Türkiye'den köşe yazarları
Karar: Aday listeleri ortak masada
Yeniasya:
Açlık sınırı 10 bin liraya dayandı
Yeniçağ:
Cumhur İttifakı'na soğuk duş yaptıracak anket
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Orhan Bursalı 23 Ocak tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "İktidar ülkeyi ağır vesayet altına soktu!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" İktidar ülkenin boynuna sadece dış borç olarak 500 milyar dolarlık prangayı asınca ve doğal yollarla ülkeye ihtiyacı olan döviz girişi olmayınca ülke ve Saray dış ülkelerin ağır bir mali vesayeti altına girdi. Bunları biliyorduk, ama Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed El Suudi Cedan resmen dile getirince bir tuhaf olduk: “Türkiye, Mısır,
...***
Petrol zengini, ekonomik bakımdan çökmüş üç Müslüman ülkeyi kırılgan sayarak onları koruyacağız diyor. Nasıl? Milyar dolarlar vererek...
Suudilerden kaç milyar dolar Merkez Bankası hesaplarına girdi bilmiyoruz. Ama ta kasım ayından beri gelen haberlere göre herhalde aralıkta veya ocakta 5 milyar dolar. Türkiye için anlamı ne ki demeyin, dolara kurşun atan bir iktidar için büyük para! Haberin yayılması bile dolara dur diyor!
Suudilerin beklentisi ne diye sormayacağım. Ama bu tür rica minnet verilen paraların siyasi anlamı olduğunu âlem bilir. Ayağa gidildi, Kaşıkçı cinayeti için sarf edilen bunca laftan dolayı kapalı kapılar ardında özürler dilendi.
Ben ettim sen etme, ver bu parayı!
Seve seve, lafı mı olur! Bir 5 daha gönderebiliriz!
Böylece Suudi politikalarının yörüngesine girmiş oluyorsunuz! Çökmüş bir ekonominin 5 milyarlar karşısında politika yapacak hali sıfırdır. Suudi Arabistan Müslüman ülkelerin üzerinde bir üstünlük kuruyor, bu sizin dış politikanızı da etkiler, ideolojik olarak ülke içindeki sözde İslami paralel yapıların gelişmesini de teşvik eder.
Sadece Suudiler mi, en büyük bonkör Moskova! Türkiye BOTAŞ aracılığıyla Rusya’ya aylardır petrol-doğalgaz borcunu ödemiyor. Sözü edilen 20 milyar dolar!
“Sonra ödersiniz! Hele şu seçimi kazasız belasız yeniden bir kazanın, aramızdaki ilişkilere bir şekilde seçim sonrası limon sıkılmasın. Sonrasına bakarız!”
Beş ay sonrası, kim iktidardaysa sopanın üzerine 20 milyar dolarlık fatura asılır ve iktidarların burnu önünde sallandırılır durur!
Bugün Rusya ile karşılıklı ticarette muazzam açık var. Rusya’nın 2021 bize ihracatı 59.6 milyar dolar, bizim ihracatımız ise 7.6 milyar. 8.5 kat!
Sadece Suudi Arabistan ve Rusya mı? Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt... Buralardan daha çok para geliyor, kontrol altındaki şirketler, ortaklıklar, büyük arsalar...
ABD’NİN F-16 HAVUCU
Uçağın ona bağlı. Milli savaş uçağı geldi geliyor propagandası ile avunur dururken, orta dönemde bile bu pek de mümkün gözükmüyor. Siluet gösterebilirsiniz de gerçeğini “savaş yapabilecek” konuma getirmek çok çok zor.
Yani F-16’lara bağımlısınız, ABD konuyu uzattıkça uzatıyor. Güncel politikalarda, mesela Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine hemen evet de Suriye meselesinde bensiz bir hareket etme diyor. ABD sopasının ucuna taktığı F-16 havucunu iktidarın burnu üzerinde dolaştırıp duruyor! Vesayet diz boyu!
...***
Mehmet Kara 23 Ocak tarihli Yeniasya gazetesinde, " Erdoğan Erdoğan’a karşı (mı)?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Muhalefetin bir yılı aşkın bir süredir yaptığı erken seçim taleplerini “seçim zamanında yani 18 Haziran 2023’te yapılacak” diyen Cumhur İttifakı, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimini öne çekme kararı aldı. 14 Mayıs, yani Demokrat Parti’nin “Yeter söz milletindir” sloganı ile “tek parti, tek adam rejimi”ni yıkarak 1950’de iktidara geldiği tarih..."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
2002’de hükümet ortağı iken, AKP iktidarının önünü açan, 2015 ve 2018 tarihinde de erken seçim çağrılarını yapan Devlet Bahçeli, yılbaşında, “Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri ister zamanında yapılsın isterse erkene alınsın” mesajıyla erken seçimin önünü açmıştı. Erdoğan’da “Mevsim şartlarını dikkate alarak belki birazcık öne çekerek- tarihini güncelleyeceğimiz 2023 seçimlerinin önemini en iyi sizler biliyorsunuz” diyerek önce Mayıs ayını işaret etti, ardından da 14 Mayıs tarihini verdi.
Cumhur İttifakı bu tarihten bir fayda umuyor ama Demokrat misyonun temsilcisi şu anda 6’lı Masa’da… DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Erdoğan, 14 Mayıs’ı işaret etmiş; Biz Demokrat Parti olarak buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz. Yerli ve Milli Şef’e karşı yeter söz milletindir’ diyeceğimiz bir gün olacaktır! Sayın Erdoğan haklı; bu aziz millet ‘yeter!’ diyecek. Hukuksuzluklara, yolsuzluklara, yasaklara ve adını hedef koydukları yalanlara ‘yeter!’ diyecek. Erdoğan da biliyor; milletimiz ‘yeter’ diyecek, ülkeye demokrasi ve adalet gelecek, kendisi gidecek. Buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz’ diyerek âdeta pası gole çevirdi.
Türkiye seçim sath-ı mailine girdi ama seçime kadar ülkenin gündeminde Erdoğan’ın 3. defa aday olup olamayacağı, seçime karar verip vermeyeceğini konuşacağız. Tarih açıklandığında ise Yüksek Seçim Kurulu’nun vereceği karara kilitleneceğiz.
Tabii burada 6’lı Masa’nın adayının kim olacağı da konuşulacak. 6 partinin yetkilileri adayın Şubat ayı içinde açıklanabileceğine işaret etse de, son karar 6 genel başkanın yapacağı toplantılarda verilecek.
6’lı Masa son toplantısında 6 Nisan’dan sonra alınacak bir “erken seçim” kararını desteklemeyeceğini açıklamasına rağmen 14 Mayıs’la ilgili kararını Perşembe günü yapacağı toplantıda alacak.
Altılı Masa’nın ilk cevap vereceği husus Erdoğan’ın 14 Mayıs’a işaret ettiği konuşmadaki, “Milletimiz, 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, ‘Altılı Masa’ diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine ‘yeter’ diyecektir” cümlesi olacaktır.
....***
Zeki Ceyhan 23 Ocak tarihli Milli gazetede, " Gerçekten dedikleri gibiyse!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" İktidar sözcüleri ve yandaş kalemler el ele vermişler “altılı masayı” yerden yere vurup duruyorlar. Küçümsüyorlar! Beğenmiyorlar,Aşağılıyorlar.İk
...***
Diyelim ki iktidar sözcülerinin ve yandaş kalemlerin “altılı masa” hakkında söyledikleri her şey gerçek olsun
Bütün bu iddialar doğru çıksın, Peki, onların “altılı masadan” bu kadar tırsmalarının nedeni ne ola ki. Karşılarında rakip olarak gördükleri “altılı masayı” hem aşağılıyorlar hem de “altılı masadan” alabildiğine tırsıyorlar. Çünkü sokaktan gelen sesler onları rahatsız ediyor. Rahatsız oldukları sokaktan gelen seslerde “bunlar gitsin de kim gelirse gelsin” deniliyor. İktidar sözcüleri ve yandaş kalemler, sokaktan gelen bu sesler karşısında “altılı masayı” küçümseyerek insanların “aklını çelmeye” çabalıyorlar!
Ancak sokaktaki vatandaş her şeyin farkında ve iki taraftan gelen açıklamalara bakıyor. Kutuplaştırıcı ve kamplaştırıcı açıklamalardan olabildiğince uzak duruyor. Sokaktaki vatandaş, kucaklayıcı söylemlere sıcak bakıyor. Bu nedenle de iktidar sözcüleri ve yandaş kalemlerden gelen çağrılara kulak verilmiyor. Evet, gerçekten dedikleri gibiyse iktidar sözcülerinin ve yandaş kalemlerin “altılı masayı” hiç önemsememeleri gerekmez mi?
Ama “altılı masa” lafını duyunca yürekleri hop oturuyor hop kalkıyor. Bu nedenle “altılı masa” iktidar sözcülerinin ve yandaş kalemlerin korkulu rüyası haline geliyor.