Temmuz 17, 2016 07:10 Europe/Istanbul

Geçen bölümlerde sekular düşüncelerin insan hakları, ahlak ve yaşamın manası gibi çeşitli ve önemli konuları nasıl etkilediğini anlattık.

Bugünkü sohbetimizinde daha sonraki bölümlerde sekular yaşam tarzı ve İslamî yaşam tarzı ile aralarındaki farklılıkları masaya yatırmak istiyoruz.

Yaşam tarzı, sosyal bilimler  alanında tanınmış bir tabir ve terimdir. Bu terim yüz yılı aşkın bir süreden beri çeşitli insani ilimlerde de sık sık kullanılır. Bu tabir aynı zamanda bu süre içerisinde sosyal bilimler üzerinde araştırma yapanların ve düşünürlerin ilgi odağında olmuştur.

Yaşam tarzı tabiri için farklı tanımlar da sunulmuştur. Bu tanımlardan bazıları ancak akademik ortamlarda ve şartlarda ele alınabilecek kadar karmaşık ve komplikedir. Bu tanımlara Zimel veya Veblen’in sunduğu tanımları örnek vermek mümkün.

Yaşam tarzı hakkında bazı tanımlar da tam ve dikak değildir. Yaşam tarzı kavramını daha iyi anlayabilmenin yollarından biri, düşünürlerin üzerinde durduğu bileşenleri üzerinde durmaktır. Yani yaşam tarzının mısdakı olan durumları irdelemek gerekir. Beslenme biçimi, giyim kuşam tarzı, modayı takip etmek, seçilen konutun biçimi ve mimarisi ve dekorasyonu, eğlence çeşitleri ve boş zamanları değerlendirme tarzı, adabı muaşeret, tüketim modeli, cinsel konularda özel kültürel modeller, akılcılık, dindarlık, aile, eğitim, hepsi yaşam tarzını belirleyen endekslerdir.

Yaşam tarzını belirleyen bileşenler zaman sürecinde sürekli gelişmiştir. Şimdi geçmişin aksine insanların yaşam tarzı endekslerini belirlerken daha çok insanların zihni yönleri ve insani ilişkiler, bakış açıları ve eğilimler gibi ikinci dereceden gereksinimleri göz önünde bulundurulur. Örneğin 20. Yüzyılın başlarında hizmetçi edinmek, sayıları ve hatta giyim tarzı, bir insanın yaşam tarzını tanımak için kullanılan bileşenlerdi, ancak günümüzde bir insanın ailesine, inancına ve cinsel meselelere bakış açısı yaşam tarzını anlamak için daha önemli kriterler sayılıyor.

Yaşam tarzı tanımında zevk, çok önemli ve anahtar bir kavramdır. Gerçekte yaşam tarzının hemen hemen tüm bileşenleri, bireyin kendisinin veya bağlı bulunduğu topluluğun zevkine göre yaptığı seçim ile ilgili olan yaşamının boyutları ile bağlantılıdır.

Sosyal bilimler uzmanlarına göre bu seçim bilinçli ve akılcı olabilir, ya da hakim düzenin ve toplumun baskıları veya alışkanlıklara göre yapılmış olabilir. Yaşam tarzının bilinçli seçiminde kuşkusuz yaşamın amacı ve manası gibi önemli konular ön planda tutulur. Yaşamın amacını belirlemek ve yaşama mana kazandırmakta dini inanç ve öğretilerin tesiri çok büyüktür. Dinin yaşamın amacı ve manası üzerindeki etkileri hakkında geçen bölümlerde konuştuk ve dini öğretiler olmaksızın insan yaşamı için şayeste bir hedef belirlemenin mümkün olmadığını ve yaşamın düşük düzeyde mana kazandığını vurguladı.

Yaşam tarzı üzerinde araştırma yapan ünlü düşünürler, yaşam tarzları ister geçmişte ister günümüzde, dinlerden etkisini aldığını savunuyor. Gerçi düyada yaygın olan her dinin çeşitli toplumların üzerindeki tesiri farklı olduğu belirtilmelidir. Örneğin ünlü sosyolog Lensky bir araştırmasında, 20. Yüzyılın ortalarında Amerika’nın Mişigan eyaletinin en büyük kenti Detroyt’ta hristiyanlık inancının kadınların çalışması, eğlence biçimi ve boş zamanları değerlendirme tarzı üzerinde etkili olduğunu ortaya koydu. Yine dinin yaşam tarzı üzerindeki etkileri üzerinde yapılan başka araştırmalarda da has durumlar ve özel zamanlar ve özel mekanlar bu araştırmaları kısıtlı tutmuştur.

Batılı teorisyenlerin arasında dinin yaşam tarzı üzerindeki etkisi konusunda kesin bir tez göze çarpmıyor, ama yine de hiç biri bu tesiri inkar etmediği gözleniyor. Yani bir bakıma dinin yaşam tarzının şekillenmesinin tüm merhalelerinde doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkili olduğuna inanılıyor.

Din, insanı yaratılışın en yüce hedefi, yani insanın ebedi erdemine yöneltiyor ve bu dünyadaki yaşamla ahiret alemindeki ebedi yaşam arasında anlamlı bir irtibat kuruyor. Yine İslam dininin öğretileri ve programları insan yaşamının tüm boyutlarını kapsıyor.

İslam dini biraz önce saydığımız yaşam tarzı bileşenleri için belli modeller sunuyor. Örneğin tüketim modeli, adabı muaşeret modeli, beslenme modeli, giyim tarzı modeli, eğlence modeli, çalışma modeli, cinsel konularda kültürel model, ailenin konumu ve karı kocanın ailevi yaşamda rolü, hepsi İslam’da var olan modellerdir. Buna göre müslüman bir insan yaşamı için kendisine özgü bir yaşam tarzı modeline sahiptir ve İslamî öğretilere göredir ve bu da ona ahirette ebedi saadete ermesi için yardımcı olacaktır. Bundan önce de belirtildiği üzere İslam öğretilerine göre insanın her türlü davranışı ve ameli ve hatta düşüncesi, onun ahiret alemindeki ebedi yaşamını etkilemektedir ve bu yüzden bu dünyada nasıl yaşadığı büyük önem arz eder.

Dinin yaşamın tüm alanlarından ayrılması gerektiğini savunan sekularizm rönesans çağında ortaya çıktı. Bundan sonra sekularizm Batı kültürünün olmazsa olmaz bir özelliğine dönüştü. Yaşam tarzı tartışması da böyle bir atmosferde başladı. kuşkusuz bundan önce ve tarih boyunca çeşitli toplumlar yaşam tarzı olarak kendilerine has tarzlar geliştirmiştir. Fakat yaşam tarzı üzerinde teorik tartışmalar özellikle son yüzyılda ve sekular bir ortamda yaygınlaştı.

Öte yandan sekularlar dünya camiasına dinden soyutlanmış bir yaşam tarzını en üstün yaşam tarzı olarak tanıtmaya çalışıyor. Bu arada Batı’nın bilimsel ve teknolojik ilerlemeleri de başka toplumların Batılı yaşam tarzı karşısında bir nevi boyun eğmeleri ve teslimiyet duygusuna kapılmalarına ve bir ölçüde Batılı yaşam tarzını üstün yaşam tarzı olarak benimsemelerine yol açtı.

Sekular insanlar yaşam tarzını belirleyen endeksleri belirlerken, dini öğretileri asla önemsemez. Sekularlar ortaçağda hakim olan kilisenin sapkın düşüncesi ve tahrifata uğramış hristiyanlığın hakimiyetinin doğurduğu olumsuzlukların yüzünden hala dinin bir yaşam tarzını oluşturamayacağını düşünüyor. Yani bir çok Batılı insan için dinin tüketim modeli, adabı muaşeret modeli, beslenme modeli, giyim tarzı modeli, eğlence modeli, çalışma modeli, cinsel konularda kültürel model, ailenin konumu ve karı kocanın ailevi yaşamda rolü gibi alanlarda çok ileri modellere sahip olduğunu idrak etmek gerçekten zor geliyor. Fakat güncel yaşamında her an bu modellerden yararlanan bir müslüman için dinin yaşam tarzı üzerindeki tesirini idrak etmek hiç de zor değildir.

Yaşam tarzının seçimi bazen bilinçli olmadığını da anlattık. Yani bir insan yaşadığı topluma hakim olan hakimiyet veya bir kültürün bir başka kültürün üzerindeki sultası veya etnik veya sosyal bir takım adetlerin tesiri altında yaşam tarzını seçmiş olabilir. Bu durumda bu seçimin teorik destekten yoksun olduğu belirtilmelidir.

İslamî toplumların Batılı yaşam tarzını benimsemeleri durumunda bu seçim gerçekten yıkıcı olabilir. Bir başka ifade ile eğer bir insan yaşam tarzını bilinçli bir şekilde seçerse, inanç ve dininden kaynaklanan kuvvet onu yönlendirebilir. Fakat eğer bu seçim topluma hakim olan hakimiyet veya bir kültürün bir başka kültürün üzerindeki sultası veya etnik veya sosyal bir takım adetlerin tesiri altında yapılmışsa, durum tam tersi olur, yani bu kez seçilen yaşam tarzı onun düşüncelerini şekillendirmeye başlar. Bu önemli nokta, yani yaşam tarzının insanların düşüncelerini etkilemesi meselesi genellikle gözden kaçan bir noktadır.

Batı asırlardır kendi yaşam tarzını en üstün yaşam tarzı olarak dünyaya tanıtmaya çalışır. Bu tarzda dinden hiç bir iz göze çarpmaz. Sanat ve teknoloji ise Batı’nın bu önemli hedefine ulaşması için kullandığı iki önemli araçtır. Medya, sinema, geniş propaganda kampanyaları ve her türlü kültürel malzeme, Batı’nın bu hedefine hizmet eder. Başka toplumlar da Batılı sekular yaşam tarzını farkında olmadan benimseyerek, yavaş yavaş kendi değerlerinden uzaklaşmaya başlar. Yani böylece Batılı sultacıların bir milletin inanç ve değerleri ile doğrudan mücadele etme zahmetine katlanmaları gerekmiyor ve sadece Batılı yaşam tarzını yaygınlaştırması ve hedef toplumları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi yeterli oluyor. Bir başka ifade ile eğer bir milletin zevkini belli bir davranış modeli olan belli bir yaşam tarzına doğru yönlendirebilirseniz, o milletin inancını ve değerlerini rahatça yok edebilirsiniz.

İslamî toplumlar İslam dininin zengin muhtevası sayesinde Batı’nın bu sultacı emellerine karşı daha fazla ve daha güçlü bir şekilde direnebilir. Müslümanlar hatta vahiy tealimine dayanarak İslamî yaşam tarzını dünyanın en üstün yaşam tarzı olarak tanıtabilir. Bunun için İslamî yaşam tarzının bileşenleri alimane ve titiz bir şekilde ele alınması ve tanıtılması için uygun araç gereçlerden yararlanılması gerekir.015