Temmuz 19, 2023 09:32 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Karar: Dolar ve euroda rekor serisi sürüyor! Piyasalar durulmuyor

Yeniasya:

Böyle pahalılık görmedik

Yeniçağ:

Türk gayrimenkul devinin iflası istendi. Devasa projelere imza atmıştı

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Taha Akyol 18 Temmuz tarihli Karar gazetesinde, "Anayasa üstün mü?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Türkiye’de sadece devletin katında değil, biz insanların zihninde de hukuk yüksek bir değer değildir maalesef. “Dava” ve “devrim” karşısında hukukun ne değeri olabilir ki? Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar değil mi? Öyle ama “bizden” olduğu zaman daha bir bağlar… Can Atalay muhalif ve solcu TİP’in değil de iktidar partilerinin birinden seçilseydi, anında tahliye edilirdi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Atalay, şimdi Meclis kayıtlarına göre milletvekili, hatta Meclis’teki İnsan Hakları Komisyonu’na üye seçildi. Ama tutuklu ve Yargıtay bu tutukluluğu onayladı.

Anayasa “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” diyor: İki istisnası var:

• Ağır cezayı gerektiren suçüstü haller.

• ‘Anayasanın 14. Maddesindeki durumlar’, yani bölücülük ve anayasayı ihlal (darbeye teşebbüs) suçları.

Can Atalay, Gezi Davasında kesinleşmemiş hükümlü. Gezi hadiseleri, sonradan icat edilen bir suçlamayla planlı darbeye teşebbüs sayıldığından Yargıtay tutuklu bulundurulmasını haklı buldu.

Fakat Anayasa Mahkemesinin bu konuda aksine kararları var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve AİHM içtihatlarına göre karar veren AYM, iktidarların muhaliflere karşı bu suçlardan soruşturma açtırarak, seçilme hakkını engelleyebileceğini belirten kararlar vermiştir. Buna göre, seçilen milletvekili, bu suçlamalarla tutuklu olsa bile Meclis’e gelebilmelidir. Çünkü demokrasilerde “seçme” ve “seçilme” üstün haklardır. AYM’nin “demokrasinin korunması bağlamında ve hak eksenli yorum” vurgusu yapan şu kararına bakabilirsiniz. (Başvuru no. 2019/10634, 1 Temmuz 2021, özellikle parag. 125-134)

Fakat Yargıtay, buna uymadığı gibi kararında AYM’ye ‘senin kararın yanlış’ anlamında ders vermektedir! Halbuki AYM kararı eleştirilebilir ama uymak şarttır!

Hukukçu ve gazeteci meslektaşım Figen Çalıkuşu’nun “101 Soruda 15 Temmuz Yargısı” adlı kitabından bahsetmek isterim. Dünkü vesayet yargısının, siyaset yargısına dönüşmesine ilişkin örneklerle dolu bir kitap.

Atalay örneğinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi kararına uymayı reddeden ve hatta AYM’yi “yetki gaspı” yapmakla suçlayan yargıçların, HSK tarafından korunduğunu hatta terfi ettirildiğini bu kitapta okuyabilirsiniz.

Kitabın “Mahkemeler anayasayı nasıl yok saydı” bölümünü, bir hukukçu olarak içim yanarak okudum. Bunlara Yargıtay’ın bazı kararları da dahil… Figen Çalıkuşu, AYM Kararlarına aykırı Yargıtay kararlarına “muhalefet şerhi” yazan değerli yargıçları da elbette saygıyla anlatıyor.

...***

Cevher İlhan 18 Temmuz tarihli Yeniasya gazetesinde, " “Salâlı” zam kasırgası"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Seçimin hemen ardından başlayan zam fırtınasında akaryakıta dokuzuncu kez gelen zamlara ek olarak en son 15 Temmuz gecesi benzin ve motorine bir defada yapılan fahiş zamlarla benzinin litresinin 35 liraya, motorinin 33.5 liraya dayanmasıyla şiddetlenen zam kasırgası bütün gündemlerin önüne geçti. Çarpıcı olan, uluslararası piyasalarda petrolün yüzde 40’a varan ucuzlamasına karşı benzin, motorin ve doğalgaz fiyatının yüzde 200’den fazla artmasıyla kalınmaması; onca zamma rağmen son zam kasırgasında iğneden ipliğe her şeyin zamlanması."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Tüm sektörlerde tabii bir girdi olan akaryakıtın pompa fiyatının birden 6 lira yükselmesinin tetiklediği domino etkisiyle üretim ve nakliye maliyetleri arttığından çarşı - pazar fiyatlarının katlanması.

Ve en vahimi de tıpkı motorlu taşıtlar vergisinin yıl içinde ikinci kez alınmasında olduğu gibi ardı ardına yeni zamların vergilere yansıtılması.

Bunun enflasyonu daha da arttıracağı, TL’nin değerini daha da dibe vurduracağı ve son vartada 19 liradan 26.5 liraya çıkan doların, 21 liradan 29.5 liraya çıkan euronun yeni rekorlar kıracağı ve yeni zamların kapıda olduğu belirtiliyor. 

Görünen o ki hâlâ sonuçları tartışılan kara propagandalı, iftiralı seçim kampanyasında peşpeşe patlatılan ve vatandaşların gazını alma maksatlı sahte söylemle “fos” çıkarken “gaz müjdeleri” ve “Gabar’da petrol fışkırıyor!” uydurmaları da vaziyeti kurtaramamış.

Belli ki Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile Hazine ve Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı’nın Körfez ülkelerine yaptığı “sıcak para bulma” gezileri bir netice vermemiş; yani bütün ısrar ve aramalara rağmen Körfez’den para gelmemiş; bundandır ki “son çâre” olarak Cumhurbaşkanı bizzat “âcilen para bulma ziyaretleri”ne çıkıyor…

En ilginci de yine ekonomistlerin tesbitiyle, büyük beklentilerle ekonominin başına getirilen yeni Bakan’ın yetkisinin olmadığı, “Ben ekonomistim, ekonominin sorumlusu benim ben!” diyen Cumhurbaşkanı’nın “ekonomi politikaları”nın sürdüğü yeniden tescil ediliyor.

Görünen o ki Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın asgari ücreti, enflasyonu ve gelir seviyesini hesaba katmadan “Türkiye Avrupa’da en ucuz akaryakıtı kullanan dört ülkeden biri” çarpıtması da artık ayyuka çıkan vahim vaziyeti kurtaramıyor.

Hulâsa, ekonominin bütünüyle iflâsı karşısında iktidar mihraklarınca daha şimdiden “zamları Erdoğan değil, Şimşek yaptı” asparagasının temrinleri yapılırken, Cumhurbaşkanı’nın yine “aldatıldım, ekonomiyi düzelteceklerdi, daha da batırdılar!” diye bütün vebâli başkalarının üstüne yıkmasına zemin hazırlanıyor.

Bundandır ki 15 Temmuz gecesi zamların tam da salâların okunmasının hemen ardına denk getirilmesine AKP mahfillerinden bile “kirli bir operasyon” yorumuyla tepki gösteriliyor. 

...***

Arslan Tekin 18 Temmuz tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Ekonomide rasyonalite... Zam fırtınası!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Zam fırtınası... Esti, gürledi, önüne ne gelirse uçurdu. Halk inim inim inliyor. İçişleri Bakanlığı’ndan milletvekilliğine seken Süleyman Soylu, “Tayyip Erdoğan diyor ki bana 'O dağlarda sekeceksin', o dağdan o dağa. Benim evlatlarım yalnız kalmayacak. Gabar Dağı'nda petrol çıkıyor. Şimdi Amerika çıldırmaz mı, Avrupa çıldırmaz mı? Daha yeni başlıyoruz. Nasıl bir petrol? Benzeri Suudi Arabistan'da da var. Çıktığı an traktörü çalıştırabilecek bir kabiliyeti var, gravitesi çok yüksek.” demiş, gazı bastıkça basmıştı!"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Nerede o petrol? Seçimler yaklaşırken ya gaz çıkarırlar ya petrol. Seçim geçer, esamesi okunmaz. Madem gaz çıkardın, madem petrol çıkardın... Neyin nesi misliyle fiyatlar?!

Akaryakıta zam demek, her şeye zam demek. Sadece akaryakıta zamla kalmıyorlar; vergileri de katlıyorlar.

CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı Ocak 2023’ten bu yana petrol fiyatlarının dökümünü veriyor:

“Ocak ayı başından bu yana pompa satışı fiyatı; benzin yüzde 75, mazot ise yüzde 48 zamlandı. 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerin hemen ardından pompa satış fiyatları; benzin yüzde 65, mazot ise yüzde 66 zamlandı. Ocak ayı başında 50 litrelik benzinli bir aracın deposu 984 liraya, 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerin önce de bin 46 liraya doluyordu. Bugün aracın deposunu doldurmanın maliyeti bin 726 lira.”

Dövize bakalım: 1 Ocak 2023’te dolar 17.803, Euro 19.980 lirayken, şimdi ise dün itibarıyla dolar 26.300, Euro 26.300 lira.

1979’da, ekonominin neredeyse dibe vurduğu, kuyruktan kuyruğa geçildiği, 1977’de Güneş Motel’de, Adalet Partisi’nden 11 milletvekili ayarlayan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in kurduğu yokluklar hükûmetinin ardından MSP ve MHP’nin desteğiyle Başbakanlığa gelen Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, Turgut Özal’ı Başbakanlık Müsteşarı yaptı, “Devlet Planlama Teşkilâtı’nı da yine sen evirir çevirirsin.” dedi.

Turgut Özal “24 Ocak Kararları” diye iktisadî ve siyasî literatüre geçecek olan 24 Ocak 1980 Kararları’nı aldı. Bu kararların sadece iki maddesini hatırlatacağım:

-Döviz piyasası üzerindeki kontroller kaldırıldı, faiz oranları serbest bırakıldı ve reel faiz politikasına geçildi.

-Fiyat kontrol ve sınırlamaları kaldırılarak serbest piyasa uygulamasına gidildi.

O dönem netameli dönem. Genç insanların sokak ortalarında, fakülte önlerinde kurşunlara, bombalara hedef olduğu bir zamanda, ekonomiye el atmak yetmiyordu. Ve nitekim darbe geldi. 12 Eylül 1980 Darbesi. Biliyorsunuz olanları... Geçelim.

Turgut Özal darbeden sonra Anavatan Partisi’ni kurdu. 1983’te seçimi kazandı, başbakan oldu. Piyasada köklü değişikliğe gitti... Ama ne enflasyonun önüne geçebildi ne yolsuzluğun...