Mart 01, 2021 05:56 Europe/Istanbul

Bu haftadan itibaren başladığımız Benim Müslüman çocuğum adlı sohbetimizde bu ilahi dinin insanın çocukluk dönemi ile ilgili öğretileri ile daha çok tanışmaya çalışacağız.

 

Ben bir Müslüman'ım… İslam her zaman benim için aşk, sevgi ve kardeşlikle beraber olmuştur. Zira çocukluğumdan beri Müslüman anne ve babam İslam öğretileri sayesinde sevgi ve coşku tohumlarını içimde yetiştirmeye çalıştılar. Şimdi de hayatımda ne zaman bu kurtuluş yoluna güvensem hayret verici sonuçlarını görürüm. Bugün evlatlarımı yetiştirmenin ağır yükünü taşırken bir kez daha İslam'ın hayat veren öğretilerine başvuruyorum böylece evladımın saadet ve kemale doğru yolunda onun kılavuzu ve ışığı olmasını sağlıyorum. İslam'ın tüm zamanlar ve hatta doğumdan önce bile ebeveyne yol gösteren hayat verici öğretileri vardır.

Cenin anne karnında embriyo olarak oluştuğunda hiçbir şekil, organ veya uzvu yoktur. Fakat hayret verici bir hızla her geçen gün yeni bir şekil alarak gelişiyor. Sanki usta bir ressamın eli gece gündüz çalışarak kısa bir sürede bu ufacık şeyi, içinde karmaşık sistemler ve organlar, dışında da birçok güzellikle yaratmaya çalışıyor. İnsanın yaratılışına kısa bir bakış onun varlık dünyasındaki en güzel olayı olduğunu, yegane Yaradan'ın onu hayret verici bir güçle yarattığını gösterir. Yüce Allah kendi muazzam gücünü Al-ı İmrân suresinin 6 .ayetinde şöyle anlatıyor:

هُوَ الَّذِی یُصَوِّرُکُمْ فِی الْأَرْحَامِ کَیْفَ یَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِیزُ الْحَکِیمُ

O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O'ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bir ceninin yapısında bunca yaratılış sırrını düşününce, hayatının devamını sağlayan çeşitli organlarının çalışmasını gözden geçirince, şükür duygusu insanın içinde kabarıyor ve yüce Allah'ın lütfu ve büyüklüğü karşısında çaresizce başı öne eğiyor ve insan vücudunda bunca incelik, dikkat ve güzelliğin varlığı, onun ruh ve bedeni dikkate alınmadan nasıl mümkün olabileceğini düşünüyoruz.

Doğum, hayatın başlangıcı değil fakat hayatta yeni bir dönemin başlangıcı olabilir, hayat doğumdan uzun zaman önce başlamıştır.

Bir psikolog uzman kendi kitabında şöyle yazıyor:

Bir bilgeden terbiyeye ne zamandan itibaren başlamak gerektiğini sordular, bilge şöyle cevap verdi: doğumdan 20 yıl önce ve eğer sonuca varılmazsa demek ki daha önceden başlamak gerekiyor.

Bu yüzden çocuğun terbiyesi bebeğin doğumundan yıllar önce başlamalı ve kişiliğinin ilk filizlerini ebeveynlerinin kişiliğinde aramak gerekir. Günümüzde her kadın veya erkeğin içinde şekillenen istekler giderek onların sabit kişilikleri ve huylarına dönüşüyor, hatta gelecekte çocuklarının istek ve meyillerini bile etkileyebilir. Buna ilaveten ebeveynin birliktelik anlarındaki ruhsal durumu, annelerin gebelik dönemindeki duygusal şartları ve psikolojisi, ceninin ruhsal kişiliğinin şekillenmesinde büyük etkisi vardır.

Bu bağlamda İslam'ın öğretileri çocuğun kaderinin şekillenmesinde etkili olan faktörleri açıklıyor. Ehlibeyt imamlarının 4'üncüsü İmam Seccad -as- şöyle buyuruyor:

Çocuğun hakkı onun senden olduğunu, bu dünyanın iyiliği ve kötülüğünde sana bağlı olduğunu bilmendir. Öyle ise sen veli ve sorumlusu olduğun kişinin hakkına ona yegane Allah'ı tanımak için yol göster, ona doğru eğitim ver ve iyi ahlak öğret, onun Allah'a itaat etmesinde yardımcı olmakla sorumlusun, bu sorumlukları yerine getirirsen mükâfatlandırılırsın ve eğer ihmal edersen cezalanırsın. Öyle ise onun dünya işlerinde öyle çalış ki sanki bir eser yaratmışsın ve şimdi onu güzelliklerle süslüyorsun ve ahiret işlerinde ise Allah önünde başın eğilmeyecek şekilde çalış.

Resulullah -saa- ve ehlibeyti siyerinde çocuk yetiştirme ve terbiye etme çalışmaları, eşin seçilmesi ve evliliğin başlaması ile başlar. Eşin seçimi ile neredeyse yetiştirme ve eğitim merkezi kurulmuş oluyor; zira ilk yetiştirme ortamı, aile ocağıdır. Hiç şüphesiz çocuk eğitim ve gelişmenin en hassas dönemini ailede geçiriyor ve eşler de ailenin temel erkanlarıdırlar. Bu yüzden eğer ebeveyn ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı, salih ve terbiye edilmiş olsalar, hiç şüphesiz çocuğun eğitimin büyük bir bölümü garanti edilmiş olacaktır.

İslam peygamberi hz. Muhammed -saa- şöyle buyuruyor:

En büyük nimet olan İslam'dan sonra hayattaki en büyük nimet, iyi ve layık bir eştir.

Tabi ki bu büyük ilahi nimete ulaşmak için doğru ve uygun kriterlere dikkat etmek gerekir. Huzurlu ve kalıcı bir evlilik hayatının önemli faktörlerinden biri eşlerin ahlaki değerlere, dini inançlara paralel görüşlere sahip olması ve pratikte de uygulamasıdır.

Buna göre Allah'a inanan, temiz düşünen kadın ve erkekler sürekli mümin ve seçkin eşe sahip olmayı arzu eder. Evlilikte böyle bir eğilim, insanın mükemmelliği arayan fıtratından kaynaklanır. Bu yüzden yüce Allah en iyi evliliğin temiz insanlarla yapılan evlilik olduğunu buyuruyor.nitekim Kur'an-i Kerim'in Nur suresinin 26. ayetinde şöyle buyuruyor:

…temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır….

İnsan varlığının en büyük birikim ve yatırımı olan saf ve temiz insani özellikler, Allah'a inanç ve takvadan kaynaklanıyor. Bu önemli konuya önem vermemek ve ihmalkar olmak ise hayatın güçsüz ve dayanıksız temeller üzerine hayat kurmak demektir. Eşler tarafından dini inançların korunarak güçlendirilmesi, orak hayatta güçlü çekimler oluşturdu. Resulullah -saa- ve ehlibeyt hanedanı -as- her zaman diğer Müslümanlara eş seçmekte dikkatli olmalarını tavsiye ederlerdi.

Resul-i Ekrem -saa- bu konuda şöyle buyurmuştur:

Kendi şanınıza uygun olana kız verin ve kendi şanınızdan olandan kız alın ve kendi döllerinize (uygun bir yer) seçin.

Bu yüzden masum imamların -as- siyerinde eş seçmenin önemli olması, çocukların yetiştirilmesi içindir. Karı ve kocanın bir birinin şanına uygun olması, ikisinin iyi anlaşması ve aile düzeninin güçlü olmasında en büyük ve önemli faktördür.

Buna karşılık eşlerin anlaşmazlığı sonucu gergin geçen bir evlilik eğitim yuvası olan aile ocağının zedelenmesine sebep olurken çocukların da sapmalarına neden oluyor. İslam’da eşlerin birbirinin şanında olmaları için çeşitli özellikler dikkate alınmışıtır ki bunlardan iyi ahlak, kibarlık, hoşgörülü olmak vb. değinilebilir. Resul-i Ekrem -saa- eş seçme konusunda şöyle buyuruyor:

Evladının hangi kuşak ve ırktan olmasına bak; zira ailenin damar ve kökleri evladına etki eder.

Psikologlara göre evlilik sürecinde insanlar bazen eş seçerken gerekli kriterlerde bir nevi şaşkınlık ve adeta kriz yaşıyorlar. Cinsel eğilim ve istekleri, dış görünüş çekiciliği, sosyal ve inanç kriterleri ayrıca çevredeklilerin dayatmaları, insanın ruhunu etkileyen konulardır. Bayan dr. Nevvani Nejad’a göre “Kız ve oğlan yada kadın ve erkek her ne kadar kültürel ve psikoloji özellikleri açısından bir birine yakın olsa evlilik hayatları bir o kadar güçlü olur.”

Tüm bu özellikler İslami kaynaklarda “küfüve ilkesi” denk olması şeklinde beyan ediliyor, bunlar yaş, psikolojik durum, kültürel, inanç, sosyal veya ekonomi düzey olarak incelenebilir.

 Günümüzde “küfüv ilkesi” denk olması ise ailelerin eşitliği, bilimsel veya mali durum olarak görülebilir fakat dini rivayetlerde ise denk olmakta her şeyden önce iman seviyesidir. Aslında iki kişinin birbirine benzemesi veya yakınlığı dini açıdan olmalıdır; başka bir ifade ile mümin bir başka mümine küfüv yani denktir ve dindar insan ise dindarın dengidir.

İslam inkılabı rehberi eşlerin birbirine denk olması konusunda şöyle diyor:

İslam’ın kutsal şer’inde belirlenen ise kız ve erkeğin birbirine küfüv (denk) olmasıdır ve küfüv konusundaki en önemli mesele imandır yani her ikisi mümin, her ikisi muttaki ve dindar ve her ikisi İlahi ve İslami temellere inanmalıdır, bunlar sağlanırsa diğerleri önemsizdir… kız ve erkeğin takva, iffet ve temizliği belli olduğunda diğer şeyleri yüce Allah temin eder. İslam’da adı zevciyet olan bu işbirliğinin kriteri, din ve takvadan ibarettir. Bu, dini kriterdir. Tabi bu alanda her kim Allah yolunda daha ileride, daha ön ayak, daha fedakar daha bilinçli ve daha işe yarayan ve Allah kulları için daha yararlıysa , daha yukarıda ve daha iyidir; kadının o seviyede olmaması mümkün, sorun değil. kadın kendini onun seviyesine ulaştırabilir. Veya kadın daha üstün olabilir, erkek o seviyede olmayabilir, öyle ise erkek kendini ona doğru yönlendirmelidir.