Ekim 30, 2016 17:27 Europe/Istanbul

Amerika’da herkes neden beyazların ve özellikle müreffeh kesimde yer alan insanların Donald Trump taraftarı olduğunu ve seçim kampanyalarına katıldığını anlamaya çalışıyor.

Trump’ın karşısında ise Hillary Clinton’un seçim kampanyalarında en çok siyahiler ve Amerika’da yaşayan diğer azınlıklar yer alıyor. Amerika’da orta ve az gelirli beyazlarla siyahilerin veya diğer ırkların arasında var olan bu derin uçurum açıkça göze çarpıyor. Araştırmalar bu uçurumun sadece gelir seviyesi veya fırsatlarda değil, aynı zamanda insanların umut ve arzularında da göze çarpıyor.

“Amerika’da yoksulluğun en yüksek bedeli kamu hizmetleri veya ürünlerde değil, burada da bir çok gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi insanların arasında stres, hoşnutsuzluk ve umutsuzluk en büyük bedeli oluşturuyor. Öte yandan Amerika’da şaşırtan bir durum, bu ülkede en çok baskı altında olan kesim, eskiden beri ayrımcılığa maruz kalan azınlıklar değil, yoksul veya yoksulluk çizgisine yakın olan beyazların olmasıdır.”

Bu sözler, Brookings düşünce kurumu uzmanı Karol Graham’a ait. Graham bir raporda, Amerika toplumunda yoksulluk durumunu masaya yatırıyor ve özellikle siyahileri beyazlarla karşılaştırıyor.

Amerika’da yoksulluk, büyük bir sosyal krize dönüşüyor. Bu kriz bir gecede ortaya çıkmadı ve kökleri savaş çığırtkanlığı yapan ve rant eksenine oturan sermaye düzeninin derinliklerine dayanıyor. Amerika her zaman dünyanın diğer sanayileşmiş ülkelerine nazaran daha geniş bir yoksulluk sorunu ile karşı karşıya olmuştur. Örneğin 1990’lı yılların ortalarında Amerika’da yoksulluk oranı, İskandinav ülkelerine kıyasla iki kat ve Japonya’ya kıyasla 3.1 kat olmuştur. Buna karşın Amerika’da servetin %42 kadarı sadece bu ülkede nüfusun %1’lik kadarının elinde birikmiştir. Amerikalı 400 zengin adamın bir trilyon dolar serveti bulunuyor ve her birinin ortalama geliri yaklaşık 3.5 milyar dolardır.

Son onyılda Amerikan ekonomisi yoksullukta önemli bir rekora imza attı, öyle ki bu yıllarda Amerika’da her altı kişiden bir kişi yoksulluk içinde yaşadı.

Ekonomik durgunluktan önce Amerika’da 30 milyon yoksul varken, bu rakım şimdi 46 milyon sınırı aşarak yeni bir rekora imza attı.

Amerika’da son onyılda halkın genel durumu çok kötü gitti ve genellikle aileler yoksulluk ve iflas yüzünden dağıldı. Bu yıllarda insanlar evini kaybetti ve tek evlatlı aile sayısı arttı ve bu ailelerde de sorumluluk genellikle kadının omzunda kaldı. Bu tür ailelerde çocuklar eğitim hakkından mahrum kaldı, üniversite öğrencileri de borçlandı.

Amerika’da halkın refah endeksi 1990’lı yıllara nazaran %70 geriledi. Ancak Amerikalı vatandaşların yoksulluğu sadece refah imkanlarından mahrum kalmanın da ötesine geçerek daha da derinleşti.

Amerika’da gıda maddeleri alanında güvenliğin yokluğu, Amerikan halkının yoksulluğunun derinliğini yansıtan konudur. Hali hazırda Amerika’da bir çok aile yeterli besin maddesi temin edemiyor. Amerika’da her gün 46 milyon insan gıda maddesi yardımı alıyor. Bu rakam son dört yılda 14 milyon kadar arttı ve artmaya da devam ediyor.

Amerika’da halkın önemli bir bölümü yaşam umudunu ve arzularını ve hayallerini yitirmiş bulunuyor. Devletin yaptığı gıda maddeleri yardıma yönelik ihtiyaç duygusu hatta eğitimli ve uzman kişiler olmalarına rağmen mesleğini kaybeden insanların arasında da göze çarpıyor. Gerçekte eğitimli insanların yaşamdan beklentilerine bakıldığında, Amerika’da bu kesim için yaşamın çok daha zorlaştığı ve umutsuzluk ve depresyonların daha da geniş bir kitleyi kapsadığı gözleniyor.

Aslında Amerika’da sosyal ve psikolojik yan etkileri büyük boyutlara ulaşan yoksulluğun yeni bir dalgası hızla yayılıyor. Ancak Amerika yönetimi kendi halkının servetini dünyanın dört bir yanına yayılan bir avuç siyonist için savaşlarda ve katliamlarda harcıyor. Öte yandan Amerika yönetiminin iktisadi durumu yönetmekten aciz olması da halkın güvenliğini tehlikeye attığı anlaşılıyor. Buna göre Amerika’da mafya çeteleri insan kaçakçılığı, fuhuş, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve her türlü organize suç alanında faaliyetleri hızla tırmandığı belirtiliyor. Öte yandan işsiz insanlar da bu çetelerin tuzağına düşüyor ve bazen bu çetelerin şiddet uygulamaları sırasında hayatını kaybediyor. Amerika’da kadınlar ve kızlar sırf geçinebilmek için fuhuş yapıyor. Bu durum özellikle ırkçılığa maruz kalan azınlıkların ve yoksul kesimlerin arasında hızla yayılıyor ve hatta bir çok kız öğrencinin eğitim masraflarını karşılamak için fuhuş yaptığı belirtiliyor.

Amerika’da yoksul kesimlerin arasında geleceğe en çok umutla bakabilen kesim siyahilerden oluşuyor. Bu konu Galop anket kurumu tarafından tespit edilen bir konudur. Galop’un anketine göre beyaz yoksullar daha çok strese yakalanıyor. Öte yandan refah seviyesi yüksek olan insanlar geleceğe daha büyük bir umutla bakıyor ve bunun için yatırım yapıyor. Ancak geleceğe umutla yaklaşmayan insanlar genellikle geleceğe yatırım da yapmıyor.

Amerika’da dikkat çeken bir başka konu, Amerikalı yoksulların Latin Amerika’ya kıyasla daha fazla çalışmanın daha iyi bir yaşam anlamına geldiğine daha az inanmasıdır. Bu insanların sözlerinde umutsuzluk açıkça göze çarpıyor.

Peki ama, yoksul siyahilerin geleceğe yönelik umudu yoksel beyazlarla nasıl karşılaştırılabilir?

Amerika’nın Mishigan üniversitesinden Jeremy Jackson gibi bazı uzmanlar bunun sebebini, siyahilerin daha esnek olmaları ve daha fazla dayanışma içinde olmalarına bağlıyor. Nitekim araştırmalar da bunu doğruluyor. Hatta Obama’nın Afrika kökenli bir siyahi olarak beyaz saraya girmesi ve Amerika Başkanı olması da siyahilerin bu psikolojisinin sonucu olduğu ifade ediliyor. Ve yine Amerika’da Baltimore, Ferguson ve diğer bir kaç eyaletinde siyahileri karşı açık ayrımcılığa ve maaşlarda ve kamu hizmetlerinde ve eğitim imkanlarından yararlanma alanlarında iki ırk arasındaki ayrımcılığa rağmen siyahi toplumda ilerlemenin durmadığı dikkatlerden kaçmıyor.

Andrew Cherlin’in bu yıl yaptığı araştırmalara göre siyahiler genellikle kendilerini onlardan daha kötü şartlar altında yaşamış olan ebeveyni ile karşılaştırıyor, oysa orta gelirli veya yoksul beyazlar genellikle kendilerini ebeveynlerinden daha kötü ve daha güvensiz şartlar altında hissediyor. Bu bağlamda eğitimsiz beyazların arasında uyuşturucu madde, intihar ve diğer önlenebilir sebeplerden ötürü ölüm oranının artışına değinmek mümkün. Bu oran beyazların arasında siyahilere ve İspanyol kökenlilere kıyasla çok daha yüksektir.

Bu hikayenin bir başka bölümü olarak Amerika’da gelir seviyesinin tabanı ve tavanı arasındaki mesafenin hızla artışına değinmek gerekir. Galop anket kurumunun verilerine göre kırsal alanlarda ve varoşlarda yaşayan Amerikalılar kentsel alanlarda yaşayan insanlara kıyasla gelirleri konusunda daha büyük kaygı ve stres yaşar.

Bugün Amerikan rüyası, eşit fırsatlar, sürdürülebilir demokrasi hayalleri gibi durumlar, bu ülkede gelir dağılımının fahiş dengesizliği, orta kesime yönelik artan baskı, maaşların azalması, vasıfsız işçilerin iş güvencesinin yok olması ve ölüm oranının yükselmesi gibi durumlarla gölgelendiği anlaşılıyor.

Amerikalı uzman Karol Graham raporunu şöyle noktalıyor:

Bu sorunun derinliği ve genişliği Amerika’da şaşırtıcı boyutlardadır. Bu bilgi eğer bizim için hiç bir menfaati olmasa bile, en azından Donald Trump’ın duvar inşaatı, ticaret yasağı ve toplumumuzda daha fazla tefrika yaratma bağlamında vaatleri hakkında tehlike çanlarını çaldırabilir. Bu ses bizi uyandırmalıdır. Bu sorunu çözmek için genel sağlık ve eğitim alanlarında uzun vadeli yatırım yapmak gerekir. Bundan başka halka umut duygusunu aşılayacak sosyal yardımlar ve fakirle gani arasındaki uçurumu kapatmak, öyle ki yoksullar için Amerikan rüyasına ulaşmak sadece bir hayal olmakla kalmasın, ve sonuçta gayri safi milli hasılayı tamamlayan refahın belirlenmesi, Amerikalı devlet adamlarının gündeminde yer alması gereken konulardır.015