Aralık 19, 2022 08:21 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: CHP'li Muharrem Erkek, Ekrem İmamoğlu davası ve AKP'nin anayasa değişikliği teklifini yorumladı: Amaç seçimi zehirlemek

Yeniasya:

Kiralamada %15 büyüme bekliyoruz

Star:

Erdoğan: Sen önce gel Diyarbakır Anneleriyle helalleş!

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Faruk Çakır 18 Aralık tarihli Yeniasya gazetesinde, "Fatura fukaraya mı?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Bir zamanların yükselen sektörü olan tekstilde satış hacminin hem aylık hem de yıllık bazda azaldığı ifade ediliyor ki bu durum başka sektörleri de etkileyebilecek bir durum. Sektör temsilcileri durgunluğu aylar öncesinden hissettiklerini belirtip, işten çıkarmaların yoğun şekilde başladığına dikkat çekmiş."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, perakende satış hacmi tekstil, giyim ve ayakkabı sektöründe yıllık yüzde 5,1, aylık ise yüzde 2,4 gerilemiş.

TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meclis Başkanı Şeref Fayat, kış sonuna kadar hazır giyim sektöründe satışlarda yavaşlamanın devam edebileceğini belirtmiş. Öte yandan fiyatlarda kısıtlı artış olabileceğini ancak gerileme beklemediğini ifade ederken nedenini ise şu sözlerle açıklamış: “Asgari ücret ve olası bir kur artışında genel giderler yükselecek. Diğer taraftan hammaddelerde önceden yapılmış kontratlar var. Tekstil sektöründe yoğun bir işten çıkarma var. Enflasyonun altında bir kur seviyesi sürdürülemez. Finansman desteği olmazsa emek yoğun sektörde bu maliyet artışını karşılayamayan şirketlerde daha yoğun istihdam kaybı yaşanabilir. Kur seviyesinin tutulacağına yönelik öngörüsü olan firmalar, işler durgun olduğu için çıkarmaları yeni yıla bırakmadan yapabilirler. Sektör olarak aldığımız basit işleri bile Bangladeş, Pakistan, Çin gibi ülkelere kaptırdık.” 

Son 30 yıla baktığımızda Türkiye’nin tekstil sektöründe dünya ile rakabet edebildiği görülüyordu ve hatta “Bizde işçilik ucuz. Dünya bize muhtaç” anlamına gelen mesajlar veriliyordu. Hakikaten de görece olarak giyim kuşam fiyatları çok yüksek değildi. En azından ‘ucuz’ ürünleri bulmak mümkündü. Öyle ki, kullanılmış giyim eşyasının artık bir değeri kalmamış, elbise tabiri yerine yenilerini almak daha avantajlı hale gelmişti. Son yıllarda ise durum tam tersine döndü. Bir kaç yıl önce ‘çöp’e atılan elbiseler artık ‘ikinci el’ olarak müşteri bulabiliyor. Geçen yılların ‘ucuz giyim mağazaları’ artık ateş pahasına elbise satıyor. 10 TL’ye çocuk çorabı bulan sevinirken, pazar tezgâhındaki bir kazak almak bile zorlaşmış durumda. 

Dünkü ‘iyi’ durumdan bugünkü ‘feci’ duruma gelmemizde kabahatli olanlar sadece başkaları mı? Acaba tekstil sektöründe de uygun adımlar ve yatırımlar yapılamadı mı? Nasıl oldu da dünya ile rekabet etmek için çıkılan yolda yine geri düştük?

Tekstil piyasası temsilcilerinin “Sektör olarak aldığımız basit işleri bile Bangladeş, Pakistan, Çin gibi ülkelere kaptırdık” ifadesi dikkate alınması gerekmez mi? Bangladeş ya da Çin’in yaptığını Türkiye niçin yapamadı ya da yapamıyor?

Sektördeki sıkıntıların faturasının çalışana, işçileri ve dolayısı ile ‘fukara’lara çıkması garip bir durum...

...***

Esfender Korkmaz 18 Aralık tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Reel sektörde gidişat iyi değil"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, perakende satış hacmi tekstil, giyim ve ayakkabı sektöründe yıllık yüzde 5,1, aylık ise yüzde 2,4 geriledi. TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meclis Başkanı Şeref Fayat; tekstil sektöründe işten çıkarmaların yoğunlaştığını söyledi. Tekstil sektörünün daralmasının bir nedeni yüksek kurdur. Çünkü pamuk ve iplik gibi ithal girdi fiyatları yüksek kalıyor ve üretim maliyetinin artışına neden oluyor. Bir diğer nedeni, Rusya-Ukrayna savaşı ile AB ekonomisinde büyümenin düşmesi ve talebin azalmasıdır."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadeelre yer veriyor:

...***

Aslında tekstil ve hazır giyim sektörü, iktisadi krizlere karşı en hassas sektördür. 2008-2009 kriz öncesinde de tekstil sektörü en önce ve en hızlı daralan sektör olmuştu.

Aslında tüm sanayi sektöründe gidişat iyi değildir. Bunu bizzat firma yetkilileri söylüyor.

Merkez Bankası her ay firma yetkilileri nezdinde iktisadi eğilim anketi yapıyor. Bu anket toplu sonuçları şöyledir:

Son üç ayda; üretim hacmi, toplam siparişler düştü. Gelecek üç ayda aynı şekilde düşmeye devam edecek. Ortalama birim maliyetler, son üç ayda düştü. Gelecek üç ayda da düşmesini bekliyoruz. Öte yandan yine Merkez Bankası kapasite kullanım oranı için de imalat sanayiinde anket yapıyor. Anket sonuçlarına göre; tüm sektörlerde kapasite kullanım oranı düştü.

Öte yandan TÜİK verilerine göre; sanayi üretim endeksi, bir önceki yılın aynı ayına göre 2022 Eylül ayında yüzde 0,5 ve Ekim ayında yüzde 2,5 arttı. Bir önceki aya göre de Eylül'de yüzde 1,6 oranında daraldı. Ekim'de yüzde 2,4 oranında arttı. Bu sonuçlar reel sektörde durgunluk habercisidir.

Özel sektörün bir yıl içinde çevirmesi gereken dış borç toplamı 67,9 milyar dolardır. Özel sektör eksi reel faizle TL bulur, ancak yeterli değildir. Girdi olarak kullandığı ara malı ve ham maddeyi ithal etmesi için ve dış borcunu çevirmesi için dövize ihtiyacı var. Türkiye'nin döviz talebi giderek artıyor. Zira dış borç yanında cari açık da arttı. Bu sene 48 milyar dolar olması bekleniyor.  

Son 7 yılda özel sektörün ithal ettiği malların fiyatı ihraç ettiği malların fiyatından daha fazla arttı. 2022 Ekim ayında; ihracat birim değer endeksi 107,1 ve ithalat birim değer endeksi ise 143,9 oldu.

TÜİK, 2015 baz yılına göre; ihracat ve ithalat birim değer endeksi ve miktar endeksi hazırlıyor. Birim değer endeksi; 2015 yılında 100 dolara ihraç ettiğimiz malı bugün kaç dolara ihraç ediyoruz ve aynı şekilde 2015 yılında 100 dolara ithal ettiğimiz malı bugün kaç dolara ithal ediyoruz, sorusuna cevap veriyor.

Demek ki  2015 yılında 100 dolara ihraç ettiğimiz malı bugün 107,1 dolara ihraç ediyoruz. 2015 yılında 100 dolara ithal ettiğimiz bir malı da bu gün 143,9 dolara ithal ediyoruz.

Bunlar reel sektörün gerçekleri ve bu gerçekleri iki kamu kurumu; TÜİK ve Merkez Bankası açıklıyor; herkes okuyor ve tedirgin oluyor. Hükümet ise aldırmıyor. Anlaşılır gibi değil.

...***

Nilgün Cerrahoğlu 18 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesinde, " Saraçhane gecesi"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" İki yıl, yedi ay, on beş gün hapis cezasının tarihe geçtiği günün şüphesiz ki en etkileyici olayı, “hocaların hocası” asırlık çınar Nermin Abadan Unat’ın Saraçhane Mitingi’ne gitmesiydi. 101 yaşındaki Nermin Hanım’ın İmamoğlu’nun makam odasına girmesiyle etrafa derhal bir “elektrik” yayıldı. Herkes anıda bir hürmet ve çekidüzen moduna geçti. Ekrem İmamoğlu ile Akşener yaşayan tarih Unat’ın elini öptüler."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

İmamoğlu’na dönüp de hoca, “Oyuma sahip çıkmaya geldim. Size gelmeyip nereye geleyim?” derken İstanbul belediye başkanının da bu meyanda etkileyici bir öyküsü olduğunu düşündüm. 

Hafta içinde alınan mahkeme kararı işte, Ekrem İmamoğlu’na şimdi tam bir Davut profili biçti. Karar gecesi yapılan Saraçhane Mitingi bu itibarla çok etkileyiciydi. 

“Bu ülkenin adalete ihtiyacı var. Bu ülkenin merhamete ihtiyacı var. Bu ülkenin vicdana, umuda ihtiyacı var” dedi İmamoğlu kendisini adalet, merhamet, vicdan, umut ile özdeşleştirerek. Ve sözlerini, “Umudumuz eksilmesin!” diyerek tamamladı. 

“İdeallerimiz var” dedi: “2023 ideallerimiz var. İstanbul’da başardık. Türkiye’de de başaracağız... Yıldırmak isteyenlere buradan söyleyelim: Aradan 3.5 yıl geçmiş olabilir. Ama benim hâlâ gençliğim var: Gençliğiiim! Hâlâ gençliğim var. Hâlâ umudumuz var. 2023’te her şey çok güzel olacak!”