Eylül 22, 2021 12:09 Europe/Istanbul

Bu sohbetimizde İran'ın Direnişe paralel olarak Filistin'de referandumun düzenlenmesi önerisini ele almaya çalışacağız.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei  20 Ekim 2000 tarihinde  ilk kez  Filistin meselesi hususunda referandum düzenlenmesini İran İslam Cumhuriyeti diplomasi ve siyasi literatürüne dahil etti.  İslam İnkılabı Liderinin bu yöndeki açıklamalarında bir kaç stratejik  ifade ve ibare  İran İslam Cumhuriyeti'nin bu meseleye bakışını net bir şekilde ortaya koymaktadır.  

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şu açıklamada bulunmuşlardı: " İslam ümmeti  gençleri, Filistin'de  Cihat bayrağını kaldırmış, hayatları pahasına, izzetleri, kimlikleri ve varlıklarını savunuyor ve mücahede ediyor.  Ben de Filistinli kardeşlerime şunu söylemek istiyorum: "  Cihadınızı sürdürün. Diplomatik ve siyasi  sürece paralel olarak direnişe de vurgu yapıyorlar. Mazlum Filistin halkının  çaresi ve nihai kurtuluş yolu işgalciler karşısında  cesaretli bir şekilde direnmek ve  cihat etmektir.  Nehir'den Bahr'e kadar Filistin'in kurulması ve  tüm Filistinlilerin  topraklarına dönmesi, düşman ile güçlü bir şekilde, silahlı bir şekilde konuşmakla sağlanabilir.  Batı Şeria'nın silahlanması  zaruret sayılır.   Her hangi bir süreç, tüm Filistin'in tüm Filistinliler için ilkesine dayandırılarak yürütülmesi gerekiyor.   Evleri ve ülkeleri  işgal altında bulunan insanların cesaret dolu direnişi   tüm uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalarda da haklı görülen bir durumdur. "

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei,  açıklamalarının bir başka yerinde   Kudüs'ün kurtarılması için halkın özellikle gençlerin varlıklarının  önemine vurgu yaparak  şöyle buyurmuşlardır: "  Filistin meselesi ve kaderi bir kaç siyasetçiye kalsa,  halkın rolü  gözardı edilirse sonuç gördüğünüz gibi olur.  Zillet peş peşe gelir.  Geri çekilmeler bitmez. Meydan düşmana bırakılır.  Siperler tek tek  zorba, saldırgan, yüzsüz ve kaba düşman lehine boşaltılır. Nitekim  Arap ülkeleri liderleri Camp David'deki pasiflikleri ve  sessizlikleri ile      Filistin meselesinin Müslüman toplumlar nezdindeki konumunu zayıflattı.  Bu Filistin ülküsüne büyük bir ihanetti.    Filistin'in kurtarılması için  Arap ülkeleri ortak düşmana odaklanmalı, Müslüman toplumlar da bir birleri arasında  gerilim ve savaşlardan uzak durmalıdır. Bu bir zarurettir.Müslüman devletler, Filistin'in kurtarılması yolunda  cephe hattında bulunanlara  gerçekten yardım etmeliler.   Geçmişte kimi devletler  ön saflarda mücadele eden ülkeleri sırtından hançerlemişlerdir.  Bunun açık örneği  Pehlevi dönemi İran yönetimidir. "

İslam İnkılabı Lideri  Ayetullah Seyyid Ali Hamanei   Siyonist Rejim İsrail'in   İslam aleminde çatlaklar ve ihtilaflar oluşturma yönündeki  çabalarına ve  Siyonist Rejim gibi korsan ve yayılmacı bir rejim ile müzakerelerin beyhude olduğuna vurgu yaparak şöyle buyurdular: " İsrail rejimi, İslam dünyasının birleşmesini önlemek için, izzetli olmaması için, Müslümanların büyük birlik oluşturmasını böylece tehlike oluşturmasını engellemek için   dünyanın siyasi ve ekonomik güçleri tarafından kuruldu. Bu rejimle müzakere edilebileceğini düşünenler gerçekten de saflar. Siyonist rejim için her müzakere, öne çıkması için bir alan açmak gibidir. Dün görüşmelerde ona yardım ettiler, bugün ise gelip Mescid-i Aksa'yı talep etti. Batı-Siyonist tarafı araçları olarak tehdit ve rüşvet kullanılıyor. İslam ülkeleri arasında düşmanın siyasi ve kültürel isteklerine paralel hareket eden  paralı askerlerinin Kudüs ülküsüne ihanetine karşı mücadele etmek gerekir. İsrail ile müzakere etmek ve bazı Filistinli gruplarda cihadı ve direnişi unutturmaya çalışmak, aldatıcı, yalancı ve gaspçı bir rejimle müzakereye girişmek, Filistin halkının zaferini geciktiren ve bu mazlum ve mağdur milletin kaybından başka bir sonucu olmayan büyük ve  affedilmez bir hatadır."

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei şöyle düşünüyor: "işgal altında, Filistin topraklarındaki Siyonist rejim ırkçı bir rejimdir.  Irkçı bir rejimden adalet ve insaflı davranmasını beklemek mümkün değil.  Bir milleti anavatanlarından kovdular ve kalanlar oraya getirilen yabancılara mahkum edildiler. Bu millet susturulabilir mi?  Emperyalist mecralar İslami İran'dan barış sürecine karşı olduğu iddiası ile yakınıyorlardı. Tabii ki böyle bir politikaya karşı olacağız. Bir milletin  tarihten silinmeye çalışılması ve  yerine sahte bir ulusun ortaya çıkarılması fanteziden başka bir şey değildir!  Filistin halkının kendine özgü  kültürü, tarihi, medeniyeti ve tarihi vardır.Tek çıkar yolu vardır. Ortadoğu'yu küresel bir kriz olarak görenlere Ortadoğu krizini kontrol altına almanın veya ortadan kaldırmanın tek yolunun krizin köklerini kurutmak olduğunu söylüyorum. Peki krizin kökeni nedir? Bölgeye empoze edilen Siyonist rejimdir. Filistinli mülteciler Lübnan'dan ve başka yerlerden Filistin'e dönmelidir. Filistin'in asıl  halkı - Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler - referanduma katılmalı ve ülkelerini hangi rejimin yönettiğine karar vermelidir. "

Ayetullah Seyyid Ali Hamanei şu vurguda da bulunmaktadır: "Günümüzde Müslüman Filistin milleti İslam adına ve İslami sloganlarla öne çıkmıştır. Düşman, durumun nasıl olduğunu hemen anladı. Filistin'de intifada on yıl önce başladığında, düşmanlar önce kendilerini tehdit altında hissettiler. İntifadayı yok etmek zorunda olduklarını gördüler. Çünkü İslam adına yapılmıştı. Arap ülkelerinin liderlerine bugün sahip oldukları büyük sorumluluğu hatırlatmalıyım. Bugün Müslüman Ümmet Arap liderlerden beklentileri bulunmaktadır. Arap liderler, doğru kararlarla kendileri için sonsuz prestij kazanabilirler. Tabii Filistin meselesi bu tür görüşmelerle çözülmeyecek. Ancak bu zirveler Filistin halkının taleplerini dünyaya duyurabilir. Filistin halkının en acil talebi, Filistinli katliamının faillerinin İslami veya Arap mahkemelerinde yargılanması ve cezalandırılmasıdır.  Kudüs ve Beytül Mukaddes Siyonistlerden tamamen arındırılmalıdır. Filistin halkının geleceği ve kaderi hakkında özgürce karar vermesine izin verilmelidir.  Uzlaşma sözleşmelerinin hiçbir etkisi ve faydası yoktur.Bu sözleşmeleri imzalayanlar için utanç kaynağıdır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei silahlı direnişe paralel bir şekilde konunun Birleşmiş Milletler'de yasal takibini sürdürmeyi, yani referandum yapmak taleplerini sürdürmeyi gerekli görmektedir. İslam İnkılabı Lideri, İsrail'in varlığının Filistin'in kimliğinin ve varlığının kademeli olarak yok edilmesine bağlı olduğuna inanıyorlar. Bunun çaresinin rejime karşı kararlı ve silahlı direniş olduğunu  İsrail rejimine karşı direnişi sürdürmenin zaruri olduğunu vurguluyorlar. 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei  Siyonist Rejim İsrail karşısındaki direniş zaruretine vurgu yaparak şu açıklamada da bulunmuşlardır: " Siyonist Rejim ile mücadele çerçevesinde Filistinliler güçlü ellerini göstermeliler. Gazze füzeleri olmasaydı, Siyonist rejimin geri çekileceği yoktu.  Batı Şeria, Gazze gibi silahlanmalıdır. Çünkü güçlü duruş gerekli. ABD, İran'ın referandum önerisine kulak vermeli ve cesur bir kararla kendisini mevcut açılmaz düğümden kurtarmalıdır. Müslüman devletlerin Filistin halkını desteklemedeki samimiyetinin belgesi, o rejimle açık ve gizli siyasi ve ekonomik ilişkilerin kesilmesidir. Siyonist elçiliklere veya ekonomi bürolarına ev sahipliği yapan hükümetler Filistin'i savunacaklarını iddia edemezler ve hiçbir Siyonist karşıtı slogan onlar tarafından ciddiye alınmayacaktır."

Ayetullah Seyyid Ali Hamanei,  Filistin halkını desteklemenin dini bir fariza ve insani bir görev olduğunu belirterek  bu meselenin  siyasi gelişmeler ve olayların ötesinde olduğunu vurguladılar.  Buna esasen  İran Filistin halkına verdiği topyekun  desteğe ilaveten  ilk baştan itibaren  uzlaşıcı yöntemlerin  yanlış olduğunu vurgulamıştır. Çünkü  İran bu durumun ağır zarar ve ziyanları hususunda uluslararası çevreler ve ortamlarda defalarca vurgu yapmıştır.  İslam İnkılabı Lideri de  uzlaşmaya verilen her fırsatın   direniş ve mücadele yolunda  yıkıcı etkiler bırakacağını, pratikteki tek yararının    uzlaşmanın doğru olmadığını ispatlaması olduğunu belirttiler.  İran'ın sözde Ortadoğu Barış diyaloglarına karşı çıkması da  bu diyalogların  adil olmaması, emperyalist süreçlere hizmet etmesi, aşağılayıcı ve mantık dışı olmasındandır. "

Etiketler