Mina faciası; Suud hanedanının liyakatsızlığının belgesi - 1
Her yıl Hac farizesinin mevsimi ile birlikte bu evrensel merasimin yönetimindeki aksaklıklar ve Suud hanedanının bu ilahi ibadi merasimi siyaset malzemesi yapması bölgenin ve İslam dünyasının medya organlarının ilgi odağına yerleşiyor.
Bu arada gündeme gelen bazı eleştirilere karşı Suud hanedanının yandış medyası bu hanedanın Hac yönetimini savunmaya çalışıyor. Oysa gerçekte Suud hanedanının dünya müslümanlarının her yıl bir araya geldiği ve dayanışmalarını sergilediği haremeyni şerifeyni yönetmekte sergilediği kifayetsizlik son yıllarda bu kutsal mekanları Allah’ın evini ziyarete gelen insanların adeta katlediği mekanlara dönüştürmüştür. Nitekim geçen sene Hac sırasında Mina’da yaşanan facia ve Mescid-i Haram’da devasa vinçin hacıların üzerine düşme olayı bir kez daha Suud hanedanının hacıların can güvenliğini temin etmekten aciz olduğunu ortaya koydu.
Son günlerde Arap medya organları Arabistan yetkililerinin Hac farizesini yönetme karnesini ve bu merasimin yönetiminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini çeşitli raporlar ve analizleri ile masaya yatırdı.
Lübnan’ın Essefir ve El Ahbar gazeteleri, El Minar TV kanalı ve Londra’da yayımlanan Ray El Yom gazetesi Suud hanedanının Hac merasimini yönetme karnesini eleştirerek bir kez daha Hac yönetiminin gözden geçirilmesini istedi. Essefir gazetesi şu ifadelere yer verdi: Son yıllarda Hac sırasında yaşanan çok sayıda facia, Arabistan ile İslam ülkeleri arasında siyasi ve diplomatik krizlere yol açıyor. İslam ülkeleri Arabistan’ı binlerce hacının kırılmasından sorumlu tutuyor. Mina ve Mekke facialarının yıldönümünde müslümanlar bir kez daha Hac yönetimi ve işleri İslam ülkelerince yapılmasını istedi.
Bu bağlamda İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei de Hac farizesinin yönetimi için bir çözüm bulunmasını istedi. Ayetullah Hamanei Arabistan’ın hacılara karşı davranışını zalimane niteledi. Arabistan rejimi ise Hac farizesinin İslamîleşmesi yönündeki taleplere karşı sıkıntı yaşıyor. Arabistan’da siyasi ve dini çevreler bu taleplere tepki gösteriyor. Arabistanlı yetkililerin bu taleplere karşı tepkileri, ahmakça bir çıkış yaparak İranlıları İslam dininin dışında ilan etme noktasına kadar ilerledi.
Arabistan’ın sapkın Vahabi müftüsü Şeyh Abdulaziz bin Abdullah Al-i Şeyh, İranlıları sadece tekfir etmekle kalmadı, İslam düşmanı da niteledi.
El Minar kanalı internet sayfasında şöyle yazdı: Kim on milyon Vahabi vatandaşı olan Arabistan’a bir milyar 600 milyon müslümanın Hac merasimini gözetleme izni vermiş ki? Arabistan’ın İran ile Hac işlerini yönetme konusunda yaşanan anlaşmazlığı bir yana, ömrü 80 yıla bile varmayan Arabistan kraliyet rejimi hacıların işlerini yönetme liyakatinden yoksundur. Arabistan bu ülkenin Tahran’daki büyükelçiliğine düzenlenen ama hiç bir can kaybı olmayna saldırıdan sonra hemen İran ile ilişkilerini kesti. Oysa Arabistan’da 450’yi aşkın İranlı hacı çok muğlak ve şaibeli bir şekilde şehit düştü ama buna rağmen İranlı yetkililer Hac konusunda Suud rejimi ile müzakerelere devam etti ve İslam ülkeleri arasında vahdetin korunması için çabalarını sürdürdü. Arabistan müslümanları kırmak için teröristleri destekliyor. Bu zorbalığa son vermek ise İran için vaciptir.
Ray El Yom gazetesi de şöyle yazdı: Arabistan yetkililerinin kutsal bölgelerin üzerindeki hakimiyetlerini korumak için savaşa girecekleri konusunda en ufak kuşku yoktur ve onlar başkalarının Hac farizesinin yönetimine ortak olma yönündeki her türlü çabası ile mücadele edecektir. Oysa bu çabalar bu mekanların daha iyi ve daha pratik ve daha şayeste bir şekildi yönetilmesi ve böylece hacıların güvenliğinin temin edilmesi ve hacıların hiç bir kaygı duymaksızın farizelerini yerine getirmeleri içindir. Bu mesele, hacıların Hac bedelini ödeyerek, son günlerde bütçe yetersizliğinden sıkıntı çeken Arabistan hazinesinin on milyarlarca dolar gelir sağlamasına yardımcı olduğu halde gündeme geliyor.
Ray El Yom şöyle devam ediyor:
Eğer son yıllarda Hac sırasında yaşanan hadiselerin şartlarını inceleyecek olursak, bu hadiselerde İran veya İranlı hacıların hiç bir rolü olmadığı ve sadece Arabistan’ın kötü yönetimi ve müsamahakarlığı sonucu yaşandıkları anlaşılıyor. Aslında konunun şeffaflaştırılmasını istemek ve Arabistan’ın Hac farizesinin yönetiminde her türlü kötü yönetimini ve müsamahakarlığını eleştirmek her müslümanın hakkıdır. Kutsal mekanları ziyaret etmek de her muvahhid müslümanın mezhebi ve ülkesinin siyasi tutumu gözetilmeksizin hakkıdır.
El Ahbar gazetesi de şu ifadelere yer verdi: Arabistan yetkilileri Hac yönetiminde sergiledikleri zafiyetten ötürü özür dilemeye fırsatları olduğu halde işi öyle bir yere getirdiler ki, Mina faciasının şehit ailelerinden özür dilemek yerine büyük bir utanmazlıkla başkalarını bu faciadan sorumlu tutmaya başladı. Ve daha da hayret verici durum şu ki Mina faciasından çok kısa bir süre sonra Arabistan kralı Salman bin Abdulaziz veliaht prensi Muhammed bin Naif’i Hac merasimini başarılı bir şekilde düzenlediği gerekçesiyle kutladı. Unutmamak gerekir ki Arabistan rejimi bu faciada Hac yönetimine müdahil olan bir tek yetkiliyi bile görevden azletmedi ve Bender bin Hicaz hala Arabistan Hac bakanlığının başında bulunuyor, hem de Mina faciasından öne Mekke’de Mescid-i Haram’da devasa vinçin düşmesine rağmen. Arabistan Mekke’de Mescid-i Haram’ı geliştirme projesinin müteahhit firması olan Bin Ladin grubunu yargılamak ve cezalandırmak bir yana bu gruba yeni yeni projeler verdi.
Essefir ve Ray El Yom gazeteleri konu ile ilgili yayımladıkları raporlarında Arabistan rejiminin bölgede savaş çığırtanlığı yapmasına ve müslümanları Hac farizesinden mahrum bırakmasına işaretle Suud hanedanını Hac farizesinden siyasi amaçlar uğruna yararlanmasını kınadı.
Essefir gazetesi bu konuda şu ifadelere yer verdi:
Bu yıl Hac farizesinden mahrum kalan ülkelerin listesi iyice uzadı. Arabistan teröristlerin girişini engellemek, Hac sözleşmesi yokluğu gibi bahaneleri ve diğer bazı bahaneleri ileri sürerek bazı ülkelerin hacılarının Hac farizesini engelledi. Şimdi Yemen, Suriye ve İran vatandaşları Hac farizesinde mahrum bırakıldı, çünkü Suriye halkı Arabistan rejiminin silah, para ve müftülerinin fetvası ile yaktığı fitnenin ateşinde yanıyor.
Essefir gazetesi raporuna şöyle devam ediyor:
Öte yandan İranlılar geçen sene Mina’da yaşanan ve yüzlerce hacının hayatına mal olan hadisenin ardından Arabistan’dan geçmiş yıllarda yaşanan kanlı faciaların tekrarlanmaması için güvence istediler. Bu arada Yemen halkı da Arabistan’ın dayattığı bir savaşla uğraşıyorlar.
Ray El Yom gazetesi ise siyasi açıdan Arabistan ile anlaşmazlık yaşayan İranlıların ve Yemenlilerin ve Iraklıların Hac merasiminde yokluğu Arabistan’ın bu merasimi yönetme konusundaki liyakatı hakkında bazı kuşkuları uyandırıyor. Bu durum, Hac farizesinin Riyad tarafından siyasileştirildiğini ispat ediyor. Çoğunluğunu şia müslümanların oluşturduğu müslümanlardan büyük bir grubun Hac merasiminden mahrum bırakılması bu merasimin sadece ehli sünnet hacılarla sınırlı kalmasıya yol açıyor ki bu de İslamî dayanışmaya yönelik büyük tehlikedir.
Öte yandan Londra’da yayımlanan El Kudüs El Arabi ve El Hayat gibi bazı gazeteler geçen sene Hac sırasında yaşanan facialara ve Arabistan’ın bölgede çıkardığı krizlere değinmeksizin Suud rejiminin üst düzey yöneticilerinin kara karnelerini savunmaya yeltendi.
El Hayat yayımladığı bir raporunda İran yönetimi müslümanların huzur içinde ve siyasetten uzak bir şekilde ve siyasi ve etnik şiarların kullanmadan şiarlarını ilerletmelerinden hoşnut olmadığını ileri sürdü.
El Kudüs El Arabi ise şu ifadelere yer verdi: İran’ın Hac farizesinin bir konsey tarafından yönetilmesine yönelik talebi doğrudan Arabistan hakimiyetini hedef alıyor. Bu mesele içinde yer alan bir çok ülkede huzursuzlukların devam ettiği bölgenin şimdiki şartlarında değil, hatta normal şartlarda bile uygulanamayacağı kesindir. İranlıların ve başkalarının hakkı, Hac farizesini yerine getirmektir ve Arabistan yöneticileri onlarca yıldır bu meseleye muhalefet etmemiş ve başta İranlı hacılar olmak üzere tüm hacıların güvenliğinin güvencesidir iranlılar da diğerleri gibi Arabistan kanunlarına ve dini gelenek ve göreneklerine saygı duymaları gerekir.
Bugün Mina faciası ve binlerce hacının şehit düştüğü acı hadisenin üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bu facia Suud hanedanının Hac farizesini yönetmekte liyakatsizliğinin tartışılmaz belgesidir. Mina faciasının yıldönümü, son bir yılda facianın bu denli geniş boyutuna rağmen olayın baş sorumluları olan Suud yetkilileri dünya müslümanlarından ve şehit ailelerinden hatta basit bir özür dilemeyi bile esirgedikleri ve bilakis Hac merasimini yönetmek için gerekli kifayete ve şayesteliklere sahip olduklarını iddia etmeye devam ettikleri halde gelip geçti.
Kanlı Mina faciasında Hac için kutsal topraklara giden yaklaşık 500 kadar İranlı hacı mazlumane bir şekilde hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin arasında İran’ın Lübnan eski büyükelçisi Gazenfer Roknabadi de vardı, oysa Suud rejimi ilk başta hatta Roknabadi’nin Mekke’ye geldiğini bile temelden inkar etmişti.
Mina faciasından önce de Mescid-i Haram’da devasa bir vinçin caminin avlusuna düşmesi yüzünden korkunç bir facia yaşanmıştı. Bu faciada da yüzü aşkın hacı şehit düştü ve 200 hacı da yaralandı.
Ancak bu iki acı facianın ardından Suud rejimi hala bu hadiselerin nasıl yaşandığı konusunda İslam dünyasına ikna edici bir açıklama yapmadığı gözleniyor. Bu arada yaklaşık iki ay önce de Suud rejiminin sağlık bakanlığı bir bildiri yayımlayarak Mekke’de Darul Tevhid hotelinin yakınlarında kalabalığın arasında izdiham yaşanması sonucunda 18 kişinin yaralandığını duyurdu.
Gerçekte son yıllarda Hac sırasında yaşanan bu tür olaylar ve korkunç faciaların bir tek mesajı söz konusudur, o da Suud hanedanının Hac farizesini yönetmekte kifayetsizliğidir.
Hali hazırda yaklaşık yüz yıldır Suud hanedanı Hac merasimini yönetmektedir, ama buna rağmen bu hanedan Hac sırasında bu yıllarda yaşanan hadiselerin benzerinin tekrarlanmasını önlemek için hiç bir ciddi tedbir almamıştır.
Hac sırasında hacılar için yaşanan tüm bu facialar ve hadiselerin tek mesajı, Suud hanedanının Hac farizesini yönetmekte kifayetsizliğidir. Geçen sene Suud rejiminin kifayetsizliği yüzünden yedi bin hacı hayatını kaybetti. Mina’da sıcak hava şartlarında yolda sıkışıp kalan hacılar susuzluktan can verdi ama buna rağmen Suud hanedanı hala kendisini bu ilahi farizenin yönetimi için en şayeste hanedan olarak biliyor.015