Batı’da insan hakları ihlalleri - 10
Son günlerde Fransa’nın büyük kentleri protestocularla polis gücü arasındaki çatışmalara sahne oluyor.
Binlerce işçi, öğrenci, memur ve işçi sendikaları üyeleri Fransa genelinde, sosyalist yönetimin yeni çalışma Bakanı Meryem El Hamri tarafından önerilen yeni iş yasasını protesto etmek için sokaklara dökülerek eylem yapıyor. Yeni iş yasası onun adıyla ün yapan Meryem Hamri, Fransa Başbakanı Manuel Vals kabinesinde çalışma Bakanı olarak görev yapıyor. Hamri geçen yılın Eylül ayında Fransa’da işsizlik oranını düşürmek vaadi ile eski Bakan Fransuva Robsaman’ın yerini aldı.
Fransa halkı şimdiye kadar altı kez sosyalist yönetimin parlamentoya sunduğu iş yasasını düzenleme yasa tasarısını protesto etmek için sokaklara döküldü ve hükümetten bu öneriyi geri çekmesini istedi.
Ancak en büyük protesto eylemi geçen 31 Mart tarihinde düzenlendi. Fransa polisi o gün 390 bin kişi sokaklara döküldüğünü açıkladı, ancak protesto eylemini düzenleyenler katılımcı sayısını bir milyon 200 bin olarak açıkladı.
Fransa yetkilileri öneri paketleri Fransa genelinde işçilerin çalıştığı durgun piyasalara canlılık kazandırmasını umuyor, ancak Fransız işçiler yapılacak düzenlemelerin onlara verilen sosyal desteği olumsuz etkilemesinden endişe ediyor.
Paris yönetiminin hazırladığı düzenleme paketi aslında Fransa iş yasasında ikinci dünya savaşından beri yapılacak en geniş kapsamlı reform paketi sayılıyor, fakat bu düzenleme işverenlerin işçileri insafsız bir şekilde işten atabilmeleri ve gece mesailerinde fazla mesai saati ücreti gibi ücretleri düşürmeleri için ellerini açık bıraktığı belirtiliyor. Yine firmaların haftalık çalışma süresiyle ilgili yasal mesai süresini değiştirme yetkilerinin artması da yeni düzenlemenin bir başka olumsuz yönü olduğu belirtiliyor. Yeni pakette işten atma veya işe alma yasalarında işverenlere büyük kolaylıklar sağlanırken, işçi kesimi ve işçi sendikaları bu artan yetkililere itiraz ediyor. Protestocular hükümetin sunduğu öneri paketinin tamamen geri çekilmesini istiyor. Protestocular iş yasasında yapılacak reformların işçileri iş piyasasına girdikten sonra zor durumda bırakacağını savunuyor. Paris’te genç bir protesto şöyle diyor: ben daha lisedeyim ve iş piyasasına girmek için bir kaç yılım var, ama bugün bu değişikliğin peşinden gitmeli ve yarını beklememiliz, çünkü gelecek kuşak, biziz.
Ancak Fransa’da düzenlenen protesto eylemleri polis gücünün protestoculara karşı orantısız güç kullanmasıyla beraber oldu. Güvenlik güçleri öfkeli protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı. Örneğin Brotain eyaletinin merkezi Ren kentinde yaklaşık 4 bin protestocu bir araya geldiğinde, çevik kuvvete bağlı polisler itiraz amacıyla onlara bazı eşyaları fırlatan gençlere karşı göz yaşartıcı bomba kullandı.
Paris polis şefi ise düzenlediği basın toplantısında iş yasası düzenleme paketine karşı çıkan 300 ila 400 kadar radikal gencin yüzleri maskeli bir şekilde protesto eylemini sabote ettiklerini belirtti. Paris polisi göz yaşartıcı bomba kullanarak Nasion meydanında polise bazı eşyaları fırlatan protestocularıl ve yine Republic meydanında eylem yapan işçileri dağıttı.
Protesto eylemlerinin en yoğun olduğu Nant ve Ren kentlerinde güvenlik güçleri protestocularla çatıştı. Nant kentinde düzenlenen protesto eylemi sırasında kamu malları tahrip edildi.
İş sahibi olmak, insana değer kazandıran ve kendisinin ve ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılayan bir konudur. İş sahibi olmak insanlara onurlu bir yaşam sürdürmelerine imkan sağlayan bir durumdur. Uluslararası iş kurumu uygun mesleği şöyle tanımlıyor:
İş, iyi yaşamanın en önemli erkanıdır ve gelir temin etmenin yanında bireylerin, aile ve toplumun yücelmesi ve gelişmesi ve sosyal ve iktisadi meziyetlerden yararlanmalarının yolunu açar.
Kuşkusuz bu tür ilerlemeler uygun bir meslek sahibi olmaya bağladır. Uygun iş ve meslek insanların yaşamlarında ilerlemelerine vesile olur. Bu yüzden iş hakkı ve işçi haklarını savunmak, her zaman uluslararası önemli kaygılardan biri olmuştur. İşle ilgili haklar evrensel insan hakları bildirgesinde ve işçi ile işveren ilişkilerini belirleyen diğer uluslararası belgelerde yer alan yasalar ve haklardan oluşan bir pakettir. Bu süreçte devletlerin bu ilişkiyi düzenlemede ve güvence altına almada rolü de beyan edilmiştir.
Uluslararası iş kurumu ise iş alanıyla ilgili uluslararası standartları belirlemek ve gözetlemek le yükümlüdür. Uluslararası iş kurumu kendini insan hakları ve işçi hakları ve sosyal adaletin gelişmesine adamış bir kurumdur. Kurumun temel görevi, işçinin huzurlu ortamda yaşaması toplumun barış ve kalkınmasında hayati bir unsur olduğu temeline dayanır. Kurum işçi kesimi için uygun mesleklerin kurulması, iktisadi şartların ve iş ortamının iyileşmesi ve iş ve meslek sahiplerine yardımcı olunması gibi alanlarda rol ifa ederek böylece toplumda kalıcı barışın inşa edilmesinde rol ifa eder.
Devletler ise iş yasalarını uluslararası standartlara uygun biçimde hazırlamak ve toplumda uygulamak sureti ile işçi haklarını koruma yönünde faaliyet yürütmeye öncelik vermekle yükümlüdür.
İşçi kesimi iş ve geçim ihtiyaçları yüzünden işverenlerce sömürüye maruz kalmaları muhtemel olan toplumun kırılgan kesimlerinden sayılır. Bu yüzden devletler uygun yasal ve yargı düzenlemeleri ile işçilere daha fazla destek vermek üzere gerekli tedbirleri almaları gerekir.
Her devletin görevi işçilere ve haklarına destek sağlama yönünde yasa çıkarmanın yanında işverenlerin geniş yetki elde etmelerini ve böylece işçi haklarını çiğnemelerini engellemektir.
Ancak Fransa’da çıkarılan yeni iş yasası ve düzenlemeleri ve bu ülkenin atmosferini iyice geren maddeleri bu hedeflere hizmet etmediği gibi işçi kesiminin haklarını çiğneyerek işverenlere geniş yetki vermiştir. Bu durum Fransa’da işçilerin ve işçi sendikalarının öfkesine yol açmıştır. Gerçi Paris yönetimi işsizlik sorununu çözmek ve istihdam alanında yatırım yapmak için bazı sözler veriyor, fakat işçi haklarını olumsuz etkileyen yeni düzenlemeler uluslararası standartlara göre olmadığı ve işçi haklarını destekleme yönünde hareket etmediği anlaşılıyor.
Fransa’da yeni iş yasası ve düzenlemeleri ile ilgili bir başka nokta, Fransa polisinin protestoculara karşı orantısız güç kullanmasıdır. Fransa polisi ve güvenlik güçleri göz yaşartıcı bombalar, tazyikli su ve plastik mermi kullanarak protestocuları dağıtmak ve ortamı yatıştırmak istiyor. Ancak bu tür şiddet içerikli tutumlar Fransa halkının haklarına aykırı olduğu kesindir. Oysa Fransa yönetimi başka ülkelerde yaşanan benzer durumlarda hemen diğer Batılı ülkelerle birlikte polis gücünün protestocuları dağıtmakta şiddete baş vurmasını kınıyor ve insan haklarına aykırı olduğunu iddia etmeye başlıyor.
Kuşkusuz Fransa yönetiminin bu tür tutumları polis gücünün insanlara karşı şiddet uygulamasını haklı göstereme yönünde bir kıyas yapmakta kullanılamaz. Çünkü her halükarda güvenlik güçlerinin yasal protesto eylemlerine karşı şiddete baş vurması insan kerametine ve insan haklarına aykırı olduğu kesindir. Tabi protestocuların da itiraz bahanesi ile toplumun huzurunu kaçırmaları ve kamu mallarına zarar vermeleri veya isyan çıkarmalarının hiç bir haklı yanı bulunmadığı ortadadır.
Peki ama makul yol nedir?
Burada her ülkenin yetkilileri protestocuların öfkesini yatıştırmak için izlemeleri gereken yöntem, demokratik yöntemlerle protestocuların sesine kulak vermesi ve makul çözüm üretmesidir. Bu tür durumlarda kamuoyu patlamadan önce ilgili yetkililerin işçilerin temsilcileri ile bir araya gelmesi daha makul bir yöntemdir.015