Haziran 06, 2016 14:38 Europe/Istanbul

Geçen hafta Yemen’de siyaset ve çatışma arenalarında yaşanan gelişmeler, işgal altındaki Filistin’de son durum ve Paris zirvesi, Suriye ordusunun sahada ilerlemesi ve özellikle Halep’te çok hassas bölgeleri geri alması ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, Ortadoğu’nun en önemli bazı gelişmeleriydi.

Geçen hafta Paris’te düzenlenen sözde Ortadoğu barış müzakereleri oturumuna paralel olarak Hamas liderleri zirveye gösterdikleri tepkide Fransa yönetiminin bu planı aslında Filistin milletini oyalamayı ve Filistinli mültecilerin anavatanına geri dönüşünü unutturmayı amaçladığını açıkladı.

Filistin özerk teşkilatı Başkanı Mahmut Abbas ise Fransa’nın planını desteklediğini açıkladı. Arap birliği de geçenlerde Dışişleri Bakanları düzeyinde düzenlediği oturumda Fransa’nın Filistin meselesinin çözümü için hazırladığı ve uluslararası camianın katılımını öngördüğü planına destek verdiklerini açıkladı.

 

Geçen hafta Salı günü dünyanın bazı ülkelerinin Dışişleri Bakanları Filistin davasında uzlaşma müzakerelerini yeniden başlatmak amacıyla Paris’te bir oturum düzenledi. Fransa’nın sözde barış planı, Filistinli ve İsrailli tarafların uzlaşma müzakerelerini ihya etmek amacıyla gündeme geldi. Bu plan Fransa’nın dışişleri eski Bakanı Loran Fabius tarafından hazırlanmıştı ve şimdi Paris yönetimi bu planı yeniden gündeme getirmeye çalışıyor.

Filistin ve İsrail arasındaki müzakereler Netanyahu iktidarın başına geçtikten sonra 20 yılın ardından askıya alındı. Netanyahu şimdi de Fransa’nın planına karşı çıkmayı sürdürüyor.

 

Fransa yönetiminin planı Filistinli ve İsrailli yetkililer ve ayrıca diğer bazı ülkelerin yetkilileri ile müzakere etmeyi öngörüyor. Bu planda açıkça, silahsız ve ordusuz bağımsız Filistin devletinin hakimiyet hakkına saygıdan söz ediliyor, ki bu da savunmasız bir Filistin devleti kurulması amaçlandığını ortaya koyuyor. Bu yüzden Filistinli taraflar bu planı siyonist rejim için büyük bir puan olarak değerlendiriyor. Fransa’nın planında ayrıca açıkça İsrail’in tamamen yahudi ve içinde Filistinlilerin yer almadığı bir devlet olarak tanınması öngörülüyor ve yine siyonist rejimin güvenliğinin güvence altına alınmasına vurgu yapılıyor.

Gerçekte korsan rejim İsrail’in sırf yahudi bir devlet olarak tanınması ve bunun yanında bu rejimin güvenliğinin güvence altına alınması ve Gazze direnişinin bastırılması, siyonistlere verilen en önemli puanlar sayılıyor.

Ancak Fransa’nın bu planı ta baştan Filistinli direniş gruplarının sert muhalefeti ile karşılaştı. Hamas sözcüsü Sami Ebu Zehri bu planı reddederek, planı işgalci rejim İsrail’e bedava hizmet etmek şeklinde değerlendirdi.

 

Aslında Fransa’nın planı, Oslo anlaşmasının renksiz bir kopyasıdır. Bu anlaşmanın içinde bağımsız Filistin devletinin kurulması için gündemde olan şartlar yer almaksızın İsrail ordusunun 1967 yılında işgal ettiği topraklardan geri çekilmesine ve Filistinli mültecilerin BM kararları çerçevesinde anavatanına geri dönmeleri yer almıştı.

Ancak Paris konferansının sonuç bildirisinde katılımcılar siyonist rejimin işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşke inşaatını sürdürmesinden duydukları kaygıyı dile getirdi. Filistin meselesi hakkında düzenlenen Paris zirvesine katılan katılımcılar Tel aviv’in yerleşke inşaatını sürdürmesi bölgede barış sürecini olumsuz etkilediğini vurguladı.

 

Geçen hafta korsan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu bir kez daha BM kararlarına aykırı bir açıklama yaparak Kudüs ebediyen İsrail’in başkenti olacağını ileri sürdü.

Korsan İsrail parlamentosunda konuşan Netanyahu bir kez daha ileri sürdüğü iddiasında 6 günlük Haziran savaşı muhaliflere İsrail’in Beytulmukaddes’te kalıcı olduğunu gösterdiğini belirtti.

Filistin toprakları işgal edilerek gaspçı rejim İsrail’in bu toprakların üzerinde kurulduğu ilan edilmesi ve 1948 yılında birinci Arap İsrail savaşının patlak vermesinin ardından Arap ülkelerinin orduları Batı şeria, Gazze şeridi ve Doğu Beytulmukaddes’i işgalcilerin pençesinden kurtarmaya başardı. O sırada Beytulmukaddes ikiye bölündü ve Batı Kudüs, siyonist rejim tarafından işgale uğradı ve Doğu Kudüs’ün yönetimi ise Ürdün vakıflar idaresine devredildi.

 

Bu gelişmenin ardından siyonist rejimin terör çeteleri etnik asimilasyon yapmak amacıyla harekete geçti ve böylece Batı Kudüs’te yaşayan Filistinliler saldırılara uğradı ve evinden yurdundan oldu. En son 13 Aralık 1949 tarihinde siyonist rejim, Beytulmukaddes’i İsrail’in başkenti ilan etti.

1967 yılında üçüncü Arap İsrail savaşının ardından siyonist rejim ordusu Kudüs’ün doğusunu da işgal ederek bu kutsal kentinin bu bölgesini de ele geçirdi ve Batı Kudüs’e ilhak etti.

BM güvenlik konseyi ise 1967 yılında 242 sayılı kararnameyi onaylayarak Kudüs’ün işgale uğradığını vurguladı ve İsrail’den askerlerini işgal edilen Kudüs’ten kayıtsız şartsız çekmesini istedi.

 

Geçen hafta BM genel sekreteri Ban Ki Moon Bahreyn vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman hakkında verilen yeni kararı esefle karşıladığını belirterek Şeyh Salman’ın serbest bırakılmasını istedi.

BM genel sekreteri Ban Ki Moon’un sözcüsü Nizar Abud, genel sekreterin Bahreyn rejiminin Şeyh Ali Salman hakkında verdiği kararı ve hapis süresini 4 yıldan 9 yıla çıkarmasını büyük esefle karşıladığını belirterek, Moon Mamane rejimi Şeyh Ali Salman’ın serbest bırakılmasına yönelik uluslararası taleplere rağmen böyle bir karar vermesini büyük talihsizlik nitelediğini kaydetti. Sözcü Abud, BM genel sekreteri Şeyh Salman hakkında af kararı çıkması gerektiğine inandığını, çünkü Şeyh Salman barışçıl ve yasal bir şekilde ifade özgürlüğü ve barışçıl eylem düzenleme hakkından yararlandığını ifade etti.

 

Geçen hafta 16 kadar insan hakları örgütü ortak bir bildiri yayımlayarak Halife rejiminin Bahreyn milli vefak cemiyeti genel sekreteri  Şeyh Ali Salman hakkında verdiği haksız kararı şiddetle kınadı ve kararın uluslararası yasalara aykırı olduğunu ilan etti.

Bildiride, Bahreyn temyiz mahkemesinin kararı, tüm insan hakları savunucuları ve Arap ve uluslararası insan hakları örgütlerinin Halife rejiminden ifade özgürlüğüne saygı göstermesini istemelerine karşın bu kararı vermesi insan hakları camiasında şok etkisi yarattığı belirtildi. Bildiride uluslararası camiadan ve hukuk kurumlarından Bahreyn rejimine insan haklarına uyma konusunda ve Halife rejiminden Şeyh Salman’ı ve diğer tutuklu siyasi muhalif liderleri serbest bırakması yönünde baskı uygulaması talep edildi.

Bahreyn temyiz mahkemesi 30 Mayıs 2016 tarihinde Şeyh Ali Salman’ın 4 yıllık hapis cezasını 9 yıla yükseltti.

 

Geçen hafta Yemen Ensarullah hareketi ile Yemen’in istifa eden hükümetinin esir takası üzerinde anlaşması, bu ülkenin gelişmelerini etkileyen önemli bir gelişmeydi. Ensarullah hareketi ile istifa eden yönetimin Kuveyt’te devam eden barış müzakereleri çerçevesinde  anlaşması üzerine iki taraftan bazı esirler serbest bırakıldı.

Geçen hafta haber kaynakları Ensarullah hareketinden 19 esirin istifa eden Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’ye bağlı güçlerden 16 kişinin Yemen’in güneyinde yer alan Taaz eyaletinde takas edildi.

Kuveyt’te devam eden Yemen barış müzakerelerine katılan Ensarullah hareketi ve Mansur hadi temsilcileri Ramazan ayından önce söz konusu 35 esirin serbest bırakılması konusunda anlaştı.

Kuveyt’te Yemen barış müzakereleri yaklaşık 6 hafta önce başladı ve Arabistan’ın tüm sabotajlarına karşın şimdiye kadar devam etti.

 

Geçen hafta BM Yemen özel temsilcisi İsmail Veled Şeyh Ahmet, FKİK genel sekreteri ve Kuveyt’te bulunan bazı Arap büyükelçiler ve diplomatlarla Yemen krizinin çözümü yönünde görüşmeler gerçekleştirdi. Şeyh Ahmet Yemenli taraflardan, durumun daha da karmaşık hale gelmesinden kaçınmak için bazı taleplerinden vaz geçmelerini istedi.

Öte yandan BM genel sekreteri Ban Ki Moon yayınladığı raporunda Arabistan’ın başını çektiği askeri ittifakın Yemen’de saldırılarını sürdürmesini eleştirerek, Yemen’de çocukların katliamından Riyad yönetiminin ve başını çektiği ittifakı sorumlu tuttu. Moon, bu ittifak, savaş sırasında çocuk haklarını göz ardı eden güçlerin kara listesine alındığını açıkladı.

 

Geçen hafta Irak ordusu ve halk güçlerinin Felluce’yi kurtarma operasyonunda elde ettiği zaferler Irak halkını mutlu etti. Irak federal polis teşkilatı komutanı Raid Şakir Cevdet, Felluce operasyonu çerçevesinde 27 köyü tekfirci IŞİD terör örgütünün işgalinden kurtardıklarını açıkladı.

Öte yandan Irak güçleri Felluce operasyonu çerçevesinde Kaslaviye kentini tamamen IŞİD’in işgalinden kurtardı. Irak özel kuvvetleri Felluce kentine düzenledikleri nihai saldırıda IŞİD teröristleri ile sokak sokak çatışarak onlarca teröristi helak etti.

Felluce’ye kurtarma operasyonu geçen hafta Başbakan Haydar İbadi’nin talimatı üzerine başladı ve şu anda üçüncü merhalesine geçildi. Operasyona Irak polisi, federal polis güçleri, Haşedul şaabi halk güçleri ve aşiret güçleri katılıyor.

 

Felluce kentini kurtarma operasyonu ikinci komutanı Hadi Reziç yaptığı açıklamada, operasyonun ilk iki merhalesi tamamlandıktan sonra silahlı güçlerin Felluce’nin içine doğru ilerlemelerine paralel olarak federal polis, çevik kuvvet, Irak ordusu ve halk güçlerinden üçüncü merhalede yararlanacaklarını belirtti.

Iraklı komutan Reziç, Felluce kentinin güvenliğini, bu kent tekfirci IŞİD terör örgütü teröristlerinden tamamen temizlendikten sonra Anbar polis teşkilatı temin edeceğini vurguladı.

Irak halk güçleri komutan yardımcısı da bu gücün Felluce’yi kurtarma operasyonunda etkili rol ifa ettiğini belirterek, halk güçleri Felluce operasyonunda en zorla görevleri üstlendiklerini ve bu görevleri de başarılı bir şekilde yerine getirdiklerini ifade etti.

 

Irak güvenlik güçlerinin son günlerde tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı elde ettiği büyük zaferlerin ardından Irak meclis Başkanı Selim Ceburi, Iraklı mültecilerden kurtarılan bölgelere geri dönmelerini istedi.

Anbar eyaletinin Kereme kentinin kent konseyi üyeleri ile görüşen Ceburi, IŞİD’in pençesinden kurtarılan kentlerde mültecilerin geri dönüşü için gereken hazırlıkların yapıldığını ve bu bölgeler şimdi tamamen Iraklı güçlerin kontrolünde bulunduğunu belirtti.

Geçen hafta Suriyeli Kürtler bu ülkenin kuzeyinde Menbeç kentine düzenledikleri saldırının üzerinden 24 saat geçtikten sonra IŞİD’in bu bölgede savunma hattını tamamen çökerttiklerini açıkladı.

Menbeç kenti Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’in önemli üslerinden biri sayılıyor ve aslında söz konusu terör örgütünün Rakka ile Halep arasındaki bağlantısını sağlayan tek güzergahın üzerinde bulunuyor.

Menbeç kentinin kurtarılması ile beraber pratikte binlerce IŞİD teröristinin irtibatı kesiliyor ve hepsi kuşatma altına alınıyor.

Öte yandan Amerika savunma bakanlığı Pentagon da yaptığı açıklamada, Menbeç kentinde IŞİD mevzilerine karşı 18 hava operasyonu düzenlediğini açıkladı.

Ancak Suriyeli Kürtlerin IŞİD’in Türkiye sınırına yakın bölgede kontrol altında tuttuğu bölgelere saldırısı Ankara yönetiminin tepkisiyle karşılaştı. Ankara yönetimi Fırat’ın batısı Suriyeli Kürtlerin eline geçmesine asla müsaade etmeyeceklerini belirtiyor.

 

Geçen hafta tekfirci IŞİD terör örgütü ve diğer tekfirci terör örgütlerinin cinayetlerinin devamında Keferya ve Fua halkı bu cinayetlere tepki olarak BM genel sekreteri Ban Ki Moon ve Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura’ya mektup yazdı.

Mektupta 25 bin kadın, çocuk ve yaşlı insanın teröristlerin kuşatması altında olduğu ve bölgede tek su kaynağı da teröristlerin saldırısı yüzünden kullanılamaz hale geldiği belirtildi.

BM genel sekreteri Bmk geçen hafta IŞİD’in savaşlarında yeni bir merhaleye geçtiğini ve muhtemelen sivil kayıp sayısı artacağını açıkladı.