Ocak 25, 2023 08:27 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Seçime 4 ay kala AKP, TBMM'ye yeni ‘rant’ teklifi verdi

Yeniasya:

Etiket fiyatları dudak uçuklatıyor

Star:

EYT'liler ilk maaşı ne zaman alacak? Bakan Bilgin tarih verdi

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Yusuf Karadaş 24 Ocak tarihli Evrensel gazetesinde, "Kürtlere borçlanmadan kazanmak!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarma kararının, Erdoğan’ın 14 Mayıs olarak ilan ettiği seçimlere etkisinin ne olacağı üzerine bir tartışma sürdürülüyor. Sadece bu tartışmaların kendisi bile nasıl bir siyasal atmosferde seçimlere gidildiğinin anlaşılması ve daha önemlisi bu sistemi demokratikleştirme iddiasındaki burjuva muhalefetin demokrasisinin sınırlarının görülmesi bakımından çok şey söylüyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Emek ve Özgürlük İttifakı, iktidar ve burjuva muhalefetin karşısına halk güçlerinin üçüncü seçeneği olarak oluşturulmuşken HDP’nin ittifak bileşenleriyle müzakere etmeden böylesi bir kararı ilan etmesinin sorunlu olduğu açıktır. Ancak ülke tarihinin en kritik seçimlerinden birine doğru gidiliyorken mesele HDP’nin bu sorunlu tutumunun çok daha ötesindedir. Tek adam rejimi için ciddi riskleri olsa da Erdoğan’ın seçim tarihini belirlerken ‘mili şef’e karşı halkın tepkisini de yedekleyen yükselen Türk burjuvazisinin siyasal temsilcisi Demokrat Partinin kazandığı 1950 seçimlerini işaret etmesi, bu seçimlerin ülkenin geleceğinin nasıl bir siyaset üzerinden inşa edileceği sorusunun yanıtını verebilmek bakımından önemini de gösteriyor.

Bugün tartışma yürütürken öncelikle HDP’nin, Kürtlerin ulusal talep ve mücadelesinin en önemli siyasal temsilcisi olduğunu unutmamak gerekiyor. Kürtlerin bir bölümünün başka partilere oy vermesi, HDP’nin ulusal-demokratik talep ve mücadele içindeki Kürtlerin en önemli siyasal temsilcisi olması gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle siyasal denklemi konuşurken HDP’den çok Kürtlerin bu denklemin neresinde yer aldığı ya da oluşmuş siyasal blokların Kürtleri bu denklemin neresine konumlandığına bakılmalıdır.

Kürt sorunu konusunda ülke tarihinin en istismarcı yönetimi olan Erdoğan yönetiminin baskı ve şiddet politikalarının bir sonucu olarak bu sorunu istismar etme olanağı önemli oranda sınırlanmış bulunuyor. Öte yandan CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirleri kazanmasında Kürtlerin desteğinin oynadığı rol ortada olmasına rağmen burjuva muhalefet, o günden bugüne HDP’yi muhatap almaya, kendi siyasal inşa projesini Kürtlerle müzakere etmeye yanaşmıyor.

...***

Murat Çabas, 24 Ocak tarihli Yenimesaj gazetesinde, "14 Mayıs’ta seçime hazır olun"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

"2023 seçimlerinin tarihi, resmi olarak açıklanmasa da 14 Mayıs ihtimali kesinleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce yaptığı açıklamada 73 yıl önce Demokrat Parti'nin seçimleri kazanmasına atıfta bulunarak 14 Mayıs'ı işaret etmişti. Son yaptığı açıklamada da bu tarih biraz daha belirginleşmiş oldu."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa'da katıldığı bir programda, "10 Mart'ta biz bu (seçim) yetkimizi kullanacağız ve ondan sonra 60 gün süre var, süreyi de YSK değerlendirecek" ifadelerini kullandı. 10 Mart'tan 60 gün sonrası, 10 Mayıs Çarşamba gününe tekabül ediyor. Çarşamba günü seçim olmayacağına göre, seçim için en erken 14 Mayıs Pazar günü görünüyor. Ne diyelim, hayırlı olsun.

İnşallah ülkemiz ve milletimiz için hayırlı kapıların açılacağı bir gün olur.

Erdoğan konuşmasında, "Birileri burada hedef saptırmaya gayret ediyor. Bu erken seçim değil, seçimi öne almak. Bir diğer adım olarak da biz aslında bir güncelleme yaptık. Devlet Bey ile bu görüşmelerimizi yaparak dedik ki, zaman kaybına tahammül yok, bunun için incelemeler yaptık, herkesin yaz tatili ile ilgili durumları tutun, Karadeniz'de çaydı, fındıktı, bunları tutun, bütün değerlendirmeleri yaparak herhangi sıkıntıya KPSS vs. tüm bu ayrıntıları masaya yatırdık ve adımı da buna göre atalım dedik. Öğrencilerimizin durumları çok önemli. Bu adımı da atarak kararı buna göre verdik. Resmi olarak Cumhurbaşkanının yetkisi var, o da 10 Mart…"

Sayın Erdoğan, bu cümlelerle gerekçelerini de ifade ederek, yapılacak olan seçimin, 18 Haziran'da yapılacak olan seçimlerin öne alınması olduğunu net bir şekilde izah ediyor. Yani Cumhurbaşkanı'nın ifadeleriyle, yapılacak bu seçim asla ve asla 'yenilenen seçim' değil.

Dolayısıyla Anayasa'nın 116. maddesi kapsamına girmiyor. Ne diyor Anayasa'nın 116. maddesi: "Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır… Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir."

Tekrar altını çizelim; bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasıyla önümüzdeki seçim yenilenen bir seçim değil, tarihi öne alınmış bir seçim…

Bazılarının iddia ettiği gibi Meclis üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun yani 360 milletvekilinin oyu alınmış olsa dahi, bu maddeye dayanarak Sayın Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı adayı olamıyor.

Geriye kalıyor Anayasa'nın 101. maddesi: "Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir."

Biz bu maddeye dayanarak Erdoğan'ın en fazla 2 defa cumhurbaşkanı seçilebileceğini, 2 dönem cumhurbaşkanlığı yaptığı için de tekrar aday olamayacağını ifade ettiğimizde, AKP cenahı hemen savunma pozisyonuna geçip şu iddiaları sıralıyorlar:

İddia-1: "Anayasa'nın 101. maddesinin hükümleri değiştirildi, değiştirilen hükümler, değiştirildiği tarihten sonra geçerlidir. Öncesini kapsamaz."

Cevap-1: Anayasanın 101. maddesinde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bir değişikliktir, doğru ama bir kişinin 2 defadan fazla cumhurbaşkanı seçilemeyeceği hükmü değiştirilmemiş olan eski bir hükümdür. Değiştirilmemiş hükümler ilk konulduğu tarihten itibaren aynen geçerlidir. Dolayısıyla bu hükme göre, Sayın Erdoğan iki dönem cumhurbaşkanlığı yapmıştır ve yeniden seçilemez.

...***

Abdülkadir Özkan 24 Ocak tarihli Milli gazetede, "EYT, Adı Var Kendi Yok"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Yıllardan beri Emeklilikte Yaşa Takılanlar ( EYT) konusu gündemden düşmüyor. İçeriği de toplum tarafından net olarak bilinmiyor. Kısaca ödediği prim sayısına göre emekliliği hak ettikleri halde, emekli olabilmek için belirlenmiş olan yaşa ulaşamamış olanların belirtildiği söyleniyor. EYT’yi emeklilik prim gün sayısını tamamlamış ama yaş sınırını tamamlayamamış olanların emeklilik hakkının yaş beklenmeden verilmesi talebi diye de izah edebiliriz."diyen yazar, yazısınıjn ndevamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Ülkemizde uzun yıllar çok erken yaşta emekli olunması gündemdeydi. Söz gelimi 18 yaşında işe başlayan bir kişi eğer bir de fiili hizmet zammı, ya da yıpranma payı söz konusu ise 38-43 yaşlarında emekli olabiliyordu. Bu ise 20 sene çalışıp emeklilik hakkını elde edenlerin 30-35 sene hatta daha uzun süre emekli aylığı alabilmesi anlamına geliyordu. Bu ise ister istemez Sosyal Güvenlik Kurumunu zor duruma düşürüyor, çalışanların ödedikleri prim ile emeklilerin ücretlerinin karşılanması bile mümkün olmuyordu. Sonuç olarak ortada bir problem vardı ve bunun giderilmesi gerekiyordu. Ayrıca sosyal devlet emeklilerinin ihtiyaçlarını karşılamak durumundaydı.

Sonuç olarak erken yaşta emekliliğin mahzurlarını gidermek için yeni düzenlemeler gündeme geldi. Yaş sınırı biraz yükseltildi. Ancak, bu duruma da ister istemez, “Maç sırasında kural değişmez” diyerek karşı çıkıldı. Bunun için gösteriler yapıldı. Sonuçta seçimlerin gündeme gelmesi ile daha önce tüm taleplere direnen iktidar bu defa birden bire bu konuyu gündeme getirdi. Hem de üzerinde ciddi hiçbir hazırlık yapılmadan, neyin yapılabilip neyin yapılamayacağı üzerinde kafa yorulmadan konu kıyısından köşesinden gündeme getirildi, milyonlarca emekliliği bekleyenler bir beklenti içine girdiler. Aralık ayı içinde ilk defa iktidar tarafından EYT konusunun çözüleceği dillendirildi. Ocak içinde çözülebileceği söylendi, olmadı Şubat içinde sonuçlanacağı ifade edilirken birden bire Mart ayında EYT’lilerin ilk aylıklarını alabilecekleri söylendi, söyleniyor.

Öyle anlaşılıyor ki, olayın boyutları ortaya çıktıkça konunun kısa sürede çözüme kavuşturulamayacağı anlaşılmış olacak ki, şimdilerde tüm EYT’lilerin aylığa bağlanabilmesi için birkaç yıla ihtiyaç olduğu söyleniyor. Bu arada SGK’nın mevcut personelinin işin kısa sürede bitirilmesi için yeterli olmadığı ileri sürülüyor. Elbette tüm söylenenler ne ölçüde doğrudur bilemiyoruz. Çünkü iktidar kanadından yapılan açıklamalarda da netlik söz konusu değil. Aralık içinde rahat ve net konuşulurken giderek netlik kaybolmaya başladı.