Mayıs 05, 2016 15:21 Europe/Istanbul

İnsan toplumun bir üyesi olarak sürekli toplumun diğer bireyleriyle irtibat halindedir.

Şimdi eğer bu insan dar bakışlı olur ve başkalarının işini mercek altına alacak olursa, kuşkusuz bir çok kusurla karşılaşır. Ancak bu kusurları büyütmek, insanların arasındaki ilişkilerin bozulmasına yol açar. Oysa yerinde tegafül ve anlamazlıktan gelmekle insanlar yaşamından bir çok tatsızlığı, ızdırap ve kaygıyı uzaklaştırabilir.

İslam dini tegafül ve anlamazlıktan gelme meselesine büyük önem verir ve bunun mümin insanların iyi sıfatlarından biri olduğunu savunur.

Tegafül, insanın bir hatayı görmesi ve farkında olması, ama maslahat icabı kendini habersiz ve gafil gibi göstermesidir, öyle ki karşı taraf onun bu hatadan habersiz olduğunu düşünür.

Bu amelin ahlaki değeri, hakkında bir çok önemli hadis nakledilecek kadar büyüktür. Örneğin kelam önderi İmam Ali –s– bu konuda şöyle buyurur: kıymetinizi ve değerinizi küçük ve alçak hataları görmezden gelerek yükseltin. Örtülü ve gizli işleri kurcalamayın, çünkü bu kez sizin kusurunuzu arayanların sayısı çoğalır. Aşırı derecede detaylara odaklanmaktan vaz geçerek büyüklüğünüzü ispat edin.

Bir çok insan yaşamı boyunca az çok kasten veya sehven küçük büyük bazı hatalar yapar. Ancak sehven yapılan veya henüz büyük bir suç veya günah boyutuna ulaşmayan hataları sorgulamak uygun ve akıllıca bir iş sayılmaz. Bu tür durumlarda tegafül veya göz yummak veya anlamamazlıktan gelmek, işlenen hataı affetmekten daha yüce bir ameldir. Allah teala Nur suresinin 22. Ayetinde şöyle buyurur:

İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

Bu ayette insanların başkalarının günahını görmezden gelmelerine ve hoşgörü ile karşılamalarına vurgu yapılmıştır. Rivayetler de tegafül sözcüsü başkalarının davranışlarını görmezden gelme ve affetme ve hoşgörü ile karşılama anlamında kullanılmıştır.

İmam Seccad’dan –s– ünlü bir hadiste şöyle rivayet edilir: Sağlıklı birlikteliğin ve insanlarla muaşeret etmenin maslahatı üçte ikisi uyanık olmak ve üçte biri tegafülden ibarettir.

Bu rivayet ilki uyanık olmaya ve gafletten uzak durmaya vurgu yapıyor ve bu fiilin sağlıklı yaşam için gerekli duyarlılığın üçte ikisi olduğunu beyan ediyor. Bunun anlamı, insanların önemli ve kader belirleyici durumlarda tegafüle kapılmamaları, bilakis çok dikkatli olmaları ve hayır ve maslahatını mutlaka gözetlemeleridir. Dolaysıyla İslam dininde takdir edilen ve evliyaların üzerine vurgu yaptığı tegafül, akıl ve maslahattan kaynaklanan ve ahlak ve faziletle uyumlu olan tegafüldür.

Kuşkusuz unutmamak gerekir ki tegafül aslında cüz’i ve önemsiz durumlar veya gizli kalması maslahat olan kusurlar konusunda geçerlidir ve emri maruf ve nehyi münkir ve yapıcı eleştirilerle çelişmez. Çünkü emri maruf ve nehyi münkir açıkça ayaklar altına alınan vacipler ve haramlarla ilgili bir fiildir.

Tegafül ve anlamamazlıktan gelmek, İslam dininde talim ve terbiye yöntemlerinden biridir. Tegafülün talim ve terbiye yöntemi izzet ilkesine dayalı bir yöntemdir. Her insanın zayıf ve güçlü yönleri izzet duygusunda etkilidir. Sıradan ve önemsiz kusurlar veya sevhen işlenen hataların üzerine gitmek veya karşı tarafı cezalandırmak, kusuru bulan kişinin önemini ve saygınlığını olumsuz etkiler. Bu tür bir zarardan korunmak için tegafül ve anlamamazlıktan gelmek gereklidir. Nitekim İmam Cafer Sadık –s– şöyle buyurur: kıymetinizi ve saygınlığınızı tegafülle yüceltin.

Başkalarının kusuruna ve hatasına göz yummayan kimse aslında kendi kişiliğine ve kerametine saygısızlık etmiş olur. Çünkü bu tür durumlarda insan ister istemez kendini başkalarının garez-kar tepkisine maruz bırakır.

İmam Ali –s– tegafülün önemi hakkında şöyle buyurur:

Bir çok durumda tegafül ve anlamamazlıktan gelmeyen insan aslında kendi huzurunu kaçırmış olur.

Tegafül, sabrın bir dalıdır. İnsan başkalarının kusur ve hatalarına karşı sabırlı olması gerekir. Sabrın ahlaki fazileti, aklın işaretidir. Bu yüzden İmam Ali –s– sabrın en büyük tecelli noktasının tegafül olduğunu belirterek şöyle buyurur: Hiç bir sabır, tegafül kadar değil ve hiç bir akılcılık, habersizliklik ve kendini konuya cahilmiş gibi göstermek kadar akılcılık değildir.


Rivayetlere göre bir gün İmam Ali’nin –s– bazı düşmanları o hazretle karşılaşır ve hakeret etmeye başlar. Ancak İmam Ali –s– Kur'an'ı Kerim’in mümin kullar hakkında buyurduğu Kur'an'ı Kerim’in Furkan suresinin 72. Ayetiyle onlara karşılık verir ve şöyle buyurur:

(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler. İmam bu sözlerin ardından büyük bir vakarla düşmanların yanından geçer ve bu düşmanların hakaretinden rahatsız ve öfkeli olan yanındaki sahabeye: onlar beni kastetmemiş, şeklinde buyurur. 015