Aralık 14, 2022 08:42 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: İYİ Parti, anayasa değişikliği teklifi için ‘evet’ hazırlığında, referandumun kapısı aralandı

Karar:

Davutoğlu: Asgari ücret asgari sefalet olmasın yeter

Yeniasya:

Faiz, vergi, rant bütçesi

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Şükran Soner 13 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesinde, " İktidar saplandığı batakta, oy kaybını saklama tuzaklarında"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" İstesek de istemesek de seçmen oylarının çok ama çok büyük çoğunluğu için yaşamı karabasana çeviren yoksulluk, yoksunluk koşulları, dudak uçurtan bir kirlilik, yağma, haksızlık, vurgun düzeni içinde patladığının kanıtları ortalığa saçıldıkça saçılıyor.. Bataklığın kirliliği delinmiş gibi her yandan bir diğerini aratmayacak boyutlarda yaşamımızın dünyasına, belgeleri, kanıtları ile ulaşıyor. Kokuşmuş bir gerçekliğin üzerine sorgulama yapmaya kalkışıyorsunuz, bir diğeri kanıtlı belgeli üzerinize üzerinize geliveriyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Medyayı ele geçirme, susturma, cezalandırma operasyonları ile, saldırganlıklarla üzerimize gelişlerin, yol, yöntemleri üzerinden akla hayale gelemeyecek yeni taktikler geliştiriliyor.

Ülkemiz yaşayanları, seçmenleri, elbette en çok emeği ile geçinenlerin tümünü kapsayacak biçimde düşlenen ücret piramidi modeli, halkımızın tümü için giderek ağırlaştırılan koşullarda gerçekleştirilmiş bulunuyor. Tanıklık ettiğim için rahatça açıklayabiliyorum; işveren örgütünün başına oturan Özal, 15-16 Haziran olaylarını yaratan sendikalı işçilerden istediği ağır intikamı, kara listeleri ile başarmakla yetinmemiş. Paraşütle 12 Eylül danışmanlığında darbeci dörtlü çeteye danışmanlık yapmak üzere ekonomik danışman olmak üzere atanıvermişti. Darbeden önce ilan edilmiş 13 Eylül günü işveren örgütü adına düzenlenmiş basın toplantısına katılan baba Pakdemirli, “Bozulmuş ücret piramidini yeniden gerçekleştireceğiz” açıklamasını, basın toplantısında elleriyle gösterivermişti.

Çatışmalar iki taraflı nasıl bir yönetim sorusuna yanıt aramaya dönüşünce nasıl bir anayasal düzen üzerinden sorusu da gündemin başına oturuyor. Kuşkusuz yaşam gerçeğinde aslında seçmen de içinde olmak üzere tüm taraflar sorunun anayasal metinlerden çok nasıl yorumlanıp uygulandığı üzerinden çıktığını kendi yaşamları üzerinden de bir biçimde algılamış oluyorlar. Ancak askeri hele de sivil diktatörlük süreçlerinde atılan her adım anayasal metinlerle bağlantılı gerekçelendirildiğinden tartışmaların da anayasa metinleri üzerinden tartışılmak zorunda kalınması gibi bir tablo ortaya çıkıyor.

Hep birlikte biliyoruz ki bugün yaşamakta olduğumuz travmaların asıl kaynağı referandumla getirilmiş, dünyanın en ucube anayasa metni üzerinden değil sadece, çok daha ağır boyutlarıyla, kendi anayasa metinlerine bile bağlı kalınmayarak yetkilerin en çarpık boyutlarıyla yönetilmeye kalkışılmasından çıktığı biliniyor.

...***

Esfender Korkmaz 13 Aralık tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Dış ticarette akla zarar işler"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" TÜİK, 2015 baz yılına göre; ihracat ve ithalat birim değer endeksi ve miktar endeksi hazırlıyor. Birim değer endeksi; 2015 yılında 100 dolara ihraç ettiğimiz malı bugün kaç dolara ihraç ediyoruz ve aynı şekilde 2015 yılında 100 dolara ithal ettiğimiz malı bugün kaç dolara ithal ediyoruz, sorusuna cevap veriyor. 2022 Ekim ayında; ihracat birim değer endeksi 107,1 ve ithalat birim değer endeksi ise 143,9 oldu. Gıda ithalat fiyat birim endeksi, genel endekse göre daha düşük 117,2 oldu. Ama gel gör ki, Türkiye'de gıda fiyatları her zaman TÜFE'nin üstünde artıyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

İhracat birim değer endeksi, ithalat birim değer endeksinden düşük çıktığı için dış ticaret hadleri de aleyhte gelişti ve yüzde 74,1 oldu.

Dış ticaret hadlerinin aleyhte gelişmesi, dış ticaret açıklarının artmasına neden oldu. Dış ticaret haddi(oranı), bir ülkenin ihracat fiyatları ile ithalat fiyatları arasındaki oranı gösterir.

Dış ticaret haddi 100'ün altına 74'e gerilediği için aleyhte seyretmiştir. Kalkınmayı zorlar, dış kaynak ihtiyacını artırır. Kalkınma sürecinde dış ticaret hadlerini lehe çevirmek, kalkınmayı hızlandırır. Reel gelir artışı, yurt içi hasıladan daha yüksek olur. Kalkınma için gerekli olan teknoloji ve yatırım malları ithalatı için ek kaynak sağlamış olur. İthalatın daha pahalı olmasına tek haneli faiz sloganı sebep oldu. Dış ticaret hadleri aleyhte geliştikçe, cari açığımız da arttı. 2021 yılında 14,9 milyar dolar olan cari açık, 2022 yılında turizm gelirlerinin artmasına rağmen 50 milyar dolara yükseldi. İthalat fiyat endeksinin artması, ithalatın pahalılaşması fiyat istikrarını da bozdu.

Türkiye eğer yatırım malı ve teknoloji ithal etmek için dış açık vermiş olsaydı, zaten çoktan dış fazlaya geçerdi. Toplam ithalat içinde yatırım malı ithalatı yüzde 12 oranında yer tutuyor.

Gelir dağılımının bozulması, ikili piyasa yapısı oluşmasına neden olur. Ama yurt içi servet birikimi korunur. Gelir dağılımı politikaları değişir, yeniden gelir dağılımı düzelebilir.

Cari açığın finansmanı ya doğrudan yabancı yatırım sermayesi ile veya dış borçlanmayla yapılır. Türkiye'de dış borçla yapıldı. Bu nedenle dış borç stoku arttı. Dış borçlarda temerrüt riski arttı. Dahası dış borçları geri ödediğimiz zaman net kaynak çıkışı olacaktır.

Turizm Bakanı; 2022 yılı turizm gelirlerinin 46 milyar dolar olacağını açıkladı.

Bu kadar yanlış, tesadüfen veya bilgisizlikten olmaz.

...***

Mehmet Ali Verçin 13 Aralık tarihli Karar gazetesinde, " 2023 yılında enflasyon"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Enflasyonun, baz etkisiyle 2023 Ocak ve Şubat aylarında da düşmeye devam etmesi mümkün görünüyor. 2023’ün tamamında enflasyonun düşmesini destekleyebilecek faktörleri dört başlık altında toplayabiliriz: Emtia fiyatlarında kalıcı düşüşler, Döviz kurunda yaşanan ve yaşanacak istikrar, Yönetilen yönlendirilen fiyat artışlarında kamunun kontrolü ve Kredi şartlarının sıkılaştırılması."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***İrdeleyelim. Emtia fiyatları, son altı aylık dönemde, yani Haziran 2022’den Aralık ayına kadar geçen sürede önemli ölçüde düştü.

Bazı Örnekler: Brent Petrol 120 dolardan 77 dolara, Motorinin rafinerilerden çıkış fiyatı yaklaşık olarak 115 sentten 74 sente ve Benzin fiyatları da 105 sentten 55 sente düştü. Sıcak Haddelenmiş Çelik (HRC) 1.185 dolardan, 667 dolara düştü. Pamuk, 325 dolardan 180 dolara ve Kereste, 670 dolardan 412 dolara düştü. Polietilen, PVC, Polimer gibi plastik ürün fiyatları da, çıktığı 2.400 dolarlık zirvenin ardından, bugünlerde, 1.200 dolar civarında seyrediyor. Buğday 1.115 dolardan 710 dolara ve Mısır 732 dolardan 634 dolara düştü. Ayçiçek yağı 2.080 dolardan 1.300 dolara ve Palm yağı da 6.450 dolardan 3.995 dolara düştü.

Tahmin yapan kişi ve Kurumlar, 2023 yılında, emtiaya olan talebin artmayacağına tam tersine talebin biraz daha daralacağına inanıyor. Yani emtia fiyatlarının düşme ihtimali yükselme ihtimalinden daha yüksek.

Görüldüğü gibi, hükümetin “bütün dünyada fiyatlar artıyor” mazeretinin herhangi bir temeli kalmadı; genel gidişat, enflasyonu gerçekten düşürmek isteyen bir hükümet için lehe işliyor. Bütün dünyada, bütün ekonomi yönetimleri, kendi ekonomileri için en büyük musibetin, yüksek enflasyon olduğunu bilirler. Bu kesin ve emin bilgi dolaysıyla dünyada hiç kimse, “enflasyon mu yoksa büyüme mi” gibi gereksiz sorular sorup “siyasi sonuçlardan korkarak” “büyüme” cevabı vermiyor. Vermediği gibi; ülke merkez bankaları; bilerek, isteyerek ve siyasi bedel ödemeye razı olarak kendi ülkelerini “ılımlı bir resesyona” sürüklemeye çalışıyorlar. Hükümet geçmiş aylarda, aktifinde %10’dan fazla döviz bulunduran şirketlere, bazı istisnalarla, kredi kullanımını yasaklamıştı; şimdi bu oran %5’e çekildi. Aynı anda bankalara, toplam mevduatın minimum %50’sinin TL olması kuralı getirildi. Firmalara döviz azaltma şartı ve bankalara TL mevduat bulma zorunluluğu birleşince; firmalar, ellerindeki dövizi satmaya başladı ve bankalar da dövizini kendisine satan firmalara %10 faizle kredi vermeye razı oldular. TCMB bu tedbirlerle yetinmedi ve bankalara yeni kurallar dayattı.

Mesela eskiden bankalar özkaynaklarının %20’si kadar açık ya da fazla döviz pozisyonu tutabiliyorken; bu oran %5’e düşürüldü. Bu karar, bankaların TCMB’ye birkaç milyar dolar daha döviz satmasına yol açacak.