Aralık 12, 2016 09:50 Europe/Istanbul

Tüketim ahlakıyla ilgili İslam'ın en önemli bahislerinden birini, gerçek dışı ve lüks amaçlı ihtiyaçların reddedilmesidir. İslam'a göre, insanın maddi ihtiyacı, normal ölçüde karşılanmalı, ancak gerçek dışı ve beyhude tüketimlerin İslam tarafından asla tasvip edilmemektedir.

Bu yüzden tüketiciliğin yasaklanması, direniş ekonomisinin önemli konuları arasında yer alıyor.

Geçtiğimiz sohbette, tüketimde orta yolu tutan fert veya toplum, sağlıklı ve dirençli bi ekonomi sahibi olabilecek. Tüketimde itidalin önemi, bir tarftan insanın ihtiyaçlarının çeşitliği, diğer yandan da kaynaklar ve imkanların sınırlı olması yüzündendir, bu yüzden tüketimde aşırıya kaçmak, başkalarının kaynaklardan yoksun kalmasına neden olacak.

Tüketimde itidal, ekonominin iyileşmesi ve masrafların azaltılması ve sonuç olarak toplum ve bireyin fakirlik ve geri kalmışlıktan uzak kalmasında önemli ölçüde etkilidir.

Ayrıca, herhangi bir toplumun tüketim başta olmak üzere ekonomi bileşenleri üzerinde etkili olan en önemli etkenlerden biri diğerinin de servet ve para biriktirmekten kaçınılması ve mal ve gelirin toplumda doğru şekilde dolaşımı olduğunu belirttik

Mal birikimi ve ekonominin durgunlaşması ve üretim yolunda mal ve sermayenin kullanılmaması, ülkenin ekonomisinin büyümesi ve gelişmesine zarar verir.

Bu yüzden direniş ekonomisinde, üretim için servet ve sermaye kaynaklarının ayrılması, İslami toplumun öncelikli ihtiyaçlarından sayılıyor. Böylece tüketici, kendi para ve sermayesini durgun şekilde tutamaz ve şeriat kuralları uyaınca sermayesini üretim ve ekonominin canlanması için kullanmalıdır.

İslam dininde insanların refahına yeteri kadar özen gösterilmiş ve bazı rivayetlerde ailenin refahını arttırmak için çalışmanın ibadet sayıldığı vurgulanmıştır. Bunun yanında bu semavi din insanları Allah’tan ve ahiretten gafil edecek her türlü tüketimden men eder. Direniş ekonomisinde etkili olan etkenlerden biri ise tüketimde aşırı hırs ve aşırı talepten uzak durmaktır, çünkü tüketimde hırs, sanal talebi arttırır ve sonuçta arz talep dengesini bozarak enflasyona yol açar. İmam Ali –sa– hırs ve tamahkarlığın akıbetinin sonu hakkında şöyle buyurur: Dünyaya yönelik hırslı olan insan, yok olmaya mahkumdur. Genelde ekonomide dengeyi bozan etkenler zaruri olmayan tüketimlerdir. İşte bu yüzden İslam kültüründe eğer insan sırf gösteriş için tüketirse, tenkit edilir. Bu çerçevede İslam öğretilerinde sağlıklı direniş ekonomisinin gerçekleşmesi için üzerinde durulan bir başka ilke, kanaattir. Emirülmümin Ali –sa– insanların refahını temin eden en sağlıklı ekonomi ve geçim modeli, kanaat ilkesine dayanan ekonomi olduğunu beyan ederek şöyle buyurur: en güzel yaşam, kanaatle beraber olan yaşamdır. O hazret kanaatin gerçek manasını da şöyle tanımlıyor: Kim yeterli miktarla yetinirse, yaşamında huzur ve düzene kavuşur ve işlerinde açılış zemini hazırlanır ve refah içinde yaşar. Demek ki kanaat, yeterli miktarda tüketmektir. Örneğin beslenme biliminde bir insanın vücuduna gerekli olan kalori miktarı, bellidir ve insan vücudu fazla olan kaloriyi atar veya başka yerde yağ şeklinde depolar, ancak bu yağlar bazen kanda yağ ve şeker değerlerinin artması gibi hastalıklara yol açar.

Dolaysıyla tüketimde aşırıya kaçmanın çeşitli sıkıntılara yol açtığı anlaşılır. Biraz önce belirtildiği üzere kanaat, her şeyi gerektiği kadar tüketmektir. Eğer insan yaşamını bu ilkeye göre düzenler ve her şeyin tüketirken yeterli olma ilkesine uyarsa, hem bireysel yaşamında bir düzene kavuşur ve huzurlu ve mutlu yaşar, hem başkalarına hacet eli uzatmaktan kurtulur. İmam Sadık –sa– bu meseleyi şöyle beyan ediyor: Herkes kendine bakmalı ve ihtiyacı olan ölçüde tüketmelidir. Çünkü herkesin bu ölçüsü başkasından farklıdır. O zaman kendisi için yararlı olan miktara göre tüketmelidir. Vücudu sağlıklı tutam şey israf değil, malı yok eden ve vücuda zarar veren şeylerde israf etmektir. İmam Sadık –sa– ayrıca israfın işaretleri konusunda da şöyle diyor: şanında olmayan şeyleri almak, şanında olmayan şeyleri giymek ve şanında olmayan şeyleri yemek. Ayet ve rivayetlerde ise kanaat ve yeterli miktarda tüketmekten huzurlu yaşamın önemli ilkeleri şeklinde söz edilir. İmam Ali –sa– tüketimde aşırıya kaçmak ve insanların ürün ve hizmetleri tüketmekte hırslı davranmanın zararları konusunda şöyle buyuruyor: Hırslı insan iki özellikten mahrum kalırken, iki özelliğe de kavuşur. İlkin kanaat etmekten mahrumdur ve sonuçta huzuru kaçar. İkincisi Allah’ın takdirine razım olmaktan mahrumdur ki sonuçta Allah’a olan yakinden mahrum kalır.

Bir başka ifade ile tüketimde hırs, insanın huzurunu kaçırdığı gibi, psikolojik bakımdan da Allah’ın sunduğu rızkın teminatı bakımından da insani kuşkuya düşürür. O zaman tüketimde hırsın etki alanı sadece maddi alanlarla sınırlı değildir ve aynı zamanda manevi açıdan da bireyi olumsuz etkiler ve sağlıklı ve dengeli bir insan olmaktan çıkarır dengesiz ve hasta yapar. Hırs aslında insanla iki yumuşak ve sert savaş alanlarında karşısına çıkan bir düşmandır ve insanı tehdit eder. Bu yüzden İmam Ali hırstan şiddetle mücadele edilmesi gereken bir düşman şeklinde söz eder ve şöyle buyurur: Hırstan kanaat yaparak intikam alın, kısasla düşmandan intikam aldığınız gibi. İçinde kanaat ruhu geliştirilen ve bu onura nail olan bir toplum, başkalarından bağımsız olur ve hiç kimseye hacet eli uzatmaz ve kendi sorunlarını kendi çözer. Böylece direniş ekonomisi şekillenir ve bu toplum başkalarının baskı ve yaptırımları karşısında dize gelmez ve kendi ayağı üzerinde durmayı başarır. Başta tüketim olmak üzere bir toplumun çeşitli iktisadi erkanlarını etkileyen önemli ilkelerden biri, mal ve servet biriktirmekten kaçınmak ve mal ve gelir dağılımını doğru biçimde yönetmektir. Yüce Allah Tevbe suresinin 34 ve 35. Ayetlerinde mal ve servet biriktirmeyi şiddetle men ediyor ve bunun ilahi azaba yol açacağını buyuruyor. Mal ve sermaye biriktirmek ve üretim alanına yatırmamak ülkenin ekonomik gelişmesini ve büyümesini olumsuz etkiler. Bu yüzden direniş ekonomisinde serveti üretime yatırmak, İslamî toplumun öncelikli ihtiyaçlarından biri sayılır.

Dolasıyla tüketici gelir ve sermayesi durgun hale gelmez ve bunu şer’i ilkelere göre üretime yatırması gerekir. Bu durumda servetler durgun olmaktan kurtulduğu gibi çeşitli ekonomik kurumların faaliyeti ile gelişir. Lüks yaşama özenmek de doğru tüketim modeli yolunda ciddi engellerden biridir. Lüks yaşama özen göstermek, ateşe odun atmak gibidir ve sonucu ekonomi ve üretimi gelişmekten alıkoymaktan başka bir şey değildir. Kur'an'ı Kerim doğru tüketme kültürünü geliştirmek için gerekli olan kültürü yaratmak ve Müslümanları lüks yaşam tuzağına düşmekten kurtarmak için müslümanlara gözlerini eşraf ve zenginlerin malına dikmemelerini, çünkü bundan etkilenerek onlar da gereksiz lüks yaşam hevesine sürüklenebileceğini buyurur. Bu bağlamda Taha suresinin 131. Ayetinde şöyle okumaktayız: Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir. Günümüzde lüks yaşam ve moda özentisi temeli üzerine inşa edilen toplumlarda güçlü ekonomisi olmayan aileler daha kendilerini idare etmekten acizdir, çünkü dünyaperest insan asla doymaz ve dünyevi zevkler de son bulmaz. Bu tür toplumlarda maddi refaha aşırı düşkünlük yüzünden direniş ekonomisi asla uygulanamaz.

Özetle direniş ekonomisinde tüketimi yönetmekten önce insanların ve toplumun sosyal ve iktisadi tavırları ve inançlarını değiştirmek ve bunun için gerekli olan kültürü oluşturmak gerekir. Bu ise ancak cihadi bir hareket ve halk kitlelerini bilinçlendirmek ve seferber etmekle mümkündür. Nitekim İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu konuda şöyle buyurur: Tüketimi yönetme meselesi, direniş ekonomisinin temel erkanlarından biridir, yani tüketimde dengeli olmak ve israftan kaçınmak. Bunu hem devlet erkanları, hem halk kitleleri, hem aileler göz önündü bulundurmalı ve bu, gerçekten bir cihattır. Bugün israftan kaçınmak, tüketimde dengeli olmaya özen göstermek, hiç kuşkusuz düşman karşısında cihadi bir harekettir ve insan bu cihadın Allah tarafından mükafatlandırılacağını söyleyebilir.

Evet, kanaat, yeterli miktarda tüketmekdir ve aşırıya kaçmamaktır. Yeni herhangi bir şeyi ihtiyaç olduğu miktarda tüketilmelidir, itidalli davranan ve tüketimde orta yolu seçen fert ve toplum hem huzur bulur, hem toparlanır. Kanaat, vatandaşların memnuniyetini sağlar ve hırs, tamahkarlık ve servet birikiminden kaynaklanan zararları azaltır.