Hidayetin parlayan güneşi; Hz Muhammed-saa- 20
Yüce İslam Peygamberi -saa- ve mutahhar ehlibeytinin siyerinde en seçkin sosyal ahlaki değerler ve özelliklerinden biri halka hizmet ve onların maddi ve manevi ihtiyaçlarına karşılık vermekti.
Resul Ekrem -saa- Allah nezdinde en sevilen kişinin halka daha fazla yara sağlayan kişi olduğunu defalarca vurgulamıştır.
Yüce İslam Peygamberi -saa- ve mutahhar ehlibeyti gibi semavi liderlerin siyersinde en seçkin sosyal ahlaki değerleri ve özelliklerinden biri halka hizmet ve onların maddi ve manevi ihtiyaçlarına karşılık vermekti.Resul Ekrem -saa-, muhterem eşi hz. Hatic'nin –sa- tüm servetini toplumun yoksul kesimi arasında dağıtmakla kalmadı, bizzat kendi mübarek elleri ile yetiştirdiği hurma ağaçlarının meyvelerini Medine ve Mekke yoksulları arasında bağışlardı. Hz. Ali –as- şöyle buyuruyor:Resul Ekrem -saa- çoğu zaman açtı, hatta bazen açlıktan karnına taş bağlardı, aç karınla Allah'a kavuşmak isterdi.O hazret bu şekilde açların acılarını hissetmek ve bir an bile onlardan gafil olmamak istedi. Bu duygular içinde olan Resul Ekrem -saa- şöyle buyururdu:Komşusu açken tok karınla uyuyan, bana iman etmemiştir; ve kıyamet gününde Yüce Allah'ın rahmeti, aralarında geceyi aç geçiren hiçbir belde ve kente nasip olmaz. (Vesa'il-uş-Şia/ c 2/s218)
Toplumda başkalarının acı ve mahrumiyetleri ile tanışmak ve onlara karşı sorumluluk hissetmek, İslam dininde büyük önem ve değere sahiptir, öyle ki başkalarının ihtiyaçlarına ilgi göstermeden yapılan ibadetlerden daha değerli sayılır. Bu yüzden Resul Ekrem -saa- şöyle buyuruyor: Müslümanlara karşı en âbid insan, herkesten hayırsever ve temiz kalpli olanıdır. (Usul Kafi/ İman ve Küfür kitabı)
İslam kültüründe gerçek bir Müslüman tüm kin ve düşmanlıklardan uzak, topluma sadakatli hizmet endişesinde olanıdır. Böyle bir motivasyon, Allah katında büyük bir konum ve değere sahiptir, öyle ki Resul erkem'den -saa- Allah katında kimin daha sevildiği sorulduğunda ise, "Halka daha yararlı olan" diye buyurdu. (Usul Kafi/ İman ve Küfür kitabı)
Topluma hizmeti ve bu alanda ciddi bir şekilde hazır bulunmayı teşvik etmenin en etkin yollardan biri ödüllendirmektir. Gerçi kendini yetiştiren bir insan, sadece Allah'ın rızası için ve asla başkalarının hizmetini beklemiyor; fakat ödüllendirme vaadi, hem Yüce Allah'ın Kur'an Kerim'de ciddi bir şekilde dikkate aldığı bir konudur ve hem Resulullah'ın -saa- ve pak hanedanının siyersinde altı önemle çizilmiştir. Resul Ekrem -saa- şöyle buyuruyor:
Bir grup Müslüman'a hizmet eden her Müslüman'a, Yüce Allah cennette ona hizmet edilmesi üzere o sayı kadar kendisine hizmetçi kararlaştırır. Tabi insanların ilahi dergahtaki konumu eşit değil ve onların Allah'ın rızası için sadakatle ve pak niyetle işlediği amellerine bağlıdır.
Bazen insan sevgi dolu bir söz veya sıcak bir karşılaşma ile birini sevindirebilir, veya Kur'an Kerim'in tabiri ile aciz insanlara yaradım için başkalarını teşvik ederek harekete geçirebilir. Bu hareketler bu seviyede bile Resul Ekrem -saa- açısından çok değerlidir. Hz. Muhammed -saa- bu konuda şöyle buyuruyor:
Müslüman kardeşine sevgi dolu bir söz söyleyen ve sorunlarını çözmeye çalışan her insan, o sorunu çözene kadar sonsuz ilahi rahmet sayesindedir. (Usul Kafi/ İman ve Küfür kitabı)
İslami adalet nizamında, ayırım, sınıfsal ayırım, yoksulluk ve felaket görülmemeli. Mahrumların hakkını savunmak, meşru olmayan zenginlikleri, çıkarcı zenginlerden almak, aslında İslam nizamı yetkilileri ve din alimlerinin sorumluluğundadır. Fakat eğer onlar ağır sorumluluklarını yerine getirmezse, mahrumiyetlerin giderilmesi sorumluluğu İslami toplumu üzerindedir. Tabi ki insanların en hayati v e zaruri ihtiyaçlarından biri gıda ve yiyecek teminidir.
Günümüzün görecede uygar dünyasında günde yüzlerce ve hatta binlerce insanın açlıktan acı çektiği veya kötü beslendiğini, bir çok hastalıktan ızdırap çektiğini bilmeyen yoktur. Buna karşı bir grup da refah içinde zengin sofralarda çeşitli yemeklere beslenip israfla hayatlarını sürdürmekte; tabi ki böyle bir ortamda benzer acılar çekenler kayıtsız kalamayıp, açları doyurmak için harekete geçerler. Resul Ekrem -saa- bu insan severlik ve Allah'ın hoşnut olduğu bu hareketi bu sözlerle takdir ediyor:
Müslümanlardan 3 kişiyi doyuranı Yüce Allah cennetin 3 ayrı yerinde ağırlar: 1: Firdevs-i Berin, 2: Cennet-i Aden ve 3: Tuğba ağacının gölgesinde. (Usul Kafi/ İman ve Küfür kitabı)
İnsanların sosyal güvenliği de dikkat edilmesi gereken insanların ihtiyaçlarındandır. Pahalı ve markalı elbiselerin yarıştığı bir dünyanın, sorumluluk sahibi insanları rencide ettiği bir dünyada, milyonlarca insan yeteri ve gerekli giyecek bulamazken, bir çokları da çıplaklıktan acı çekiyor ve çeşitli sosyal ve kültürel zararlara maruz kalıyor. Bu bağlamda da mümin insanlar, giyecek temin etmekle, ihtiyacı olanların yardımına koşuyor. Mahrumların acılarından çok endişelenen sevgi ve rahmet Peygamberi -saa- şöyle buyuruyor:
Yoksul ve muhtaç bir Müslümanı, bir elbise ile çıplaklıktan kurtaran ya da yiyecekle doyuran kişi için Yüce Allah, onun işlediği her günahın bağışlanması için Kıyamet gününde Sûr-a üfleninceye kadar 70 bin meleği görevlendirir. (Usul Kafi/ İman ve Küfür kitabı)
Bazen sorunlar, eksiklikler ve ihtiyaçlar, toplumda bireysel boyutları aşarak tüm toplumu kapsıyor. Öyle ki bu eksiklikleri gidermek için toplu bir iradeyi gerektirir. Nitekim bazı iç ve dış düşmanlar bu şekilde ve askeri ve ekonomik tehditlerle, Müslümanları kendi ülkü ve hedeflerinden vazgeçirmek için baskı altına alıyorlar. Tıpkı günümüz İslam dünyası gibi. Bir yandan Amerika, Avrupa ve dünya Siyonizm'i var güçleri ile ve çeşitli siyasi, askeri, ekonomi ve propaganda güç ve komplolarla, Müslümanlar ve İslam dünyasına karşı harekete geçerken, diğer yandan görünüşte Müslüman olan ve kendi siyasi konum ve ekonomik çıkarlarını korumaya çalışan bölgenin hain uşakları sayesinde, küresel küfür ittifak kurarak kendi insanlık dışı şeytani amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Acaba bu şartlarda İslam ve insaniyetten nasibi alan biri, sorumluluk hissetmeden kayıtsız kalabilir mi? Peki gerçek bir Müslüman mevcut hassas dönemde İslam dünyası ve Müslümanlara karşı nasıl bir sorumluluğa sahiptir?
Resul Ekrem -saa- bu soruya şöyle cevap veriyor: Sabahın tatlı uykusundan kaklı Müslümanların işleri ile uğraşmayan, Müslüman değildir. ( Vesail-uş-Şia/ c2 / s520 )
Küresel risaleti olan ve insanlık toplumu konusunda sorumluluk sahibi olan sevgi ve rahmet Peygamberi -saa- sadece Müslümanları ve kaderlerini düşünmediğini, tüm siyasi, coğrafi ve ırksal sınırlarına dikkat etmeden tüm insanların acılarına duyarlı olduğunu göstermek için şöyle buyuruyor: Bir insanın yardım talebini duyan fakat ona karşılık vermeyen, Müslüman değildir. ( Vesail-uş-Şia/ c2 / s520 )
Bu açık ve gerçekçi açıklamalara göre, acaba Müslümanların acılarını görüp, onların katliam dildiği ve yağmalandığını görüp de sessiz kalan acaba kendine Müslüman diyebilir mi? Acaba teröristlere mali ve silah yardımı eden, binlerce masum ve savunmasız insanı kanlarına boğanlar, Müslüman olduklarını iddia edebilirle mi?
Hiç şüphesiz küresel küfür cephesinin hedefi, gerçek Muhammedi İslam ve rahmani çehresini, Müslümanlar arasında ihtilaf ve savaş çıkarmakla zedelemektir ve ne yazık ki tekfirciler ve kandırılmış IŞİD'ciler ve onların elebaşı Suudiler de İslam düşmanlarının değirmenine su taşımaktalar.015