Kasım 27, 2022 09:28 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

karar: Enflasyon artışı devam ediyor

Cumhuriyet:

Öğretmenlerin sınava tabi tutulması haksızlıktır

Yeniçağ:

seçim anketlerinde Cumhur ittifakı erimeye devam ediyor

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları

...***

Cevher İlhan 26 Kasım tarihli Yeniasya gazetesinde, "“Kendini inkâr” çarkları…"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Dünya kupası açılış töreni için Katar’a giden Cumhurbaşkanı’nın en son Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle (iki elle) el sıkışması AKP iktidarında, özellikle dış politikadaki diğer taahhütlü “yaman çelişkili çarkları” gündeme getirdi. Öncelikle Davos’ta Cumhurbaşkanı’nın İsrail Cumhurbaşkanı’na “one minute’ restinin ardından “moderatöre söylemiştim” çarkıyla “katil ve haydut terör devleti!” dediği İsrail “dost!” ilân edilerek “bölgesel işbirliği için istikrar fırsatı” olarak sunuldu."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Ardından on vatandaşın katledildiği Türk Bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine İsrail askerlerinin kanlı baskını davasında Cumhurbaşkanı’nın “bizden mi izin aldınız!” çıkışıyla çarkedildi.

Bu arada bütün dünyanın gözü önünde Cumhurbaşkanı’nın “NATO’nun Libya’da ne işi var!” çıkışından üç hafta sonra “NATO, Libyalılar için Libya’da olmalı” dönüşüyle bu ülkeye asker, gemilerle askerî müdahale için silâh, askeri malzeme ve asker gönderildi.  

Akabinde Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel için “gazeteci değil terörist, bu can bu tende kaldıkça asla iâde edilmeyecek!” restini çekti. Ne var ki “o can o tende kaldı” ama “terörist” dediği gazeteci Merkel’in telefonuyla derhal hapisten tahliye edilip ülkesine iâde edildi. 

Bu arada bizzat bakanların “15 Temmuz’un finansörü” dediği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Emiri dâvet edilerek kucaklaşıldı ve işbirlikleri daha da genişletildi.

Keza Kaşıkçı cinâyetinde önce “ülkelerinde ceza almayan katiller suçun işlendiği yer İstanbul mahkemelerinde yargılamalı” tepkisini veren Cumhurbaşkanı çok geçmeden “Kaşıkçı dosyası” Suudilere swapla borç para karşılığında teslim edildi. 

Ve “Firavun”, “darbeci diktatör”, “zâlim ve katil” dediği Sisi’yle barışmak için evvela Maliye Bakanı Mısır’a yollandı. Yıllarca “râbia” işâretiyle siyasi rant devşirdiği İhvan’ın televizyonları kapatılıp yüzüstü bırakılıp bir kısmı sınırdışı edildiler, bir kısmı ülkeyi terke zorlandı. 

Şimdi kendini inkârla toslanan çarpık keskin “u dönüşler”in ne uğruna yapıldığı tartışılıyor…

...***

Remzi Özdemir 26 Kasım tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Kur Korumalı Mevduat'tan çıkan para nereye gidecek?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Kur Korumalı Mevduat, tasarruf sahiplerine bir kurtuluş olarak sunuldu. Adeta seferberlik ilan edildi. 1 yılda 1 trilyon 460 milyar toplandı. Bu hesaba para yatıranlar paralarını dolara endeksledi ve düşmesi halinde üstüne faiz almayı hedeflediler. İlk aylarda kurdaki yükseliş herkesi memnun etti. 13 liradan 17 liraya yükselen kur bu hesaba para yatıranların keyfini yerine getirdi. Sonra gerçekle yüzleştiler."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Çünkü iktidar, doları baskılayarak bu hesaplara yapılacak kur farkı ödemesinden kurtulmayı planladı.

1,4 trilyon lira, yıllık yüzde 85 olan enflasyon karşısında eridi.

İnsanlar artık bu hesabın paralarını korumayacağını anla dılar.

Bir önceki ay bu hesaplara giren para azaldı. Son hafta da çıkış başladı.

Ekonomi yönetimi bunu bildiği için paranın yeniden dövize değil de borsaya yönelmesini istedi.

Borsa her gün rekor kırdı.

Gelelim en önemli soruya:

Kur korumalıdan çıkan para nereye yönelecek?

Borsaya mı, altına mı, mevduata mı yoksa tekrar dövize mi?

Altın, pandemi döneminde 2 bin doları gördü. Bu seviyeden satışlar geldi ve bir daha bu fiyatları görmedi. 1650 ile 1750 dolar arasında gidip geliyor. Tabii ki insanlar gram altına bakıyor. Altında yurt içi fiyattan çok ons takip edilmeli. Altın, FED faiz artışı devam ettiği eski parlak günlerine zor döner.

Gösterge faizi yüzde 9, ama banka mevduatı yüzde 25. Yüksek bir kazanç gibi görünse de enflasyonun yüzde 85 olması paranızın enflasyon karşısında erimesi anlamına gelir. Bu nedenle bilinçli yatırımcı mevduat faizini pek tercih etmez. Kur korumalıdan çıkan paranın büyük çapta TL mevduatına gitmesi beklenmiyor.

Ucuz ve pahalı algısı çok önemli. Doları baskı altında tutan iktidar, aslında Türk lirasını da aşırı değerlendirmiş oldu. Hatırlarsanız geçen yıl Aralık ayında dolar 18 lirayı gördü. Bugün halen bu seviyelerde. Bu da doların ucuz kaldığı yorumlarına neden oluyor. Bir noktada iktidarın doların üzerindeki satış baskısının ama isteyerek ama istemeyerek kalkacağını düşünenler yeniden dolara yönelebilir.

Borsa konusunda ciddi bir yanlış yapıldı. Özellikle bazı borsa oyuncularının istediği gibi at koşturmalarına izin verildi. Bu da küçük yatırımcının birçok hisse senedinde zarar etmesine neden oldu. Borsaya biraz daha fazla para girecek, ancak zarar edenlerin feryadı duyuldukça kaçan da olacaktır.

...***

Akın Aydın 26 Kasım tarihli Yenimesaj gazetesinde, " Erdoğan’ın gerçekten faize karşı olduğunu mu sanıyorsunuz?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Söylemlere ve Merkez Bankasına verilen talimatlara bakınca hemen herkes öyle sanır. Öyle ki Sayın Erdoğan, bankaları tefecilikle suçlamış, bundan ilham alan Binali Yıldırım ise bankalara, 'artık tefeciliği bırakın' çağrısı bile yapmıştı. Hatta Gezi olaylarının arkasında da 'faiz lobilerinin' olduğunu iddia etmiştiler.  Diğer taraftan Erdoğan ve hükümetleri tam 21 yıldır bütçe hazırlıyorlar. Bu bütçelerin tamamı faiz düzeni üzerine kurulu. Ama gel gör ki, Sayın Erdoğan'ın en büyük düşmanı faiz."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

...***

'Dış güçler' ve 'faiz lobileri' Erdoğan ve partisi için 20 yıldır can simidi oldu. Haliyle dış güçler her istediklerini elde ettikleri gibi faiz lobileri altın (!) çağını yaşadı, yaşıyor.

İnanmıyorsanız google'ye 20 yılda zarar eden banka var mı, sorusu yazın. Yanıt vermez. Çünkü yok. 20 yılda her yıl kar rekorları kıran tek sektör bankacılık sektörüdür. 

En son Togg'u banttan indirdiler ve Sayın Erdoğan, bankalara çağrı yaptı: 'Elinizi taşın altına koyun, az faizli kredi verin'.

Şimdi bir daha soralım: Erdoğan'ın gerçekten faiz karşıtı olduğunu mu sanıyorsunuz?

O günde NAS vardı ve kıyamete kadar da olacak. Ama Sayın Erdoğan 18 Nisan 2004 tarihine Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) 13. Genel Kurulu'nda şöyle diyordu:

"İktidar olunca, ertesi gün bu faizleri ödemeyecek misiniz? Buna inanıyor musunuz? Bunun olması mümkün mü? Mümkün değilse ödemek zorundasınız. Gerçekleşmeyecek şeyleri söylemeyip toplumu boş umutlarla oyalamıyoruz."

Ve o soru: "İleride faizsiz bir ekonomik modele geçmeyi hedefliyor musunuz? 

NAS'a rağmen RTE: "Faiz dünyanın gerçeğidir, bu gerçeği reddedemeyiz". 

Şimdi bir daha soralım: Erdoğan'ın gerçekten faize karşı olduğunu mu sanıyorsunuz?

2018'de malum sistem için cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktı. Sayın Erdoğan meydanlarda: "Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz" diyordu.

Kazandı. Bu söylemlerine aynen devam etti: 'Bu kardeşiniz bu görevde olduğu sürece, faiz her geçen gün, her geçen hafta, her geçen ay inmeye devam edecektir…

Kimse bize bu konuda akıl vermesin… Faiz inşallah tek haneli rakama inecek. Faiz zulmünden yatırımcılarımızı, vatandaşımızı kurtaracağız…

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Şu anda faiz lobileri çökmeye başladı. Artık faizde tek haneli rakamlara doğru iniyoruz…"

BDDK verilerine bankacılık sektörü bu yılın ilk 7 ayında 207,8 milyar TL net kâr elde etti. Sektör, geçen yılın aynı döneminde 40,2 milyar TL net kâr sağlamıştı.

Gördünüz mü faiz karşıtlığını ve faizle mücadeleyi?

Erdoğan hükümetinin 2021 faiz ödemesi 181 milyar TL. 2022 Bütçesinden 330 milyar lira. 2023 bütçesinden ise 550 milyar lira faize pay ayrılmış.

2003'ten bu yana bütçeden faiz lobilerine yaptığı ödeme 526 milyar 821 milyon dolar.

Şimdi bir daha soralım: Erdoğan'ın gerçekten faize karşı olduğunu mu sanıyorsunuz?