تَوَکَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ی وَرَبِّکُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِیَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ی عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪یمٍ

"İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."

Tevekkül etmek tıpkı vekil olmak gibi çift taraflıdır. Bir tarafı kul ve diğer tarafından Allah teala bulunuyor. Yani kul kaderini Allah’a bırakıyor ve kendisi de bazı sorumluluklar üstleniyor ve görevlerini yerine getiriyor. Başka bir ifade ile tevekkül eden mütevekkil insan, vekili olan Allah’ın tüm işlerini rayına koyması için hareketsiz kalmıyor ve çalışmaktan vazgeçmiyor; tevekkül etmek insanın tüm çalışmalarda bulunarak sorunlarını çözmesi ve engellerini kaldırması, bu bağlamda hiçbir şeyden korkmaması ve Allah’ın lütfuna tevekkül ederek ve O’nun sonsuz gücünden yardım talep ederek sürekli çalışmalarına devam etmesi, bu yolda gücü yettiği yerde de kendini Allah’ın lütfuna ihtiyacı olmadığını düşünmesi, zira tüm güçlerin Allah tarafından olduğunu bilmesi demektir.

Başka bir ifade ile tevekkül etmek insanı umutsuzluğa kapılmak ve çalışmaktan alıkoymaktan kurtaran bir irade ve güçtür aynı zamanda insanın moral ve motivasyonunu arttırarak insanın içinde umut ışığı yakmasıdır. Allah’a tevekkül etmek sosyal kaos ve krizlerin doruğunda da psikolojik etkilerini gösteriyor. Örneğin 2020 yılında Koronavirüs’ün ortaya çıkarak pandemi durumuna gelmesi, insanlığa büyük bir ders verdi.

Salgının başında bu hastalık iki grupta görünüyordu; bir grup korku ve ızdıraptan tamamen kendini kaybetmiş ve huzurunu yok etmişlerdir, bunlar muhtemel hastalıktan zarar görmekten önce korku ve ızdırabından acı çekiyorlardı.

Fakat diğer grup ise sahip oldukları iman ve inandıkları dayanak nedeni ile Allah’a tevekkül ederek, sağlık kurallarına uyarak sakin kalmaya devam edenler ve hatta bazı hastaların yardımına bile koştular.

Bu grup zor anlarda şüpheye düşmeyen ve hatta imanları daha da güçlenen müminlerdir. Onların imanlarının belirtisi ise başkaları ve ya hatta kendilerine dayanmayan, mahluklardan tamamen kesen ve süphan olan Allah’ı kendi hayatlarına kefil kılanlardır.

Nitekim Al-i İmrân suresinin 173. ayetinde şöyle okuyoruz:

زَادَهُمْ إِیمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَکِیلُ

 bu söz onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler.

Değerli dinleyiciler bugün de sohbetimizin sonuna geldik. Sizlerle Sahifay-i Seccadiye’nin 54. duasının bir bölümüyle ayrılmak istiyor.

للَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ ، وَ اقْبِضْ عَلَى الصِّدْقِ نَفْسِی ، وَ اقْطَعْ مِنَ الدُّنْیا حَاجَتِی ، وَ اجْعَلْ فِیما عِنْدَکَ رَغْبَتِی شَوْقاً إِلَى لِقَائِکَ ، وَ هَبْ لِی صِدْقَ التَّوَکُّلِ عَلَیکَ . أَسْأَلُکَ مِنْ خَیرِ کِتَابٍ قَدْ خَلَا ، وَ أَعُوذُ بِکَ مِنْ شَرِّ کِتَابٍ قَدْ خَلَا ، أَسْأَلُکَ خَوْفَ الْعَابِدِینَ لَکَ ، وَ عِبَادَةَ الْخَاشِعِینَ لَکَ ، وَ یقِینَ الْمُتَوَکِّلِینَ عَلَیکَ ، وَ تَوَکُّلَ الْمُؤْمِنِینَ عَلَیکَ

Allah’ım, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve canımı doğruluk üzere al; dünyadan ihtiya-cımı kes (dünyaya ihtiyacım kalmasın); katındakini arzu etmeye ve sana kavuşmaya müştak kıl beni ve gerçek anlamda sana güvenmeyi nasip et bana.

(Allah’ım,) Bu güne kadar yazılmış (mukadder edilmiş) olan en iyi şeyi senden istiyorum ve bu güne kadar yazılmış olan en kötü şeyden sana sığınıyorum. Senden; sana kulluk sunanların korkusunu, yüceliğinin önünde alçalanların ibadetini, sana güvenenlerin (tevekkül edenlerin) yakinini ve sana inananların güvenini (tevekkülünü) istiyorum./012