Şubat 20, 2023 08:42 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Karar: Fransız deprem bilimciden endişelendiren açıklama: Marmara'da 7,6 üzerinde tek bir deprem olabilir

Yenimesaj:

'Türkiye jeolojik oluşum aşamasında, bu da çok deprem demek'

Milli gazete:

Kılıçdaroğlu’ndan hasar tespit ekiplerine: Raporu gerçekçi oluşturun

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Mehmet Kara 19 Şubat tarihli Yeniasya gazetesinde, "Talimatlı sistem enkaz altında kaldı"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Pazarcık ve Elbistan ilçesi merkezli yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki 6 Şubat depreminin üzerinden 14 gün geçti. 10 binlerce kişinin vefat ettiği depremde arama kurtarma çalışmaları devam ederken bir yandan da depremin oluşturduğu enkazlar kaldırılmaya çalışılıyor. Yakınları enkaz altında kalanlar binalarının önünden ayrılmıyor, hiç değilse cenazelerine alıp defnetmek için soğukta bekliyorlar."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

...***

Arama kurtarma faaliyetleri dâhil yaşanan birçok koordinasyon problemi ne yazık ki birçok insanın hayatına mâl oldu. Her ne kadar deprem çok geniş bir alanda gerçekleşse de var olan devlet imkânlarının gerektiği gibi kullanılamamasını, kimisi “iktidar sınıfta kaldı” kimisi “yeni sistem enkaz altında kaldı” diye yorumlasa da gerçek şu ki, yaşananlar talimatlı sistemin bir sonucu. 

Çünkü bugüne kadar harekete geçmek için “talimat” bekleyen Bakandan yine yangını söndürmek için talimat almadan harekete geçmeyen kurumlara şahit olduk. 

Şimdi görülen o ki “hızlı karar alınacağı” söylenen sistem, tam işe yarayacağı zaman bekleneni veremediği gibi, var olan işleyişi de yavaşlattı. 

Bir kere ülke olarak depreme hazırlı olmadığımız ve depremin hemen ardından harekete geçilememesi, bir koordinasyonsuzluk ortaya çıkardı. Üzerinden 14 gün geçmesine rağmen hâlâ ulaşılamayan yerler var. Depremin hemen ardından bütün millet varını yoğunu bölgeye gönderirken “tek elden organizasyon” yüzünden giyim ve yiyecek yardımları yerlerine ulaştırılamadı.  

Gönüllü kuruluşlar, ellerinde yardım malzemeleri ve iş makinaları ile şehir girişlerinde “gelebilirsiniz talimat”ı beklemek zorunda kaldı. Böyle olunca da acılar katlandı, depremzedelere yardım ulaştırılamadı. 

Deprem sorusu 3 yıldır cevaplandırılamadı

Tek adam sisteminin ortaya çıkardığı bir gerçek de Meclis’in zayıflayarak denetim yetkisini tam anlamıyla yapamaması oldu.  

Bir defa sistem doğrudan Cumhurbaşkanına soru sorma imkânı vermiyor. Vekiller ancak yardımcısına soru sorabiliyor; o da yazılı olmak şartıyla. Bakanlara da sözlü sorulamıyor. Meclis Başkanlığı ikazını yapmasına rağmen 15 günlük süre içinde sorular hep cevapsız kalmış. Bu Meclis’in denetim yetkisinin tam olarak kullanılmadığı anlamını taşıyor. 

Çarpıcı bir örnek verelim:

Deprem nedeniyle birçok yakını vefat eden Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’le görüşmemizde her bir vatandaşımıza yardım elini uzatmaya, acil ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını anlatırken afet bölgesinde hâlâ çok eksiğin olduğunu söylüyor, ciddî bir koordinasyon eksikliğinden bahsediyor. 

Tokdemir, 10.03.2020 tarihinde 24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ’da meydan gelen 6.8 büyüklüğündeki depremde 41 vatandaşın vefatından sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı’na “depreme dayanıklı ve riskli bina sayılarına” ilişkin soru sorduğunu anlattı. Önergesinde Hatay’ın da içinde olduğu fay hattının harekete geçtiğini, acil toplanma alanlarını, binaların depreme dayanıklılık testinin yapılıp yapılmadığını, riskli bina sayısını, kaç hastane, okul ve kamu binasının depremde risk kapsamında olduğunu sormuş. 

Aradan geçen üç senede birçok yazılı soru önergesinde de olduğu gibi cevaplandırılmamış! 

Cevaplandırılmadı da ne oldu?” diyenlere, cevaplandırılsaydı, riskli binalardan birçoğu geçen bu üç senede güçlendirilebilir ya da yıkılıp yeniden yapılabilirdi. 

...***

Esfender Korkmaz 19 Şubat tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Ekonomide ne yapmalıyız?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Depremin GSYH'da büyüme üzerinde negatif ve pozitif etkileri vardır. Bölgedeki yatırımların tahrip olması ve iş gücü kayb nedeniyle üretim doğrudan etkilenir. Üretimde ve büyümede düşme meydana gelir. Bölgeden ham madde ve ara malı olarak girdi sağlayan firmalar ve bölgeye girdi satan firmalarda da üretim daralır. GSYH'da büyüme olumsuz etkilenir. Öte yandan, yıkılan altyapı ve binaların yeniden yapılması, katma değer yaratır ve büyüme olumlu etkilenir."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Krizin derinleşmesini ve daralmayı önlemek için bazı olağanüstü önlemler almak gerekir. Birkaç örnek;

Merkez Bankası gösterge faizi, TÜFE'nin birkaç puan üstüne çıkarılmalıdır. Bu durumda tüketimin maliyeti artacak ve talep daralacak, enflasyon düşecektir.

Enflasyonun düşmesine paralel olarak, gösterge faizi de yine reel faiz kalacak şekilde düşürülebilir. Türkiye 2018-2019'da aynısını yaptı ve o yıl enflasyonu düşürdü, kuru frenledi.

Merkez Bankası'na Cumhurbaşkanı müdahale etmeyecektir. Bankanın kadroları değişecek, banka seçime kadar tarafsız ve objektif bir teknik heyet tarafından yönetilecektir.

Dış ticaret politikasını değiştirmek gerekir. 2022 yılında Rusya'ya karşı 48,5 milyar dolar, Çine de 38 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Rusya'dan ithalatımız içinde sırayı doğal gaz ve petrol ürünleri alır. Bu iki kalemin Rusya'dan ithalatımız içindeki payı yüzde 37'dir.

Türkiye kota vergi koyarak, Rusya'dan ithalatını yarı yarıya, Çin'den ithalatını da üçte bire düşürebilir. O zaman iç yatırımlar etkilenmez ve fakat cari açık da kalmaz. Döviz ihtiyacı azalır. Kurlar dengeye gelir.

Deprem bölgesinde 10 ilin valileri, belediye başkanları, ticaret, sanayi ve ziraat odaları başkanlarından oluşan koordinasyon kurulu oluşturmak gerekir. Yardım fonları, yatırım ödenekleri bu kurula verilmeli. Bu kurul altyapı yatırımlarını, inşaat ve restorasyon işlerini, bu alandaki yardım ve teşviklerin kararını vermelidir.

Bölge tarımı için tohum, gübre gibi girdiler de, aynı koordinasyon kurulu tarafından dağıtılmalıdır.

Bölgedeki yurtlar açılmalı, örgün eğitim yapılmalıdır. Eğitim yapılması, devletin güçlü olduğu kanaatini getirir ve ekonomide büyümeyi de pozitif etkiler.

Seçim nedeni ile kamu kaynaklarının popülist politika aracı olarak kullanılmasına yasak getirilmeli.

...***

İrfan Hüseyin Yıldız 19 Şubat tarihli Cumhuriyet gazetesinde, " Sistemin çöküşü"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Kahramanmaraş merkezli ardı ardına yaşanan iki depremin ardından 13 gün geçti, Türkiye yaşanan bu depremlerin sebep olduğu acıların, trajedilerin, can, mal ve gelir kayıplarının muhasebesini henüz tam olarak yapabilmiş değil. Demokratik ülkelerde bu gibi durumlarda halka doğru ve ayrıntılı bilgi vermekle sorumlu kurumlar vardır. Kamuoyunun karşısına çıkıp sürekli bilgi verirler."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Yine demokratik ülkelerde böylesine büyük felaketlerde sorumlular ortaya çıkıp sorumluluk alır ve istifa ederler. Çünkü yaşadığımız “Bilanço çok ağırdır” ve aşikâr olan birçok nedenle bu sonuçta ülkeyi yönetenlerin büyük sorumlulukları vardır. Bu depremde, kamu kurumlarının etkin müdahale için yeterli kurumsal kapasitelerinin olmadığı ve “tek kişiye bağlı siyasi ve idari sistem”in çalışmadığı ortaya çıktı. Bütün bunları sadece üç beş müteahhide yıkarak örtmenin doğru olmadığını düşünüyorum...

Elbette millet olarak büyük bir dayanışma örneği veriyoruz. Kutuplaşmanın değil, insani boyutuyla acılarımızı paylaşmanın, yardımlaşmanın ve kucaklaşmanın yaşandığı günlerden geçiyoruz ama gerçek sorumlular hesap vermezse, hukuk devleti ve kamu vicdanı ciddi yara almış olur ve diğerleri gibi bu afetten de bir ders çıkarmamış oluruz. Bu nedenle CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun ısrarlı hesap sorma çıkışlarını yerinde buluyorum...

Uzmanlar, bugün 40 binler civarında açıklanan can kaybımızın iki katına çıkabileceğini söylüyor. Ölen yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Geride kalanları sadece manevi acılar değil ekonomik olarak da çok zor şartlar bekliyor.

Depremin yol açtığı bu devasa maddi hasarı canlı yayında şova dönüştürülen, kamudan kamuya yardım kampanyalarıyla gidermek mümkün görünmüyor. 2022 yılı bütçe açığı 139.1 milyar lira oldu. 2023 yılında seçim popülizminin de etkisiyle yüzde 374 oranında artışla 659.5 milyar liralık büyük bir bütçe açığı öngörüldü. Bunun ilk işaretlerini ocak ayının 32.2 milyar lira seviyesinde gerçekleşen bütçe açığında görmüş olduk. Şimdi buna bir de depremin getireceği yükleri dahil ettiğimizde, 2023 yılının bütçe açığının 1 triyon liranın üstüne çıkacağı anlaşılıyor. Peki bu devasa bütçe açığı nasıl kapatılacak?