İslam dünyasında vahdet - 12
Geçen bölümde imam Humeyni’nin düşünce ve görüşlerinde islami vahdetin konumu ve önemine değindik ve dedik ki imam Humeyni müslümanlar arasında vahdeti bir strateji olarak görüp müslümanlar tarafından onu gerçek anlamda yürürlükte hissedilmesi için inanç- kültürel ve pratik- siyasi isimli iki aşamadan geçilmesi gerektiğine vurgu yapardı.
O müslümanlara hakim olan devletler ve islami toplumun ahlakı ve fikri sorunlarına boyutlu ve objektif bir bakışla bakıp, islam ümmetinin vahdete varmak ve büyük islam ümmetinin oluşmasının şartını müslümanların siyasi ve dini inançlarını düzeltmelerinde buluyor ve onların öz muhammedi islam etrafında bir araya gelmeleri gerektiğini düşünüyordu. Ayrıca ifade edildiği gibi imam Humeyni öz Muhammedi islam ve Amerikan islami sıralamasında ikinci türü islami ümmetin vahdeti için bir engel olarak gördüğü ve şiddetli bir şekilde onunla mücadele etmeye kalktığının da altını çizdik.Bu programda imam Humeyni açısından islami vahdetin gerçekleşmesinin yollarını masaya yatırmak istiyoruz.
İmamın düşüncesine göre fikri bir planlama olmadan islami toplumlarda gerçek anlamda değişiklik ve gelişimin oluşması ve müslümanları başka güçlerin sultasından kurtarmak imkansızdır. Çünkü islam dünyasının kötü durumu müslümanların inanç, kültürel ve fikri sapkınlığı gibi etkenlerden kaynaklanmış ve sömürgeci güçlerin onlar üzerindeki sultalarının neticesinde bir vahim tablo oluşmuştur.Her zaman islam ümmetlerinin fikri ve kültürel kimliğini zedelemekle meşgul olan ve onların önemli yeraltı kaynaklarını yağmalamakla kendi adımlarını atan sömürgeci güçlerin karşısında durabilmek, bir tek düşünce, inanç ve kültürün düzeltilmesiyle mümkündür.Bu mesele her şeyden önce belirli bir strateji çatısı altında islami hükümet ve milletlerin tüm imkanlarının ele alınmasını gerektirir.Bu yüzden ortak siyasi, inanç,kültürel ve tarihi bir geçmişe sahip olan islam dünyası kendi kültürel ve tarihi asaletine dönmesi gerektiği hedefini faaliyetlerinin başında tutması ve milli ve dini kimliğinin müellifelerini tanıyıp içselleştirmesi gerektiği icab ediyor.imam’a göre halk arasında ortak inançların oluşmasına neden olan fikri ve kültürel hareketliliklerin liderliği de din alimleri ve aydınlar tarafından ele alınmalıdır.
İmam Humeyni islam dünyasında tefrika ve ayrımcılığın şiddetlenmesini islami hükümet ve milletlerinin islamın hayat verici dini öğretilerinden uzak kalması neticesinde ve müslümanların doğu ve batılı sömürgeci güçlerine güvendikleri sebebinde bulup bu sorunlardan kurtulmanın yolunu İslam, özgürlük ve bağımsızlık gibi 3 ana kavramın yeniden müslümanlar tarafından anlaşılmasında özetliyor. çünkü imam’a göre bu üç kavramın yeniden değerlendirilmesi islami kimliğin yeniden canlanmasını sağlıyor. Bu yüzden imam Humeyni bu yolda dini ilimler merkezleri ve din alimlerine çağrıda bulunarak onları dini öğretilerin yeniden ele alınmasını ve ismi zikredilen 3 kavramın gerçekleşmesi ekseninde hareket etmelerini istiyor.imamın düşüncesine göre islamın yayılması ancak islami hükümetin kurulması ve islam toplumunun dertlerinin dermanı öz muhammedi islamın canlanmasıyla mümkündür. Öz islam müslümanlar arasında mezhep, dil ve milliyete bakmadan vahdeti sağlayan bir etkendir.Öz islam imam Humeyni’nin düşüncelerinde mükemmel pratik ve fikri bir manzume olarak yansıtılıp ve insanların yaşamı ile ilgili dakik ve özel bir plan sergiliyor.
İslami vahdetin gerçekleşmesinin icrai ve fikri modelinde İmam Humeyni’nin düşünce sistemindeki temel kavramlardan biri de Özgürlüktür.Çünkü islami hükümetler islam dünyasının temel ortamı veya islami büyük devleti oluşturmuş ve bu yolda planların amaçlarını sonuçlandırmak için merkezi bir rol ifa ediyor. Büyük islami hükümetinin erkanlarının yeniden bulunulması ve müslümanların geçmişteki azameti ve vahdetinin canlanması için halktan oluşan popüler ve otoriter olmayan hükümetlerin oluşması çok önem arz ediyor.bunun aksine islami ülkelerde otoriter rejimlerin iş başına gelmesi islam dünyasının düzeltilmesi için büyük bir engel oluşturur. Bu yüzden halk karşıtı rejimlerden kurtulmak, vahdet teorisinde imam’ın siyasi düşüncesinin ana temasını oluşturmaktadır. İmam otoriter rejimlerin çökmesi gerektiğini islami hükümetin kurulması için ortamı hazırlaması açısından önemli bulup şöyle buyuruyor: Tağut olan hükümetlerin çökmesi ve meşru olmayan güçlerin ortadan kaldırılması hepimizin vazifesidir.halk karşıtı ve zalim hükümetler kendi yerlerini kamu hizmet kurumlarına bırakmalı ve bu kurumlarda islami kanunlarla yönetilmelidir ki gittikçe islami hükümet oluşsun.
İslami vahdetin yürürlüğe girmesi yolunda bağımsızlık ilkesi imamın düşüncesinde diğer temel kavramlardan biridir. Bağımsızlık islami ümmetlerin doğu ve batı sömürülerinin sultası altından kurtulmak gerektiğini hatırlatan ve müslümanları olaylara karşı bilinçli ve uyanık bir şekilde sevk ettiren ilkedir. İmam defalarca beyanatlarında vurguladığı gibi yüce Allah kafirlere müslümanlar üzerinde sulta kurmak için yol açmamıştır ve müslümanlar asla bu sultayı kabul etmemeleri gerekir. Ona göre bağımsızlığın gerçekleşmesi iç ve dış alanında gereklidir ve dışarıda bağımsızlığa ulaşmak için her şeyden önce ülke içinde onu elde etmek şarttır. İmam açısından müslüman milletler bağımsızlığı elde etme yolunda attıkları ilk adımda islami ve milli değerler sayesinde kendilerine geri dönmeleri gerektiği ve ikinci merhalede ise islami ülkelerinde sömürgeciliği dışlamalıdırlar. İmam’a göre zayıf milletlerin süper güçlere bağımlılıkları daha çok entelektüel ve iç bağımlılıktır ve diğer ilişkileri bu güçlerle de buradan etkilenmektedir. Bu nedenle bir millet için fikri bir bağımsızlık oluşmadıkça diğer boyut ve alanlarda bağımsızlık kelimenin tam anlamıyla gerçekleşmeyecektir.
İmam Humeyni müslümanlar arasında vahdetin yaygın bir şekilde güçlenmesini din alimleri ve aydınların propagandalarının sürmesi neticesinde buluyor. İmam elit kısmının tüm imkanlardan yararlanmaları gerektiğine vurgu yaparak bu kısmın kamuoyunun bilgi ve düşünce düzeyini yükseltmesinde önemli bir rol ifa ettiğini kaydediyor. Buna örnek olarak siyasi – ibadi Cuma namazı ve hac merasimerinin uluslararası bir düzeyde yapılması imamın vurguladığı noktalardan biridir. İmam sosyal ve dini merasimleri sadece onların öğretici yönlerinden değil aynı zamanda onların önemli rollerini sosyal ilişkilerin şekillenmesinde ve bu ilişkileri müslümanlar arasında güçlü kılınmasına her daim sebep olan konulardan görüyordu. çünkü müslümanlar böylece kendi insani irade ve güçlerine karşı bilinçli bir şekilde hareket edecektir. Bu yüzden vahdet haftası ve Kudüs günü etkinlikleri islam dünyasının iki sembolü olarak inkılabi ve sömürge karşıtı bir mesaj taşıdığını de anlıyoruz.
imamın müslümanlar arasında vahdeti sağlamada başka stratejilerinden biri müslüman milletler ve islami ülkelerden oluşan birey bir partinin küresel anlamda kurulması gerektiği meselesiydi. İmam müstazaflar partisini kurulmasını da bu sebeple önerdi ki dünya mahrum milletleri kendi siyasi hedeflerini yeni bir yapılanma içersinde yürüterek bir arada birlik ve beraberliği güçlendirip geçmiştekinden daha sağlam ve kalıcı bir şekilde hareket etmeleri sağlansın. 017 015