Aralık 12, 2022 08:15 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: CHP'nin vizyon belgesi karşılık buldu

Karar:

Erdoğan'dan başörtüsü teklifi çıkışı: referanduma götürebiliriz

Yeniasya:

EYT'lilerin sabrı taştı

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Mehmet Kara 11 Aralık tarihli Yeniasya gazetesinde, "Yumrukla değil, kürsüden konuşmak lâzım"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye bir atasözümüz var. Öyle de oldu. Siyasetteki kutuplaştırıcı ve ötekileştirici üslûp, hakarete, küfre, argo kelimelere varıncaya kadar geldi. Gelinen son nokta maalesef kürsüde konuşulması gerekirken yumruklarla konuşulur bir hal aldı. Artık yumruklar vekilleri hastanelik, yoğun bakımlık duruma kadar getirdi. Elbette vekilleri böyle yapınca sokaktaki asiller de (vatandaş) bundan geri durmuyor. Örnek kötü olunca sokaklarda kötünün kötüsü oluyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

...***

Muhalefet tarafından, “israf, faiz, iflas” bütçesi olarak isimlendirilen 2023 yıl bütçesinin daha Plân ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde sert tartışmalar olmuş. “Atanmış bakanlar” milletin vekilleriyle sözlü diyaloglara girerken üslupsuz ve hakarete varan ifadelerle karşılıklı atışmışlardı. Hatta iş argo kelimeler kullanmaya kadar gitmişti. 

Bütçe komisyonda görüşülürken bir yazımızda, komisyonda yaşanan üslupsuz konuşmaların genel kuruldaki görüşmelerde işin nerelere kadar varacağının da habercisi olduğunu söylemiştik. Maalesef daha fazla oldu kürsüde konuşana kürsüden cevap verilmesi gerekirken, yumrukla cevap verildi. 

Kavgaların konuşulmasını isteyenler aslında rakamların konuşulmamasını isteyenler. Çünkü, bütçede cumhuriyet tarihinin en büyük faiz ödemesi var. Pandemiden sonra tarımın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmışken tarıma ne kadar pay ayrılıyor? Kur Korumalı Mevduatın ülkeye maliyeti nedir? İşte bunlar konuşulmuyor, yumruk konuşuluyor. Maalesef bir bakıma da başarılı oldular. 

İşin en acı yanı, yumrukların konuştuğu görüşmeden sonra AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “Amasız, fakatsız, yürekten Hüseyin Bey’e geçmiş olsun diyorum. Fiilî müdahale, küfür, kavga asla kabul edilemez. Dün de maalesef benzer görüntüler yaşadık, bugün de benzer görüntüler yaşadık; isteriz ki bunlara hep beraber ‘dur!’ diyelim, dikkat edelim. Bütçe görüşmeleri bittiğinde, yeri geldiğinde makamlarımız bitip gittiğinde dönüp arkaya baktığımızda mahcup olmayalım. Meclis, bu aziz milletin kalbi, gözü kulağı bir anlamda. O yüzden herkesten daha dikkatli olmak bize yakışır, Meclisin mehabetine uygun davranmak bize yakışır” derken, yumrukçu vekilin “Zaman zaman böyle şeyler olur, özür dilemeyeceğim” demesi işin “mahcup ve pişman” olmadığını gösterdi. Oysa ki, özür dilemek bir erdemdir... 

Bu olayın diğer acı olan yanı ise yoğun bakıma alınan vekili bazı genel başkanlar ziyaret ederken, bazı genel başkanların ise bırakın ziyaret etmeyi bir “geçmiş olsun telefonu” açmaması düşündürücüydü. 

Artık siyasetçiler gerilimden beslenmeyi bırakıp sorunlara çözüm odaklı konuşmalara geçmeleri gerekmiyor mu? Bunun içinde bir araya gelip bir masa etrafında buluşmaları ile işe başlanamaz mı? Tıpkı geçmişte olduğu gibi… Belki o zaman üslûpları da değişir. Liderin bu tür davranışı alttakilere de örnek olacaktır. Siyasî parti genel başkanları nezaketli olup üsluplu konuşursa bu herkese sirayet eder. 

...***

Emre Kongar 11 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesinde, " 6’lı masanın anayasa taslağı önerisi"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" İçerideki ve dışarıdaki haksızlık ve hukuksuzluk mağdurlarını unutmadım... Adaletsizlikleri kanıksamadım. Bu nedenle, bugün bütün bunlara yol açan siyasal iktidara karşı bir seçenek oluşturma iddiasındaki “Millet İttifakı”nın “Geçiş Dönemi Anayasa Taslağı Önerisi” üzerinde yazmayı sürdürüyorum."diyen yazar, yazısınıjn devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Millet İttifakı’nı oluşturan 6’lı Masa, “Geçiş Dönemi Anayasa Taslağı Önerisini” açıkladığı önsözde hedefini şöyle belirtmiş:

“...tam bir mutabakata vardığımız ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’ni milletimizin takdirine sunuyoruz.”

Önsözde ayrıca “bağımsız ve tarafsız bir yargı” da bir hedef olarak belirtilmiş. Önsözdeki bu hedefler “Genel Gerekçe” bölümünde de şöyle tekrarlanmış:

“Bu anayasa değişikliğinin amacı, ... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yürürlükten kaldırmak ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişi sağlamaktır.”

“Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak amacıyla yargı mensuplarının bireysel bağımsızlıklarıyla yargı kuruluşlarının kurumsal bağımsızlıklarını garanti eden yenilikler getirilmektedir.”

B yazıda, önerilen bazı maddelerin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” açısından ve bu rejimin teminatı olan “yargı bağımsızlığı” bakımından ne kadar uygun olduklarını irdelemeye çalışacağım.

Bu madde önerisi tasarıda şöyle yer almıştır:

“Madde 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını tamamlamış, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.”

Cumhurbaşkanına Meclis’i fesh etme ve yeni seçimlere gitme yetkisinin verilmesi, parlamenter rejimi güçlendirmez, tam tersine, Cumhurbaşkanına, parlamento üzerinde büyük bir denetim yetkisi verir.

Bu konuda açıklanan taslağın 77. maddesi şöyle:

Madde 77 – ... Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir yapılır.

Meclis, bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebileceği gibi, Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de seçimler yenilenir.

Tasarıdaki 104. maddenin a fıkrası da şöyle:

“Cumhurbaşkanının tek başına kullanacağı yetkiler şunlardır:

a) Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşması yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni toplantıya çağırmak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.”

3) Taslakta bağımsız yargının oluşturulması bir hedef olarak belirtilmiş olmasına karşın, bazı maddelere göre yargının bağımsızlığı siyasetin denetimine bırakılmış görünmektedir.

a) Madde 146, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimini Meclis’e ve Cumhurbaşkanına yani politikacılara bırakmaktadır.

b) Madde 148, Anayasa değişikliklerinin AYM tarafından incelenmesini sadece şekil bakımından incelemeyle sınırlamış ve kısıtlamıştır.

c) Madde 159’a göre Hâkimler Kurulunun 4 üyesi yargı ve 1 üyesi Barolar Birliği, 2 üyesi Cumhurbaşkanı, 8 üyesi TBMM tarafından seçiliyor. Böylece üyelerinin çoğunluğu politikacılar tarafından seçilmiş oluyor.

Bu “Geçiş Dönemi Anayasa Taslağı Tasarısı” daha önceki yazılarımda belirttiğim sağ siyasetin tarihsel hatalarından pek de kurtulabilmiş gibi görünmüyor.

...***

Esfender Korkmaz 11 Aralık tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Merkez Bankası TL'ye sahip çıkamadı"başlıklı yazısını okyucularla paylaşıyor.

" Merkez Bankası kanununda, Merkez Bankası'nın temel görevi; Fiyat istikrarını sağlamak, Hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almaktır. Banka fiyat istikrarını sağlayamadı. Tersine tek haneli faiz sloganına göre faizleri düşürdü, kur şoku yarattı ve yüksek enflasyon yarattı. Fiyat istikrarını bozdu. Daha da bozacağa benziyor. Çünkü, açıklanan Kasım ayı finansal yatırım araçlarının TÜFE bazlı reel getiri oranlarına göre; TL mevduat reel faizi aylık eksi yüzde 1,63 ve yıllık eksi yüzde 38,11 oldu."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Geçen sene Kasım ayında bankaya 100 lira yatıranın parasının satın alma gücü, faizi dahil 61 lira 89 kuruşa geriledi. Bu durumda kimse TL tasarruf etmez. Tüketim ve enflasyon artmaya devam eder. Çünkü tüketimin maliyeti eksidir. TL yerine para dövize, gayrimenkule altına ve borsaya gider.

Borsaya gitmesi iyi ve fakat bu defa sermaye piyasasında reel karşılığı olmadığı için borsa balon yaptı. Kasım ayında TÜFE bazlı reel kur endeksine göre; BİST 100 Endeksi, aylık yüzde 18,48 ve yıllık yüzde 46,71 oranında reel getiri sağladı. Kırılganlık arttı. Borsada çöküş riski oluştu.

MB paranın dış değerini de koruyamadı. TL Kasım ayında, MB TÜFE bazlı reel kur endeksine göre döviz sepeti karşısında yüzde 44,35 oranında daha düşük değerdedir. Buna rağmen, Merkez Bankası Başkanı, aldığımız önlemlerle kur dengesini sağladık diyor.

Gerçekte ise;

*Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksi 2022 Ocak ayında 52,06 idi. TL yüzde 47,94 oranında düşük değerde idi.

*Kasım ayında reel kur endeksi yüzde 55,65 oldu. TL, döviz sepetine karşı yüzde 44,35 oranında düşük değerdedir. Ama yıl başına göre 3,59 yüzdelik puan değer kazandı.

Dolar ve Euro'daki artışın bu sene enflasyonun altında kalması nedeni ile; dolar Kasım ayında eksi 2,66 oranında ve yıllık olarak yüzde 5,59 oranında eksi reel kayıp, Euro ise aylık yüzde 0,99 reel getiri, yıllık eksi yüzde 15,58 oranında reel kayıp getirdi. 

Döviz tevdiat hesaplarında az da olsa düşme var. Bunun nedeni borsaya giden ve dışarıya çıkan dövizlerden olabilir.

Dahası Merkez Bankası millî paramızı koruyamadığı için piyasada artık her pazarlık dolar olarak yapılıyor.