Türkiye'den köşe yazarları
Karar: Kur korumalı sofra korumasız
Yeniasya:
Şirketler bir bir kapanıyor
Aydınlık:
700 bin kamu işçisi için pazarlık başladı
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Emre Kongar 20 Ocak tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Atı alan her zaman Üsküdar’ı geçer mi?”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Seçimlerden çok önce, Erdoğan kendisinin yeniden aday olduğunu ilan etti. İki kez seçilmiş olduğu için, Anayasa’ya göre ancak seçimler TBMM tarafından 360 oyla yenilenirse aday olabiliyor. Oysa, Erdoğan/AKP iktidarı TBMM’de beşte üç çoğunluğa yani 360 oya sahip değil. Dolayısıyla Anayasa’ya göre muhalefetle anlaşmadan Erdoğan’ın aday olması olanaklı değil. Buna rağmen Erdoğan yeni seçim tarihini de 14 Mayıs olarak açıkladı. Oysa bu da olanaklı değil...”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Çünkü seçimi değiştirilen yeni seçim yasasına göre yapmak istiyor...
Ama seçim yasasındaki değişiklikler yapıldıktan ancak bir yıl sonra yürürlüğe girebiliyor.
Yeni seçim yasasının kabul tarihi ise 6 Nisan 2022.
Ama süreç 6 Nisan tarihinde başlayınca, seçim takvimine göre oy verme işlemi 14 Mayıs tarihine yetişmiyor.
Bütün bu yasal ve Anayasal engellere karşın, iktidar hem Erdoğan’ın adaylığını hem de seçim tarihini yasalara ve Anayasa’ya aykırı olarak ilan etti.
Peki Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerine ve gücüne sahip olan Erdoğan, yasalara ve Anayasa’ya uymazsa ne olur?
Şimdiye kadar ne olmuşsa, şimdi de o olur:
Yani konu önce Yüksek Seçim Kurulu’na sorulur...
Yüksek Seçim Kurulu, yasalara ve Anayasa’ya aykırı olan durumların, kararların ve uygulamaların yasalara ve Anayasa’ya aykırı olmadıklarını söyler...
Erdoğan da, kendi sözleriyle “Atı alarak Üsküdar’ı geçer!”
Bu kez “Üsküdar’ı geçmenin” anlamı değişmiş görünüyor...
Çünkü:
Halkın olağanüstü tepkisi...
Açlıkla ve adaletsizlikle terbiye edilen seçmenin tercihleri...
Yasalara ve Anayasa’ya aykırı olan her türlü karar ve uygulamaları aşacak bir oy kaymasını işaret ettiği için...
Yasalara ve Anayasa’ya aykırı kararlar ve uygulamalar bu kez, seçim sonucunu belirleyebilecek gibi görünmüyor.
İlk üç “Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” olayda...
Yani 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde...
2017 Anayasa değişikliği ile “Şahsım Devleti”ni kuran halkoylamasında...
Ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde:
Erdoğan, YSK kararlarıyla, yasalara ve Anayasa’ya aykırı uygulamalarla seçimleri kazanmış, “Atı alıp Üsküdar’ı geçerek” güvenliğe kavuşmuştur ama...
Ama bu kez ne kadar yasa dışına, Anayasa dışına çıkarlarsa çıksınlar, seçimleri kazanma olasılıkları hiç de yüksek görünmüyor.
Dolayısıyla o ünlü “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözündeki “Üsküdar”, ya “güvenlikli yer” anlamını yitirmiş ya da ulaşılamayacak kadar uzak bir noktaya gitmiştir!
…***
Taha Akyol 20 Ocak tarihli Karar gazetesinde, “Yolsuzluk belası”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu arasındaki yolsuzluk tartışmasını biliyorsunuz. Erdoğan, Davutoğlu’nu, başbakanlığı döneminde, Şehir Üniversitesi’ne tahsisli olan araziyi bu üniversitenin mülkiyetine geçirmekle suçladı… Davutoğlu, eğer böyle bir usulsüzlük varsa Erdoğan’ın niye bunu zamanında önlemediğini, niye zamanında açıklamadığını, niye Davutoğlu muhalefet partisi kurmaya yönelince suçladığını sordu.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Dün 1.5 saat süren açıklamayla Davutoğlu ve kapatılan üniversitenin yetkilileri, işlemler hem YÖK’te, hem yargıda hukuken olumlu giderken, Davutoğlu’nun muhalefete geçmesi üzerine siyası kararla üniversitenin kapatıldığını anlattılar.
Usulsüz mü, değil mi şeklindeki teknik tartışmasının ötesinde, burada çok önemli bir prensip ya da kural sorunu var: Bir işlem “bizden” olunca mubah da, muhalif olunca mı suç oluşturuyor?
Nitekim besbelli ki Davutoğlu muhalefete geçmeyip köşesine çekilseydi Şehir Üniversitesi gibi değerli bir akademik kurumun kapısına kilit vurulmayacaktı. Burada karşımıza çıkan gerçek, Türkiye’de asırlardan beri siyasi iradenin hukuktan güçlü olması ve taraftarlarına servet aktarma, karşıtlarını ise bastırma gücüne sahip olmasıdır.
Bütün milletlerin tarihinde böyledir. Sorun, “hukuk devleti” ve “kurallı piyasa ekonomisi” normlarının geliştiği çağımızda bu davranışların devam edip gitmesidir.
Lütfen dikkat ediniz: Yetkilerin tek elde toplanması, artan denetimsizlik, yargı bağımsızlığında ve basın hürriyetinde daralma… Ve yolsuzluk algısında zirve!
Ekonomide de 12 bin dolardan 8-9 bin dolara düşüş!
Başbakan Davutoğlu bu gidişi gördü; hem böyle uluslararası indekslerde, hem AB İlerleme Raporları’nda gittikçe ağırlaşan yolsuzluk eleştirilerinde… Gözleriyle de görüyordu tabii.
G-20 Zirvesi’nin ardından Davutoğlu “Türkiye’nin dönem başkanlığında yolsuzluğa karşı bir stratejileri olacağını” açıkladı. (16 Kasım 2014)
“Nepotizm yapanı affetmem” diye konuşmalar yaptı. (26 Eylül 2014)
Kurduğu 64. ve 65. Hükümet programlarına “Yolsuzlukla mücadele ve Şeffalık” bölümlerini koydu.
“Kuvvetler ayrılığı” ve “Merkez Bankası bağımsızlığı” vurgularını yaptı.
Aynı dönemde Ali Babacan, gelişmiş piyasa ekonomilerinin yolsuzlukla mücadele yasalarını ve kurumlarını inceleyerek ayrıntılı bir “yolsuzlukla mücadele” kanun taslağı ve yönetmeliklerini hazırladı…
Fakat Davutoğlu’nun başbakanlıktan azledilmesiyle, hükümet programlarında bu fasıllar kaldırıldı.
Babacan’nın hazırladığı metinler rafa kaldırıldı. Sonra CB sistemine geçildi zaten.
Bu noktada partimizi, ideolojimizi bir tarafa bırakıp “insan” ve “vatandaş”
TÜSİAD daha 2014’te, yaptıkları araştırmaya göre, yolsuzlukların “iş yapma maliyetini yüzde 10 artırdığını” belirterek “
Yolsuzluk, haksızlık, tahakküm hatta zulüm, insan fıtratının özelliklerinden bir kısmıdır. Onun için nerede insan varsa bu acılar da vardır. İnsan fıtratının diğer özellikleri insaf, merhamet, adalet, diğergâmlık gibi asil duygulardır.
Tarih ve günümüz dünyası ispat ediyor ki, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar!”
…***
Faruk Çakır 20 Ocak tarihli Yeniasya gazetesinde, “Geçim derdi”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Her imkân ve fırsatta insanların ‘önce hak, hukuk ve adalet’ talep etmesini; ‘ekonomi ve ekmek’ taleplerinin ikinci ya da üçüncü sırada gelmesini arzu ederiz. Fakat gerek eğitim sistemi ve gerekse başka sebeplere bağlı olarak insanlar ekseriyetle ‘ekmek’ demeyi tercih ediyor. Kaderin bir cilvesi olarak ‘Önce ekmek’ diyenler de ekseriyetle buna ulaşmakta zorluk çekiyorlar.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Hele hele dünyayı kasıp kavuran ‘virüs salgını’ sonrasında yaşanan kriz, ekonomik talepleri daha da öne çıkardı. Buna rağmen bazı farklılıklar olmasına rağmen dünya ülkeleri ‘geçim sıkıntısı’ yaşıyor.
1982 yılında Türkiye araştırma sektöründen biri olarak çalışmaya başlayan BAREM’in iş ortağı WIN International; 36 ülkede yaşama maliyetlerine dair araştırma gerçekleştirmiş. Dünya çapında vatandaşların sadece %25’inin finansal anlamda rahat bir hayat sürdüğünü gösteren araştırma, eğitim düzeyi yüksek insanların ‘kriz’den daha az etkilendiğini ortaya koymuş.
Yıllık WIN Dünya Anketi - WWS 2022’ye göre Rusya-Ukrayna savaşının ve pandeminin dünya çapında tüm ekonomileri etkilediği ve hayat pahalılığının çok önemli bir faktör haline geldiği görülüyor. Buna göre birçok insan finansal açıdan o kadar mücadele ediyor ki dünya çapındaki vatandaşların sadece %25’i rahat bir şekilde yaşıyor. Bir aile geçindiren 35 ila 44 yaşları arasındaki kişiler, yaşam maliyetleri nedeniyle en çok etkilenenler arasında. Görüşülen kişilerin yarısından fazlası (%54) temel eğitim almış veya hiç eğitim almamış, faturalarını ödemekte güçlük çeken kişilerken, geriye kalanı daha yüksek eğitim düzeyindeki (yüksek lisansını tamamlamış) kişilerden oluşuyor.
Araştırmaya göre Türkiye tablosu da şöyle: Türkiye’de finansal anlamda konforlu yaşayanların oranı yüzde 17. Yüzde 38’i ne çok rahat yaşadığını ne de finansal bir mücadele içinde olduğunu söylüyor. Yüzde 45’i ise geçinebilmek için finansal mücadele içinde olduğunu ve harcamalarını çoktan azalttıklarını belirtiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 32’si, önümüzdeki aylarda aktif olarak harcamaları azaltmayı planlıyor. (BAREM basın bülteni, 18 Ocak 2023)