Arabistan ve Suud rejiminin belirsiz geleceği - 2
2008 yılında, küresel mali kriz doruk noktasına iyice tırmandığı sıralarda dünya piyasalarında petrol fiyatları da tavan yapıyordu.
O günlerde uzmanlar Arabistan’ın karşısında bulunan eşsiz fırsatlardan söz ediyordu. 3. Milenyumun başlarından itibaren herkes, Arabistan yüksek düzeyde ürettiği petrolle yakında efsanevi bir servete kavuşacağını düşünüyordu. Böyle bir ufku değerlendiren Riyad liderleri Arabistan’ı yatırımcılar için cazip gelen ilk on ekonomi arasına yükseltmeyi düşünmeye başladı. bu düşünce çerçevesinde kral Abdullah iktisadi kenti gibi 100 milyar dolar sermaye gerektiren devasa projeler gündeme geldi, fakat petrol fiyatlarının aniden düşmeye başlaması bu hayallerin çökmesine yol açtı ve Arabistan’ın büyük bir bütçe açığı ve yabancı sermayede gerileme ile karşı karşıya bıraktı.
Bundan önce de 1998 yılında petrol fiyatlarının düşmesi Arabistan’ı bütçe açığı sorunu ile karşı karşıya getirmişti, fakat Arabistan’ın 1998 yılındaki bütçe açığı ile 2015 yılında karşılaştığı bütçe açığı karşılaştırıldığında, şimdiki iktisadi krizinin derinliği daha iyi anlaşılıyor.
Arabistan 1998 yılında sadece 12.3 milyar dolar bütçe açığını tecrübe etti, oysa şimdi 2015 yılında bu ülkenin bütçe açığı 100 milyar dolar sınırına dayandı ve 2016 yılında da bu açığın rekor düzeye ulaşması ve 110 milyar doları aşması bekleniyor.
Bundan başka Yemen’e askeri müdahale, Suriye’de teröristlere mali destek, Arap birliğine üye bazı Arap ülkelerine geniş çaplı mali yardım, Arabistan ekonomisinde cari giderlerin tavan yapmasına yol açan etkenlerdir, öyle ki Riyad yönetimi Arabistan’ın merkez bankasından sürekle borç almaya ve ayrıca döviz rezervlerinin kasasını da açmaya mecbur kaldı.
Bu arada Arabistan’ın 2014 yılında döviz stokları 737 milyar dolardı, fakat bu rakam 2015 yılında 600 milyar dolara geriledi ve 2016 yılının sonuna kadar da 500 milyar dolara seviyesine kadar düşmesi bekleniyor.
Petrol fiyatlarının düşmesi ve bütçe açığından başka Arabistan bir yandan sosyal huzursuzluklar ve öbür yandan suud Suudlerinin kendi aralarında şiddetli mücadeleleri gibi sorunlardan da acı çekiyor.
Arabistan’ın doğusunda ve petrol zengini bölgelerde yaşayan şii nüfus yıllardır sistematik bir şekilde Suud rejiminin ayrımcılığına maruz kalıyor ve her türlü itirazı veya eleştirisi merkezi yönetim tarafından en sert biçimde bastırılıyor.
Öte yandan Arabistan’da çalışan 9 milyonu aşkın yabancı işçinin durumu da Riyad yönetiminin ayrımcı politikaları ve bu insanların yaşam şartlarının zorluğu yüzünden Arabistan’da ayrı bir sosyal ve siyasi soruna sebebiyet verdiği anlaşılıyor. Göçmen işçiler bir çok ilkel insan haklarından mahrum bırakılıyor ve Suud rejiminin bu insanlara dayattığı uygunsuz ve zor hayat ve çalışmalar şartları insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor.
Bugün Arabistan krallığında itiraz ve eleştirilerin kapsamı geniş göçmen nüfus, şii azınlık ve hatta bu ülkenin geleneksel nüfusu başta olmak üzere geniş bir yelpazeden oluşuyor. Öte yandan Arabistan dışında faaliyet yürüten bir çok Arabistanlı bağımsız medya organları, sosyal paylaşım siteleri ve STK’ların da Suud rejiminin politikalarını ve insan hakları ihlallerini ve Arabistan’ın içinde bulunduğu iktisadi krizi ve özellikle bölgeye yönelik askeri müdahaleleri ve teröristlere verdiği desteği eleştirme platformuna dönüştüğü gözleniyor.
Bu arada yüzlerce Suud prensinin daha fazla servet ve daha fazla güç için birbirine düşmesi de Arabistan sorunlarına yenilerini ekliyor. Resmi verilere göre Arabistan’da 2500 kişi prens ünvanını taşıyor ve bu ülkenin petrol satışından elde ettiği gelin önemli bir bölümü Suud hanedanının prenslerine tahsis ediliyor.
Arabistan’da iktidar piramidinin yapısında her birinin bir yeri bulunan Suud prensleri kraliyet hanedanı için çeşitli siyasi saflaşmalarda yer alarak sürekli birbiriyle açık gizli rekabet yürütüyor.
Arabistan’ın kraliyet hanedanı içinde prenslerin arasında anlaşmazlıklar, kral Salman genç oğlu Muhammed’i velihat prensinin halefi olarak seçmesinin ardından daha da gün ışığına çıktı. Uzmanlar bu seçim, Arabistan kraliyet hanedanı içindi ciddi bir rekabeti yansıttığını ve kral Salman hanedan içinde kendisinin ve ailesinin konumunu güçlendirmek amacıyla bu seçimi yaptığını belirtiyor.
Ancak bu iç sorunlardan başka biraz önce de belirltildiği üzere Arabistan rejimi kendini ciddi dış sorunların da içine sürüklemeye başladı.
Gerçekte Arabistan’ın son zamanlarda izlediği maceracı ve asresif politikaları bu ülkenin Ortadoğu bölgesindeki konumunu oldukça kırılgan hale getirdi. Nitekim son dönemde Arabistan’ın Yemen topraklarına saldırması ve bu ülkede yürüttüğü savaşı sürdürmesinin bedeli her geçen gün daha da artıyor ve bu durum Arabistan’ın durgunluk geçiren ekonomisine çok pahalıya patladığı gözleniyor. Bu olay siyasi açıdan da Riyad rejimini geniş eleştirilerle karşı karşıya getirdiği belirtiliyor. Foreign Policy dergisi 2016 yılının başındaki sayısında Arabistan rejimi Yemen savaşı yüzünden her ay 12 ila 14 milyar dolar bedele katlanmak zorunda kaldığını yazdı.
Öte yandan Arabistan bölgedeki askeri uygulamalarına meşruiyet kazandırmak amacıyla elinde bulunan mali kaynakları kullanıyor ve Afrika’nın kuzeyinde ve bölgede bazı Arap müttefiklerine iktisadi ve mali yardımda bulunarak onları Yemen savaşında kendi saflarında tutmaya çalışıyor. Oysa harcanan bu paraların yoksul Yemen milleti için acı ve ölümden başka hiç bir getirisi olmadığı anlaşılıyor.
Yemen savaşından başka Arabistan’ın sürekli Irak’ın içişlerine karışması da Bağdat ile Riyad hattında ciddi gerginliklere yol açıyor. Bu duruma bir da Arabistan’ın Suriye’de Beşar Esad muhaliflerini destek vermek için üstlendiği ağır mali yükü ekleyince, Arabistan’ın ne gibi baskıların ve zorlukların altında kaldığı daha iyi anlaşılıyor. Üstelik bu sorunlar uluslararası camia ve bazı kurum ve kuruluşlar ve medya organları da Arabistan’ı Yemen ve diğer Ortadoğu ülkelerine müdahaleleri yüzünden eleştirmeleri gündeme gelince Riyad için daha da ağır gelmeye başladı.
Şimdiye kadar yayımlanan bir çok belge ve kanıt, Arabistan istihbaratı ve Riyad yönetiminin Irak ve Suriye’de faaliyet yürüten terör örgütlerini donatmakta ve beslemekte ve insan gücünü temin etmekte aktif rol ifa ettiğini ortaya koyuyor, üstelik Riyad’ı tekfirci IŞİD terör örgütünün bir numaralı hamisi olarak tanıtıyor.
Bugün Arabistan iç arenada işsizlik, ekonomik durgunluk, ekonomik büyümenin eksi işaretli olması, şimdiye kadar görülmemiş düzeyde bütçe açığı, şii azınlığın ayrımcılıklara karşı ayaklanması ve itiraz etmesi ve kendi vatandaşlık haklarını talep etmesi gibi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bu itirazlara bir de kraliyet hanedanı içinde dışlanan bazı prenslerin itiraz ve eleştirileri de eklemek gerekiyor.
Arabistan kraliyet hanedanında bir çokları Riyad yönetiminin sınırların ötesinde maceracılığına ve komşuların içişlerine karışılmasına itiraz ediyor ve bu süreç Arabistan toplumunu ve hatta iktidar yapısında bazı çevreleri geri dönüşü olmayan bir itiraz sürecine doğru çektiği anlaşılıyor.
Öte yandan Arabistan dışında Riyad rejiminin tüm çabaları ve cömert bağışlarına rağmen bölgesel ve küresel arenalarda bu ülkenin makbuliyeti gittikçe gerilediği gözleniyor, öyle ki Riyad yetkililerinin uygulamaları hatta Amerika gibi Arabistan’ın bir numaralı müttefikini bile Suud elebaşılarını eleştirmeye zorladığı ifade ediliyor.
Buna göre şimdiki durum aslında Suud hanedanının şimdiye kadar karşılaştığı en zorlu çıkmazlardan biri sayılıyor ve bu da tamamen Suud hanedanının mesnetsiz kararları ve maceracılıklarının sonucudur.
Amerika’da yayımlayan Foreign Affairs dergisi yayımladığı raporunda detaylı bir şekilde Amerika ile Arabistan arasında birinci dünya savaşında başlayan ve daha sonra sovyetler birliği ile yürütülen soğuk savaş döneminde de devam eden ilişkilerini anlattı. Dergi raporda Amerika ile Arabistan arasında çeşitli siyasi, enerji, petrol ve terörle mücadele gibi alanlarda işbirliği mazisini gündeme getirdi.
Raporun yazarı, Amerika ve Arabistan ikili ilişkilerinde çok zorlu aşamaları geride bıraktığını ve özellikle Amerika Başkanı Obama’nın Riyad’in Washington için stratejik bir ortak olabileceğinden kuşku duyduğunu açıkladığını yazdı. Yazar beyaz saray Riyad’ı Ortadoğu bölgesinde etnik savaş çıkarmakla suçladığını hatırlattı.
Aslında Amerika Başkanı Obama bundan önce de iki ülke arasındaki ilişkilerin çok karmaşık olduğunu söylemişti, çünkü Amerikalılar Suud rejiminin 11 Eylül 2001 terör saldırılarında eli bulunduğuna inanıyor. Gerçi konuyu araştıran özel komisyon Arabistan’ın bu saldırıları desteklediğini ispat edecek herhangi bir kanıt bulamadıklarını açıkladı, ancak Amerika senatosu bir yasa çıkararak, Riyad’ın her türlü terör olayına bulaştığı ispat edildiği takdirde Amerika yönetimine Riyad’ı Amerikan mahkemelerinde yargılama yetkisi verdi.
Foreign Affairs dergisi raporunun devamında Arabistan yönetiminin Amerika’ya yönelik saldırılarını ve eleştirilerini arttırdığını ve söz konusu kanun kongrede onaylandığı takdirde Amerika’daki milyarlarca dolar değerindeki gayri menkullerini satışa çıkaracakları tehdidinde bulunduğunu belirtti. Kuşkusuz bu durum Amerikan ekonomisini temelden sarsabilecek bir durumdur, gerçi bu durum Amerika’dan ziyade Arabistan’a zarar verecektir.
Suud prenslerinden Türki Faysal bir açıklamasında İran’ı kastederek, Amerika yönetimi şimdi düşmanlara yakınlaşmak için dostlarını bir kenara bıraktıını, fakat Riyad Amerikan halkını hala kendi dostu olarak gördüğünü belirtti. Faysal bu açıklamasında Amerika yönetimine işaret etmedi, ki bu da Faysal’ın açıkça Obama’yı hiçe saymak istediğini ortaya koydu.
Foreign Affairs dergisi raporun devamında şöyle diyor: Amerika ile Arabistan arasındaki ilişki ikinci dünya savaşından sonra bir kaç temele dayanarak başladı. daha sonra Amerika ve sovyetler birliği arasında soğuk savaş başladı ve bu temeller Amerika’nın Irak’a saldırması ve Saddam’ı devirmesi ile birlikte sarsılmaya başladı... şimdi de son günlerde iki ülke İran’ın nükleer programı başta olmak üzere çeşitli önceliklerin üzerinde duruyor. Belki tekfirci terör örgütleri Amerika için tehdit mahiyeti bulunmuyor, çünkü hem Arabistan ve hem bölgeden uzak duruyor. İki ülke ayrıca İran ile nasıl mücadele edileceği konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Öte yandan Amerika Beşar Esad’ın iktidardan çekilmesi için baskı yapıyor, fakat Arabistan IŞİD’i destekliyor.
Gerçekte Ortadoğu gelişmelerini takip eden herkes, Arabistan’ın bölgeye yönelik öncelikleri Amerika’nın planları ve hedeflerinden tamamen farklı olduğunu çok iyi anlıyor.015