Ocak 23, 2023 08:20 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Çalışanları siyasi mitinge götürmek kanunsuz

Yeniçağ:

Saray’ın güvendiği dağlara kar yağdı. AKP’nin kalesinde şok anket

Star:

Altılı Masa'nın son toplantısında 'İmamoğlu' krizi! Akşener'e büyük tepki

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

İrfan Hüseyin Yıldız 22 Ocak tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Ekonomik riskler büyüyor"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" İktidarın yapay tedbirlerle faizleri düşürme ve kuru kontrol altında tutma politikasının ekonomide yarattığı riskler artıyor. Akıl, mantık ve ekonomi bilimine dayanmayan politikaların sonuçları, demagojik olarak geçici algılar oluşturabilir ama gerçekleri göstermezler..."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, geçen haftaki toplantısında yüzde 9 olan politika faizi oranını sabit tuttu ancak önceki toplantıda kullanılan politika faizinin yeterli düzeyde olduğuna ilişkin cümlesini metinden çıkardı. Acaba seçime doğru yeniden politika faizi indirimleri mi gelecek? Öyle ya ekonomi yönetimi uyguladığı para politikasını “Faiz sebep, enflasyon neticedir” tezine dayandırdığına göre, enflasyonu aşağı çekmek için neden politika faizini sıfırlamasın?

2021 Eylül’ünde politika faizi oranı yüzde 19 seviyesindeyken; enflasyon oranı yüzde 19, Türk Lirası mevduat faiz oranı yüzde 19, Türk Lirası ihtiyaç kredisi faizi oranı yüzde 22.38’ler civarındaydı. Yeni ekonomik modele geçiyoruz diye başlatılan politika faizi indirimlerinden sonra, 2023 Ocak ayında geldiğimiz durum; politika faiz oranı yüzde 9, enflasyon oranı yüzde 64.27, mevduat faiz oranı yüzde 25, Türk Lirası ihtiyaç kredisi faiz oranı yüzde 28.90 seviyesinde görülüyor. 

Ne oldu? Enflasyon patladı ve “Faiz sebep, enflasyon neticedir” tezi çöktü. Faizi indireceğiz diye çıkılan yolda; Hazine’nin faiz yükü daha da arttı, 2023 yılı bütçesinde geçen seneye göre yüzde 71.5 artışla 565.6 milyar lira faiz ödeneceği öngörülüyor. Hazine 19 Ocak’ta gerçekleştirdiği 10 yıllık tahvil ihracı ile 2.75 milyar doları ancak yüzde 9.75 faiz oranı ile borçlanabildi. Yıllık enflasyon oranında baz etkisinden dolayı ortaya çıkan düşüş, baz etkisi ortadan kalktıktan sonra uygulanan seçime yönelik genişlemeci maliye ve kredi politikaları nedeniyle tekrar artışa geçeceği anlaşılıyor. Gerçekte ise vatandaşın katlandığı hayat pahalılığı artmaya devam ediyor. 

Öte yandan mevduat ve kredi faiz oranları düşmemiş aksine yükselmiş ama oluşan yüksek enflasyon (yüzde 64.27) nedeniyle yüzde 24’ler seviyesinde bir negatif reel faiz oranı ortaya çıkmış görünüyor. Dolayısıyla vatandaşlar bir yandan liralaşmaya zorlanırken diğer yandan elindekini avcundakini eriten ve servet transferine yol açan bir mekanizma çalışıyor. 

Ekonomi yönetimi döviz kurunu, arz ve talep dengesi dışında zorlama tedbirlerle kontrol altında tutacağım diye 2021 yılında 128 milyar dolarlık, 2022 yılında ise 98 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervini eritti. 2022 dış ticaret açığı 110 milyar doları, cari açığı ise 38 milyar doları aştı. Kasım 2022 itibarıyla Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken toplam kısa vadeli dış borcu 189 milyar dolar seviyesini geçmiş bulunuyor. 

...***

Mehmet Kara 22 Ocak tarihli Yeniasya gazetesinde, " CHS ve Valiliğin paylaşımı"başlıklı yazısını okıuyucularla paylaşıyor.

" Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin (CHS) getirdiği yeniliklerden(!) birisi, hem valiyi de, hem de partisinin il başkanlarını “partili cumhurbaşkanı”nın ataması oldu. Erdoğan, “Ucube sistem”de Cumhurbaşkanı seçildikten sonra partisi ile ilişkisi kesilmediğinden parti üyeliği de devam ediyor. Gerçi 2014 yılında cumhurbaşkanı seçildikten sonra parti ile ilişkisi kesilen Erdoğan, 2017’de yeni sistemin kabulünden yaklaşık iki hafta sonra tekrar partisine üye olmuştu."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

...***

2018’de de ikinci defa halkın oyu ile tekrar cumhurbaşkanı olunca parti üyeliği de devam etti. Erdoğan şu an, hem üyesi olduğu partinin genel başkanlığını hem de cumhurbaşkanlığını yürütüyor.Tabii böyle olunca valiyi de, partinin il başkanını da atayan bir aynı kişi oluyor. 

Tek parti döneminde de böyleydi. Valiler aynı zamanda “tek parti”nin de il başkanı idi. Parlamenter sisteme geçilince bu uygulama sona erdi. Valiler İçişleri Bakanının teklifi cumhurbaşkanın onayı ile atanırken il başkanları partinin delegeleri ya da genel merkezin ataması ile görev yaptılar. 

Geçtiğimiz hafta Muğla Valiliğinin sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketleyerek “Muğla aşkı içimizde bitmeyecek…” başlığı ile bir video yayınlanması yeni sistemi de tartışmaya açtı. Yeni sistemin birçok arızası var, bunu iktidarda zaman zaman dile getiriyor.  

Videoda Erdoğan’ın Muğla’da düzenlediği bir mitingdeki görüntüler yer alıyordu. Görüntülerde AKP’nin bayraklarının da yer alması tartışma başlattı. Vali bir ilin en üst mülki amiri. Bu yüzden de bütün partilere eşit davranması gerekir. Aynı görüntüleri Muğla’yı ziyaret eden diğer parti genel başkanları için yapmış olsa bir derece kabul edilebilir ama Cumhurbaşkanı da olsa sadece bir parti genel başkanının görüntülerini yayınlaması elbette eleştirilir, eleştirilmeli de… 

AKP, yıllarca “Tek parti döneminde valiler parti yetkilisi gibi davranıyor” diye eleştirirken şimdi aynı duruma düşmüş oldu! Zaten, pek çok konuda neyi eleştirdilerse on fazlasını yaptılar, bu olayda da olduğu gibi… 

İYİ Parti grubu hafta içinde, “devlet memurlarının siyasî faaliyette bulunmalarının ve bunun yol açtığı demokratik, ahlâkî ve mânevî tahribatın önlenmesi için gerekli tedbirlerin belirlenmesi” başlıklı Meclis Araştırması Önergesi verdi. 

Önerge üzerine konuşan muhalefet milletvekilleri Muğla Valiliği’nin Cumhurbaşkanı üzerinden AKP propagandası yaptığını sert ifadelerle tenkit ederken, AKP adına konuşan vekiller, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde” ülkeye büyük hizmetler yapıldığını anlattılar. Muğla’ya da yapılan hizmetleri anlata anlata bitiremediler ama asıl konu olan Valiğinin böyle bir paylaşıp yapıp yapamayacağını ise cevapsız bıraktılar.  

Önerge tahmin edileceği gibi AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi ama Valiliğin bu paylaşımını da savunan çıkmadı.

...***

Esfender Korkmaz 22 Ocak tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Tarımda dönüşüm: Organik tarım ve hayvancılık"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Tarımda hem akla hem de tarıma zararlı işler yapılıyor. Bu zararları hepimiz her gün yaşayarak görüyoruz. Korkarım ki bugünkü Hükümet kaldığı sürece, tarımda tahribat artarak devam edecektir. Oysa ki dünyada ''organik tarım olarak yeni bir altın yumurtlayan tavuk'' fırsatı doğmuştur. Tarımda dönüşüm programı yaparak, bu fırsatı değerlendirebiliriz. Söz gelimi, dünyada organik tarım ürünlerine talep artışına uygun, organik tarım ve hayvancılığın teşvik edilmesi gerekir."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Devletin organik tarım ve hayvan üretme çiftlikleri kurarak, öncülük edecek, tohum ve damızlık hayvan temin etmesi gerekir.

Tarımda yarı kamusal yetkide üretici birlikleri kurulmalıdır.

Organik ürünlere daha yüksek maddi destek verilmelidir. İl Tarım Müdürlükleri ve Ziraat Odaları, organik tarım ve hayvancılık desteklerinde müşterek denetim yapmalıdır.

Aynı tür tarım ve hayvancılığa uygun olan iller arasında tarım bölgeleri kurulmalı. Bu bölgelerde yarı kamusal nitelikte "devlet organik tarım ve hayvancılık ürünleri organize sanayi bölgeleri ve üretim tesisleri" tesis edilmelidir.

Bu tesislerde çalışanların ücret ve maaşlarının beşte biri kesilerek yerine tesisin hisse senedi verilmeli ve aynı şekilde ürünün teslim eden üreticiye de ürün bedelinin beşte biri kesilerek yerine hisse senedi verilmelidir. Zaman içinde tesis, üretici ve çalışanların malı olacaktır. Ancak devlet altın hisseye sahip olacak ve organize ve yönetimde söz sahibi olmalıdır. Bu konuda aşağıda Kars-Ardahan bölgesi için bir örnek yer almaktadır.

Tarımda kooperatifleşme teşvik edilmelidir. Kooperatife dahil üretici, aynı zamanda isterse üretimde ve hasatta işçi olarak çalışmalıdır.

Örnek;

Kars-Ardahan ortak bir alan, söz gelimi birbirine yakın üç-beş köyü, "Hayvansal Organik Ürünler Organize Sanayi Bölgesi'' olarak kurulacak. Bu alana yakın bölgelerde, aynı zamanda besi organize sanayi bölgeleri kurulacak.

Kars-Ardahan Hayvansal Organik Ürünler Organize Sanayi Bölgesi idaresi, her iki vilayetin il özel idareleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Ziraat Odaları tarafından valilerin başkanlığında olacak.