Hidayet Hadisi - 48
Bilindiği üzere adalet, insanların fıtratında var olan fıtri bir konudur.
İslam dini de son ilahi din ve beşeriyetin kurtuluş ve saadete erme yolu olarak adalete vurgu yapar ve adaletin çeşitli alanlarda nasıl olması gerektiğini tanımlayarak beyan eder.
Bugünkü sohbetimizde İslam dininde adaletle ilgili hadisleri ve rivayetleri gözden geçirmek istiyoruz
Adalet sözcük anlamıyla insaf demektir, şöyle ki bir insana ona ait olan her şeyin verilmesi ve ondan alınması gereken her şeyin alınmasıdır.
Kendini adalet uğruna şehit eden İmam Ali –s– her şeyin yerli yerinde olmasını ve yine insaflı ve ılımlı olmayı ve her türlü ifrat ve tefritten kaçınmayı adalet olarak tanımlıyor. O hazret Nehcül Belağa’nın 437. Hikmetinde şöyle diyor: Adalet, her şeyi doğal mecrasına yerleştiren şeydir.
Kur'an'ı Kerim ayetlerine göre de tüm insanların fıtratı adalet temeli üzerinde inşa edilmiştir. Adalet sayesinde herkes hakkına kavuşur; zulüm ortadan kalkar, topluma güven ve huzur hakim olur.
İşte bu yüzden insanlar adaletsizliği tenkit eder ve adalet takdirle karşılanır. Yine bu yüzden zalimler zulümlerini haklı göstermeye ve adil olduklarını telkin etmeye çalışır. Ancak İmam Sadık –s– şu uyarıda bulunur:
Allah’tan korkun ve adaletle davranın, çünkü sizler adalete uymayan kavimleri eleştirenlersiniz.
İmam Sadık ayrıca adaletsizliği çirkin ve kötü bir amel ve adaletin herkesin takdir ettiği bir amel olduğunu belirterek şöyle buyurur: Adalet baldan daha tatlı, tereyağdan daha yumuşak ve misten daha hoş kokuludur.
Kuşkusuz balın herkese tatlı geldiği ve misin de herkese göre hoş koktuğu gibi adalet de fıtri olarak tüm insanlarca beğenilen bir şeydir.
Adalet, İslam dininin en önemli öğretilerinden biridir ve toplumda dengeyi korumakla beraber güven, huzur ve sıhhat kazandırır. Tüm erdemler, güzellikler, ister maddi ister manevi, sonucu denge olan adaletin ürünüdür. Yine tüm çirkinlikler, kusurlar ve eksiklikler bir toplumun üyeleri arasında dengesizlik, ifrat ve tefritlerin sonucudur.
Bu konuda İmam Ali –s– şöyle buyurur: Subhan Allah adaleti insanlar için kolaylık ve açılım vesilesi kıldı.
Yine Allah Resulü’ünden bir hadiste o hazretin şöyle buyurduğunu okumaktayız: Adaletle yer ve gökler yerinde durur.
Gerçekte varlık aleminin bekası ve kıvamı, onu oluşturan tüm parçaların arasında denge bulunması ve her birinin yerli yerinde durmasına bağlıdır.
İlahi peygamberlerin gönderilmesinin bir önemli gayesi de insanların arasında adaletin uygulanmasıdır. Kur'an'ı Kerim ayetlerinde ve ehli beyt –s– rivayetlerinde bu konuya sık sık vurgu yapılmaştır. Örneğin Kur'an'ı Kerim’in Hadid suresinin 25. ayetinde yüce Allah peygamberlerini açık delillerle insanların arasında adaleti sağlamak üzere gönderdiğini buyurur.
Bu ayette peygamberleri gönderme amacının adalet ve eşitliği uygulama şeklinde beyan edilmiştir ki bu da ancak dini hükümetin inşa edilmesi ve dini ahkâmın uygulanmasıyla gerçekleşebilir. İmam Ali –s– de hükümetini adalet ve eşitlik ve ilahi hükümleri uygulama temelleri üzerine inşa etmişti. Bu yüzden neden müslümanların arasında daha derin mazisi olan veya savaşlara daha çok katılan veya yüksek mevkileri olanlara beytulmalden daha fazla ödeme yapmadığını söyleyenlere şöyle karşılık vermişti: hayır, Allah’a and olsun bu devran baki olduğu sürece ve yıldızlar döndükçe böyle bir şey yapmam. Eğer bu mal yüce Allah’ın olması hele dursun, hatta benim malım bile olsaydı yine insanların arasında eşit dağıtırdım.
Adalet sözcüğü, insanların telaffüz ettiği en güzel, en sevilen ve en değerli sözcüktür. Çünkü adalet kavramından daha büyük, daha önemli ve daha anlamlı bir sözcük bulamazsınız.
Allah Resulü –s– adaletin önemi hakkında şöyle buyurur: Bir saat adaletle davranmak gündüzlerini oruçla ve gecelerini ibadetle geçirdiğiniz yetmiş yıllık ibadetten daha iyidir.
Dolayısıyla adalet, her yerden ve her alanda uygulanması gereken bir durumdur.
Kendisi adaletin simgesi ve tüm müslümanların kesin örneği olan İslam Peygamberi’nden –s– bir hadiste şöyle okumaktayız: Allah Resulü –s– insanlarla konuşurken bakışını bile onların arasında eşit dağıtırdı.
Hayatı boyunca bir an bile adaletten uzaklaşmayan bir insan olan İmam Ali –s– de insanları ve özellikle hükümet görevlilerini daima adalet ve eşitlik ilkelerine göre hareket etmeye davet ederdi. O hazret Mısır’a atadığı temsilcisi Muhammed Bin Ebu Bekir’e yazdığı mektupta şöyle diyor: Tüm mülahazalarında ve bakışlarında eşitlik ilkesinden ayrılma. Bu titizlik ve adalet, toplumun zayıf insanları senin merhametinden umudunu kesmemesi ve müstekbirlerin de senden zulüm ve adaletsizlik beklememesi içindir.