Ekim 30, 2016 17:31 Europe/Istanbul
  • Batı’da insan hakları ihlalleri - 17

Son zamanlarda İngiltere’de yaşayan müslümanlar İngiliz ırkçıların ağır baskılarına maruz kalıyor.

Yayımlanan yeni raporlar ve veriler ise özellikle geçtiğimiz günlerde ve İngiltere halkının AB’den çekilmeye karar vermelerinden sonra İngiliz ırkçıların İngiltere ve Avrupa’da yaşayan müslümanlara karşı saldırılarında artış kaydedildiğini gösteriyor.

İngiltere’de yapılan referandumdan AB’den çekilme kararı çıkması ve bu kararın İngiliz kamuoyunun göçmenlere karşı muhalefetleri şeklinde yorumlanmasının ardından İngiltere’de yaşayan müslümanlar ve polonyalılar bir dizi ırkçı saldırılara maruz kalmaktan endişe duymaya başladığı anlaşılıyor.

İngiltere polisi ülkenin merkezinde bir kentte Polonyalılara karşı çirkin mesajlar içeren bildiriler dağıtıldığını, yine Londra’da bir kültür merkezinin duvarında Polonya halkına saygısızlık edildiğini belirtiyor.

Öte yandan İngiltere’de İslamî gruplar da müslümanlara karşı saldırılarda artış kaydedildiğini, bu saldırıların büyük bir bölümü İngiltere’nin AB’den çekilme kararı ile bağlantılı olduğunu belirtiyor.

Britanya müslümanları konseyi, İngiltere’nin 2.7 milyon müslüman nüfusunu destekleyen bir çok cemiyeti destekleyen bir konseydir. Konsey İngiltere’de referandumun sonuçları açıklandığı günden beri müslümanlara karşı en az 100 saldırı ve taciz vakası rapor edildiğini açıkladı. Konu ile ilgili bir rapor yayımlayan Britanya müslümanları konseyi, raporda İngiltere’de din ve inanç karşıtı insanlar ve gruplar müslümanlara ve İslamî mekanlara karşı saldırılarını arttırmak için her fırsattan yararlandıklarını belirtti. Britanya müslümanları konseyi İngiltere’nin siyasi ve medeni liderlerinden acil bir oturum düzenleyerek aralarındaki ihtilafları görüşmeye başlamalarını istedi. Konsey, son bir kaç günde sadece sanal ortamda değil, aynı zamanda sokaklarda da müslümanlara ve diğer etnik azınlıklara karşı nefret içerin çirkin sözlerin artmasına şahit olduklarını belirtti. Örneğin Londra’nın merkezinde Polonyalılara ait bir merkezin duvarına yazılan ırkçı sloganlar veya Birmengam’da bir cami önünde ırkçıların eylem yapması veya müslümanlara ve diğer azınlıklara sözlü tacizlerde bulunulması, çirkin saldırılara birer örnektir. Saldırıların hedefi olan müslümanlardan bazıları, yoldan geçen İngilizlerin de onlara eşyalarını toplayıp İngiltere’den gitmelerini istediklerini, çünkü İngiliz halkı onların gitmesine oy verdiğini söylediklerini belirtiyor.

İngiltere’de yaşayan müslümanların artık Britanya vatandaşı olduklarını ve Avrupa değerlerine bağlı olduklarını haykırmaktan yorgun düşmüşe benziyor. Aslında İngiltere’de müslümanların büyük bir bölümünün İslamofobia kurbanı olduğu da söylenebilir. Yani eğer bu insanlar hiç bir suç işlememiş olsa bile, bir çokları bu insanların bir sorunu olduğunu düşünüyor. Bu konu Sky haber ajansının en yeni anketinde açıkça ortaya çıktı. Bu anket gerçekte şu anda İngiliz halkı ile bu ülkenin müslüman nüfusu arasındaki uçurumu gösteriyor. Anketin sonuçlarına göre İngiliz halkının %58 kadarı müslüman komşuları yeteri kadar ülkeleri için çaba harcamadığına ve çocuklarının radikalleşmemesi için emek sarf etmediklerine inanıyor. Bu anket müslümanlardan da soru sormuştur. müslümanların %39 kadarı Sky’a İngiltere’de müslüman gençlerin radikalleşmesinin başlıca sebebi İngiliz polisi ve istihbarat servisi olduğunu belirtiyor. İngiliz müslümanlara göre İngiliz politikacılar Batı’nın 11 eylül 2001 olaylarından sonra İslam dünyasına karşı saldırıları ve ayrıca terörle mücadelesi Batı’da gençlerin radikalleşmesine yol açtığını kabul etmek istemiyor.

Raporlar İngiltere’de müslümanlar diğer etnik ve dini gruplara kıyasla daha çok tacize ve ırkçılığa maruz kaldığını gösteriyor. Genellikle Güney Asya bölgesinden İngiltere’ye gelen müslümanlar en sert ırkçılığa ve dini husumetlere maruz kalıyor. İngiltere’de din ve inançtan kaynaklanan şiddet ve cinayet oranı hızla yükseliyor ve 2014 yılına oranda yeni yılda %43 artış kaydettiği belirtiliyor.

Veriler İngiltere ve Wales’de Nisan 2014 ila Mart 2015 arasında 55 bin  dini şiddet konulu şikayet gündeme geldiğini ve bu da %18’lik bir artış kaydettiğini gösteriyor.

İngiltere toplumu medya ve IŞİD meselesi ile ilgili tartışmalardan etkileniyor. İngiltere’de 2009 ila 2012 yılları arasında müslümanlara karşı şiddet olayları büyük oranda gerilemişti, ancak birden bire İngiltere içinde yaşanan gelişmeler ve iki güvenlik gücünün Nijeryalı kişilerce öldürülmesi her şeyi değiştirdi ve Ortadoğu bölgesinde radikalizm sorunu yeni bir boyuta taşındı.

Britanya müslümanları konseyi Başkanı Dr. Şeca Şefi Britanya’da müslümanlara yönelik saldırıların artmasını hakkında şöyle diyor: referandumun sonuçlarının açıklanmasıyla beraber ben ülkemin politikacılarından bir araya gelmelerini ve ihtilaflara yol açan durumlara son vermelerini istedim. Hali hazırda biz yığınla azınlıklara hakaret ve küfür içeren sözlerle ilgili raporla karşı karşıyayız. Biz şu anda her zamankinden daha çok bir lidere ihtiyacımız var. Ülkemiz bir siyasi krizi atlatıyor ve ben bu krizin sosyal güvenliğimizi tehdit etmesinden endişe ediyorum. Bizler her ne kadar birbirimizle ihtilaf yaşasak bile, saldırıya uğrayanların konusunda dayanışma sergilemeliyiz.

Dr. Şefi kendisi içişleri Bakanına bir mektup yazdığını ve Bakandan bu tür hadiselerin yaşandığı bölgelerde güvenliği arttırmak ve denetimi sağlamak için ne gibi tedbirler aldığını sorduğunu ifade etti.

Geçen hafta Suriyeli mültecilerin hamisi olan İngiliz parlamenter Jeo Kaks bir müvekkili tarafından katledildi. Cinayet sırasında orada bulunan iki görgü tanığı katilin saldırı sırasında önce Britanya, diye bağırdığını belirtiyor. Amerikan gazeteci Dara Lind ise Vox dergesinde şöyle yazıyor: ister katil bunu haykırmış olsun ister olmasın, Kaks radikal sağın işi olan bir terör eyleminde öldürüldü ve İngiltere’nin siyasi atmosferi böyle bir cinayeti görmekten şaşırmayacak merhaleye geldi. Bu olay kendi içinde ciddi bir uyarı barındırır: İngiltere’nin siyasi ve sosyal atmosferi bu tür olaylara gebedir. Briexit kampanyası sırasında radikal sağ politikayı Britanya istiklal partisi lideri Nigel Faraj temsil ediyordu. Bu parti Avrupa’da diğer bir çok radikal sağ parti gibi kamuoyunun Avrupa kıtasına akın eden mülteci dalgasına gösterdiği tepki sayesinde güç kazandı. bu yüzden eğer Donald Trump’ın siyasi brandının popülist ecnebi karşıtlığı üzerindeki tesirinden korkuyorsanız, o zaman şimdiden İngiltere’de neler olup bittiğini takip etmeniz gerekir.

Günümüzde müslümanlara karşı nefretin beyanı İslamofobia şeklinde tanımlanıyor. İslamofobia bu adın altında ortaya çıkan yeni bir fenomendir. Batılı ülkelerde islamofobia adı altında faaliyet yürüten bir akım, dünyada ilgili ilgisiz, her türlü maceranın perde arkasında müslümanların bulunduğu propagandasını yapıyor. İslamofobia bu ülkelerde İslam’den nefret temelinde suçun ortaya çıkışıdır. Guardian gazetesine göre 2013 yılında İngiltere’de müslümanlara karşı 500 kez saldırı düzenlendi. Gazete, bu saldırıların yarısından fazlası da müslüman kadınlara yönelik olduğunu belirtti. Yine 2014 yılıyla ilgili bir rapora göre her gün müslümanlara karşı iki saldırı gerçekleşiyor. Evrensel insan hakları bildirgesinin 4. Maddesi din ve inanç temelinde ayrımcılık ve ırkçılığın reddedildiğini belirtiyor ve devletleri dini temelde ayrımcılığa son vermekle yükümlü hale getiriyor ve dini bağnazlıkla mücadele edilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını istiyor.

Günümüzde islamofobia Batılı ülkelerde İslam’dan nefret temelinde suçun simgesidir. Bu tür suçlar nefret ve bağnazlığa dayanır ve böylece başka suçlardan farklı olur. İslamofobia saldırı, tahrip, zarar, cinayet veya her türlü suçu tetikleyebilir ve tetikçinin tek saiki nefret ve bağnazlık duygusudur.

Buna göre bu suçun işlenmesi için bağnazlık saiki, manevi unsur ve maddi unsur gibi üç temel unsur gereklidir. Bu seçi diğer suçlardan farklı kılan bir başka konu, suçun bağnazlıktan kaynaklanmasından başka, suçlunun bağnazlık duyduğu grubun tüm üyelerine karşı bu suçu işlemesi ve zararları da yine karşı grupta yer alanları geniş bir şekilde etkilemesidir.

1998 yılında İngiltere’de onaylanan suç kanununda, bir insanın belli bir ırkçı veya dini grubu üyeliği sonucu nefrete dayalı davranışta bulunması durumu, suçu işleyenin cezasının şiddetlendirilmesine yol açar. İngiltere’de suç işlemekle ilgili bir araştırmanın sonuçları her yıl İngiltere’de nefrete dayalı 278 bin suç işlendiğini ve bu sayının ancak %40 kadarı rapor edildiğini gösterdi.

Buna karşın  İngiltere bu tür suçların önlenmesi ve müslüman azınlığın özgürlüğünü ve güvenliğini güvence altına almak için gerekli tedbirleri alması gerektiği anlaşılıyor.015