Ocak 31, 2023 08:41 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Temel aşılara erişilemiyor

Karar:

Ortak mutabakata yoğun katılım

Star:

EYT teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda perşembe günü görüşülecek

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Mehmet Ocaktan 30 Ocak tarihli Karar gazetesinde, "Muhalefette toparlanma işaretleri…"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Epey bir süredir ‘Altılı Masa’nın (Millet İttifakı) ağır hareket ettiğini ve bu halin iktidara büyük avantaj sağladığını anlatmaya çalışıyorum. Gerçekten de çok zaman kaybettiler, sadece parlamenter sistem çalışmalarıyla ilgili yaklaşık bir yıllık bir sürenin harcanmış olması bile zamanın ne kadar boşa harcandığının en önemli göstergesidir. Kaldı ki muhalefet dört yüz vekil sayısına ulaşamazsa, gündeme bile gelmeyecek bir mesele…"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Ayrıca büyük bir yoksulluk yaşayan insanların parlamenter sistem diye bir dertleri de yok. Onlar tencerelerini kaynatabilmenin derdindeler. Dolayısıyla muhalefet şu ana kadar hükümet programını, yol haritasını çoktan açıklayıp aday meselesini netleştirmiş olmalıydı.

Maalesef aday meselesinde önemli bir mesafe alınamadığı için toplumun karşısına güçlü bir sesle çıkılamamış ve neredeyse bütün alan tümden iktidara bırakılmıştır.

Düşünün bir yıl önce Cumhur İttifakı’nın tepe isimleri, bakanlar, milletvekilleri toplumun karşısına çıkacak halde değildiler ve ağızlarını adeta bıçak açmıyordu. Ancak bugün sesleri daha gür çıkıyor ve küçük de olsa bir toparlanma rüzgarı esiyor. Elbette bunda asgari ücret artışının, memura-emekliye yapılan zamların ve EYT’nin bir ölçüde payı var. Ama esas iktidarı coşturan, muhalefetin neredeyse altı aydır ortalarda gözükmemesidir.

Oysa halen Türkiye’de yaşanan fukaralık manzaraları hiçbir iktidarın yüzünü güldürmeye yetmeyecektir. TUİK kağıt üzerinde enflasyonu yirmi puan indiriyor ama halkın tenceresindeki yangın her gün daha da büyümeye devam ediyor. Her ne kadar iktidara alkış tutmakla görevlendirilmiş bulunan gazeteler ve tek tip talimatlı kalemler memleketin güllük-gülistanlık olduğunu anlatabilmek için büyük gayret sarf etseler de bu masallar yoksulların acısını dindirmeye yetmiyor.

Memleketin hali böyleyken muhalefetin hala kitabi metinler hazırlamakla zaman kaybetmesini anlamak ne yazık ki mümkün değil. Evet iktidara geldiklerinde nasıl bir Türkiye inşa edeceklerinin ilkelerini belirlemeleri, yol haritalarını şekillendirmeleri önemli.

Ancak unutmayalım ki seçime yaklaşık üç ay var ve muhalefet hala adayını belirleyebilmiş değil. Doğal olarak bu durum, muhalefete bel bağlayan kitlelerde giderek bir umutsuzluk hali oluşturur ki ülkenin buna tahammülü yok.

6’lı masanın son toplantısında birlikteliğin Millet İttifakı olarak belirlenmesi önemli bir adım. Dolayısıyla bu yeni durumdan anlıyoruz ki muhalefet liderleri artık dönülmez bir noktada olduklarını hep birlikte “Yeter söz milletin” sloganıyla da teyit etmiş bulunuyorlar.

Şimdi sırada aday tespiti var, eğer zaman kaybetmeden milletin teveccühüne mazhar olacak bir aday belirleyip milletin karşısına çakabilirlerse, 14 Mayıs’taki değişim için büyük bir avantaj sağlayabilirler.

...***

Mehmet Kara 30 Ocak tarihli Yeniasya gazetesinde, " 6’lı Masa ortak politikalar mutabakat metnini imzalıyor"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Seçimin startı verildi, ülke seçim sath-ı mailine girdi. 28 Şubat 2022 tarihinde ilk toplantısını yapan 6’lı Masa 11. toplantısını Perşembe günü yaptı. İlk toplantıda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnini imzalayan 6 partinin genel başkanı, 28 Kasım’da da “Anayasa Değişiklik Önerisi”ne imza koymuş ve geniş bir programla kamuoyu ile paylaşmışlardı. Bu arada komisyonlar hummalı bir çalışma yürüttü, yürütüyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:  

...***

Cumhur İttifakı, adayın kim olacağı konusunda merak içinde kalırken 6’lı Masa, birçok alanda Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş ve daha sonrasında yapılacakları en ince ayrıntısına kadar çalıştı. 

Erdoğan, 2017’de Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini (CHS) anlatırken “Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok... Cumhurbaşkanının erken seçime götürme yetkisi dahi yok” derken şimdilerde 10 Mart’ta yetkisini kullanarak erken seçimi kararını açıklayacağını söylemesi, üçüncü defa aday olup olmayacağı tartışmalarını beraberinde getirdi. 6’lı Masa’nın “yeni bir mağduriyet alanı” oluşmaması için azamî gayret gösterirken son toplantıda Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağı açıklandı. 

Diğer yandan iktidar erken seçim yerine “güncelleme, azıcık öne çekme, öne alınmış seçim” ifadelerini kullanıyor ancak bal gibi bir erken seçim… 

Bütün bu tartışmalar yaşanırken, seçim kararı en geç 10 Mart’ta alınırsa, YSK seçim takvimi 20 Mart’ta işletmeye başlayacak.  

Seçimin öne alınmasına iktidar ile muhalefet arasında görüş ayrılığı yaşanınca iktidarın 14 Mayıs’ta yapılması planlanan genel seçim için önce Meclis yollarının denenmesine karar verdiği söyleniyor. Bunun için Meclis’e bir önerge verilmesi, Anayasa Komisyonu’nda görüşüldükten sonra Genel Kurul’a gelmesi gerekiyor.  

360 ve üzeri oy bulunursa kararı Meclis vermiş olacak. İktidarın oyları buna yetmediği için muhalefetten destek gerekiyor. Şu anki duruma göre Meclis’ten çıkması zor. Cumhurbaşkanının erken seçim kararı alması ise tartışmaları beraberinde getirecek. En başta da kendisinin daha önceki sözleri gündeme gelecek. 

...***

Ahmet Gürsoy 30 Ocak tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Halkının çoğunu sevmeyen iktidar"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" "Türkiye, hukuksuzluk, kanunsuzluk ve başıbozuklukla hareket eden bir hükümet tarafından yönetilmektedir." Millet İttifakı'nın 11. toplantısından çıkan bildiride yer alan yukarıdaki cümle, 20 yıllık AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği durumu en yalın haliyle anlatıyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu "Hukuksuzluk halini" sağır sultan bile duydu ve biliyor. Bilmek istemeyenler, bu durumu yaratan iktidardakilerdir. Onlar yarattıkları durumdan fazlasıyla memnun."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

"Hukuksuzluk hâli" sadece cinayetlerle sınırlı değil, dolandırıcılık, sahtekârlık, devlete zarar veren suçlar da var. Eğer suç, iktidara yakın birileri tarafından işlenmişse, taraflar anında yargıya başvuruyor ve bir mahkeme kararıyla konuşulması, yazılması, haber yapılması yasaklanıyor. 

Depreştirmeyin deniliyor.

Çirkinlikler ortaya saçıldığında en azından küçük bir itiraz, en ufak bir yalanlama beklersiniz değil mi? Kesinlikle mümkün olmuyor. Yalanlamayı bırakın, itiraf edilenler bile koruma altına alınıyor. Hatırlayın, bir hanım bakan vardı. Devlete dezenfektan sattığını söylemişti. 

N'oldu?

Bakanlık görevinden alındı ve üzeri kapatıldı.

Konuşulması mahkeme ile engellenemiyorsa yöntem şu: İddiaları soruşturmamak, üzerine gidilmesini engellemek ve gündemden düşmesini bekleyerek unutturma yoluna gitmek.

Bu stratejiye, cinayet soruşturmalarını da ekleyin. Sonuç alıcı bir eylem henüz göremedik.

Aydınlatılır mı?

Mevcut iktidarın adaletle yönetme siciline bakılırsa, hayır.

Siyasal alanın en önemli ve olmazsa olmaz aktörlerinden olan Ana Muhalefet partisinin genel başkanına yapılan saldırılar da aynı şekilde sürüyor. Hatırlayalım lütfen. Kılıçdaroğlu'na Çubukta operasyon çekilmişti. 

N'oldu?

Dava açılması... Epey bekledikten sonra adliye harekete geçti. O da basit yaralamadan. Hâlbuki önemli bir siyasi aktör, linç hareketiyle karşı karşıya kalmıştı.

Bu iktidar, adaletle hükmetmeyi sevmiyor. Yanlı davranmayı seviyor. Yandaşları da kendine benziyor. Onlar da efendilerine itiraz etmiyor. Çünkü hepsi iktidarın yarattığı servet dağıtım ekonomisinden besleniyor.

İktidarın bir diğer ve en önemli fütursuzluğu da, işte burada kendini gösteriyor. Devletin; ekonomik, siyasi, sosyal her ne imkânı varsa, herkese ait olanın hepsini, sadece yandaşa dağıtıyor. Devlet hepimizin, ama imkânlar yandaşların.

Böylece ortaya, vatandaşın vergilerine tasallut eden partizan, otokrat, hak hukuk tanımaz bir yönetim çıkıyor. Yasalar, olması gerektiği gibi değil, çarpık yorumlanarak, her biri paydaş olan vatandaşların aleyhine kullanılıyor.

Halkının çoğunu sevmeyen iktidar ve ortaklarının yarattığı Türkiye'dir bu.

Hâl böyle olunca ister istemez ortaya çıkan manzara, Millet İttifakı'nın 11. toplantısında belirtildiği gibi; "Hukuksuzluk, kanunsuzluk ve başıbozuklukla hareket eden bir hükümet" oluyor.

Ve pek doğaldır ki, hukuk olmayınca, güven kaçıp gidiyor. Adalet olmayınca zulüm, mazlumlara dikleniyor. Ve halkın karşısına; enflasyon, zam, beklentilerin karşılanamaması, sınavlardan hakkını alamama, işsizlik, adam kayırma, hayat pahalılığı olarak çıkıyor.